Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti

Eski 04-22-2009   #51
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti



SERBEST CUMHURİYET FIRKASI


Atatürk, halkın genel eğilimlerini yakından izlemek ve milletin her an nabzını yoklamak istiyordu Bu amaçla çok partili rejimin yerleşmesini istemişti Eski ve kendisine pek bağlı arkadaşı, o sıra da Paris Büyükelçisi olarak hizmet gören Ali Fethi (Okyar) Beyi yeni bir parti kurmakla görevlendirmiştir Mustafa Kemal Paşa, Ali Fethi Bey'e, "Bir parti kur, başına geç ve düşüncelerini Mecliste müdafaa et Bu suretle particilikten beklenen faydayı da temin etmiş olursun" dedi Böylece Serbest Cumhuriyet Fırkası Atatürk'ün arzusu ile çok partili hayata kavuşmak için 12 Ağustos 1930'da kuruldu Atatürk, Fırka Başkanı Ali Fethi Bey'e yazdığı 11 Ağustos 1930 tarihli mektupta, "Reisicumhurluğun uhdeme teslim eylediği yüksek ve kanuni vazifeleri Hükümette olan ve olmayan fırkalara karşı adilane ve bitarafane ifa edeceğime ve laik Cumhuriyet asası dahilinde fırkanızın her türlü faamileü cedelarmadırır sid ergele guramayacağını emniyet edebilirsiniz" diyerek talimat vermiştir Serbest Cumhuriyet Fırkası liberazmi savunan bir muhafelet partisi olarak siyasi mücadeleye girdi Programına göre parti, Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik esaslarına bağlı kalacaktı Parti ayrıca seçimlerin tek dereceli olmasını ve kadınların siyasi haklara sahip olmasını da savunmuştur Parti genellikle Cumhuriyet Halk Fırkası'nın devletçi görüşüne karşı liberalizmi savunuyordu
Serbest Cumhuriyet Fırkası süratle gelişti Fethi Bey'in Ege gezisi, halkın hükümet, devrimler ve laiklik aleyhine gösteri yapmalarına vesile oldu Bütün tedbirlere rağmen gericilik yeniden tehlikeli hüviyeti ile ortaya çıktı Partiye girenleri kontrol mümkün olamıyordu Partiye girenler gerici ve tutucu koyu bir propagandaya giriştiler Fesin tekrar giyileceğini, tekkelerin açılacağını, Arap harflerinin kullanılacağını söylemekten ve hatta Mustafa Kemal Paşa aleyhine konuşmaktan çekinmediler
Fethi Bey'in de kontrolünden çıkan olaylar, onu Mustafa Kemal Paşa ile karşı karşıya getirmiştir Pek kısa bir zaman yaşayabilmiş olan Serbest Cumhuriyet Fırkası zamanında genel ve ara seçimler yapılmamış belediye seçimleri yapılmışsa da bu seçimler büyük çoğunlukla Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından kazanılmıştır Mecliste belediye seçimlerinde baskı yapıldığı iddia edilerek hükümet eleştirilmiştir Bu münakaşalar, çok sert bir mücadele halini almıştır Nihayet Serbest Cumhuriyet Fırkası, 18 Aralık 1930 tarihinde kendi kendini kapatmıştır Fırkanın kendi kendini feshettiğini bildiren belgede, Partinin Gazi Hazretleriyle (Atatürk) siyasi yönden karşı karşıya gelmek durumunda kalabileceği endişesi, feshin önemli sebebi olarak belirtilmiştir



MENEMEN OLAYI




Derviş Mehmet isminde bir yobaz ve altı silahlı arkadaşı 23 Aralık 1930 günü Menemen'e gelmişler ve camiye girerek üzerinde dini ibareler yazılı bir bayrakla, camide bulunanları ve merakla cami önüne toplananları, kendileriyle birlik olmaya davet etmişlerdir Derviş Mehmet halka hitap ederek; "Ey Müslümanlar, ne duruyorsunuz; Halife Abdülmecit hududa geldi, Sancak-ı Şerif çıktı, gelin altında toplanalım, şeriat isteyelim" diye bağırmıştır

Gösteriler ve tekbirlerle dini ibareler bulunan bayrağı Hükümet Konağı önündeki meydana dikmişlerdir Toplanan halkı dağıtıp bu yobazları yakalamaya mesleği öğretmen olan Yedek Asteğmen Kubilay Bey'in askeri müfrezesi görevlendirilmiştir Kubilay Bey, şakilere nasihatta bulunarak; yaptıklarının hatalı, sakıncalı ve kötü bir şey olduğunu belirterek vazgeçmelerini ve dağılmalarını söylemiştir Şakiler buna mavzer kurşunu ile cevap vermişlerdir Kubilay Bey kendisini korumak için tabancasını çekmiş ise de, bir kurşunla yaralanarak yere düşmüş ve gözleri dönmüş canilerden biri, yaralı Kubilay Bey'in üstüne atılarak boğazından kesip başını gövdesinden ayırmıştır Bu arada Hasan adlı fedakar bir mahalle bekçisini de şehit etmişlerdir

Olay yerine yetişen askeri birlik ve jandarmalar şakilerin teslim olmalarını istemiştir Bu isteği reddeden yobazlar ateşle karşılık vermişlerdir Çatışma sonucu Derviş Mehmet ve iki arkadaşı vurularak, ikisi de yaralı ele geçirilmiştir Diğer ikisi de iki gün sonra yakalanmıştır Araştırma sonucu; olayın bölgesel bir nitelik taşımadığı, organize bir şebekenin düzenlediği, Cumhuriyet'i yıkmak amacını güden irticai ve siyasi bir hareket olduğu ortaya çıkmıştır Bunun üzerine Hükümet, Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir illerinde bir ay süre ile sıkıyönetim ilan etmiştir Yakalananlar muhakemeleri sonunda ağır cezalara çarptırılmışlardır

Olaydan hemen sonra Atatürk, Cumhurbaşkanı ve Başkomutan olarak Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi (Çakmak) Paşa'ya 28 Aralık 1930 günü bir taziye telgrafı göndererek, Cumhuriyet'e karşı suikast tertipleyen mütecavizleri lanetlemiş ve Kubilay Bey'i görevini yapan şehit olarak takdirle anmıştır Atatürk; "Hepimizin, dikkatimiz, bu meseledeki vazifelerimizin icabatını hassasiyetle ve hakkıyla yerine getirmeye matuftur Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet'in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır" demiştir


HATAY SORUNU

15 Mart 1923'te Atatürk Adana'ya geldiklerinde, yol kenarında Antakya ve İskenderun'u sembolize eden iki genç kızın hıçkırıklar arasında, "Bizi de kurtar" feryadına karşılık, "Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde kalamaz" demiştir 20 Ekim 1921'de imzalanmış olan Ankara Antlaşması, İskenderun Sancağını Suriye'den ayırarak ayrı bir statüye tabi tutuyordu Bu Antlaşmanın 7 Maddesi, İskenderun beldesi için özel bir idare usulü kurulacağını; bu bölgenin Türk ırkından olan sakinlerinin, kültürlerinin gelişmesi için her türlü kolaylıktan faydalanacağını ve Türk parasının orada resmi mahiyet taşıyacağını öngörmüştür Antlaşma hükmüne uygun olarak, 8 Ağustos 1922'de Sancak'ta bir bölgesel idare kurulmuştur

Fransa, Suriye ile anlaşarak manda idaresine son vermeyi kararlaştırmıştı Hatta, 8 Eylül 1936 tarihinde parafe edilen antlaşma ile Suriye'de manda idaresinin son bulduğu öngörülüyor, ancak Sancak'ın durumundan söz edilmiyordu Türkiye'de bu durum Sancak'ın kaderi hakkında genel bir kaygı uyandırdı Türk Hükümeti, Sancak sorununun önemi üzerine eğilerek; 6 Ekim 1936'da Milletler Cemiyeti Assamblesi'nde ve daha sonra 9 Ekim 1936'da Fransa'ya verdiği bir nota ile görüşünü belirtti

Atatürk davaya verilen önemi, 1 Kasım 1936 TBMM'ni açış nutkunda, kesin ve belirli şekilde dünya kamuoyuna duyurmuştur "Bu sırada, milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele hakiki sahibi öz Türk olan İskenderun-Antakya ve havalisinin mukadderatıdır Bunun üzerinde, ciddiyet ve kifayetle durmaya mecburuz Daima kendisi ile dostluğa çok ehemmiyet verdiğimiz Fransa ile aramazda tek ve büyük mesele budur Bu işin hakikatını bilenler ve hakkı sevenler, alakamızın şiddetini ve samimiyetini iyi anlarlar ve tabii görürler"

Fransa, Sancak'ın Suriye'den ayrılamayacağını açıklamakla, Türk görüşüne kesin red cevabı vermiş oluyordu Sorunun Milletler Cemiyeti'nde görüşülmesi ve bu kurulun tavsiyesi ile Sancak bölgesine üç müşahidin gönderilmesi, Sancak davasının milletlerarası planda da önemini artırmış oldu İngiliz Dışişleri Bakanı Anthony Eden'in aracılığı ile, 24 Ocak'ta bir prensip Antlaşmasına varıldı

Almanya'nın 1938 Martında Avusturya'yı ilhakı, Fransa'nın Almanya'ya karşı Doğu'da kuvvetli bir Türkiye'ye ihtiyacını gösteriyordu Boğazların da Avrupa'da büyüyen kriz ve uyuşmazlıklar sebebiyle önemi artmıştı Haziran 1938'de, Antakya'da Türk ve Fransız askeri heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonucu, 3 Temmuz 1938'de Antlaşma yapıldı Hatay'ın toprak bütünlüğü ile siyasi statüsünü korumak amacı ile her iki devlet 2500'er kişilik askeri kuvvet göndermeyi kabul etmişlerdi Türk Ordusu 4 Temmuz 1938'de Hatay'a girerek görevine başladı

Türkiye ile Fransa arasında imzalanan dostluk antlaşması bu iki devleti birbirine yaklaştırıyordu Yapılan seçimler sonucunda Meclis, 2 Eylül 1938'de ilk toplantısını yaptı ve bağımsız Hatay Cumhuriyeti'ni ilan etti Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen, Başbakanlığa Abdurrahman Melek getirildi 23 Haziran 1939 tarihinde Türkiye ile Fransa arasında yapılan yeni bir antlaşma ile, Hatay halkının da arzusuna uygun olarak Fransa, Hatay'ın Türkiye'ye katılmasını kabul etti

Alıntı Yaparak Cevapla