04-24-2009
|
#6
|
KRDNZ
|
Molla Fenari
Molla FenariMolla Fenari (Şemseddin Mehmet) Hamza oğlu, 1350 doğumlu Bursa -Yenişehri Fener kasabasında doğduğu için Fenari adını aldı Molla Fenari, Kara Hoca denen Alaadin’den ders aldı, sonra Konya Aksarayındaki Zincirli Medrese hocası Cemalüddin Aksarayi’den ders aldı(1376) ve oradan Kahire’ye gitti Kahire’de dönemin ünlü hocalarından Bayburt’lu Molla Ekmel’den ders aldı Molla Fenari, babasının düşüncesi olan tasavvufa da önem verdi ve Muhyiddin Arabi felsefesini yaymaya çalıştı Osmanlılar zamanında Bursa’da müderrislik ve sonra kadılık yaptı Yıldırım Bayezid’in ilgisini çekmişti, devlet işerinde görüşlerinden yararlanılmıştır Bir çok kere Mısır ve yöresine gitti Mısır ve Suriye bilginleri, kendisine tutkun olmakla birlikte onun vahdeti vücut felsefesine olana eğilimini önemli bir kusur sayıyorlardı Memluk Sultanı Melik Müeyyed Şeyh’in daveti üzerine 1419’da Kahire’ye gitti Oradaki alimlerle görüştü; ama onlarla Muhyiddin felsefesine ilişkin konularda onlarla tartışmaya girmemek için özen gösterdi; başka konularda görüşmeler yaptı Bu da hakkında değişik yorumlar yapılmasına yol açtı
Molla Fenari, Çelebi Sultan Mehmet zamanında padişaha gücenip Karamanoğlu Mehmet Bey’in yanına gitti Karamanoğlu Mehmet Bey, ona büyük saygı gösterdi; kendisine günde bin, öğrencilerine de beş yüz akçe bağladı Çelebi Mehmet, Karamoğlu’nu yenince Molla Fenari’yi alıp Bursa’ya götürdü Bursa kadılığını verdi Bu durum vezirlerle arasının açılmasına yol açtı Molla Fenari, geride yazdığı yüzü aşkın eser ve bin ciltlik bir kütüphane bırakarak 1431 Mart ayında öldü Molla Fenari, Davud Kayser’den sonra Osmanlı memleketlerinde vahdeti vücut felsefesinin yayılmasına çalışmış, aynı zamanda medreseden yetiştirdiği ilim adamları ile ulema mektebinin kurucusu olmuştur Kendisinden sonra yetişmiş olan alimlerin hemen hepsi Molla Fenari okulundandır Öldüğü zaman 150 bin altını olduğu ve cömert bir insan olduğu söylenir Oğul ve torunları da kendi ünü nedeniyle ilk kez kırk akçe yövmiyeli müderris olmuşlardır (Uzunrçarşılı, s: 648-50 )
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|