Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk Ve Türkiye Cumhuriyeti
ANTLAŞMALAR / KONFERANSLAR
GÜMRÜ ANTLAŞMASI (2-3 Aralık-1920)
Rusya'nın durumundan yararlanarak kendi devletlerini kuran Ermeniler ve Gürcüler, Wilson İlkeleri'ni kendilerine göre yorumlayarak, Doğu Anadolu'nun kendilerine verilmesini istemişlerdi Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra, Osmanlı Orduları önce Kafkasları ardından Doğu Anadolu'nun sınır bölgelerini boşalttılar Türk birliklerinin çekilmesinden sonra işgal hareketlerini hızlandıran Ermeniler, yerli Müslüman halka insanlık dışı davranışlarda bulundular Bunun üzerine Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Ermenilere savaş açtı TBMM, Mondros Mütarekesi kararı gereği boşaltılan Kars, Artvin ve Ardahan'ın tekrar geri alınması için gereğinin yapılması yolunda ayrıca yetki verdi 15 Kolordu Komutanı Kazım Karabekir komutasındaki Türk Birlikleri 28 Eylül 1920'de taarruza geçti 29 Eylül'de Sarıkamış'ı, 30 Ekim'de Kars'ı, 7 Kasım'da Gümrü'yü geri aldı
Ermeniler barış istedi Görüşmelerde TBMM'ini Kazım Karabekir, Erzurum Milletvekili Süleyman Necati Bey, Erzurum Valisi Hamit Bey, Ermenistan'ı ise Başbakan Aleksandr Katisyan ve beraberindekiler temsil etti 2-3 Aralık gecesi imzalanan Gümrü Antlaşması şöyleydi:
- Kars ve yöresi Türkiye'ye geri verilecek;
- Ermenistan'ın Türkiye'ye karşı diğer devletlerle yaptığı tüm antlaşmalar kaldırılacak;
- Aras Nehri Çıldır Gölüne kadar uzanan hat Doğu sınırı olarak çizilecek,
- Sevr antlaşmasını ve Türkiye çıkarlarına uygun olmayan antlaşmaları Ermenistan hükümeti de kabul etmeyecek;
- Türkiye'deki Ermenilerle, Ermenistan'daki Müslümanların diğer yurttaşlar gibi eşit haklardan yararlanacak;
- İki ülke arasında en erken vakitte diplomatik ilişkiler, telgraf ve telefon ulaşımları kurulacak;
- Türk koruyuculuğu altında yerel özerklik verilecek olan İtur ve Nahçıvan illeri kendi kaderlerini kendileri tayin edecekler;
- Ermenistan saldırıya uğrar ve yardım isterse, Türkiye ona askeri yardım da bulunacak;
- Ermenistan silah ithal etmeyecek;
- Her iki taraf birbirinden savaş ödeneği istemeyecek;
- Türk ordusu, Ermeni ordusu Antlaşmada saptanan sayıya indirildiği taktirde Ermeni topraklarını boşaltacaktır

Gümrü Antlaşması'nın imzalanmasından bir gün sonra, Ermenistan Cumhuriyeti Kızılordu'nun işgaline uğradı ve Erivan'da Sovyet Ermeni Cumhuriyeti kuruldu Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti'nin kurulması ile Gümrü Antlaşması'nın onaylanması askıya alınmış, antlaşmanın yürürlüğe girmesi mümkün olmamıştır Doğu Cephesi'nde kazanılan zafer doğu sınırlarının belirlenmesinde yararlı olmuş, önce 16 Mart 1921 Moskova Antlaşması, daha sonra 13 Ekim 1921 Kars Antlaşması ile ufak değişikliklerle Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır belirlenmiştir Gümrü Antlaşması, TBMM'nin imzaladığı ilk antlaşma olmasından dolayı önemlidir
PARİS BARIŞ KONFERANSI
T B M M, Sevr Antlaşması'nı kabul etmemiş, İtilaf Devletleri'ni yurttan çıkarmak için harekete geçmişti TBMM, Milli Mücadele sırasında Güneyde Fransızlara karşı başarılı olmuş, Türk Sovyet görüşmelerini başlatmış, Yunan ilerleyişini durdurmuştu I İnönü Zaferi de kazanılınca İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşmasında bazı değişiklikler yapmak üzere Yunanistan ve Türkiye'nin de katıldığı bir konferansın 23 Şubat 1921'de Londra'da yapılmasına karar verdiler Fakat TBMM'ni tanımadıkları için, konferansa yalnızca Osmanlı Hükümetini davet ettiler Mustafa Kemal'in de konferansa delege olarak katılabileceğini ya da bir temsilci yollayabileceğini Osmanlı Hükümeti'ne bildirdiler
Osmanlı Hükümeti de itilaf devletlerinin bu önerisini TBMM Başkanı Mustaf Kemal Paşa'ya iletti Ancak TBMM bu teklifi kabul etmedi ve çağrılmadığı bir konferansa, katılamayacağını bildirdi Bunun üzerine İtilaf Devletleri, İtalya'nın aracılığı ile TBMM'ni resmen Londra Konferansı'na çağırdı Konferans 23 Şubat'ta Londra'da açıldı İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşması'nda küçük değişiklikler yapmak istediler Türk delegeler buna şiddetle karşı çıktılar
Sadrazam Tevfik Paşa, söz sırası kendisine gelince, "Ben sözü Türk Milletinin gerçek temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başdelegesine bırakıyorum" diyerek konuşma yetkisini Bekir Sami Bey (Kunduh)'e bıraktı Bunun üzerine, İtilaf devletleri her türlü görüşmeyi TBMM heyetiyle yaptı TBMM delegeleri, Misak-ı Milli'ye dayanarak Sevr Antlaşması'nı hiçbir şekilde kabul etmediklerini dile getirdiler Şiddetli tartışmalardan sonra konferans sonuç alınamadan dağıldı Bekir Sami Bey konferansın dağılmasından sonra savaş esirlerinin karşılıklı geri verilmesi ile ilgili olarak, 11 Martta Fransızlarla, 12 Martta İtalyanlarla ve 16 Martta İngilizlerle, ayrı ayrı antlaşmalar imzaladı TBMM tarafından onaylanmayan bu antlaşmalar hiçbir zaman yürürlüğe girmedi Konferans, sonuç alınamamasına rağmen, İtilaf Devletleri'nin TBMM'ni tanımaları açısından diplomatik bir başarıydı
MOSKOVA ANTLAŞMASI (16-Mart-1921)
Londra Konferansı'ndaki başarısızlığa karşılık, daha önceki ilişkilerin değerlendirilmesi amacı ile Rusya'ya giden bir TBMM Heyeti, 16 Mart 1921'de Sovyet Hükümeti ile tarihe adı "Moskova Antlaşması" olarak geçen önemli bir belge imzaladı Ermenilere karşı sağlanılan zaferden sonra, 1 İnönü Savaşı'nın da kazanılması Ruslardaki son tereddütleri ortadan kaldırmıştı Onlar, daha önceden tanıdıkları TBMM Hükümeti ile sıkı bir işbirliği içine girmeyi kararlaştırdılar Bu antlaşmaya göre Sovyet Rusya, Sevr Antlaşması'nı kesinlikle tanımıyor ve TBMM Hükümetine her türlü maddi ve siyasal destek vermeyi taahhüt ediyordu Böylece, 1 İnönü Zaferi TBMM Hükümetine hem o zamanın koşulları içinde sağlam bir müttefik kazandırmış, hem de İtilaf Devletleri ile görüşme masasına oturabileceğini göstermiştir Artık TBMM kendisini dünyaya açmaktadır
KARS ANTLAŞMASI (13-Ekim-1921)
Sakarya Meydan Muharebesi'nin sağladığı siyasal kazançlardan biri de, Kars Antlaşması'ydı Kars Antlaşması, Doğuda daha önce Mart 1921'de yapılan ve Moskova Antlaşması'yla düzenlenen ilişkilerin genişletilerek, Kafkas Devletlerini kapsaması, Doğu sınırımızın da kesinleşmesini sağlayan antlaşma olması açısından önemlidir Kars'ta 13 Ekim 1921'de imzalanan antlaşmaya Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Sovyet Rusya temsilcileri de imza koymuştur
ANKARA ANTLAŞMASI (20 EKİM 1921)
3 Ekim 1922'de Mudanya'da toplanan konferansta Türkiye'yi Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Büyük Britanya'yı General Harrington, Fransa'yı General Charpy, İtalya'yı da General Mombelli temsil etmiştir Çetin görüşmeler sonunda, Mudanya Ateşkes Antlaşması 11 Ekim 1922'de imzalanmıştır Yunanlılar, Mudanya'daki Konferansa katılmamış, hazırlanan Antlaşma metnini kabullenerek üç gün sonra imza etmiştir Mudanya Ateşkes Antlaşması ile Türkiye - Yunanistan arasında silahlı çatışmaya son verilmiştir Trakya, Meriç sınır olmak üzere Türkiye'ye bırakılmıştır Yunanlılar on beş gün içinde Trakya'yı boşaltacaklardır Yunanlılardan boşalan yerlere İtilaf Devletleri birlikleri girecek, onlar da en geç bir ay içerisinde, Trakya'yı Türklere devredeceklerdir Türklerin Trakya'da en çok 8000 jandarma kuvveti olacaktır Türkler, Ateşkes Antlaşmasında öngörülen sınırlar içinde İtilaf Devletleri askeri birliklerinin bulundukları yerlere girmemeyi taahhüt etmektedir Ateşkes Antlaşması imza edildiği tarihten üç gün sonra yürürlüğe girecektir
Mudanya Ateşkes Antlaşması görüşmelerinde, İsmet Paşa'nın hatıralarında da açıklandığı üzere, bir komutanın siyasi alanda müzakereler yöneten tecrübeli ve becerikli bir diplomat gibi görüşmelere katıldığı ve başarılı olduğu görülmektedir
"Ben heyeti ikamet ettiğimiz binada kabul ettim Generallere masada yer gösterdim Harrington'u sağıma aldım Fransa temsilcisini karşıma, İtalyan generalini de soluma oturttum Fakat ben generallere yer gösterirken onlar biraz şaşırmış gibi oldular Meğer başkanlığı, müzakereyi idare etmeyi onlar kendileri için düşünmekte imişler "
MUDANYA ATEŞKES ANTLAŞMASI
3 Ekim 1922'de Mudanya'da toplanan konferansta Türkiye'yi Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Büyük Britanya'yı General Harrington, Fransa'yı General Charpy, İtalya'yı da General Mombelli temsil etmiştir Çetin görüşmeler sonunda, Mudanya Ateşkes Antlaşması 11 Ekim 1922'de imzalanmıştır Yunanlılar, Mudanya'daki Konferansa katılmamış, hazırlanan Antlaşma metnini kabullenerek üç gün sonra imza etmiştir Mudanya Ateşkes Antlaşması ile Türkiye - Yunanistan arasında silahlı çatışmaya son verilmiştir Trakya, Meriç sınır olmak üzere Türkiye'ye bırakılmıştır Yunanlılar on beş gün içinde Trakya'yı boşaltacaklardır Yunanlılardan boşalan yerlere İtilaf Devletleri birlikleri girecek, onlar da en geç bir ay içerisinde, Trakya'yı Türklere devredeceklerdir Türklerin Trakya'da en çok 8000 jandarma kuvveti olacaktır Türkler, Ateşkes Antlaşmasında öngörülen sınırlar içinde İtilaf Devletleri askeri birliklerinin bulundukları yerlere girmemeyi taahhüt etmektedir Ateşkes Antlaşması imza edildiği tarihten üç gün sonra yürürlüğe girecektir
Mudanya Ateşkes Antlaşması görüşmelerinde, İsmet Paşa'nın hatıralarında da açıklandığı üzere, bir komutanın siyasi alanda müzakereler yöneten tecrübeli ve becerikli bir diplomat gibi görüşmelere katıldığı ve başarılı olduğu görülmektedir
"Ben heyeti ikamet ettiğimiz binada kabul ettim Generallere masada yer gösterdim Harrington'u sağıma aldım Fransa temsilcisini karşıma, İtalyan generalini de soluma oturttum Fakat ben generallere yer gösterirken onlar biraz şaşırmış gibi oldular Meğer başkanlığı, müzakereyi idare etmeyi onlar kendileri için düşünmekte imişler "
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI
Mudanya Mütarekesi sonucu, kesin barış antlaşması görüşmelerine gidilmiş ve tarafsız bir ülkenin şehri olarak Lozan (İsviçre) görüşmelerin yapılacağı yer olarak seçilmiştir Lozan Barış Konferansı'nda, yalnız Yunanistan'la bir hesaplaşma ve savaşa son veren bir barış antlaşması yapma söz konusu değildi Aynı zamanda, I Dünya Savaşı'nın galipleri ile hesaplaşma, hukuki ve siyasi yönden uyuşmazlıkları çözümleme, yüzyıllardan beri süre gelen sorunlara çözüm aranmaktaydı Açıkça, "Doğu Meselesi" bütün konferansın ağırlık merkezini oluşturuyordu
Barış Konferansı, 20 Kasım 1922 Salı günü saat 16'da Lozan şehrinin Mont Benon Gazinosu'nda toplandı Tarafsız İsviçre Konfederasyonunun Başkanı Habab'ın konuşması ile açıldı Lord Curzon'dan sonra söz alan İsmet Paşa (İnönü), daha ilk andan itibaren istiklal ve hakimiyet davasını önemle belirtmiş, "Bütün medeni milletler gibi hürriyet ve istiklal istiyoruz" diyerek sesini duyurmuştur
Konferans, 4 Şubat'da Antlaşmazlık yüzünden kesilmiş, 23 Nisan 1923'te ikinci defa toplanarak, 24 Temmuz 1923'te Barış Antlaşması imza edilmiştir Lozan Barışı sekiz aylık çetin ve uzun bir müzakere devresinden sonra, Lozan Üniversitesi'nin tören salonunda imzalanmıştır Lozan'da imzalanan belgeler, esas Barış Antlaşması, 16 adet sözleşme, protokol, beyanname ile bir de nihai senetten ibarettir Lozan'da imzalanan bu belgelerle, sadece bir barış Antlaşması yapılmamış, aynı zamanda Türkiye ile Batı devletlerinin siyasi, hukuki, iktisadi ve sosyal ilişkileri yeni baştan düzenlenmiştir
Lozan Barış Antlaşması önsözünde, devletlerin istiklal ve hakimiyetine saygı gösterilmesi ilkesine yer vermiştir Bu ilke, yeni Türkiye'nin 1 Dünya Savaşı'nın galipleri ile eşit şartlar altında, Lozan'da siyasi bir mücadeleye giriştiğini gösteren bir hükümdür Türk istiklal ve hakimiyetinin tanınması bakımından da önem arz eder
Esas Barış Antlaşması, bir önsöz ve 5 bölümden oluşan 143 maddedir
Lozan Barış Antlaşması'nda düzenlenen önemli konular aşağıda özetle belirtilmiştir bulunmaktadır:
Sınırlar
Güney Sınırı
20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması gereğince, Fransa ile anlaşılarak güney sınırı kararlaştırılmış, Lozan'da bu sınır sadece teyit edilmiştir
Irak sınırı
Irak sınırı uyuşmazlığı çözülememiştir Antlaşmada, Türk topraklarının tahliyesinden itibaren, bu uyuşmazlığın dokuz ay zarfında dostane bir şekilde halledileceği belirtiliyordu
Batı Sınırlarımız
Yunanlılarla batı sınırı, Misak-ı Milli'ye uygun, Mudanya Mütarekesi'nde ön görüldüğü gibi, Meriç nehri sınır olmak üzere düzenlenmiştir Karaağaç ve çevresi Yunanlılardan alınarak savaş tamiratı karşılığı Türkiye'ye bırakılmıştır Ege Denizi'nde Bozcaada ve İmroz Türkiye'ye verilmiştir Ayrıca, Yunanlıların elinde bırakılan Anadolu kıyısına yakın adalar da, askersiz hale getirilmiştir
Azınlıklar
Birinci Dünya Savaşı'na son veren barış antlaşmalarında azınlıkların himayesine ait hükümler mevcuttur Lozan Barış Antlaşması'nın bu hususla ilgili hükümleri incelendiğinde, azınlıklar bir ayrıcalığa sahip olmamışlardır Türk tebaasından sayılan gayri Müslimlerin kanun ve hukuk düzeni önünde eşitliği söz konusu olmuştur Antlaşmanın 42 maddesi ile gayrimüslim azınlıklar yararına olarak kabul edilen şahsi haklar ile aile hakları, Medeni Kanunumuzun yürürlüğe girmesi ile önem ve anlamını yitirmiştir Böylece Patrikhanelerin dünya işlerinde ve azınlıkların şahsi muamelelerinde hiç bir yetkileri kalmamıştır
Kapitülasyonlar
Kapitülasyonlar, adli, mali ve idari sahada yabancılara tanınan imtiyaz ve muafiyetlerdir Antlaşmanın 28 maddesiyle, kapitülasyonlar bütün sonuçları ile birlikte kaldırılmış ve yeni Türkiye, yüzyıllardan beri çekilen bir beladan sonsuza dek kurtulmuştur
Savaş Tazminatları
1 Dünya Savaşı'nın galipleri, bizden 1 Dünya Savaşı sebebi ile tazminat talep ettiler Ayrıca buna ek olarak, işgal masraflarını, kendi tebaalarının zarar ve ziyanlarını da eklemişlerdir Savaş içinde Almanya'dan borç karşılığı rehini bulunan beş milyon altın ve savaş yıllarında İngiltere'ye sipariş edilen donanma bedeli de kendi ellerinde bulunduğundan, bizlere verilmemiş ve tamirat karşılığı tutulmuştur
1 Dünya Savaşı'na giren mağlup devletlere ciddi bir mali yük olan bu beladan, geleceğe bir borç bırakılmadan, sadece fiilen elimizde bulunmayan meblağ karşılık gösterilerek, büyük bir başarı ile sıyrılınmıştır
Türkiye, Yunanistan'ın harbin devamından ve bunun neticelerinden doğan mali vaziyetini dikkate alarak, tamirat hususunda her türlü taleplerinden Karaağaç ve çevresinin Türkiye'ye bırakılması şartı ile vazgeçmiştir
BORÇ SORUNU
1854'ten itibaren Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar devam eden Osmanlı amme borçları, Birinci Dünya Savaşı'nda yapılan istikrazlar da dahil, büyük bir yekün teşkil ediyordu
Sene tertipleri üzerinde borcun taksimi yerine, sermaye üzerinden borcun taksimi ile esas borç toplamı bir hayli azaltılmıştır Diğer taraftan bu borçlar, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan devletlere de gelirle orantılı olarak bölünmüştür Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğunun Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan'a olan borçları bu devletlerle de yapılan antlaşmalarla 1 Dünya Savaşı'nın galiplerine devredilmiştir
Osmanlı amme borçlarının diğer çetin bir safhası da tediye edeceğimiz borçların hangi para ile ödenmesi hususunda kendini göstermiştir Karşı taraf bunu altın veya sterlin olarak talep etmiştir Biz, Türk parası ve Fransız frangı olarak ödemeyi teklif ettik Aradaki fark muazzam meblağlara varmasına rağmen, burada da görüşümüz kabul edilmiştir
BOĞAZLAR
Lozan'da imza olunan en önemli belgelerden biri de, Türk Boğazlarının statüsü ile ilgili sözleşmedir Boğazlar sorunu, madde 23'de genel olarak yer almış, Barış Antlaşması'na ek Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile ayrıca ayrıntılı olarak düzenlenmiştir Boğazlardan serbest geçişi, Boğazlar Komisyonunun kurulmasını, boğazların ve civarının askersiz hale getirilmesini hedef tutan ve Milletler Cemiyeti'nin de garantisini sağlayan hükümleri ihtiva eden bu Sözleşme, 1936'da Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir Milli hakimiyeti sınırlayıcı hükümler kaldırılmış, milli çıkarlarımıza uygun hale getirilmiştir
G- Nüfus Değişimi
Lozan'da çözümlenen bir diğer önemli sorun da, İstanbul'da yaşayan Rumlarla Batı Trakya'da yaşayan Türkler hariç, Türkiye'deki bütün Rumlarla Yunanistan'daki Türklerin değiştirileceğini öngören sözleşmenin, Barış Antlaşması'na ek olarak konmasıdır
Lozan Barış Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı'nın sağladığı, Türk milletinin hayati haklarını ve emellerini gerçekleştirdiği bir eserdir Lozan aynı zamanda, Orta Doğunun en önemli bölgesinde, barış ve güvenliği kurmak ve devam ettirmekle dünya barışına da hizmet etmiştir Türkiye Lozan'da genel olarak, Misak-ı Milli'yi gerçekleştirmiştir
I VE II DÖNEM LOZAN KONFERANSI'NA KATILAN TÜRK DELEGASYONU
Başdelege:
İsmet İnönü (Dışişleri Bakanı)Delegeler:Dr Rıza Nur (Sağlık Bakanı), Hasan Saka (Maliye Bakanı)Danışmanlar :Münir Ertegün, A Muhtar Çilli, Veli Saltı, Zülfü Tigrel, Zekai Apaydın, Mahmut Celal Bayar, Şefik Başman, Seniyettin Başak, Şevket Doğruker, Mehmet Tevfik Bıyıklıoğlu, Tahir Taner, Nusret Metya, Yusuf Hikmet Bayur, Zühtü İnhan, Fuat Ağralı, Mustafa Şeref Özkan, Şükrü Kaya, Hamit Hasancan, Cavit Bey, Hayım Naum, Baha BeyBasın Danışmanları:Ruşen Eşref Ünaydın, Yahya Kemal BeyatlıGenel Sekreter ve Danışman: Reşit Saffet AtabinenYazmanlar:Ali Türkgeldi, Mehmet Ali Balin, Cevat Açıkalın, Celal Hazım Arar, Saffet Şav, Süleyman Saip Kıran, Rıfat Bey, Dr Nihat Reşat Belger, Atıf Esenbel, Sabri Artuç
Not : Yukarıdaki delegasyon 1 Dönem Lozan Konferansı'na (20 Kasım 1922-4 Şubat 1923) katılmıştır Bu gruptan A Muhtar Cilli, Veli Saltık, Zülfü Tiğrel, M Celal Bayar, Seniyettin Başak, Şevket Doğruker, Zühtü İnhan, Şükrü Kaya, Hamit Hasancan, Cavit Bey, Hayım Naum, Baha Bey, Ruşen Eşref Ünaydın, Yahya Kemal Beyatlı, Reşit Saffet Atabinen, Mehmet Ali Balim, Cevat Açıkalın, Celal Hazım Arar, Saffet Şav , Süleyman Saip Kıran, II Dönem Lozan Konferansı'na (23 Nisan-17 Temmuz 1923) katılmamıştır
II DÖNEM LOZAN KONFERANSI'NA YENİDEN KATILANLAR
Genel Sekreter ve Danışman:Tevfik Kamil Koperler Yazmanlar:Naci Kenter, Hamit Eseniş, Ali Muhtar Bey, Aziz Topkaç, Hüsnü Özer
Not : Fransa, İsviçre ve Almanya'da görevli hariciyecilerden Ferit Tek, Cemal Hüsnü Taray, Cevat Üstün ve TBMM Almanya-Avusturya basın temsilcisi ve Servet-i Fünun dergisi sahibi Ahmet İhsan Tokgöz bir süre konferans çalışmalarına katılmışlardır
GAZETECİLER
I Dönemde:Ahmet Cevdet (İkdam), Ahmet Şükrü Esmer (Vakit), Hüseyin Cahit Yalçın (Tanin) II Dönemde:Velid Ebuzziya (Tevhid-i Efkar), Ahmet Şükrü Esmer (Vatan), Suphi Nuri İleri (İleri), Ali Naci Karacan (Akşam), Kerami Kurtbay (Hakimiyeti Milliye), Mecdi Sadrettin Sayman (İkdam), Kemal Salih Sel (Yeni Gün), Asım Us (Vakit), Hüseyin CahitYalçın (Tanin), Ahmet Hidayet Reel (Öğüt)
|