Şengül Şirin
|
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet
ENDERÛN
Osmanli Devletinde XV asir ortalarindan itibaren medrese disinda en köklü ve saglam ikinci egitim kurumu, Enderûndu Sarayin, Enderûn halkini, devsirme denilen bazi hiristiyan tebea çocuklari veya harplerde esir alinip yetistirilen gençler meydana getiriyordu Bunlar, devsirme kanununa göre sekiz ila on sekiz yaslari arasinda toplanip önce Enderûn disindaki Edirne Sarayi, Galatasarayi ve Ibrahim Pasa Sarayi gibi saraylarda terbiye ve tahsil görüp Türk-Islâm âdet ve geleneklerini ögrendikten sonra Enderûn'daki ihtiyaç ve kidemlerine göre yeni saraydaki küçük ve büyük odalara verilirlerdi Bunlar, burada da tahsile devam edip saray âdap ve erkânini ögrendikten sonra yeteneklerine göre Seferli, Kiler ve Hazine odalarindan birisine çikarilirlardi Bundan sonra da en mümtaz oda olan Has oda gelirdi Kiler ve Hazine odasindaki eskiler, yani kidemlilerin seçmeleri münhal vukuunda (bosaldiginda) buraya verilirlerdi Veya zamanlari gelince kapikulu süvarisi olarak disari çikarilirlardi Bu odalarin en ilerisi ve mümtazi olan Has oda idi ki, asil Enderûn agalan bunlardi Gerek devsirme sistemi, gerekse Iç oglanlari hakkinda asagidaki bilgiler konuya daha bir açiklik getirecektir
Devsirme olarak alinip sarayda uzun müddet hizmet ve terbiyeden sonra devletin muhtelif makamlarina namzet olarak yetistirilen çocuklara, Iç oglani denirdi Rivayete göre Osmanli sarayinda Iç oglani istihdami Yildirim Bâyezid zamanindan itibaren baslamistir Iç oglanlarinin bedenî egitimlerine de önem verilirdi Ok atmak, mizrak kullanmak, cirit ve çomak oynamak, binicilik gibi hareketler, o dönem için baslica bedenî hareketler olarak kabul ediliyordu Bundan dolayi bunlar kuvvetli, çevik ve dayanikli olurlardi Bazan odalar arasinda müsabakalar yapilirdi Bunlar, mensup olduklari odalara göre hizmet ve sanat ögrenirlerdi Öyle anlasiliyor ki, Iç oglanlari II Murad zamanina kadar silah egitiminden baska egitim görmüyorlardi Bu dönemde saray, Osmanli Devleti'nin kültürel, siyasî ve askerî gelisiminin ana yönlerini belirleyen önemli bir faktör olmustur Bu bakimdan saray, en parlak ilim merkezlerinden biri haline gelmistir
HAREM
Topkapi Sarayi'nda ikinci avlunun solunda Divân-i Hümâyunun arka kisminda yer alan Harem-i Hümâyun, genellikle Haliç'e nâzir çesitli sofalar, koridorlar, daireler, odalar, çesmeler ve hizmet binalarindan meydana gelmekte idi Buralarin üzerleri kubbeler ve tonozlarla örtülüydü Duvarlari en degerli çini ve mermerlerle kapli oldugu gibi en güzel kitâbe ve yazilarla da süslü idi Gerek mimarî form, gerekse bezemeleri açisindan yüzyillari burada iç içe ve yan yana görmek mümkündür Harem, Osmanli padisahlarinin hususi evi konumunda olan binalar manzûmesidir Islâm dünyasinda eskiden beri yaygin olarak bilinen bir terim olarak harem, saraylarin ve büyükçe evlerin sadece hanimlara tahsis edilen bölümü ve selamligin mukabili olarak kullanilmistir Topkapi Sarayi da Osmanli padisahlarinin sarayi oldugundan, padisahin aile efradi ve onlara hizmet eden kadinlara tahsis edilmis bölümüne Harem-i Hümâyun denilmistir Haremin (aile) reisi ve efendisi padisah olduguna göre buradaki hiyerarsi ile mevcud binalarin konumu, tefrisi, mesafeleri hep hünkâr dairesi esas alinarak belirleniyordu Böylece vâlide sultan, hasekiler (kadin efendiler), sehzâdeler, padisah kizlari (sultanlar), ustalar, kalfalar ve câriyelerin daireleri belirli bir tertip içerisinde yer aliyorlardi
Harem halkini, padisah, vâlide sultan, padisah hanimlari, sultanlar ve sehzâdeler gibi haremde hizmet edilenler ile ustalar, kalfalar, câriyeler seklinde hizmet edenler olmak üzere iki grupta degerlendirmek mümkündür
AK VE KARA HADIM AGALARI
"Aga-i Bâbu's-Saâde" denilen kapi agasi, hadim ak agalarindan olup yeni sarayin bas nâziri, ve "Bâbu's-Saâde"nin âmiri idi Baska bir ifade ile bunlar, Osmanli sarayinin "Bâbu's-Saâde" denilen kapisini muhafaza ile vazifeliydiler XVI asrin sonlarina kadar sarayin en nüfuzlu agasi Bâbu's-Saâde veya Kapi agasi idi Atâ tarihinde belirtildigine göre Kapi agaligi ile Hazinedar basilik, Saray agaligi ve kilerci basilik, Sultan Ikinci Murad zamaninda ihdas edilmislerdi Kapi agasi, Harem'in en büyük zâbiti durumunda idi Kapi agasinin emrindeki Ak hadimlar, sarayin kapisini muhafaza etmekte olup sayilari otuz civarinda idi
Kara hadim agalari ise kadinlarin bulundugu harem kisminda vazife görüyorlardi Kara hadimlarin en büyük âmirine "Dâru's-Saâde Agasi" veya "Kizlar Agasi" denirdi Bunlar harem kisminda bulunduklari için kendilerine "Harem Agasi" da deniyordu
BIRÛN ERKÂNI
Osmanli sarayinin dis hizmetlerine bakan ve sarayda yatip kalkma mecburiyetinde olmayip disarida evleri bulunan kimselerdir Bunlar, padisah hocasi, hekimbasi, cerrahbasi, göz hekimi, hünkâr imami gibi ulemâ sinifindan olanlarla sehremini, matbah-i âmire emini, darphâne emini ve arpa emini gibi mülkiyeden olan sivil vazife sahipleri idi Bunlardan baska sarayin Enderûn disindaki hizmet erbabindan olup emir-i alem, kapicilar kethüdasi, çavusbasi, mirahur, bostanci ve bunlarin maiyetinde bulunan memurlar da "Bîrûn" erkâni içinde yer aliyorlardi
Bîrûn'da hizmet eden ilmiye sinifi ile "Agayan-i Bîrûn" yani dis agalari denilen agalar, sarayin Harem ile Enderûn kisminin haricindeki yer ve dairelerde oturup islerini görürlerdi Aksam olunca da evlerine giderlerdi Bunlar, Enderûn agalari gibi sIkI bir disipline tabi olmadiklari gibi sarayda yatip kalkma mecburiyetleri de yoktu Bunlardan isteyenler sakal da birakabilirlerdi Bîrûn teskilâtinin bütün tayinleri, sadr-i azam tarafindan yaptirdi
|