Şengül Şirin
|
Cevap : Osmanlı Tarihi
YAVUZ SULTAN SELIM'IN GÜNEY SIYASETI
Tuttugunu koparan bir padisah olarak bilinen Yavuz Sultan Selim, dönemindeki imkânlarla her bakimdan âdil ve mazbut dinî, idarî, ekonomik ve sosyal bir nizam kurarak Islâm âlemini tek elde toplamak gayesini güdüyordu Bu yüzden olacak ki, kendisini bu hedefinden uzaklastirmak isteyen her seye karsi mücadele etme kararinda idi Bu bakimdan, dur durak bilmeyen atesîn mizaci ile o, geçmisi unutmak istiyordu Herhalde bunda haksiz da sayimazdi Zira babasi II Bâyezid'in zamani, bir bakima baba mirasi ile yetinen, nisbeten kisir ve durgun bir devir idi Binaenaleyh, bu yeni çark, muhtesem mazi mirasina yeni bir seyler ilave etmeliydi Gerçekten, tempoyu yükselten Yavuz Sultan Selim'in gayesi belli idi O, bir Islâm birligi kurmak ve Osmanli Devleti'ni de bu birligin merkezi haline getirmek istiyordu
Bütün dostane çabalarina ragmen, savas olmadan kurulmasini istedigi bu birlik, bir türlü saglanamiyordu Bunun içindir ki, birlik davasinin gerçeklesmesi ve bu düsünceyi fiile geçirip tercüme edecek olan vâsita da kiliçtan baskasi degildi O, bu kilici kimlere çalacagini da çoktan planlamis bulunuyordu Zira o, bu birlige engel olmaya çalisanlari çok iyi taniyordu Bu bakimdan onlarla gerektigi sekilde mücadele etmeliydi Önce, büyük hayal ve ümitlerle, yalniz ordularini degil, akide (inanç) ve mezheplerini de seferber etmis olan Iranlilar'i hizaya getirecek, sonra da oynak ve iki yüzlü bir siyaset takip ederek Suriye ile Misir'in arasina gerilmis olan Dulkadirogullari'ni ortadan kaldirip güney yolunu açacakti Böylece sira, "Sâhib-i Haremeyn" ünvanini tasiyan Memlûk Devleti ile ugrasmaya gelecekti Fakat bu bahadir ve cesur insanlarla savasmak belki de harp tarihinin ender gördügü cenklerden biri olacakti Bununla beraber hem gözünü hem de gönlünü Sark'a ve Sark'i tek elde toplmaya dikmis olan hükümdar, "Sâhib-i Haremeyn" ünvanini, Memlûk Sultani'nin elinde birakmama azminde idi
Yavuz Sultan Selim'in bu düsüncesini degerlendirdigimiz zaman onun, Güney ve kismen Dogu Siyasetini üç baslik altinda ele almak gerekir Bunlar:
1 Dulkadirogullari Beyligi'nin Ortadan Kaldirilmasi,
2 Diyarbekir'in Zapti,
3 Memlûk Devleti ile Olan Münasebetler ve Bu Devletin Ortadan Kaldirilmasi
DULKADIROGLU BEYLIGI'NIN ORTADAN KALDIRILMASI
Iran seferine çikan Yavuz Sultan Selim, Alaüddevle'nin, Sah Ismail'e karsi olan husumetinden dolayi, kendi saflarinda harbe katilmasini istemisti Fakat Alaüddevle bu istegi kabul etmedigi gibi kendisine tabi bazi asiret kuvvetlerini, Osmanlilarin zahire kollarini vurmak için görevlendirmisti
Daha önce, Osmanlilarin yardimi ile Dulkadir Beyi olan Sehsuvar Bey, ugradigi maglubiyet üzerine Kahire'ye götürülüp orada idam edilmisti Osmanlilara siginip iltica etmis olan oglu Ali Bey, devlet hizmetine girmis, gerek Çaldiran'dan önce, gerekse bizzat Çaldiran'da büyük hizmetler görmüstü Bundan dolayi padisah tarafindan, Gedik Ahmed Pasa'ya ait olup hazineye alinmis olan bir altin kiliç ile taltif edilmisti Bundan baska, Alaüddevle'nin elinden alinacak yerlerin Ali Bey'e verilmesi de padisah tarafindan va'd olunmustu Nitekim Çaldiran Seferi'nden dönülürken Kayseri ve Bozok sancaklarinin ikisi de Ali Bey'e verilir Böylece o, Dulkadir Beyligi'nin sinirlarindaki bölgeye tayin edilmis olur
Sehsuvaroglu'nun bu iki sancaga tayininden süphelenen Alaüddevle, bu durumu Memlûk Sultani'na sikâyet eder O da Sultan'in, Kemah üzerine sefere gittigi bir sirada Yavuz'a elçi gönderip bu halden sikâyet etmis ve Ali Bey'in o sancaklardan alinmasini rica etmisti Buna karsilik Yavuz Sultan Selim, Alaüddevle'nin elinde bulunan Dulkadir ülkesinin kendisinden alinip Ali Bey'e verilecegini bildirir Bu haber, Memlûk hükümdarini epey tedirgin eder
Yavuz Sultan Selim, Kemah'i alip Sivas'a geldigi sirada Rumeli Beylerbeyligi'ne tayin ettigi Hadim Sinan Pasa'yi 40 000 kisilik bir kuvvetle Dulkadir üzerine gönderir Bu arada Sehsuvar oglu Ali Bey'i de bu birlige rehber ve öncü olarak tayin eder Kendisi de onlari takiben Ürgüp'le Kayseri arasindaki Incesu'ya gelip bekler
Sinan Pasa'nin, Dulkadir hududlarini geçtigi haberini alan Alaüddevle Bey, karsi koymak için muharebeye hazirlanir Fakat Göksun muharebesinde bozularak sür'atle kaçip Elbistan'in güneyindeki Turna Dagi ( Nurhak )'na sigindiysa da takip olunur Son defa burada yapilan savasta basta kendisi ile dört oglu ve beylerinden otuz kadari maktul düser
Böylece Dulkadir Beyligi, tamamen zapt edildikten sonra basta Maras ve Elbistan olmak üzere, bir sancak itibar edilerek, Osmanlilarin yüksek hâkimiyeti altinda kalmak üzere Sehsuvaroglu Ali Bey'e verilir Dulkadir ailesini bir hamlede ortadan kaldiran Hadim Sinan Pasa, bu hizmetine karsilik olarak, münhal bulunan vezir-i a'zamliga tayin edilir
Osmanlilar, Dulkadir topraklarini elde etmek suretiyle Memlûk Devleti'ne bagli günümüzde Suriye denilen bölge ile el-Cezire mintikalarini tehdid edebilecek duruma gelmislerdi Zira artik onlarla ayni sinirlari paylasmaya baslamis oluyorlardi Bu da Osmanli - Memlûk savaslarini hazirlayan sebeplerden biri olarak kabul edilmektedir
a Istanbul'da Alinan Bazi Tedbirler
Dulkadir Beyligi'nin, Osmanli mülküne ilhakindan sonra Istanbul'a dönen Yavuz Sultan Selim, devlet yönetiminde gördügü birtakim aksakliklari gidermek için bazi tedbirlere bas vurma ihtiyacini hisseder Bu tedbirlerden biri yeniçeriler, digeri de Haliç Tersanesi ile ilgiliydi Bu konularda yeni düzenlemelere gitmek zorunda oldugunu hisseden hükümdar, Misir'a gitmeden önce bu isleri tamamlamaliydi Bir kere, firsat buldukça ayaklanan, yagmalara, fitnelere ve isyanlara kalkisan ordunun içinde bir islâthat yapmak ve bu arada donanmayi da güçlendirmek gerekiyordu Zira, Arap ordularinin, bir zamanlar Akdeniz'de bir Müslüman hâkimiyeti kurmak için, kara ordusu kadar deniz kuvvetlerine de ihtiyaç duymus oldugunu, tarihten ögrendigi gibi tecrübeleri de onun bu fikrini destekliyordu Plan ve hesaplarini, iyi bir idarî kavrayis ve askerî anlayisla düzenleyen Pâdisah için, mâzinin dogru ve yanlis hareketleri, kulak verilmesi gereken iki önemli sâhid demekti
YENIÇERI AGALIGINDA ISLÂHAT
Dulkadir Beyligi'nin ilhakindan sonra Istanbul'a dönen Pâdisah, gerek Çaldiran öncesi, gerekse Amasya'da asker tarafindan meydana gelmis olan yagma, serkeslik ve isyan hareketleri üzerine bazi tedbirler alip derhal uygulamaya koyma zaruretini duymustu Bu bakimdan o, askeri tam bir disiplin altina alip ocagi islâh etmek arzusunda idi Bu sebeple, ocak üzerinde an'ane geregince büyük bir nüfuzu bulunan ocak ihtiyarlarini huzuruna çagirarak Amasya'daki itaatsizligin müsebbiblerinin kimler oldugunu sorar Bunlar, yine ocak anlayis ve yardimlasmasi geregi olarak "Cümlemüz mücrimüz, devletlû Hüdâvendigâr'dan afvumuzu reca eylerüz" diye cevap verirler Onlarin bu cevaplari ocak an'anesine uygundu Pâdisahin, devlet ricalini bu yolla sorguya çekmesi, ortaya bir takim isimler çikardi Bunlardan Iskender Pasa ve Sekbanbasi Balyemez Osman Aga idam edildiler Kadiasker Tâcizâde Câfer Çelebi, "Ilmiye Sinifi"ndan oldugu için, huzura çagirilip, kendisine "Islâm askerini itaatsizlige ve isyana tesvik edenin cezasinin ne oldugu" sorulur O da "sâbit ise ser'an siyaset edilmesi gerekir" cevabini verince l8 Agustos l5l5'te siyaset edilir Adi geçen devlet adamlarini siyaset etmekle beraber Yavuz, büyük hatip, sair ve Türk insa mektebinin (ekol) büyük temsilcilerinden biri olan Tâcizâde'nin ortadan kaldirilmasina çok üzülür Yavuz, derin bir tahkikat sonucu, isyan tesvikçileri olarak gördügü sahsiyetleri ortadan kaldirdiktan sonra Yeniçeri Ocagi'nin islahi için, ihtiyarlarla anlasip bazi tedbirler alir Buna göre, bundan böyle "Yeniçeri Agasi", saray tarafindan, ocak erkân-i harbiyesi de, saltanat makaminca tayin edilecekti Bu suretle, yüksek kumanda heyetini, daha siki baglarla saltanat makamina bagladi Bütün bu çalismalar, Selim'in, yorulmak bilmeyen gayretlerinin, idaredeki tezahürlerini bize aks ettiren görüntülerinden baska bir sey degildir Benzer gayretleri, devlet kademelerinin her safhasinda görmek mümkündür
HALIÇ TERSANESININ GENISLETILMESI
Yavuz Sultan Selim, aldigi askerî islâhat tedbirlerinden sonra, deniz kuvvetlerinin gelistirilmesi ve Venedik ile Ispanya donanmalarindan daha üstün bir duruma gelmesini istiyordu Güçlü bir donanmaya sâhip olmak için de Haliç Tersanesi'nin, günün sartlarina göre genisletilmesini düsünüyordu O, bir taraftan asker üzerindeki tesirini artirirken, bir taraftan da devletin durumuna göre kifayetsiz kalan deniz gücünün yeniden kuvvetlenmesine çalisiyordu Iran Sahi üzerine açilan sefer esnasinda ordunun yiyecegini Trabzon'a kadar götürmek için kullanilan donanma, bu is için yeterli olmadigi gibi Hiristiyan donanmalarina karsi koyacak güçte de degildi
Sehzâdelik yillarindan beri çok az bir uyku ile yetinip, kitap mütalaasi ve tefekkürle mesgul olan Pâdisah, bir gece yarisi Vezir Pirî Pasa'yi çagirarak, ona Tersanenin genisletilme fikrini açarak "Bu akreplerin (Hiristiyan devletlerin), denizi gemilerle örttüklerini, Rumeli sahillerinde Venedik, Papalik, Fransa ve Ispanya bayraklarinin dalgalandigini, bunun da vezirin tenbelligi ile kendisinin müsamahasindan dogdugunu, artik güçlü ve çok sayida gemiden mütesekkil bir donanma sahibi olmak istedigini" söyler Pasa, "bunu, kendisinin de düsündügünü, yarin Divân'a girdigimizde diger vezirler ile özellikle beni tekdir etmenizi ve hemen tersane insasi ile 500 harp gemisinin techizi için emir vermenizi, bu hareketin Frenkleri korkuya dûçar edip, onlari muâhedelerini yenilemeye ve vergilerini vermeye zorlayacagini, bu suretle masrafin küffârin altinlariyla karsilanacagini beyan ile en fazla 40 kadirganin denize indirilmesinden sonra Frenklerin, muâhedelerini yenilemek ve vergilerini vermek için birbirleriyle yarisacaklarini" söyler Böylece Haliç'te l60 gözlü, büyük bir tersane vücuda getirilerek gemilerin insaasina baslanir Böyle bir tesebbüsün yerinde oldugu anlasiliyor Çünkü henüz gemiler bitmeden Avrupa devletlerinden bazilari muâhedeleri yenilemeye ve vergi ödemeye baslarlar Pirî Pasa'nin görüsü dogrultusunda Macaristan Osmanlilarla bir senelik mütareke imzalar Lehistan da anlasmaya dahil olanlardan olur Eflak Prensi de vergi verecegine dair Pâdisah'a arzda bulunur Bütün bu gelismeler, Misir'a el atma arzusunda olan Pâdisah'a lüzumlu donanma ile Avrupa barisini sagladi Bu tesebbüsler, Yavuz'un siyasî yönünün büyüklügünü ve onun azametini göstermeye kâfidir
Bu tedbirlerin, görünüste Iran'a karsi yapilacak yeni bir seferin hazirliklari oldugu etrafa duyurulmus ise de, gerçekte Yavuz Sultan Selim'in, büyük bir önem verdigi Sark (Dogu) ticaretini, Kizildeniz'in güney kapisini (Bâbu'l-Mendeb) dahi ele geçirip kapayan Portekiz donanmasina karsi koruma hususunda acz gösteren ve elinden bir sey gelmeyen Memlûk Devleti aleyhine harekete geçmis bulunuyordu Öyle anlasiliyor ki, Kizildeniz'i kapatan Portekiz donanmasina karsi bir varlik gösteremeyen Memlûk Devleti, Portekiz donanmasinin, Mekke'nin liman sehri olan Cidde'ye gelmesine de mani olamayacakti Bu da "Haremeyn"in, tehlikeye girmesi demekti Böylece, Islâm âleminin kalbi durumundaki bölge, bütün bir Islâm dünyasini mateme bogacak ve onu huzursuz bir hâle getirecekti Gerçi, l508 yilinda Hindistan'in Saul limanindaki savasta, Memlûk donanmasi Portekizlilere ait birlikleri hezimete ugratmisti Ancak Portekizliler, Misir donanmasina büyük bir zayiat verdirerek bunun intikamini aldilar Onlar sadece bu intikamla kalmadilar, l5l3 yilinda Aden'i de ele geçirdiler Kansu Gavri, onlarla savas için yeni bir donanma hazirladi Bu donanma için gerek gemi malzemesi, gerekse silah olarak Osmanlilardan büyük ölçüde yardim aldi Süveys'te tamamlanan ve Selman Reis komutasina verilen bu donanmaya 2000 Osmanli denizcisi de katilmisti Memlûk idaresinin bu konudaki zayifligini bilen Yavuz Sultan Selim, hem bu yüzden, hem de yukarida temas edilen konulardan dolayi büyük bir donanmanin insaasini emr etmisti Nitekim, Misir'in zaptindan hemen sonra kurulan Süveys donanmasi ile Kizildeniz'e açilmasi bunu teyid etmektedir
DIYARBEKIR VE GÜNEY DOGU ANADOLU'NUN ZAPTI
Yavuz Sultan Selim'in, Çaldiran'da Sah Ismail'e karsi kazandigi zafer, bir manada, Güney Dogu Anadolu'yu da Osmanli Türkleri'ne açmis ve bölgeyi Siî tehlikesi ile Iran kültürünün hâkimiyetinden kurtarmisti Bu sirada Dogu Anadolu'da, Çaldiran zaferinin meyvelerini toplamak için çalismalar yapiliyordu Zira o bölgede yasayan, Sia baski ve nüfuzundan nefret eden Sünnî Kürd ve Türkmen ahali, Iran hegemonyasini kirip Osmanlilara baglanmak istiyordu
Ele aldigimiz dönemde, Güney Dogu Anadolu'nun merkezi, o zamanki ismiyle "Âmid" denen Diyarbakir sehri idi Bu sehir, hem tarihî, hem de stratejik önemi büyük bir sehir idi Sayet Osmanlilar burayi elde edebilirlerse o zaman devamli olarak bölgeyi Iran tehdidinden kurtarabilirlerdi Bu gayenin tahakkuku için Diyarbakir'in alinmasi kararlastirilinca Osmanli idaresini Siî Iran idaresine tercih edip Osmanlilara iltica eden meshur âlim ve tarihçi Idris-i Bitlisî vâsitasiyle bütün bölgenin sulh yoluyla alinmasi için çesitli tesebbüslerde bulunulur Biraz sonra görülecegi gibi bu tesebbüslerde basari saglanir
Gerçekten, Çaldiran meydan muharebesinden sonra halkinin büyük bir kismi Sünnî olan Dogu Anadolu beyleri, Yavuz Sultan Selim'in tarafini tutmuslardi Basta Diyarbekir olmak üzere birçok sehir kapilarini Osmanlilara açmisti Ancak bazi sehirler, bu arada Mardin, Iran kuvvetlerinin elinde kalmisti Biyikli Mehmed Pasa, Diyarbekir beylerbiyligine getirilerek bu bölgenin idaresi onun yönetimine verilmis ve meshur tarihçi Idris-i Bitlisî de bu konuda yardim etmek üzere bas müsavir olarak onun yanina verilmisti
Sah Ismail, Osmanli ordusunun ayrilmasindan sonra kaçip gizlendigi yerden çikip tekrar Tebriz'e dönünce Diyarbakir'a, Çaldiran seferinde maktul düsen Ustacluoglu Mehmed Han'in yerine onun kardesi Karahan'i yollamis, o da Diyarbakir'i muhasara altina almisti Yavuz, buranin muhasaradan kurtarilmasi için mirahur iken 92l (m l5l5)'de Erzincan, Bayburd, Sebinkarahisar ve Trabzon havalisi kendisine verilen Biyikli Mehmed Pasa'yi memur eder Bu esnada Sivas Beylerbeyi olan Sadi Beyi de Mehmed Pasa'ya yardim için göndrir Bu arada Idris-i Bitlisî de on bin gönüllü ile bunlara iltihak eder Diyarbakir üzerine yürüyen bu kuvvetlere karsi koyamayacagini anlayan Karahan, muhasarayi kaldirip Mardin taraflarina çekilir Yine Idris-i Bitlisî'nin yardim ve tesebbüsüyle Mardin de alinir Bu arada Diyarbakir'i geri almak için Karahan tarafindan yapilan hücumlar sonuçsuz kalir Nihayet, H 923 (M l5l7)'de Karahan'in, Urfa ile Nusaybin arasinda bulunan Koçhisar mevkiindeki bir muharebede maktul düsmesi üzerine Diyarbakir isi tamamen Osmanlilarin istedigi sekilde halledilip bir sonuca baglanir Koçhisar muharebesinden sonra buraya, Osmanli müteferrikalarindan olup aslen Diyarbakirli olan Ahmed Bey isminde biri, vali olarak tayin edilir
Diyarbakir ile dogudaki diger sehirlerin alinmasinda Idris-i Bitlisî'nin büyük hizmetleri görüldü Bu zat, Sünnî olan Kürd beylerini görüp anlasarak onlari Osmanlilarin tarafina çekmisti Bu suretle Urmiye, Itak, Imadiye, Cizre, Egil, Bitlis, Hizan, Garzan, Palu, Siirt, Hasankeyf, Meyyafarikin, Ceziretu'b-nü Ömer gibi takriben 25 mintika beyi devlete itaatini bildirirler Pâdisah da, eskiden oldugu gibi yerlerinde kalmak üzere kendilerine beratlar gönderdi
Yavuz, hem bunlardan baglilik yemini almak, hem de Urmiye Gölü sahilinden Malatya'ya kadar olan yerleri tesellüm için, çok sevdigi ve hürmet edip saygi gösterdigi Idris-i Bitlisî'yi gönderir Bölgeyi bütün hususiyetleri ile taniyan, nüfuz sahibi ve siyasî sahada mümtaz bir kabiliyete sahib olan bu zât, bölgenin manevî fâtihidir Hest Behist adiyla bir eser yazan ve Osmanlilarin, "ilâ-yi kelimetullah" ugruna verdikleri mücadelelerde oynadiklari önemli rollerini ortaya koymak suretiyle de büyük bir Islâm âlimi oldugunu göstermistir
Iran serdari Karahan ile Biyikli Mehmed Pasa ve Karaman Beylerbeyi Hüsrev Pasa'nin teskil ettikleri Osmanli kuvvetleri arasinda meydana gelmis olan siddetli muharebede Sah'in maiyyet askerlerini de yanlarinda getiren Iranlilar, perisan olmuslardi Bu galibiyet sayesinde Ortadogu'daki denge Osmanlilarin lehine degismisti H 922 (M l5l6)'daki bu muharebe sonucunda, Anadolu birligi perçinlenmis oluyordu Bölgenin, Osmanli idaresine girmesinde büyük rol oynayan âlim ve tarihçi Idris-i Bitlisî'ye karsi Yavuz Sultan Selim'in, saygida kusur etmedigi anlasilmaktadir Yavuz, Idris'i çok seviyor vekendisine gönderdigi hatt-i hümâyûnda "Umdetu'l-Efâdil, kudvetü erbâbi'l-fezâil   " diye hitab ediyor, "hüsnü diyânet ve emanet ve fart-i sadakat ve istikameti dolayisiyle Diyarbekir vilayetinin feth-i küllisine bâis oldugu" anlatildiktan sonra "yüzünün ak olmasi" temenni ediliyordu Padisah, bu büyük âlimin hizmet ve ihlasindan o kadar memnun olmus, kendisine o kadar yüksek bir güvenle baglanmistir ki, uygun görecegi kimselere beylik tevcihini temin için, kendisi tarafindan doldurulacak hatt-i hümâyûnlar dahi göndermisti Müverrihin ise bunu, izinsiz kullanmadigi rivâyet edilir ki bu, Pâdisahla âlimin birbirinden baskin âlicenapliklarinin açik bir ifadesidir Gerçekten Yavuz Sultan Selim, gönderdigi beratta Idris-i Bitlisî'ye söyle diyordu:
"Diyarbekir vilayetinin feth-i küllisine bâis oldugun ilam olunmus, yüzün ag (ak) olsun Insaallahu'l-eazz sâir vilayetlerin dahi fethine sebeb-i küllî olasin Benim, enva-i inâyet-i aliyye-i hüsrevânem senin hakkinda mebzûl ve munatiftir Elhaletu hazihi, ahir-i Sevval-i Mübareke (Sevval ayinin sonuna ) degin vaki olan ulûfeniz ile 2000 sikke-i efrenciye fluri ve bir samur ve bir vasak ve iki murabba suf ve iki çuka ve bunlardan gayri bir samur ve bir vasak kürk kapli suflar dahi ve bir frengi kemha kilifli müzehheb kiliç in'âm ve irsal olundu "
Yavuz Sultan Selim, Biyikli Mehmed Pasa'ya bölge emirlerinin bagliliklarini te'yid ve kendilerine dagitilmak maksadiyle l7 sancak, sirma islemeli 500 hil'at ve 25 yük (l yük = l000000 akçadir) akça göndermisti Hoca Sa'düddin, bu konuda "Padisah, Diyarbekir Beylerbeyisi Mehmed Pasa'ya surh ve sefidden kise-i emele sigmaz mebâlig-i kesire gönderdiler ve esbab ve emtia-i nefiseden bi had ve bi kiyas nesne ata buyurup hila-i mütenevvia-i fâhire ihsani ile serefraz eylediler Ve ümeray-i Diyarbekir'e ve mulûk ve hukkâm-i ekrâda bahs olunmag içün 25 yük akça, ve 500 câme-i zerrin ve l7 alem-i pür tezyin irsal buyurdular " diyerek yollanan bu emtianin, Biyikli Mehmed Pasa'ya gönderildigini açiklar
Bundan sonra, Yavuz Sultan Selim'in, Misir seferi esnasinda Haleb'in fethini müteakib, Memlûk idarî teskilâtindaki bölgeye bagli sehirlerden Malatya, Urfa, Behisni (Besni), Ergani, Harput, Divrigi ve Siverek ile diger sehirler Osmanli idaresine geçmisti
|