KRDNZ
|
Osmanlılarda Bilim Adamları
Ali Kuşçu Ali Kuşçu (asıl adı: Alâeddin Ali b Mehmet Kuşçu: ölümü 16 Aralık 1474), 15 yüzyılın önde gelen bir matematikçisi ve gökbilimcisidir Uluğ Bey’ in " doğancıbaşısı" olan Mehmet Bey’ in(Muhammed) oğluydu; bu nedenle Kuşçu diye tanınmıştı Ali Kuşçu, dinsel bilgileri Semarkant’taki hocalardan, matematik ve astronomiyi de Bursalı Kadizade Rumi’den ve Uluğ Bey’den öğrendi Pek genç yaşta Semerkant’tan Kirman’a gitti; Hallu’l-Eşkali’l-Kamer adlı eserini Kirman’da yazdı Kirman’da öğrenimini tamamlayarak Uluğ Bey’in yanına döndü ve Uluğ Beyin kurduğu rasathanenin müdürü Kadızade ölünce rasathaneye müdür oldu (1421) Gürgani tahtında oturan Uluğ Bey, oğlu Abdüllatif’in ihaneti sonucunda kardeşlerince öldürülünce(1449’da Uluğ Bey’in şehit edilmesinden sonra) Semerkant medreselerindeki derselerine son verdi; ülkesini terkederek Azerbaycan’a ve oradan -Hacca gitmek için-Tebriz’e geldi Tebriz’de Akkoyunlu hükümdarı olan Uzun Hasan onu çok iyi karşıladı Bir ara,Osmanlılarla barış görüşmelerini yürütmek üzere elçi olarak İstanbul’a gönderildi Fatih, ünlü bilgine hayran oldu ve İstanbul’da kalması için rica etti Günde 200 akçe ile Ayasoyfa Medresesine atayacağını belirtti Ali Kuşçu, bu daveti ancak elçilik görevi bitince kabul edebileceğini bildirdi ve Tebriz’e döndü Elçilik görevini bitirdikten sonra ailesi ve adamlarıyla birlikte İstanbul’a geldi bu yolculuğnuda kendisine günde 1000 akçe yolluk verildi Bu yolluğun fazlalığı Fatih’in bilginlere verdiği önemi gösteriyor İçlerinde ünlü bilgin hocazade’nin de bulunduğu bir heyet tarafından karşılanan Ali Kuşçu’nun kadırga içinde Hocazade ile gel-git dalgaları üzerine bir tartışmaya girdiği bilinmektedir İstabulda Ayasofya medresesinde Müderris (profesör) olarak görev yapan Ali Kuşçu, İstanbul’un arz ve tul derecesini bir defa da kendisi tebsibt ettiği gibi, 1473 yılında da Fatih camisi’ne bir Güneş saati yapmıştır
(Hüseyin G Yurdaydın, Türkiye Tarihi 2, s: 244-245)
Ali Kuşçu, Maveraünnehirde yetişen bilginlerin sonuncusudur Fakat onun Osmanlı devletine gelişi çok önemli oldu Fatih’in emriyle Osmanlı-Akkoyunlu sınırında törenle karşılandı Sonra Ayasofya Medresesine müderris olarak atandı O zaman dek İstanbul’da astronomiyle ilgilenen güçlü bir bilgin yoktu Ali Kuşçu, astronominin Osmanlılar arasında yayılmasına yol açtı; 1474’te öldü Kelam, dilbilgisi ve Nasırıüddin-i Tusi’nin Tecrid-ül Kelam (Sözün Tecridi) adlı kitabına ve Kadı Adudüddin ’in Risale-i Adüdiye’sine (Audüddin Risalesi) yaptığı yorumlar ve özellikle Unkud-üz Zevahir fi Nazm-ül Cevahir (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım) adlı eserleri önemlidir
Astronomi konusunda ise Farsça yazdığı Astronomi Risalesi ( Riselet-ül fi’l hey’et ) başta gelir Bu eser bazı eklemelerle Arapça’ya çevrildi Ali Kuşçu bu nüshaya Fetih Risalesi ( Risalet-ül Fethiye) adını vererek Fatih’e sundu Arapça olan Fethiye,aslında,onun Risale fi’l-Hey’e adı ile daha önce Farsça olarak yazmış olduğu eserin Arapça’ya çevirisidir Ancak yazar,eserinin sonuna gökcisimlerinin dünyadan uzaklıkları ile ilgili bir bölüm eklemiştir Fatih’e sunulmuş olan bu esere Fethiye adının verilmesi de bu çeviri işine Fatih’in Uzun Hasan üzerine yaptığı sefer sırasında başlanmış olması ve onun zaferi kazandığı gün de eserini tamamlamış bulunmasındandır Ali Kuşçu’nun bu konudaki diğer önemli eseri de Risale-i Muhammediye adını taşır Bu eser de asılında onun daha önce Farsça yazmış olduğu Risale fi’l-Hisab’ın Arapça’ya yapılmış bir çevirisidir Ancak Ali Kuşçu’nun en önemli eserinin onun,ünlü Uluğ Bey Zic’ine yazmış olduğu şerh olduğu anlaşılmaktadır (Hüseyin G Yurdaydın, Türkiye Tarihi 2 s: 245) Ayrıca Uluğ Bey Zic’ine yaptığı yorum, en önemli yorumlarındandır Bunlardan başka Meselelerin Keşfinde Tılsımların En Önemlisi (’ mahbub-ül Hamail fi keşif-il-mesail) adlı ansiklopedik bir eseri daha vardır Çağında İstanbul medreselerinde matematik ve astronomi çok gelişmiştir (Hilmi Ziya Ülken, İslam Düşüncesi, s: 268; Meydan Larousse (http://andromeda elk itu edu tr/ast-  ali-kuscu html) ve E İhsanoğlu, BCFF s: 30)
Semerkant’ ta Uluğ Bey’ den ve Kadızade Rumi’ den ders aldı Kirman’a giderek öğrenimini sürdürdü sonra Semerkant’a döndü Yaşamının önemli bir kısmını Semerkant’ ta eğitim için geçirdi Uluğ Bey1449’ da şehit edildi Ali Kuşçu,buna çok üzüldü ve ülkesini terketti, Azerbaycan’ a oradan Tebriz’e geldi Tebriz’ de iktidarda olan Uzun Hasan, onu iyi karşıladı Uzun Hasan Akkoyunluların hükümdarıydı Uzun Hasan, bir süre sonra onu elçi olarak Fatih Sultan Mehmet’ in yanına gönderdi Elçiliği bitirdikten sonra da Fatih’’ in yanında kaldı Sahn-ı Seman medreselerinden birisine müderris oldu ( Uzunçarşılı, s: 653)
Ali Kuşçu , 15 yy’da yaşamış önemli bir astronomi ve matematik bilginidir Asıl adı Alaeddin’dir Doğum tarihi tam olarak bilinmiyor Babası Timur’un (1369-1405) torunu olan Uluğ Bey ’in (1394-1449) doğancıbaşı idi “Kuşçu” lakabı buradan geliyor
Ali Kuşçu, Semerkant’ta doğdu Burada yetişti Çok genç yaşta birdenbire Semerkant’tan ayrılarak Kirman’a gitti, öğrenimin burada tamamlayarak Uluğ beyin yanına geldi Yaşamının büyük bölümünü Semerkant’ta öğretimle geçirdi 1449’da Uluğ Beyin öldürülmesi üzerine üzülerek memleketini terketti Azerbaycan’a ve oradan da Tebriz’e geldi Tebriz’de hüküm süren Uzun Hasan tarafından çok iyi karşılandı Sonraodan onun tarafından elçi olarak Fatih’in yanına gönderildi Elçilik görevini bitirdikten sonra Fatih’in yanında kaldı İstanbul’da Hocazade’nin (Gazali’yi İbn Rüşt’e karşı savunan risalenin yazarı) oğluna kızını vermek suretiyle akraba oldu
Ali Kuşçu’nun eserleri zamanında da o kadar fazla önemli değildir Kendisi Maveraünnehir’de yetişen alimlerin sonuncusudur Fakat onun Osmanlı devletine gelişi çok önemlidir Çünkü o zamana kadar İstanbul’da astronomiyle uğraşan yetkin bir alim yoktu Bu olay, İslam astronomisinin Osmanlılar arasında da yalımsanıa yol açtı 1474’te öldü Başlıca eserleri Risalet-i fi halli eşkal-i kamer, Risalet-i hesab, Risale fi’l hey’e’dir Bunlardan başka cebir ve astronomiye ilişkin kitapları da vardır Fakat bu zatın en önemli eseri Zeyc-i Gurgani’ye yazmış olduğu şerhtir Ali Kuşçu,Uluğ bey gibi matematik ve astronomi de içinde müneccimliğe (astrolojiye) karşı da ilgi gösteriyordu (H Z Ülken, İ Düşüncesi, s: 268-9)
Uluğ Bey de içinde olmak üzere Kadızade-i Rumi (1337-1412) ve Gıyaseddin Cemşid ( ?-1429) gibi dönemin önemli bilim adamlarından ders aldı ve Uluğ beyin yanında çalışarak Uluğ Bey Zic’inin hazırlanmasında yardımcı oldu Uluğ Bey’in ölünce Semerkant’tan ayrıldı ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın yanına gitti Daha sonra Uzun Hasan tarafından, Osmanlılar ile Akkoyunlular arasında barışı sağlamak amacıyla Fatih’e elçi olarak gönderilmiştir
Fatih, bir kültür merkezi oluşturmanın koşullarından birinin de bilim adamlarını bir araya toplamak olduğunu biliyordu; Ali Kuşçu İstanbul’a gelince onu İstanbul’da kalmaya ikna etti ve 200 altın maaşa bağlayarak Ayasofya’ya müderrisliğine atadı Ali Kuşçu burada Fatih külliyesinin programlarını hazırlamış, astronomi ve matematik derslerini vermiştir Ayrıca İstanbulun enlem ve boylamın ölmüş ve çeşitli Güneş saatleri de yapmıştır Ali Kuşçu’nun medreselere matematik derslerini konulmasında önemli rolü olmuştur Bu dersler olağanüstü rağbet görmüş, önemli bilim adamları tarafından da izlenmiştir Nitekim, etkisi 16 yy’da ürünlerini vermiştir
Ali Kuşçu’nun astronomi ve matematiksel alanında yazmış olduğu iki önemli eseri vardır Bunlardan biri, Otlukbeli Savaşı sırasında bitirilip zaferden sonra Fatih’e sunulduğu için Fethiye adı verilen astronomi kitabıdır; diğeri ise Muhammediye isimli matematik kitabıdır
(Bilim Tarihi, Doruk Yay s: 124-125 ve H Z Ülken, İ Düşüncesi, s: 268-269)
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|