Şengül Şirin
|
Cevap : » Felsefe
İdealizm Nedir?
Felsefe'de dünyayı ve var oluşu, bilinç ve düşünceyi önem vererek açıklayan öğreti  idealistler, varlıklar arasındaki soyut ilişkilerin, duyularla algılanan nesnelerden daha gerçek olduğunu ve insanların var olan her şeye düşünsel bağlamda, idealar aracılığıyla ve idealar olarak bildiğini savunurlar İdealizmin birçok türü olmakla birlikte hepsinin paylaştığı ortak ilkelerden söz edilebilir Tümellerin varlığı, burada ve şimdi var olanın aşılması, varlıklar arasındaki ilişkilerin o varlıkların dönüştürüleceği varsayımı, çelişik bileşenleri bütünleştiren sistemler kurmaya yönelik diyalektik yaklaşım; zihnin, özellikle tinin maddeden önce sayılması
Metafizik veya epistemolojik yaklaşımı temel alması bakımından idealizmin iki temel biçimi vardır: metafizik idealizm gerçekliğin idealara dayandığını, epistemolojik idealizm ise bilgi sürecinde zihnin yalnızca tinsel olanı kavrayabileceğini ya da nesnelerin gerçekliğinin algılanabilirliklerinden kaynaklandığını savunur İlk biçimi ile idealizm dünyadaki temel tözün madde olduğunu, bunun da maddi biçimler ve süreçlerle bileneceğini ileri süren maddeciliğin, ikinci biçimi ile insan biliminin, zihnin dışında ve bundan bağımsız olarak var olan nesneleri gerçekte oldukları gibi görüp kavradığını öne süren gerçekliğin karşıtıdır Gözlemlenebilir gerçekleri ve ilişkileri vurgulayarak metafizik görüşlere karşı çıkan olguculuk ile ateizm ve şüphecilik gibi akımlarda idealizme karşı çıkar
Felsefi idealizmin tarihsel gelişiminde, başlıca üç sorunu yanıtlama çabası belirleyici olmuştur
1) İnsan deyiminin sonul gerçekliği nedir? Bu soruya verilen yanıtlar iki uç arasında dağılır Deneyci filozoflardan David Hume'a göre insan deneyiminde anlatımını bulan sonul gerçeklik, olayların her bireyin bilincinde art arda akışıdır Bu düşünce, tüm gerçekliğin tek bir benliğin anlık duyu deneyimine indirgenmesi sonucuna varır Öteki uçta usçu filozoflardan Spinoza'yı izleyenler için sonul öz, kendi başına var olabilen ve yalnızca kendisi tarafından kavranabilendir
2) bilginin içeriğinde verilen nedir? Verilerin mantıksal yorumu ve açıklamasıyla ne elde edilebilir? İdealistlere göre bilgi sürecinin sonu, bireysel deneyimin dışında kalmakla birlikte gene de somut bir tümel ya da bir dizgedir Verilen mantıksal yorumu ve açıklaması, gerçekte, yeryüzünü üzerinde yaşayanlarca tümüyle yeni bir biçime dönüştürülmesi demektir
3) Bir düşünür zaman içindeki oluşum ve değişim olgusu ya da değişik amaçlar ve değerler karşısında nasıl bir tutum alınmalıdır? İdealistlere göre us yalnızca doğadaki uyumlu düzeni ortaya çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda uygar bir toplumun kültürel yaşamının parçası olan devleti ve öteki kurumları da yaratır, bu kurumların değerlerini korumak ve geliştirmek, her uygar insanın ahlaki temel görevidir Uluslar arası etik kurallarına da katkısı bulunan idealistler, hiçbir ulusun etkin güçlerini bir başka ulus üzerinde hüküm sürmek için kullanamayacağını ileri sürerler Bu güç, yalnızca bir başka ulusun yaratıcı güçlerini ilerletmek, onların kültürel düzeyini kalkındırmak için kullanabilinir İdealizmin de tarih felsefesi, değer felsefesiyle yakından ilişkilidir Benedotto Croce bu tarih felsefesini "her gerçek tarih, çağdaş tarihtir" deyimiyle özetler
İdealistlerin başlıca dört savından biri Berkeley'in esse est percipi (var olmak algılanmış olmaktır) ilkesidir Nesnelere dayandırılan bütün nitelikler duyu nitelikleridir Bunlar ancak duyu organları bulunan bir özne tarafından algılandıklarında var olurlar Maddenin varlığını ve duyu algılarının maddeden kaynaklandığını görüşünü yadsıyan bu yalın sav, geniş tartışmalara yol açmıştır
Özneyle nesnenin karşılıklı birbirine bağımlı olduğu savı, birinci savla yakından ilişkilidir Nesnesi olmayan bir özneyi düşünmek olanaksızdır; çünkü özne olmak bir nesnenin ayrımında olmaktır Buna karşılık her nesne de ancak bir öznenin karşısında nesnedir Bu ilişki mutlak ve evrensel bir biçimde karşılıklıdır Dolayısıyla her tam gerçeklik, bir nesneyle bir öznenin birliğidir, yani somut bir tümeldir
İdealizmin üçüncü savına göre insanın en dolaysız deneyiminde, yani kendi öznel bilinçliğinde sezgisel ben, tinsel özellik taşıdığı var sayılan sonul gerçekliği doğrudan kavrayabilir Örneğin Platon'a göre, "iyi ideası"na sıçrama mistik bir nitelik taşır
İdealizmin dördüncü savı özellikle Tanrı'nın varlığını kanıtlamak için geliştirilmiştir 11 yüzyılda Canterbury'li Aziz Anselmus'un geliştirdiği bu sava göre yetkin bir varlığın var olması zorunludur, çünkü var olamak yetkinliğin temel öğelerinden biridir Tanrı yetkin olduğunu göre varlığı da zorunludur Bazı idealist filozoflar bu savı idealizmin öteki ilkelerine de yaymışlardır
Ek Bilgiler
Ruh maddeyi yaratır
Bu, idealist felsefenin ilk biçimidir ve evrenin ruh tarafından yaratıldığını kabul eden bütün dinlerde kendini gösterir
Evren, düşüncemizin dışında var olamaz
İşte özelliklerin ancak zihnimizde var olduklarını, ve böyleyken onları şeylerin kendilerine atfetmekle yanılgıya düştüğümüzü kabul eden idealistlerin ispatlamaya çalıştığı şey budur İdealistler için, şu masa ve sıralar vardır elbette, ama sadece düşüncemizde Çünkü şeyleri yaratan fikirlerimizdir
Başka bir deyişle, düşüncemizin yansısıdır şeyler Gerçekten de, madem ki zihnimiz tarafından yaratılmaktadır bizdeki madde fiksiyonu, madem ki madde kavramı zihnimiz tarafından bize verilmektedir; ve madem ki şeylerden aldığımız duyunun nedeni düşüncemizdir, öyleyse bizi çevreleyen şeylerin hiçbirinin bizim zihnimizin dışında bir varlığı yoktur Ve de bunlar, düşüncemizin yansıları olmaktan öteye geçemezler
Demek oluyor ki, ruhumuzun yaratıcısı olan ve bize evren hakkındaki bütün fikirleri empoze eden daha üstün bir ruh vardır Buysa, kendiliğinden de anlaşılabileceği gibi Tanrıdır
İslam Felsefesi Nedir?
İslam felsefesini, İslami felsefe ve İslam dünyasında gelişen felsefi akımlar olarak iki gruba ayrılarak değerlendirmek mümkündür
Temelde özü itibarı ile dogmatik olan din ile felsefenin beraber nasıl değerlendirilebileceği tartışmalı olsa bile, İslam dünyasında felsefe orta çağ batı dünyasından çok daha müsamahalı karşılanmıştır Bunun bir nedeni İslam dininin temel esaslar dışında ferdi düşünceye serbestlik tanıması, imani esasları alenen zedelememek şartıyla düşünceye verdiği özgürlük, diğer bir nedeni de akli ilimlerin gerek siyasi otoriteler gerekse dini otoriteler tarafından sürekli desteklenmiş olmasıdır Bu sayede İslam coğrafyasında ve özellikle Arap dünyasında felsefe gelişmiş,gelişen felsefe de formel,doğa ve insani bilimlere de katkılar sağlamıştır O dönemin Batı dünyasından oldukça üstün bir konuma sahip olan İslam felsefesi 14 yüzyılın sonlarına kadar zirvede tutunmuştur
İslami Felsefe
İnsanlık tarihi boyunca felsefenin konusu olan insanın kendisini, başkaları ve kainatla olan ilişkisini, ve doğaüstü güçlerin varlığı/yokluğunu, İslamın temel esaslarını zedelemeden, yahut onlardan yola çıkarak akli delillere dayalı ve sistemli bir şekilde yorumlama ve izah etme temelinde gelişmiş İslam ilimlerine İslami felsefe denebilir İslami felsefe tarihi süreç içerisinde pek çok dal ve okullara ayrılmıştır
İslam dininin itikadi esaslarının akli deliller esas alınarak incelenmesi, değerlendirilmesi ve izahi İslami felsefenin onemli bir ruknunu olusturur ki bunun sistemli hale getirilmis haline ilm-i kelam denilmektedir
İtikada ait meselelerin akıl perspektifinde değerlendirilmesinde zamanla farklı okullar oluşmuştur Bunlara itikadi mezhepler denilmektedir
Başlıcaları:
- Selefiyye
- Maturudiyye
- Eş'ariyye
olarak sıralanabilir
İslam Felsefesinde daha çok tasavvufi konuların ele alındığı ve değerlendirildiği saha, yer yer tasavvuf felsefesi olarak isimlendirilmişse de, tasavvufun tanımı gereği bu tabirin genel kabul gördüğü söylenemez
İslam Dünyasında Gelişen Felsefî Akımlar
İslamiyetin Hicri 1 asırda hızla gelişmesi ve yayılması ile birlikte önceden Müslümanların kendilerine yabancı olan kültürlerle etkileşimi artmıştır İslamiyet'in akla verdiği önem ve serbesti, bu yeni kültürlerde mevcut felsefi birikimin tercümeler vasıtası ile hızla Müslüman ilim adamları arasında yaygınlaşmasını da beraberinde getirmiştir Henüz sistematik felsefe kültürü gelişmemiş olan Müslüman Arapların Yunan felsefesi ile bu ilk tanışıklıkları daha ziyade edilgen nitelikte ve etkilenme şeklinde olmuştur denebilir
Her ne kadar, farklı bir kültürde yeni gelişen bu felsefenin içerdiği ekoller İslami temel esaslardan uzaklaşmamaya çalışmış olsalar da, Yunan felsefesi etkili olmuş ve itikadi esaslarla çelişen çeşitli ekoller de ortaya çıkmıştır Fakat bu ekoller İslami esasları kabul eden ekollere göre azınlıktadırlar İslam filozofları Yunan felsefesinde özellikle Platon ve Aristo gibi düşünürlerin görüşlerini benimsemişler ve bunu İslam düşüncesiyle birleştirmişlerdir Geneli itibariyle bu sistemi kuran 2 Öğretmen de denilen "Farabi"dir Farabi'den sonra İslam'ın Tanrı anlayışıyla rasyonalizmi diğer İslam filozofları da birleştirmişlerdir
İslami felsefe ile kelam bir süre birlikte yürümüş Daha sonra genel olarak felsefe ekolü ile kelam ekolü arasında önemli görüş ayrılıkları çıkmış ve İslami ilimlerde felsefeden ayrı bir yere sahip olmuştur İtikadi konularda felsefe ekolü ile kelam ekolü arasında görüş ayrılıkları mevcuttur Her ne kadar bu iki farklı grubun düşünceleri diğer grup ve mezheplere oranla daha akli bir bazda olsa da, kelam felsefeye oranla klasik dini itikada ve nakile daha yakındır İslam filozofları ve felsefi ekoller ise itikadi konularda daha çok aklı baz alırlar ve akıl ile naklin çeliştiği yerlerde aklı tercih eder, çoğu kez nakli tevil ederler
İslam dünyasında ortaya çıkan felsefi yaklaşımlar ve pek çok hususiyetleri ve özellikle dine bakışları açısından farklılık arz ederler Fakat Maddeciler hariç tüm ekoller İslam'ın tevhit anlayışı esaslarına çok yakınlardır Bu ekoller geneli itibariyle Tanrı,ruh,vahiy,peygamber,kutsal kitap vb dinsel varlık ve kavramları kabul ederler
Başlıcaları:
- Tabiat felsefesi
Tabiiyyun (Naturalistler)
Dehriyyûn (Maddeciler)
Bâtınîlik
- Meşşâîlik
- İşrakîlik
ve felsefi bir tabanda olsa da felsefi ekolden bağımsız olan kelâm
İslam Felsefesi tarihinde ekol kurmamış ve bir ekole de bağlanmamış birçok önemli filozof ve felsefe vardır, buna İbn Haldun ve onun tarih felsefesini örnek olarak verebiliriz
|