Giyaseddin Keyhüsrev Konya'yi kardesi Süleyman Sah'a biraktiktan sonra uzun ve macerali bir hayat yasadi
Dokuz yil sürecek bir gurbet hayatina baslayan Giyaseddin Keyhüsrev, Konya'dan Sis'e (Kozan) gitmis ve orada Ermeni krali Leon tarafindan karsilanmis ve büyük bir hüsnü kabul görmüstü
Daha sonra Elbistan'a hareket eden Giyaseddin Keyhüsrev burada da kardesi tarafindan adeta bir sultan gibi karsilanmis ve Elbistan'in kendi emrine verildigi bildirilmistir
Giyaseddin kardesinin bu âlîcenâp davranisina tesekkür ederek Malatya'ya gitti

Kardesi Kayser Sah da onu törenle karsiladi

Buradan Haleb'e geçti ve daha sonra Amid (Diyarbekir) ve Ahlat yoluyla Karadeniz sahiline çikti; oradan da bir gemiyle Istanbul'a hareket etti

Istanbul'da imparator tarafindan törenle karsilandi ve kendisine 10 binlik altinlik tahsisat ayrildi

Giyaseddin Istanbul'da Mavrazomes adli bir Rumun kizi ile evlendi

Latinlerin 1204 yilinda Istanbul'u isgaline kadar orada, daha sonra da kayinpederiyle birlikte gittigi Istanbul yakinlarindaki bir kalede kaldi

Süleyman Sah'in ölüm haberini de burada aldi
Giyaseddin'in eski emîrlerinden bazilari Süleyman Sah'in ölümü üzerine onu tahta çikarmak için harekete geçti
Danismendlilerin yikilmasindan sonra Anadolu Selçuklu Devleti'nin hizmetine giren Danismendli Yagibasan'in ogullari Muzaffereddin Mahmud, Zahireddin Ili ve Bedreddin Yusuf da Giyaseddin'i tekrar tahta çikarmak için seferber oldular
Bunlar Selçuklularin büyük kumandanlarindan Mübârizeddin Ertokus ile isbirligi yaparak, diger bazi emîrleri de kendi saflarina kazandilar
Giyaseddin Keyhüsrev'in haciplerinden Zekeriyya bu emîrlerden aldigi taahhütnameyi Giyaseddin'e götürdü

Onu Anadolu'ya davet etti

Süleyman Sah'in ölümünü ögrenen Giyaseddin, ogullari, kayinpederi ve yakin adamlariyla yola çikti

Ancak Bizans imparatoru Theodoros Laskaris, III

Kiliç Arslan ile anlasmis oldugundan onlara topraklarindan geçme izni vermeyecegini bildirdi

Ancak uzun müzakereler neticesinde iki oglunu ve Hacib Zekeriyya'yi rehine birakmak suretiyle imparatordan izin alabildi ve uç bölgelerdeki emîrlerin refakatinde Uluborlu'ya geldi
Burada hazirladigi ordu ile Konya'yi ele geçirmek üzere hareket etti
Bu sirada rehine olarak bulunduklari yerin muhafizlari ile anlasan ogullari Keykâvus ile Keykubâd ve Hacib Zekeriyya da orduya katildi
Giyaseddin Ocak 1205 tarihinde Konya'yi muhasaraya basladi
Bir ay süren kusatmada hiçbir netice alamadan Ilgin'a döndü
Bu sirada beklenmedik bir hadise oldu ve Konyalilarla daimî halde rekabet halinde olan Aksaraylilar Giyaseddin'e haber gönderip sehirlerine davet ettiler ve hükümdar olarak taniyacaklarini bildirdiler
Giyaseddin bu habere çok sevindi ve hemen Konya'ya hareket etti
Yegeni III
Kiliç Arslan'a da Tokat'i ikta etti
Böylece dokuz yillik bir aradan sonra 1205 yili Subat ayinda (601 Receb) yeniden Selçuklu tahtina çikti
Rivayete göre ortalik sükun buluncaya kadar Gâvele kalesinde beklemesi istenen III

Kiliç Arslan burada öldürülmüstür

Giyaseddin yeniden tahta çiktiginda Süleyman Sah'tan saglam bir devlet devr almisti

Sultan I

Giyaseddin Keyhüsrev ilk is olarak kendisinin gurbette oldugu sirada Sam'a gitmis olan hocasi Mecdeddin Ishak'i Konya'ya davet etti

Bu davet üzerine Konya'ya gelen Mecdeddin'i büyük bir törenle karsilayip daha sonra oglu Izzeddin Keykâvus'a hoca tayin etti

Büyük oglu Izzeddin Keykâvus'u Malatya'ya, ortanca oglu Alaeddin Keykubad'i Tokat'a, küçük oglu Celâleddin Keyferidûn'u ise Koyluhisar'a meliki olarak tayin etti

Fakat daha önceki tecrübelerden ders alinarak artik meliklere bagimsiz hareket etme yetkisi verilmedi

Anadolu'daki hakimiyeti güçlenen Selçuklular Artuklu ve Eyyubi melikleri tarafindan da metbû tanindi
Selçuklu sultanlari milletlerarasi ticaret yollarinin önemini kavradiklari için fetih ve sefer politikalarini buna göre tanzim ediyorlardi
Latinlerin Istanbul'u isgali ve Komnenoslarin Karadeniz sahillerini tamamen kendi hakimiyetleri altina alma emelleri sebebiyle transit ticaret yollarinda emniyet kalmamisti
Bundan dolayi Sultan, Karadeniz seferine çikarak Komnenoslari maglub etti ve ticaret yollarinda emniyeti yeniden sagladi
Daha sonra da Türkiye için önemli bir ithalat ve ihracat merkezi olan Antalya'yi ele geçirmek için muhasara eden Sultan, netice alamayinca geri çekildi
Ancak sehre giden yollari kontrol altinda tutmaya devam etti
Bunun üzerine sehirdeki Rumlar, Latin idaresinde yasamaktansa Türklerin hakimiyetine girmeyi tercih ettiler ve sultana gizlice haberler göndererek onu sehri de ele geçirmeye davet ettiler

Bunun üzerine sultan sehri tekrar muhasara etmeye basladi

Siddetli hücumlardan sonra surlara tirmanan Hüsameddin Yavlak Arslan, sultanin sancagini burçlarin üzerine dikti ve 5 Mart 1207'de (3 Saban 603) Rumlarin da yardimi ile sehir Türk hakimiyeti altina girdi

Sultan, Mübarizeddin Ertokus'u Antalya' vali ve subasiligina getirdi

Islâmî gelenege uygun olarak sehre kadi, imam-hatip ve müezzin tayin etti

Kale ve burçlari tamir ettirip silâh ve erzak depo etti
Antalya'nin fethi Türkiye'nin iktisadî ve içtimaî gelismesinde önemli bir yere sahiptir
Selçuklular Akdeniz'de önemli bir ithalât ve ihracat limanina kavustuklari gibi burayi deniz kuvvetleri için bir üs haline getirdiler
Giyaseddin Keyhüsrev Antalya'nin fethinden sonra ordusuyla Konya'ya hareket etti
Bazi ticari vergileri kaldirdi
Selçuklular ile Kibrisli Latinler arasinda ticarî anlasma imzalandi
Süleyman Sah'in ölümü üzerine meydana gelen iktidar boslugundan yararlanan Ermeniler, Elbistan'a kadar gelerek pekçok esir ve ganimetle geri dönmüslerdi

Bu sebeple Sultan Ermeniler'e karsi sefere mecbur oldu (605/1208-1209) yilinda Maras'i ele geçirdi ve Eyyûbiler'in de yardimi ile Ermeni topraklarina girdi

Bazi sehir ve kaleleri zaptetti

Sultan güvenilir emîrlerinden Hüsameddin Hasan'i bu bölgede görevlendirdi

Daha sonra onun ogullari ayni görevi sürdürmüs ve Haçli seferleri sirasinda tahrib edilen Maras imar edilmistir
Ermeni krali Eyyûbi meliklerinin tavassutu ile Selçuklular ile bir antlasma imzalayarak onlara tabi oldu

Sultan Giyaseddin Keyhüsrev Eyyubi hükümdari el-Melikü'l-Adil'in yayilmaci siyaseti sebebiyle el-Melikü'z-Zahir, Muzafferüddin Kökböri, Mugiseddin Tugrul Sah ile ittifak yapti (606/1209-10)
Giyaseddin Keyhüsrev'in Karadeniz, Akdeniz ve Ermeni topraklarinda kazandigi zaferler, Iznik imparatoru ile aralarinin açilmasina sebep oldu

Laskaris'in giderek kuvvetlenmesinden endise eden Sultan, Iznik Devleti ile hesaplasmaya mecbur oldu

Kendisine siginan Bizans imparatoru Alexis'i yanina alan Sultan Giyaseddin Laskaris'e bir ültimatom göndererek Iznik'i imparatorlugun esas sahibi Alexis'e teslim etmesini istedi

Bu talebin reddedilmesinden sonra harekete geçen Sultan, Denizli-Ladik arasindaki Antiochel sehrini muhasara ettigi sirada Laskaris'in ogullari ile karsilasti ve onlara agir kayiplar verdirtti

Bizzat imparatorun üzerine hücum ederek onu yere düsürdü

Ancak muhafizlarina imparatora dokunmamalarini emretti

Yere düsen imparator ayaga kalkip sultanin atinin ayaklarini kesti

Sultan bir kulenin devrilisi gibi yere düstü ve öldürüldü

Sultanin öldürüldügünü gören Selçuklu ordusu dagildi ve Bizans imparatoru kuvvetleri maglub iken galip duruma yükseldi (5 Haziran 1211)
Ibn Bibi'ye göre Sultan Giyaseddin dag gibi atiyla merkeze hücuma geçti ve bir kiliç darbesiyle Laskaris'i yere düsürdü

Yanindaki muhafizlar onu öldürmek istediler

Fakat sultan izin vermedi

Maglup Bizans kuvvetleri kaçarken Türklerin bir kismi onlari takibe koyuldu

Bir kismi da ganimet derdine düstü

Bu sirada bir Frank askeri beklenmedik bir sekilde Sultanin üzerine atilarak onu sehid etti

Bunu haber alan Bizans ordusu geri dönüp taarruza geçti

Türkler sultanin ölüm haberiyle sarsildilar ve firara basladilar

Çok sayida esir ve kayip verdiler

Esirler arasinda Seyfeddin Ayaba da vardi

Sultan Giyaseddin Keyhüsrev'in cenazesi Alasehirli müslümanlarin yardimiyla Islâm mezarligina defnedildi

Sultani sehid eden Frenk askeri de öldürüldü
Cenazesi Keykâvus tarafindan Konya'ya getirtilerek Kümbedhane'ye defnedildi (14 Muharrem 608/28 Haziran 1211)

Giyaseddin uzun boylu, kuvvetli ve cesur bir hükümdar olup kardesi gibi iyi bir egitim görmüstü

Dindar bir hükümdardi

Pazartesi ve Persembe günü oruç tutardi ve Divan-i Mezalim'e bizzat baskanlik ederek sikayetleri dinlerdi
Yilda bir defa ser'î mahkemelere giderek kendisi hakkinda sikayet varsa dinler ve ona göre hareket ederdi
Âlimleri ve kadilari korurdu
Kardesi Gevher Hatun'un vasiyeti üzerine Kayseri'de Sifaiyye ve Giyasiyye adiyla bir hastane ve tip fakültesi yaptirmisti (602/1205)
Danismendliler tarafindan yapilan Kayseri'deki Ulu Cami'yi de tamir ettirdi
Yollarda zarara ugrayan tüccarin mallarini devlet hazinesinden tazmin ettirmesi ticareti tesvik ve himaye bakimindan önemlidir
Bazi ticari vergileri kaldirmasi da onun ticareti destekledigini göstermektedir