Konu: » Felsefe
Yalnız Mesajı Göster

Cevap : » Felsefe

Eski 04-24-2009   #41
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : » Felsefe



Romantizm Nedir?

Felsefede Romantik Hareketler


19 yüzyılda Alman düşünürler felsefeyi bir doğa felsefesi ve sanat felsefesi olarak tanımlamışlardır Romantizm; akılcı eleştiriden çok, canlı hatta bilinçdışı yaratma adı verilen öncelikle dikkat çeken felsefi bir uyarlanışı dile getirir Önemli ya da önemsiz birçok düşünür romantik olarak kabul edilebilir; ama felsefede romantik olguyu en yetkin biçimde Novalis ve Schelling dile getirmiştir; şair yanı daha ağır basan Novalis, eserlerini tamamlayamadan genç yaşta ölmüştür; Schelling ise metafizikçi ve sistematiktir

Romantik düşünce aydınlanmacı ideallerin ve onların dayanağı olan kuramsal konumların ilk eleştirisini ortaya koyan düşünce biçimidir Bu felsefe, büyük ölçüde Kant felsefesinden kaynaklanır

Doğa ve doğallaşma romantik düşüncenin temel önermeleridir Romantizm farklı yerlerde farklı konumlarda ortaya çıkar İngiltere'de daha çok bir estetik teorisi ve pratiği, Fransa'da bir sosyal tepki ve yeni bir toplumsal sözleşme arayışı, Almanya'da bir felsefe ve düşünce hareketi olarak kendisine yer bulur

İnsan kavrayışı noktasında aydınlamacıktan temel olarak ayrılır İnsan her zaman belirli bir gelenek, bir kültür ve bir yaşama biçimi içine doğar; doğarken elbette tüm doğal varlıklar gibi çıplaktır, sonradan giyinir ve bu giyinme ile insanlaşır İnsanlaşma bu anlamda insanın kendi doğasına yabancılaşması, doğal bir varlık olmaktan uzaklaşıp yapaylaşmasıdır

Romantizm kuramsal soyutlamalara ve akılın aşkın bir konuma getirilmesine derin bir kuşkuyla yaklaşır Rasyonel analiz yerini sezgisel ve duyusal olana bırakır Bilim yerine estetiksel ve yaratıcı coşku öne çıkarılır İnsanı doğanın bir parçası olarak ele almıştır Bu anlamda romantizm muhafazakar fakat gerçekçi bir düşünce olarak konumlanır




Realizm (Gerçekçilik) Nedir?

Realizm, gerçekçilik ana düşüncesini, nesnelerinin var oluşları ve neye benzediklerinin, bizden ve bizlerin onlara ulaşmasından bağımsız olduğu meydana getirir Örneğin güneş sisteminde kaç tane gezegenin olduğu, bizim orada kaç tane olacağını düşünmemize, olmasını istememize veya araştırmamıza bağlı olarak değişmez Yine elektronların veya güç alanlarının var oluşları veya dayandığı temeller, bizim inandığımız teori olmadan da vardırlar Diğer anlatımla Realizm, evrende gözlemcinin bilincinden bağımsız bir gerçeklik olduğu görüşüdür

Realizm, gerçekle olan uygunluğu ele alır ve gerçek hakkındaki bilgilerimizi insanoğlunun bilmeye ve kavramaya ait kabiliyetlerinin mümkün olan en iyi uygulamalarından sonra inandığı gibi ayrı bir konu olarak tanımlar Bu durum, özün değişiminden çok görüş açısının değişimidir Bazı nesnelerin bizden bağımsız olarak var olduğunu düşünüyorsak doğru yargılamanın, kararlarımızın nesnenin yoluyla uyuşması gerektiği fikriyle örtüşmesini düşünmemiz normaldir Eğer nesne, bizim bilmeye veya kavramaya ait yeteneklerimizle tanımlanıyorsa, gerçek yargılama sadece özelliklerin bize yargılamak için önderlik etmesi anlamına gelir

Realizmde iki karşıt görüş vardır:

1 Realist kimsenin, düşünülen gerçek nesnelerin veya özelliklerin bizim deneyimlerimize nasıl bir katkısı olduğunu hesaba katmadığıdır

2 Realistin inandığı nesnelerin veya özelliklerin inanılmaz olduğudur Realizme karşı olanların stratejilerini iki madde altında ele alabiliriz :

a Gerçekçi veya potansiyel, var olmayan fikirlerin düşünülen benzeyişine karşı çıkar Böylece, ahlaki ve estetik kararların farkını hissederiz, örneğin, kararların şartların görünüşüne ve gözlemcinin durumuna bağlı olması kavramı

b Benzeyişi kabul eder Fakat, bunu, nesnelerin bağımsız yapısından ziyade, bizim yapımızın benzerliğinden ortaya çıkmış olarak açıklar Bundan dolayı, ahlaki tarafsızlığın aslında bir öznellik olduğu tartışılmaktadır Bu durum, dünyada, bağımsız ahlaki özelliklerden ziyade insanın psikolojik tepkilerinin bir sonucudur ya da sınıflandırmanın değişik dillerdeki düzenleri arasındaki benzerlik, gerçek evrenselliğin bizim üzerimize uyguladığı zorunluluğun değil insanın temel ilgilerinin bir sonucudur Kant, zamana ve mekana bağlı olarak değişen çevremizin deneyiminin bile kendi içinde dünyevi doğası olmayan veya diğer varlıkların kanuni olarak tepki gösterdikleri şeylere bir insan tepkisi olduğunu savundu Buna göre, benzeyiş tartışmasının çok soyut bir realizm kurmak için kullanıldığı düşünülebilir

Alıntı Yaparak Cevapla