Yalnız Mesajı Göster

Cevap : Selçuklu Tarihi / saltuklular

Eski 04-21-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Selçuklu Tarihi / saltuklular



SALTUKLULAR


1 Saltuklular'in Kurulusu

Saltuklular, 1071-1202 tarihleri arasinda Erzurum, Pasinler, Tercan, Ispir, Oltu, Tortum, Micingerd, Bayburt ve civarinda hüküm sürmüs bir Türk beyligidir
Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'da kurulan ilk Türk beyligi olan Saltuklular'in baskenti Erzurum idi Islâm kaynaklarinda Kalikala ve Erzenu'r-Rûm seklinde geçen Erzurum, Hz Osman zamaninda 653 yilinda fethedilmistir Fetihten sonra Erzurum'u bir üss ve karargâh olarak kullanan müslümanlar, buradan kuzey ve dogu istikâmetinde akinlar düzenlediler Sehir Abbâsîler'in ilk yillarinda Bizans imparatorlugunun eline geçtiyse de daha sonra geri alinmistir

Bizans ordulari XI yüzyilda Erzurum'u isgal ederek Azerbaycan'a kadar uzandilar Ayni yillarda baslayan Selçuklu akinlari ve Türkmen muhacereti sebebiyle Türkler'le Bizanslilar arasinda uzun yillar devam edecek olan çatismalar basladi

Çagri Bey'in 1015-1021 yillari arasinda Dogu Anadolu'ya düzenledigi kesif seferinden sonra Arslan Yabgu'ya bagli Oguzlar, Gazneli kuvvetlerinin takibi sebebiyle Anadolu'ya girmisler ve agir kayiplar vermelerine ragmen Azerbaycan'a, Bizans topraklarina ve Diyarbekir yöresine kadar yayilmislardir 1038 yilinda gerçeklestirilen üçüncü bir akinla da Van Gölü havzasina kadar gelmislerdir Yeni iltihaklarla sayilari bir hayli artan Türkmenler, 1044 yilinda büyük kitleler hâlinde Dogu Anadolu'ya girdiler

Süratle Vaspuragan civarina gelen bu Türmenler'in hedefi Erzurum'u ele geçirmekti Bu gelismeler üzerine Bizans'in güçlü imparatoru II Basileios Dogu'daki sinirlarini emniyet altina almak için seferber olmus ve imparatorlugun sinirlarini Azerbaycan ve Kafkasya'ya kadar genisletmistir





Daha sonraki yillarda ayni siyaseti takip eden Imparator Konstantinos IX Monomakhos, Oguzlar'a karsi harekete geçerek 1045 sonbaharinda Gürcü prensi Liparit komutasinda gönderdigi orduyla Seddâdîler'in elindeki Duvin sehrini ele geçirmek istemistir Bunun üzerine Büyük Selçuklu hükümdari Tugrul Bey, Kutalmis komutasindaki bir orduyu Bizans kuvvetlerine karsi gönderdi ve Selçuklular'la Bizanslilar arasinda ilk ciddî çatisma vuku buldu Kutalmis, Musul ve Diyarbekir yöresinde Türkmenler'i de yanina alarak 1045 yilinda Gürcü ve Rumlar'dan olusan müttefik Bizans ordusunu bozguna ugratti Öte yandan Tugrul Bey'in yakin adamlarindan Emîr Hasan da yirmibin kisiyle Erzurum ve Pasinler ovalarini ele geçirdi Fakat Bizanslilar bu Selçuklu beyini tâkip ederek Büyük Zap Suyu yakinlarinda pusuya düsürüp Hasan Bey ile çok sayida arkadasini sehit ettiler


Hasan Bey'in ölümü, Tugrul Bey'i çok üzdü ve intikam almak için Ibrahim Yinal'i Bizans'a karsi Anadolu seferine memur etti Ibrahim Yinal Türkistan'dan Nisapur'a gelen yogun bir Türkmen kitlesini 1047 tarihinde Anadolu'ya sevketti Ertesi yil Türkmen kitleleri, Erzurum ve Pasin ovalarinda toplanmaya basladi Insan dalgalari bir sel gibi ülkenin her tarafini istila etti Batida Gümüshane ve Trabzon, kuzeyde Ispir, güneyde Mus ve Agri taraflarina kadar yayildi Türkler daha sonra Siirt ile Meyyâfârikîn arasindaki Erzen üzerine yürüdüler Çok çetin geçen savaslardan sonra halk Kalikala (Erzurum) sehrine sigindi Kalikala bu tarihten itibaren yakinindaki Erzen sehrinin adini aldi ve Erzen'den tefrik etmek için Erzenu'r-Rum, daha sonra Arz-i Rum ve nihayet Erzurum olarak anilmaya baslandi

Ibrahim Yinal, Bizans kuvvetlerini takip ederek 18 Eylül 1048 tarihinde Hasankale'de cereyan eden savasta onlari korkunç bir bozguna ugratti Basta Liparit olmak üzere pek çok kisi esir alindi Tugrul Bey, daha sonra bizzat Malazgirt ve Erzurum üzerine sefer düzenledi 1055 yilinda Türkistan'dan gelen bir Türkmen kitlesi Erzurum ve Bayburt civarini ele geçirdi 1059 yilinda Ibrahim Yinal'in isyaninin bastirilmasindan sonra Türkler, tekrar büyük kitleler hâlinde aralarinda muhtemelen Emîr Saltuk'un da bulundugu bir grup komutanin emrinde Anadolu'ya akinlara basladilar Tugrul Bey'in ölümünden sonra Selçuklu tahtina geçen Sultan Alparslan zamaninda da Anadolu'ya yapilan akinlar devam etti

Durumun giderek aleyhine gelistigini gören Imparator Romanos Diogenes, 1070-1071 kisinda büyük bir orduyla Anadolu seferine çikmayi planladi Maksadi Anadolu'yu Türkler'den kurtarmak, Islâm topraklarini isgal ve Selçuklu devletini ortadan kaldirmakti
13 Mart 1071 tarihinde Ayasofya'da yapilan büyük bir törenden sonra yola çikan imparator, Erzurum'a varinca kuvvetlerinin bir bölümünü Gürcistan'a göndererek arkasini emniyet altina almayi düsündü Imparatorun Erzurum'a vardigini Meyyafarikîn'de haber alan Sultan Alparslan süratle Erzen ve Bitlis yoluyla Ahlat'a hareket etti


Nihayet Bizans ve Selçuklu kuvvetleri arasinda 26 Agustos 1071'de Malazgirt'te meydana gelen savas bilindigi üzere Selçuklular'in kesin zaferiyle sonuçlanmis ve imparator esir düsmüstür Fakat Romanos Diogenes'in tahttan uzaklastirilarak gözlerine mil çekilmesi ve yeni imparator Mihail Dukas'in Selçuklularla yapilan anlasmayi tanimadigini ilân etmesi üzerine Sultan Alpaslan, Saltuk, Artuk, Mengücük, Çavli, Danismend ve Çavuldur gibi emirlerini Anadolu'ya göndererek fetihlerde bulunmalarini istemis ve fethedecekleri sehir ve kasabalari kendilerine ikta edecegini bildirmistir

a) Ebu'l-Kasim Saltuk:


Malazgirt zaferinin kazanilmasinda önemli rol oynayan komutanlardan biri de Emîr Saltuk idi Zahireddin Nisâburî ile Resîdüddin'in verdigi bilgilerden Saltuklu hânedaninin kurucusu olan Ebu'l-Kasim Saltuk'un Anadolu'nun fethinde çok önemli hizmetlerde bulundugunu ve zaferden sonra Sultan Alparslan'in Kars'tan Bayburt'a, Bingöller'den Barkal daglarina kadar uzanan sahada yer alan Kars, Pasinler, Oltu, Erzurum, Tortum, Ispir, Bayburt ve yörelerini veraset yoluyla çocuklarina da intikal etmek üzere ona ikta ettigini anliyoruz


Selçuklu topraklarinin sinirlarinda yer alan Erzurum'un kendisine ikta edilmis olmasi, onun diger beylerden daha önemli mevkide bulundugunu göstermektedir Gürcü kaynaklarinda da Izzeddin Saltuk'un atalarinin Oguzlar'a ve Selçuklu hükümdarlarina mensup oldugu kayitlidir Saltuklu hanedaninin 516 (1123) yilindan itibaren Saltukogullari (Beni Saltuk) adiyla tanindigini görüyoruz Abbasî halifesi Müstersid Billah'in, Hille Arap emîri Dübeys b Sadaka'ya karsi yardim istemesi üzerine Zengî b Aksungur ve Togan Arslan ile beraber Saltukogullari da Bagdat'a gitmisti

b) Ali b Ebu'l-Kasim:

Ebu'l-Kasim Saltuk'un ölümü üzerine yerine oglu Ali geçti Ibnü'l-Esîr, 496 (1102-1103) yili olaylarini anlatirken Ali b Ebu'l-Kasim Saltuk'un sözkonusu tarihte beyligin basinda bulundugunu ifade eder Büyük Selçuklu sultani Berkyaruk ile kardesi Gence meliki Muhammed Tapar arasinda 8 Cemaziyelâhir 496 (19 Subat 1103) tarihinde Hoy kapisinda cereyan eden ve Muhammed Tapar'in maglubiyetiyle biten savastan sonra Muhammed Tapar Ercis'e, oradan da Sökmen el-Kutbî'nin hâkimiyetindeki Ahlat'a çekilmisti Yaninda Sökmen el-Kutbî, Muhammed b Yagisiyan ve Kizil Arslan gibi emirler vardi Erzenu'r-Rum hâkimi Ali de bu sirada Ahlat'a gelerek onlara katildi ve hep birlikte Sultan Alparslan tarafindan Menûçehr'e verilen Ani üzerine yürüdüler

Iki kardes arasinda 497 (1104) yilinda yapilan anlasmaya göre Sepidrud (Kizilören) sinir olacak, Azerbaycan, Kafkasya, Diyarbekir, el-Cezîre, Musul ve Suriye ülkeleri Muhammed Tapar'a verilecekti Bu anlasmaya göre sinir boylarindaki beyler, bu arada Saltuklu Ali de Sultan Muhammed Tapar'a tâbi olacakti Sultan Muhammed Tapar, 1105 Subat'inda Meyyafarikîn'e giderken Dogu Anadolu'daki sehirlere hâkim olan Erzenu'r-Rum emîri Ali, Diyarbekir beyi Ibrahim b Yinal, Siirt emîri Kizil Arslan, Artukoglu Sökmen, Erzen-Bitlis beyi Hüsameddin Togan Arslan ve Harput emîri Sahruh da ona refakat ediyordu

Büyük Selçuklular, aralarindaki dâhilî çekismeler ve Haçli istilâsiyla mesgul iken Gürcü krali David Türkler'e karsi saldiriya hazirlaniyordu 1115 tarihinde Rostof'u aldiktan sonra Çoruh nehri vadisinde ileri harekâta geçti Ertesi yil Saltuklular'in hâkimiyetindeki topraklara girip Pasinler'e kadar geldi ve çok sayida Türk'ü öldürdü 1118 yilinda da Azerbaycan taraflarina hücuma geçti Bunun üzerine Artukoglu Ilgazi, Gürcüler'le cihada memur edildi ve 1121 yilinda Erzen beyi Togan Arslan ile Erzurum'a geldi

Saltuklu Emîr Ali de burada onlara katildi ve birlikte Tiflis'e hareket ettiler Fakat Gürcüler karsisinda maglup oldular, Kral David de Tiflis'i zaptetti Bu arada Menûçehr'in oglu Ebu'l-Esvar, Ani'yi Gürcüler'e karsi müdafaa edemeyecegini anlayarak altmisbin dinar karsiliginda Saltuklular'a satti Fakat sehirdeki hristiyan ahali daha erken davranip Kral David'i durumdan haberdar ederek sehri ona teslim ettiler Ani'deki cami, kiliseye çevrildi ve daha önce Ahlat'tan götürülerek kubbeye konulmus olan hilâlin yerine haç dikildi Böylece Sultan Alparslan'in 1064'de aldigi Ani, altmis yil sonra hristiyanlarin eline geçmis oldu (1123-1124)

c) Ziyaeddin Gazi:


Ali'nin ölümünden (muhtemelen 1124) sonra Saltuklu tahtina kardesi Ziyaeddin Gazi geçti Kitabelerden anlasiligina göre Erzurum'daki Kale Camii ve Tepsi Minare (Saat Kulesi)'yi yaptiran Saltuklu emîri Ziyaeddin Gazi'dir Fakat hakkinda fazla bilgi yoktur I Hakki Konyali tarafindan okunmus olan Tepsi Minare kitabesinde onun ünvan ve lâkaplari söyle siralanmaktadir: "Mevlâna Ziyaeddin Kutbu'l-Islâm, Nasîruddevle, Zahîru'l-mille, Semsü'l- (Mülûk) ve'l-Ümerâ Inanç Beygu (Yabgu) Alp Tugrul Bey Ebu'l-Muzaffer Gazi b Ebi'l-Kasîm"

Ziyâeddin Gazi, 1126'da Gürcüler'e karsi düzenlenen sefere katildigi gibi 1131 yilinda da Ivani'yi büyük bir bozguna ugratti Gürcüler onun zamaninda Ispir ve Pasinler'i geçerek Oltu'ya kadar gelmislerdi Artuklu Temürtas, Ziyâeddin Gazi'nin kiziyla evlendi ve böylece iki hanedan arasinda akrabalik kuruldu
Ziyâeddin Gazi, Azîmî'ye göre 526 (1131-1132) yilinda ölmüstür

d) II Izzeddin Saltuk:

Gazi'den sonra beyligin basinda yegeni II Izzeddin Saltuk'u görüyoruz (1132-1168) Onun devrinde Ahlatsahlar ve Erzen beyleriyle ittifak yapilmis ve evlilik yoluyla kurulan akrabaliklarla bu ittifaklar takviye edilmistir Izzeddin Saltuk kizlarindan Sahbânû'yu Ahlat sahi II Sökmen ile, diger kizini da Erzen beyi Togan Arslan'in oglu Kurti veya Yakup Arslan ile evlendirmistir

Ani emîri Fahreddin de onun kizlarindan birine talip olmus, fakat reddedilmisti Buna içerleyen Fahreddin, ondan intikam almaya karar verdi ve Saltuk'a elçi gönderip: "Ben zayifladim; Gürcüler'e karsi Ani'yi müdafaa edecek gücüm yoktur Bu sehri sana teslim edip hizmetine girmek istiyorum" dedi

Aslinda kizini vermedigi için ondan intikam almak istiyordu Bu sebeple Kral Dimitri'ye gizlice haber gönderip onu da ülkesine davet etti Bu komplo sebebiyle Ani'den baskina ugrayan Saltuklular maglup ve perisan oldular Basta Izzeddin Saltuk olmak üzere çok sayida Türk askeri esir düstü Ahlat sahi Sökmen ile Artuklu hükümdari Necmeddin Alpi krala elçiyle yüzbin dinar fidye gönderip Saltuk'u kurtardilar Bu paranin toplanmasinda kizi Sahbânû da önemli rol oynadi Ülkesine dönen Izzeddin Saltuk da diger Türk esirlerini kurtarmak için büyük meblaglar ödemek zorunda kaldi

Bu basariya ragmen Ani'yi isgal edemeyen Gürcüler, 550 (1155) yilinda Fahreddin'i yakalayip sehri kardesi Fazlûn'a verdiler Fakat papazlar, 556 (1161) yilinda Fazlûn'u bozguna ugrattilar Gürcü krali Giorgi, Seddadîler'in topraklarini yagmaladiktan sonra Ani'yi ele geçirdi Bu sehirde dogup büyümüs olan Kadi Burhaneddin Anevî bu olayi söyle anlatir:
"Ben 18 yasinda iken birden bire Gürcü askeri gelip Ani'yi kusatti ve aldi Birçok müslüman, kadin-erkek, genç-ihtiyar kiliçtan geçirildi O zaman ben ve ailem Gürcü Yuvan'a (Ivani) esir olduk Ben onlarin dilini ve Incil'ini bildigim için kurtuldum ve hemen o memleketten uzaklasarak Anadolu'ya (Rûm'a) geldim"

Gürcüler 556 (1161) yilinda Ani'yi isgal edince Ahlat sahi II Sökmen, Izzeddin Saltuk, Erzen ve Bitlis beyi Devletsah, Mardin ve Artuklu emîri Necmeddin Alpi ve diger bazi Türk emîrleri Temmuz ayinda sefere çikmaya karar verdiler Müttefik Türk kuvvetleri, Agustos 1161 tarihinde Ani'yi kusattilar Gürcü krali Giorgi, bunu haber alinca süratle Ani'ye hareket etti Savas baslamak üzereyken Izzeddin Saltuk ordugâhtan ayrildi

Rivayete göre Izzeddin Saltuk daha önce Gürcüler'e esir düstügü zaman bir daha Kral Dimitri ve çocuklarina saldirmayacagina yemin ettigi için ordudan ayrilmistir Onun diger beylerle istisare etmeden gizlice ayrilmasi yüzünden müslümanlar maglup ve perisan olmustur Pek çok müslüman öldürüldügü gibi dokuz bin kisi esir düsmüs ve Ahlatsah'i Sökmen de ancak dört yüz askeriyle geri dönebilmisti

Bu sirada henüz Malazgirt'te bulunan Necmeddin Alpi da maglubiyeti haber alinca Meyyafarikîn'e hareket etmistir Daha sonra o devrin meshur ve nüfuzlu âlimlerinden Ebû Cafer Muhammed Cemaleddin'i Gürcü kralina gönderip Sökmen'in esir düsen komutan ve askerlerini kurtardi Kimsesiz fakir esirleri kurtarmak için de bes bin dinar fidye ödedi Kral, Cemaleddin'in hatiri için bazi esirleri fidyesiz serbest birakti

Gürcüler 557 (1162) yilinda da Kars'i alip Duvin'i istilâ ettiler Çok sayida müslümani öldürüp cami ve evleri yaktiktan sonra Tiflis'e döndüler Bir süre sonra da Gence'yi kusatarak müslümanlari kiliçtan geçirdiler Duvin (Dovin)'deki hilâli indirip bir mollanin sirtinda Tiflis'e gönderdiler Otuzbin müslümani esir aldilar Ibnü'l-Esîr bu olayi söyle anlatiyor:

"Gürcüler bu yil (557) Saban ayinda (Temmuz-Agustos 1162) sayilari otuzbini bulan büyük bir ordu toplayarak Islâm ülkelerine girdiler Azerbaycan'a bagli Duvin üzerine yürüyerek sehri zapt ve yagma ettiler Duvin ve köylerinde onbin kisiyi öldürdüler Kadin-erkek pek çok kisiyi esir aldilar Kadinlari soyup çirilçiplak ve yalin ayak vaziyette götürdüler Bu arada cami ve mescitleri de yaktilar Gürcüler kendi ülkelerine varinca Gürcü kadinlari bile müslüman kadinlara yapilanlari yadirgadilar ve: "Müslümanlari, sizin onlarin kadinlarina yaptiginiz seylerin aynisini bize yapmaya mecbur ettiniz" dediler ve müslüman kadinlari giydirdiler"

Bu olay, Islâm dünyasinda büyük yanki uyandirdi Azerbaycan, el-Cibal ve Isfahan'a hâkim olan Atabeg Ildeniz, Ahlat sahi Sökmen, Izzeddin Saltuk (Ibnü'l-Esîr Saltuk'dan bahsetmez), Meraga emîri Ibn Aksungur ve Irak Selçuklu sultani Arslansah ile diger Dogu Anadolu beyleri Nahcivan'dan Gence'ye geldiler Ellibini askin mücahit dogruca Gürcü topraklarina saldirdilar 558 yili Safer ayinda (Ocak-Subat 1163) Gürcü ülkesini yagma edip kadin, erkek ve çocuklari esir aldilar Müslümanlarla Gürcüler arasindaki savas bir aydan fazla sürdü Sonunda müslümanlar galip geldi ve çok sayida Gürcü öldürülüp esir alindi Kralin ordugâhi ve agirliklari yagmalandi

Ibnü'l-Esîr'e göre bu olay söyle gelismistir: "Gürcüler'den biri müslüman olmus ve Ildeniz'e: "Bana asker ver, bildigim bir yolu takip ederek Gürcüler hiç farkinda olmadan arkadan üzerlerine saldirayim" demisti Ildeniz teminat aldiktan sonra onunla beraber bir askerî birlik gönderdi Gürcüler'in yanina varacagi günü de tespit edip sözlestiler O gün müslümanlar Gürcüler'le savasa girdiler Tam savastiklari sirada, müslüman olan o Gürcü de Ildeniz'in askerleriyle varip tekbir sesleriyle arkadan Gürcüler'e saldirdi Bunun üzerine Gürcüler maglup oldular Gürcüler sayica fazlaliklarina güvenerek zaferden emindiler Fakat Allah onlarin umutlarini bosa çikardi Müslümanlar onlari takip edip üç gün üç gece boyunca esir almaya ve öldürmeye devam ettiler Nihayet galip ve muzaffer olarak döndüler"

Türk beylerinin muzaffer bir sekilde döndükleri o günü bizzat yasayan tarihçi Ibnü'l-Ezrak el-Farikî de bu hâdiseyi söyle tasvir eder: "Ben bu vak'a günü Bitlis'teydim Zafer müjdesi gelince Ahlat'a varmistim Bu büyük günün serefine üçyüz sigir kesilerek fakirlere dagitildi ve bir müddet sonra da Sökmen Ahlat'a döndü Kendisine görülmemis bir karsilama töreni yapildi Sehir donatildi"

Anadolu Selçuklu sultani II Kiliç Arslan da Izzeddin Saltuk'un kizina talip olmus ve gelin nikâhlari kiyildiktan sonra esyalariyla birlikte Erzurum'dan Konya'ya gitmek üzere yola çikarilmisti Selçuklular'in düsmani olan Danismendli beyi Yagibasan bunu haber alinca, gelin alayina saldirmis, gelini yegeni ve Kayseri meliki olan Zünnun'a götürmüstü Gelin, II Kiliç Arslan'la nikâhli oldugu için Islâm hukukuna göre baskasiyla evlenmesi caiz degildi Bundan dolayi Islâmiyetten irtidad ettikten ve yeniden müslüman olduktan sonra Zünnun ile evlendirildi Bu agir tecavüz karsisinda öfkelenen II Kiliç Arslan, Yagibasan üzerine yürüdüyse de maglup oldu (560/1164-1165) Bu olayin 1160 veya 1162 yillarinda vuku bulduguna dair muhtelif rivayetler vardir

Izzeddin Saltuk, Receb 563 (Nisan 1168) tarihinde ölmüstür Izzeddin, âdil ve merhametli bir hükümdardi Hristiyanlara da iyi muamele ederdi Bu sebeple onlarin da sevgi ve saygisini kazanmisti Onun devrinde Erzurum'dan baska Bayburt, Micingerd, Avnik, Ispir ve Oltu gibi sehir ve kasabalar Saltuklu hâkimiyeti altina girmisti Hattâ Kars bile bir müddet Saltuklu hâkimiyetine girmis ve Vezir Firûz, Kars kalesini tamir ettirmisti, Izzeddin Saltuk'a ait tarihsiz bir sikkeden onun Irak Selçuklu Sultani Mesud b Muhammed Tapar'i metbû tanidigi anlasilmaktadir

e) Nâsireddin Muhammed:

Izzeddin Saltuk'un 563 (1168) yilinda ölümünden sonra yerine geçen oglu Nâsireddin Muhammed hakkinda kaynaklarda yeterli bilgi yoktur 585 (1189) tarihli bir sikkede Atabeg Ildeniz'in oglu Kizil Arslan ile Irak Selçuklu sultani Tugrul'u metbû tanidigi görülmektedir
Nâsireddin Muhammed devrinde de Gürcüler Saltuklu iline saldirmaya devam ettiler Kraliçe Tamara'nin kocasi David; Kars, Sürmeli ve Ispir'den sonra Erzurum üzerine yürüdü Nâsireddin iki ogluyla beraber Gürcüler'le savasa girdi fakat, maglup olarak sehre kapanmak zorunda kaldi Ertesi gün bütün sehir halki birlesip Erzurum'u canla basla savunmak için seferber oldular David türk halkinin cesaretini ve ülkelerini savunma hususundaki azim ve kararliligini görünce, çevreyi yagmaladiktan sonra geri çekildi (1183-1184)

Erzurum Ulu Camii'ni yaptirmis olan Nâsireddin Muhammed, muhtemelen 587 (1191) tarihinden bir müddet önce ölmüstür
Nâsireddin Muhammed'in oglu Muzaffereddin, rivayete göre Gürcü kraliçesi Tamara'ya âsik olmus ve onunla evlenebilmek için asker, köle ve hizmetçilerinden meydana gelen önemli bir maiyetiyle mücevherat, degerli kumaslar ve daha bir çok hediye ile Erzurum'dan Gürcistan'a gitmis ve orada muhtesem bir törenle karsilanarak sarayda misafir edilmistir Sarayda Kraliçe Tamara ile ask hayati yasayan Muzaffereddin bir süre sonra ülkesine ugurlanmistir Rivayete göre sik sik koca degistirmekle meshur olan Tamara David ile evlendikten sonra bu Saltuklu sehzadesini de kizi veya cariyelerinden biriyle evlendirmisti

f) Mama Hatun:


Nâsireddin'den sonra Saltuklu tahtinda kizkardesi Mama Hatun'u görüyoruz Kaynaklar 587 (1191) tarihinde Erzurum'a Mama Hatun'un hâkim oldugunu ifade ederler Selahaddin Eyyubî'nin yegeni Takiyyüddin, Ahlatsah'i Begtimur'a ait olan Malazgirt kalesini kusatinca Selçuklu hükümdarlari gibi azametli ve ihtisamli olan Saltuklu melikesi Mama Hatun, Ahlat askeriyle akrabalari olan Saltuklular'in yardimina gitmisti Muhasara uzun müddet devam etmis, fakat Takiyyüddin'in ölümü üzerine Eyyubîler hiçbir netice elde edemeden ayrilmislardir (587/1191)

Mama Hatun'un 597 (1200-1201) yilina kadar Erzurum'u yönettigi anlasilmaktadir Çünkü söz konusu tarihte Eyyubî hükümdari Melik Adil'e haber gönderip meshur bir sahisla evlenmek istedigini bildirmisti Melik Âdil de Nablus valisi Fâriseddin Meymûnü'l-Kasrî'ye haber gönderip Mama Hatun ile evlenmesini tavsiye etti Fâriseddin Mama Hatun ile evlenmek için hazirlik yaptigi sirada onun Saltuklu tahtindan uzaklastirilip nezaret altina alindigini ögrendi ve dolayisiyla bu evlilik gerçeklesmedi Güçlü ve ihtirasli bir kadin olan Mama Hatun, Tercan'da bir kervansaray ve türbe yaptirmistir

g) Alaeddin Meliksah:

Mama Hatun'un Saltuklu tahtindan uzaklastirilmasi üzerine yerine yegeni Alaeddin Meliksah geçti (597/1200-1201) Bu dönemde Anadolu'daki diger beylikler gibi Saltuklular da Anadolu Selçuklu devletinin tehdidine maruz kalmislardi Anadolu'nun fethinde, Rumlar ve Gürcüler'le yapilan savaslarda, Azerbaycan ve Türkistan'dan gelen göç ve ticaret yollarinin açik tutulmasinda önemli rol oynayan Saltuklu hanedani, son zamanlarinda Gürcü saldirilarina karsi mukavemet edemez olmustu

Azerbaycan atabegi Kizil Arslan (1191) ve Ahlat sahi Begtimur'un (1193) ölümlerinden sonra Gürcüler Kafkaslar'dan inerek Türk topraklarini isgal ve yagma etmeye, masum halki öldürmeye baslamislardi Nitekim yukarida ifade ettigimiz gibi Nâsireddin Muhammed devrinde Erzurum'a kadar gelerek surlar disindaki halki esir etmeleri üzerine sehirlerini canla basla savunan Erzurumlular karsisinda geri çekilmislerdi Daha sonra Kars üzerine yürüyerek sehri istilâ etmeleri, Türkler için çok büyük bir felâket oldu

Bu sebeplerden dolayi Anadolu Selçuklu sultani Rükneddin Süleymansah, 598 (1202) tarihinde Gürcistan seferine çikti ve Dogu Anadolu'daki tâbi hükümdar ve beylere haber gönderip kendisine katilmalarini istedi Bu arada Saltuklu hükümdari Alaeddin Meliksah'i da huzuruna çagirdi O da sultani Erzurum yakinlarinda törenle ve tevazu ile karsiladi Ibn Bîbî onun sultani karsilamada kusurlu davrandigini, geç kaldigini ve bu yüzden tevkif edildigini söylerken, diger kaynaklar baris müzakereleri sirasinda tevkif ve hapsedildigini ifade ederler 2 Sevval 598 (25 Mayis 1202) tarihinde Erzurum'a varan Sultan Rükneddin, son Saltuklu hükümdarini hapsetti Topraklarini da kardesi ve Elbistan meliki Mugiseddin Tugrulsah'a teslim ederek Saltuklu hanedanina son verdi

2 Saltuklular'in Yikilisi

Erzurum'un Asagi Micingerd köyünde bulunan ve muhtemelen 630 tarihli bir kitabeden anlasildigina göre, Ebû Mansur adli Saltuklu beyi Selçuklular Saltuk ilini kendi topraklarina kattiktan sonra da Pasinler'i hâkimiyeti altinda tutmaya devam etmistir Rivayete göre Meliksah'in ahfâdi Yavuz Sultan Selim devrine kadar Çemiskezek'de hüküm sürmüslerdir
Saltuklu topraklari 1225 yilina kadar Mugîseddin Tugrulsah'in elinde kaldi Onun ölümünden sonra yerine Rükneddin Cihansah geçti (1225-1230) Selçuklular 1243'de Kösedag savasinda agir bir maglubiyete ugramislarsa da Alaeddin Keykubad zamaninda Erzurum dahil Gürcistan'a kadar uzanan topraklar Türkiye Selçuklu Devleti'nin sinirlari içinde kabul edilmistir

Saltuklu hanedani baslangiçta Büyük Selçuklu sultanlarina, sonra da sirasiyla Azerbaycan atabeglerine, Irak Selçuklulari'na ve nihayet Anadolu Selçuklulari'na tâbi olmuslardir
Saltuklular zamaninda Erzurum da diger Anadolu sehirleri gibi iktisadî ve ticarî açidan oldukça müreffeh bir sehir idi Bölge Akdeniz limanlarindan ve Suriye'den hareket edip Konya, Kayseri, Sivas ve Erzincan yoluyla Azerbaycan'a, Iran'a giden veya Türkistan'dan Erzurum'a gelip ayni yoldan Akdeniz veya Trabzon limanlarina giden büyük bir kervan yolunun güzergâhinda bulundugu için ticarî hayat çok canliydi Ayrica sahip oldugu genis otlaklariyla zengin bir hayvancilik potansiyeline sahipti

Saltuklular'dan zamanimiza intikal eden baslica mimarî eserler sunlardir: Kale Camii, Tepsi Minare, Ulu Cami Bunlardan ilk ikisi Melik Gazi tarafindan; Ulu Cami de 575 (1179) yilinda Izzeddin Saltuk'un oglu Nâsireddin Muhammed tarafindan yaptirilmistir Üç Kümbetler denilen türbelerden biri Izzeddin Saltuk'a ait olup türbenin yaninda bir de zaviye vardir Ayrica Tercan'da Mama Hatun tarafindan yaptirilmis olan bir kervansaray ile bir de türbe mevcuttur 630 (1232-1233) yilinda Ebû Mansur tarafindan yaptirilmis olan Micingerd kalesi de Saltuklular'a ait önemli eserlerden biridir






MENGÜCÜKLÜLER 1 Mengücüklüler'in Kurulusu

Mengücüklüler, Malazgirt zaferinden sonra Erzincan, Kemah, Divrigi ve Sarki Karahisar (Kögonya/Sebinkarahisar)'i fethederek yaklasik 1227 yilina kadar burada hüküm süren bir Türk beyligidir

Beyligin kurucusu olan Mengücük Gazi, Sultan Alparslan ile Malazgirt savasina katilmis ve zaferden sonra Karasu (Yukari Firat) ve Çalti nehirleri vadilerinin fethiyle görevlendirilmistir Mengücük Gazi'nin hangi boya mensup oldugu kesin olarak tesbit edilememistir Yazicioglu Ali'nin Mengücüklü Fahreddin Behram Sah'in Anadolu Selçuklu Sultani IISüleyman Sah'in (1196-1204) Gürcistan seferine Salurlar ve Bayindirlar ile katildigina dair sözleri ihtiyatla karsilanmalidir Ancak Divrigi yöresindeki Türklerin büyük bir kisminin Salurlar'dan oldugu kabul edilmektedir

Bu yöreyi fetheden Mengücük Gazi, Erzincan, Kemah, Divrigi ve Sarki Karahisar'i hâkimiyeti altina alarak kendi adiyla anilan beyligi kurmustur Zahireddin Nisâburî ile Müneccimbasi; Mengücük Gazi'nin Alparslan tarafindan Anadolu'da görevlendirildigini ve yukarida adi geçen sehirleri ona ikta ettigini söylerler Ibn Bibî ise Mengücük Gazi'yi Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmisoglu Süleymansah'in beyleri arasinda sayar Mengücük Gazi, Oguzlar'in Kayi, Bayat, Karaevli veya Alkaevli boylarindan birine mensuptur Kitabelerdeki bilgi ve motiflere bakilarak Mengücükler'in Türkler'in asil bir ailesine mensup olduklari ve bu sebeple Selçuklu hanedani nezdinde daima itibar gördükleri söylenebilir

Kemah'in kuzeybatisinda Karasu kiyisinda Melik Gazi'ye atfedilen bir kümbetin Farsça kitabesinde Mengücük Gazi hakkinda su ibareler vardir: "Âlim, âdil, ülkeler fetheden, halkin siginagi; Erzurum, Erzincan, Kemah, Diyarbekir ve bunlarin kalelerini alan, dinsizlerin cigerlerini daglayan, boyunlarini kiliçla vuran Mengücük Gazi Allah rûhunu sâdeylesin, kabrini nurlandirsin, günahlarini bagislasin"

Müneccimbasi, Mengücük Gazi'nin Kiliç Arslan ve Danismend Gazi ile beraber Gürcüler, Rumlar ve Abhazlarla savastigini söyler Mengücük Gazi çok akilli, ileri görüslü, cesur ve tedbirli bir bey idi Divrigi Ulu Camii kitabesinde yer alan Alp, Kutlug, Tugrul ve Tekin gibi ünvanlar onun Oguz beyleri arasinda önemli bir yeri oldugunu gösterir Divrigi Sitti Melek (Melike) türbesindeki kitabede ise kocasi Saban Sah'tan "el-Merhûm, es-Saîd, es-Sehîd, el-Gazî" diye bahsedilir

Mengücük'ün "Gazi" ünvanini almasi onun Anadolu'nun fethi sirasinda nice savaslara katilip kahramanliklar gösterdigine ve halkin gönlünde taht kurduguna delalet eder Ilk Anadolu fâtihleri gibi Mengücük Gazi de halk arasinda evliya mertebesine yükselmis ve türbesi asirlardir halkin ziyaretgâhi olmustur
Mengücük Gazi ve evlâdina ait türbelerin Kemah'ta bulunmasi, Mengücükler'in ilk baskentinin burasi oldugunu gösterir
Mengücük Gazi'nin ölüm tarihi tesbit edilememistir Ancak onun 1118 yilinda hayatta olmadigi bilinmektedir

Mengücük Gazi'nin ölümünden sonra yerine oglu Ishak geçmistir 1118 yilinda Erzincan, Kemah ve Divrigi'ye hâkim olan Mengücüklüler'in basinda Ishak'i görmekteyiz Danismendli Melik Gazi'nin damadi olan Ishak, sözkonusu tarihte Malatya'yi yagmalayinca sehri oglu Tugrul adina idare etmekte olan I Kiliç Arslan'in karisi Ayse Hatun, Urfa kontu Joscelin'e haber gönderip yardim istedi Ishak muhtemelen Artuklu Belek Gazi'den intikam almak maksadiyla Malatya'yi yagmalamisti Çünkü Ishak 1113 yilinda Ayse Hatun ile evlenen ve Tugrul Arslan'in atabegi olan Belek Gazi'ye kin besliyordu Belek Gazi, bu saldiriya karsilik vermek için hazirliklara basladi ve 1120 tarihinde Kemah'a girdi Belek ile basa çikamayacagini anlayan Mengücükoglu Ishak, Bizans Imparatorlugunun Trabzon valisi Konstantin Gabras'in yanina giderek ondan yardim istedi

Gabras, Ishak ile ittifak yaparak Belek'in üzerine yürüdü Buna karsilik Belek de Danismendli Melik Gazi ile isbirligi yapti 514 (1120) yilinda Erzincan yakinlarindaki Siran (Serman)'da vuku bulan savasta Gabras ile Mengücükoglu çok agir bir maglubiyete ugrayip esir düstüler Ayrica besbin Rum askeri öldürüldü ve esir alindi Trabzon dükasi Gabras, otuzbin altin fidye ödeyerek kurtulurken, Ishak da Melik Gazi'nin damadi oldugu için serbest birakildi Halbuki Belek Gazi, Ishak'in öldürülmesinden yana idi Onun kendisinden habersiz saliverilmesine çok içerleyen Belek, Danismendlilerle yaptigi ittifaka son vermis ve bu yüzden Trabzon dükaligina yapilmasi planlanan saldiri da gerçeklesmemistir

Halbuki bu zaferin kazanilmasinda Belek'in rolü çok büyüktü Mengücükoglu Ishak, bu olaydan sonra Melik Gazi'nin nüfuzu altina girdi ve yirmibes yil hüküm sürdükten sonra 1142'de öldü Ishak'in Mengücükogullari seceresindeki yeri, Mengücük Gazi'nin oglu oldugunun Divrigi Sitti Melek türbesinin kitabesinden okunmasindan sonra artik kesin olarak tespit edilmistir Kemah emîrinin ölümü üzerine Danismendli Mehmed, bu sehri ele geçirdi Ancak ayni yil onun da vefat ettigini görüyoruz Danismendliler'in Kemah'i zaptetmeleri bu iki aile arasindaki iliskilerin iyi olmadigina delâlet eder
Ishak'in ölümünden sonra, Mengücüklüler'in Kemah-Erzincan ve Divrigi olmak üzere iki ayri kol hâlinde hüküm sürdüklerini görüyoruz Ishak'in ogullarindan Davud Kemah-Erzincan, Süleyman da Divrigi kolunun basina geçmistir

a) Kemah-Erzincan Mengücüklüleri:

Bu kolun ilk meliki oldugunu ifade ettigimiz Davud hakkinda yeterli bilgi yoktur Anadolu Selçuklu hükümdari II Kiliç Arslan taraftari oldugu için Danismendli Yagibasan tarafindan 1162 tarihinde öldürülmüstür Müneccimbasi ondan Alaeddin Davud olarak bahseder ve bir müddet hükümdarlik yaptiktan sonra öldügünü kaydeder

Davud'dan sonra Mengücüklüler'in basina oglu Fahreddin Behramsah geçti Hanedanin Ishak'in ölümünden sonra iki kola ayrilmasi, onlari oldukça zayiflatmis ve çevredeki devletler karsisinda güçsüz düsürmüstü II Kiliç Arslan 12 Ramazan 559 (3 Agustos 1164) tarihinde Danismendogullari'ni ortadan kaldirip topraklarini ülkesine kattigi gibi Mengücük beyligini de nüfuzu altina aldi Fakat bu dönem Mengücüklüler için bir huzur ve refah dönemi oldu Behramsah'in II Kiliç Arslan'in damadi olmasi ve kizlarini Anadolu Selçuklu hanedani mensuplariyla evlendirmesi iki hanedan arasindaki münasebetlerin müspet yönde gelismesine zemin hazirladi

Genceli sair Nizamî'nin Fahreddin Behramsah'a takdim ettigi Mahzenü'l-Esrâr adli eserinde ondan Gürcistan galibi olarak bahsetmesine bakilirsa o dönemde Kars ve Ani gibi sehirlere defalarca saldiran ve pek çok müslümanin kanini döken Gürcülerle cihad ettigi söylenebilir Behramsah'in dikkati çeken faaliyetlerinden biri de kayinpederi II Kiliç Arslan ile oglu Kutbeddin Meliksah arasinda 1188 yilinda vukubulan mücadelelere müdahale etmesidir Iki tarafi baristirmak için tesebbüse geçen Behramsah, Konya'ya giderek bu anlasmazliga sebep olan Vezir Ihtiyareddin Hasan'i yakalayip Sivas'a götürmek için sultandan izin aldi Fakatt vezir yolda Türkmenler'in hücumuna maruz kaldi ve aile efradiyla birlikte öldürüldü

Mengücüklülerle Anadolu Selçuklulari arasindaki bu iliskiler Rükneddin II Süleymansah zamaninda da devam etti Fahreddin Behramsah, 598 (1202) yilinda Süleymansah'in Gürcistan seferine katildi Fakat Selçuklu kuvvetlerinin maglubiyetiyle sonuçlanan savasta esir düstü Kraliçe Tamara, ona bir esir degil adeta bir misafir muamelesi yapti ve bir süre sonra ülkesine gönderdi Baska bir rivayete göre ise fidye ödeyerek kurtuldu Behramsah, bu sefer sirasindaki basarilari sebebiyle "Gazi" ünvanina lâyik görüldü Ravendî onun bu seferdeki gayretleri ve Süleymansah'a sadakatine temas ederek söyle der:

"Damad Emîr Isfehsâlâr-i Kebîr, âlim, adaletli, Allah'in yardimina mazhar olmus, muzaffer, ikbal sahibi, dinin yardimcisi ve emîrlerin hükümdari Gazi Fahreddin Behramsah'in canini feda edecek kadar hükümdara taraftar oldugu, onun iyiligini istedigi ve essizligi Abhazlarla yapilan muharebe meydaninda çikti Çünkü orada canini feda edip kullarin kurtulmasi için çalisti"

Selçuklu sultani I Izzeddin Keykavus, Behramsah'in son yillarinda kizi Selçuk Hatun ile evlendi Bu durum iki aile arasindaki dostâne iliskilerin devam ettigini gösterir Ayrica bu dügünle ilgili rivayetler o dönemin sosyal ve medenî hayatini gayet güzel yansitir Erzincan'a dünür gönderen Izzeddin Keykâvus müsbet cevap alinca ülkenin her tarafindan meshur terziler ve sanatkârlar getirterek gelinin çeyizlerini hazirlatti Selçuk Hatun'a ipekli elbiseler, mücevherler, gerdanliklar, altin ve gümüs esya, köle ve cariyeler, atlar ve katirlar hazirlandiktan sonra muhtesem dügün alayi büyük emîrlerin refakatinde yola çikarildi Nikâh, Kadi Sadreddin tarafindan kiyildi Bunu Sivas ve Erzincan'da görkemli dügünler takip etti Gelin Erzincan'dan Sivas'a gelince sehirde bir hafta süren dügün ve senlikler yapildi Bu vesileyle emîrlere hediyeler verildi

Fahreddin Behramsah, uzun süren hükümdarligi döneminde dört Anadolu Selçuklu hükümdariyla birlikte oldu Bunlar II Kiliç Arslan, Giyaseddin Keyhüsrev, Rükneddin Süleyman ve Alaeddin Keykubat'tir

Rivayete göre Belh'den Anadolu'ya gelen Sultanü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, Erzincan'dan geçerken Behramsah ve karisi Ismet Hatun'un misafiri olmus ve burada kendisi için insa edilen medresede üç-dört yil ders vermistir

Behramsah 622 (1225) yilinda Erzincan'da öldü Erzincan civarindaki Asagi Ula köyü yakininda harabe halindeki türbe büyük bir ihtimalle ona aittir ve Melik Fahreddin Türbesi olarak meshurdur Behramsah'in bastirdigi en eski sikke, 563 (1167-1168) tarihlidir Bu paralarin bir yüzünde Behramsah'in, diger yüzünde ise metbû hükümdar sifatiyla II Kiliç Arslan'in adi yazilidir Ibnü'l-Esîr onun altmis yildan fazla hükümdarlik yaptigini söyler Onun devrinde Kemah'in yerine baskent olan Erzincan çok gelismis ve sehir önemli bir ticaret ve kültür merkezi olmustur Fakat sik sik vukubulan depremler yüzünden mimarî eserler günümüze intikal edememistir

Behramsah akilli, güzel huylu, halka ve askerlere karsi sefkatli bir hükümdürdi Sair ve âlimleri himaye ederdi Yukarida kisaca temas ettigimiz gibi Dogu'nun meshur sairi Genceli Nizamî Mahzenü'l-Esrâr adli eserini ona ithaf etmis ve besbin dinar ve iyi cins bes katir ile ödüllendirilmistir




Behramsah çok hayirseverdi Zengin-fakir, yerli-yabanci farki gözetmeden herkese iyilik etmek isterdi Kis mevsiminde kuslarin açliktan ölmemesi için arabalarla daglara yem gönderdi Bu davranis günümüzde bile esine az rastlanan mükemmel bir sefkat ve merhamet numûnesidir


Behramsah'in yerine oglu Alâeddin Davudsah geçti Diger oglu Muzaffereddin Muhammed de Sarki Karahisar meliki oldu Behramsah'in diger oglu Selçuksah ise otuzbes yildir Kemah'ta hüküm sürmekteydi ve babasindan önce vefat etmisti Davudsah'in Erzincan ile beraber Kemah'a da hâkim olmasi bunu teyid etmektedir Ayrica kaynaklar bu tarihte Behramsah'in sadece Davud ve Muhammed adli çocuklarindan bahsederler
Aydin bir hükümdar olan Behramsah, her iki oglunu da gayet mükemmel bir sekilde egitmisti Davudsah da babasi gibi mantik, matematik, ilâhiyat, ilm-i nücûm, edebiyat ve felsefeye vâkifti Farsça güzel siirler yazardi

Ilme karsi duydugu yakin ilgi dolayisiyla meshur tip âlimi Muvaffakuddin Abdüllâtif-i Bagdâdî'yi sarayina davet edip kendisine maas bagladi O da Davudsah adina eserler yazdi Davudsah'in ilim adamlarini himaye etmesi sebebiyle Erzincan'da ilim ve kültür düzeyi yükseldi ve meshur uzmanlar yetisti Meselâ o devrin önde gelen simâlarindan Alâeddin Erzincanî, Rükneddin Kiliç Arslan'i tedavi etmisti

Davudsah ilim alanindaki basarisini, ülke yönetiminde gösteremedi Halka zulme varan davranislari, devlet adamlarini haksizca cezalandirip mallarina el koymasi, ülkede büyük bir huzursuzluga sebep oldu Son zamanlarinda ise bazi emîrleri öldürttü Bu durumu diger emîrleri de endiseye sevketti ve onlar da ayni akibete ugramaktan korkarak Sultan Alâeddin Keykubat'a sigindilar

Rivayete göre Sultan Alâeddin Keykubat, Harezmsah Celâleddin ve Mogol istilâsi dolayisiyla sinirlarini müdafaa edemeyeceklerini hattâ onlarla isbirligi yapabileceklerini düsünerek Mengücükler'i ve benzeri beylikleri hâkimiyeti altina almak lüzumunu hissetmis ve bu da Davudsah ile Anadolu Selçuklu hükümdarinin arasinin bozulmasina sebep olmustu Bu gelismeler Mengücüklü emîrler arasinda da huzursuzluk kaynagi olmus ve bu yüzden Davudsah bazi emîrleri öldürtmüstür Alâeddin Keykubat kendisine siginan emîrleri himayesi altina aldigini söyleyerek bunlarin mallarini iade etmesini ve hapsettigi Selçuklu taraftari emîrleri de serbest birakmasini istemistir

Davudsah, önce bu teklifi reddettiyse de daha sonra bu davranisinin akibetinden korkarak sultanin emrini yerine getirmeyi uygun bulmustur Sultanin bu emîrlere ilgi göstermesine üzülen Davudsah, bu meseleyi kökünden halletmek için yeterli hediyelerle Kayseri'de bulunan sultanin yanina gitti Sultanla görüserek sadakatini ifade etti ve ondan bir ahidnâme aldi

Buna göre Mengücük beyi sultana sadakatle bagli kaldigi sürece onun yardim ve destegine mazhar olacakti Fakat Erzincan'a dönünce verdigi sözü unuttu ve bu emîrlerin sultani kandirmalarindan korkarak Erzurum melikii Mugîseddin Tugrulsah'in oglu Cihansah'a ittifak teklif etti Ayrica Eyyubîler'den Melik Esref ve Celâleddin Harezmsah'tan da yardim istedi Fakat bu tesebbüslerden bir netice elde edemeyecegini anlayinca Alâeddin Keykubad ile yeniden anlasmak için seferber oldu Oglunu rehine gönderip sultani kendi lehine çevirmek istediyse de basarili olamadi

Erzurum meliki Cihansah'in hareketlerinden de rahatsiz olan sultan, bu Erzurum meliki üzerine yürüyecegini söyleyerek Davudsah'in da kendisine katilmasini istedi Sivas'tan yola çikan Alâeddin Keykubad, kendisine katilan Davudsah'i yakalatti ve hiçbir mukavemetle karsilasmadan Erzincan'a hâkim oldu Müstahkem Kemah kalesi teslim olmamak için bir müddet direndiyse de Davudsah, ölümle tehdit edilince kale muhafizlarina haber gönderip teslim olmalarini istemek zorunda kaldi Böylece Mengücüklüler'in Erzincan-Kemah kolu sona ermis oldu (10 Zilhicce 625/10 Kasim 1228)

Farsça da bilen Davudsah tahsilli bir hükümdardi Mantik, ilâhiyat, ilm-i nücûm vb pek çok ilme vakif idi Abdullatif el-Bagdâdî de bir süre onun sarayinda kalmis ve bazi eserlerini onun adina kaleme almistir
Bu gelismeler üzerine Eyyubî hükümdari Melik Esref'e tâbi olan Cihansah onun himayesine girmistir Eyyubîlerle bozusmak istemeyen Sultan Alâeddin, Ertokus'u Muzaffereddin Muhammed'in idaresindeki Sarkî Karahisar üzerine sevkederek daha fazla ilerlemeden geri döndü (1228)

Sultan Alâeddin, oglu Giyâseddin Keyhüsrev'i Erzincan'a melik, Mübarizeddin Ertokus'u da ona atabeg tayin etti Selçuklu hanedaniyla Mengücüklüler arasindaki akrabaliklari dikkate alan sultan, Davudsah'i cezalandirmayip Aksehir ile Ab-i Germ'i ona ikta etti Ömrünün bundan sonraki kismini burada geçiren Davudsah, yazdigi bir siirde buradan memnun olmadigini gayet veciz bir sekilde ifade ediyordu:

Sâhâ dil-i düsmenân zi tû bâd derdest
Ruhsâre-i düsmen ez nehîb zerd est
Insaf ki, bâ vücûd-i sad gussa merâ
Der mülk-i tû âb-i germ u nân-i serdest

"Ey Padisah! Düsmanlarinin gönlü senden dertlidir, yüzleri de korkudan sararmistir Insaf et ki, bu kadar güçlüsün ama benim binbir dertten muzdarip vücuduma ülkende sadece sicak su ve soguk ekmegi lâyik gördün"


Yukarida da ifade edildigi gibi Sultan Alâeddin, Ertokus'u Sarki Karahisar'a sevketmisti Burada üç yildan beri meliklik yapan Muzaffereddin Muhammed, sehri bir müddet korumussa da daha sonra mukavemet edemeyecegini anlayarak bazi yerlerin kendisine verilmesi sartiyla Sarki Karahisar'i teslim edecegini bildirdi Bu teklif kabul edilerek kendisine Suriye sinirindaki bazi yerler mülkiyet olarak, Kirsehir ise timar olarak verilmis ve her türlü vergiden muaf tutulmustur

Muzaffereddin Muhammed, üç oglu Fahreddin Süleyman, Izzeddin Siyavus ve Nâsireddin Behramsah ile beraber Kirsehir'e geldi ve buraya yerlesti Ilme olan aski sebebiyle Kirsehir'de Melik Gazi Türbesi'nin karsisinda muhtesem bir medrese yaptirdi Selçuklular'in hizmetine giren bu Mengücük beyi, onlarin nezdinde büyük itibar ve ilgi gördü Muzaffereddin Muhammed sahsiyetli bir bey idi

Alâeddin Keykubad'in yerine geçen Giyâseddin Keyhüsrev onun kizina dünür olunca Muzaffereddin: "O bizim soyumuza damat olmaya lâyik degildir" diyerek reddetti ki, bu durum onun ahlâkli ve sahsiyet sahibi bir insan oldugunu gösterir Ancak israrlar karsisinda Mengücüklülerle Selçuklular arasinda yeni bir akrabalik gerçeklestirildi Muzaffereddin güzel ahlâkli ve akilli bir hükümdardi Onun Kirsehir'e gönderilmesiyle Erzincan ve çevresine hâkim olan Mengücüklü beyligi de sona erdi (625/1228)

b) Divrigi Mengücüklüleri:


Mengücüklüler'in bu kolu siyasî faaliyetleriyle degil, Divrigi'de insa ettikleri cami, medrese, hastahane ve türbeleriyle taninmistir Tarihçiler, siyasî mücadele ve savaslara daha fazla ilgi duymus olacaklar ki, bu tür olaylara ve çatismalara karismayan Divrigi Mengücüklüleri hakkinda üzüntüyle ifade etmek gerekir ki hemen hiç bilgi vermezler Onlar hakkinda edindigimiz bilgileri yaptiklari eserin kitabelerine ve günümüze kadar intikal eden sikkelere borçluyuz

Divrigi'nin tabiat sartlari, hem onlarin yayilmalarina, hem de çevredeki beylik ve devletlerin onlarin hâkimiyet sahasina girmesine mâni olmustur Mengücüklüler'in Erzincan ve Sarkî Karahisar kollarina son veren Anadolu Selçuklu hükümdari Alâeddin Keykubad, muhtemeldir ki bu endiseler sebebiyle Divrigi'ye müdahale etmek istememistir
Divrigi Mengücüklüleri'nin ilk beyi Ishak'in oglu ve Mengücük'in torunu Süleyman'dir Babasi Ishak'in 1142 yilinda ölümünden sonra Divrigi'de bagimsiz olarak hüküm sürmeye basladi Gerçi Mengücük Gazi ve oglu Ishak hakkinda da Divrigi hükümdari ünvani kullanilmakta ise de bu durum beyligin zaman zaman Kemah ve Divrigi'den idare edildigini gösterir

Divrigi'de Süleyman adina hiçbir eser yapilmamis olmasi onun pek faal bir hükümdar olmadigi intibaini uyandirmaktadir Ölüm tariihi de belli olmayan Süleyman'in yerine oglu Sahinsah geçmistir Divrigi kale camiinin bânîsi olan Sahinsah hakkinda bu camiin kitabesinde söyle denilmektedir: "el-Emîr el-Isfehsalar el-Ecel Seyfüddünya veddin Ebu'l-Muzaffer Sahinsah b Süleyman b Emîr Ishak" Sahinsah hakkinda Divrigi Ulu Camii yaninda yaptirdigi türbenin kitabesinde de" "Gazilerin hâmisi, Islâm sinirlarinin koruyucusu, fakir, zayif ve mazlumlarin siginagi, kâfir ve dinsizlerin kökünü kaziyan" gibi yüksek sifatlar kullanilmasi onun büyük bir ihtimalle Sultan Kiliç Arslan ile beraber seferlere istirak ettigini gösterir Kitabede ayrica "Ebu'l-Muzaffer Sahinsah b Süleyman b Ishak b Gazi Sehid Emîr Mengücük" ibaresiyle de hanedanin seceresi verilmektedir

Sahinsah'in beyligin basina geçis tarihi de kesin olarak belli degildir Ancak Kale Camii kitabesinin 576 (1180) tarihini tasimasina bakilarak bu tarihten önceki yillarda Divrigi'de hüküm sürmeye basladigini söylemek mümkündür Divrigi'de yaptirdigi türbe ise 592 (1196) tarihlidir

Sahinsah'in bastirdigi üç sikke günümüze intikal etmis ve ikii tanesi Ahmed Tevhid tarafindan yayimlanmistir Bu sikkelerden birinde II Kiliç Arslan'in, ikincisinde de Rükneddin Süleymansah ibareleri vardir Muhtemelen 1197-1198 yillarindan sonraki bir tarihte ölen Sahinsah'dan "Katilü'l-kefere ve'l-müsrikîn" olarak bahsedilmesi, onun hristiyanlarla cihad ettigini gösterir Sahinsah; yoksul, öksüz ve mazlumlarin hâmisiydi
Sahinsah'in Ishak ve Süleyman adlarinda iki oglu vardi Süleyman'in adi kitabelerde geçmektedir Fakat Ishak'in adi ise 645 (1247) tarihli Karatay Vakfiyesi'nde sahitler arasinda zikredilmektedir

Sahinsah'tan sonra yerine oglu Süleyman geçti Adina oglu ve torunu tarafindan yaptirilan eserlerin kitabelerinde ve Ulu Cami Vakfiiyesi'nde rastlanmaktadir Divrigi kalesi Arslan burcundaki bir kitabe, onun Mengücük beyi oldugunu açikça ifade etmektedir Ancak hayati ve faaliyetleri hakkinda yeterli bilgi yoktur

Süleymansah'in yerine geçen oglu Ahmedsah, yaptirdigi degerli eserleriyle taninan büyük bir beydir En büyük eseri olan Divrigi Ulu Camii'nin kitabesinde onun için "Nâsiru Emîri'l-Mü'minîn Ahmedsah b Süleymansah, Allah onun saltanatini ebedî kilsin, gücünü artirsin" denilmektedir Uzun yillar beyliginin basinda kalan Ahmedsah, Yassiçimen savasina ve Kösedag bozgununa sahit olmus ve Mogollar'in Anadolu'yu istilâ ettigi dönemde Divrigi kalesini onarmak için büyük gayret sarfetmistir 1250 yilindan önceki bir tarihte ölen Ahmedsah'in yerine Melik Salih geçti ve Mogol saldirilari sirasinda yikilan kalenin burçlarini tamir ettirdi

Divrigi Mengücüklüleri'nin ondan sonraki beyleri hakkinda yeterli bilgi yoktur Ilhanli hükümdari Abaka Han 1277 yilinda Divrigi'ye ugramis, halkin kendisine ilgi göstermedigini ve kalede silahli askerlerin bulundugunu görerek öfkelenmis ve surlari tahrip ettirmistir Beylik bu tarihten itibaren tarihe karismis ve bölge Ilhanlilar'dan sonra Eretnaogullari'nin hâkimiyeti altina girmistir

Erzincan, Kemah, Divrigi ve Sarkî Karahisar gibi fethettikleri sehirlerle yetinerek hâkimiyet sahalarini genisletmek istemeyen Mengücüklüler, sehirlerinin gelismesi için çalismislar ve pek çok hayrât vücuda getirmislerdir Âlim, sair ve sanatkârlari himaye eden Mengücüklüler, Anadolu Selçuklu devletinin himayesinde seçkin bir hayat sürmüslerdir Insa ettirdikleri çok sayida eserle ilim, kültür, san'at ve medeniyetin gelismesine hizmet etmislerdir Divrigi kalesi, Kale Camii, Ulu Camii, Darü's-Sifâ, Sitti Melek, Kamereddin ve Kemankes türbeleri ile medreseler, Mengücüklüler'in Divrigi'de yaptirdiklari baslica eserlerdir

MIMARI ESERLER


Erzincan'da Mengücüklüler'e ait hiç bir eser günümüze intikal etmemistir Bu da yörede sik sik meydana gelen depremlerin bir sonucudur Çünkü Fahreddin Behramsah gibi bir hükümdarin 60 yildan fazla süren melikligi zamaninda hiçbir eser yaptirmamasi kabul edilemez Kemah'ta ise sadece birkaç türbe mevcuttur

Mengücüklüler dönemine ait en eski yapi, Sahinsah'in 576 (1180-1181)'da Divrigi'de yaptirdigi Kale Camii'dir Azerbaycanli Mimar Hasan b Firuz'un yaptigi bu cami, tugla ve tasin cephede henüz bir arada kullanildigi çiçekli kûfî, geometrik ve nebatî motiflerin yeniden degerlendirildigi bir saheserdir

Sahinsah'in torunu Ahmedsah'in 622 (1228-1229)'de yaptirdigi Darü's-Sifa ile birlikte külliye olarak yaptirdigi Ulu Cami, Divrigi Mengücüklüleri'nin en büyük eserini teskil eder Cümle kapisindaki kitabede Alâeddin Keykubad'in adi da yazili olup Ahmedsah'in onu metbû tanidigini gösterir Darü's-Sifa ise kitabeye göre Behramsah'in kizi ve Ahmedsah'in hanimi Melike Turan Melek tarafindan ayni yil yaptirilmistir Tas mihrabin Anadolu'da bu ölçüde zengin baska bir örnegi yoktur Camiden oniki yil sonra yapilan abanoz minber, Tiflisli Ahmed Usta'nin eseridir Sifahane ise âbidevî ve basarili bir mimarî örnegidir Mimari Ahlatli Hürremsah'tir Divrigi'de Sahinsah'a ait 592 (1195-96) tarihli türbe halk tarafindan Sitte Melik adiyla anilmaktadir Ancak bu isim muhtemelen Sitti Melike olmalidir, ve Hatun'un kocasindan sonra buraya gömülmesinden dolayi bu ad verilmistir

EKONOMIK DURUM, KÜLTÜR VE MEDENIYET

Mengücüklüler'in baskenti Kemah idi Ancak Davudsah, 1142'de Erzincan'i baskent yapinca, Kemah önemini kaybetmeye basladi Buna karsilik Erzincan ticaret, tarim ve sanayi açisindan büyük gelisme göstermisti Hükümdarlarin ilim, kültür ve medeniyeti himaye etmeleri sayesinde ilim, edebiyat ve san'at adamlari yetismistir Fahreddin Behramsah ve karisi Ismetiye Hatun, ilim ve din adamlarina büyük saygi gösterirlerdi

Rivayete göre Bahaeddin Veled ile Mevlâna Celâleddin, Erzincan'a geldiklerinde onlardan büyük saygi görmüs ve Behramsah Erzincan'da bir medrese yaptirarak Bahaeddin Veled'in orada ders vermesini saglamistir Hükümdarin israrlarina ragmen Bahaeddin Veled, Erzincan halkinin lüks ve refah içinde eglenceye daldiklarini görerek burada kalmamistir Izzeddin Keykavus ile Behramsah'in kizi Selçuk Hatun'un evlennmeleri münasebetiyle yapilan dügün ve senlikler de Mengücük ilindeki refah seviyesini göstermesi bakimindan dikkate deger

Mengücüklüler'in Kemah ve Divrigi'de oldugu gibi Erzincan'da da pek çok abide yaptirdigi muhakkaktir Ancak depremler sebebiyle bunlar zamanimiza kadar ayakta kalmamistir Gerçekten de Erzincan, tarih boyunca oldugu gibi Mengücüklüler ve Selçuklular döneminde de sik sik meydana gelen depremler sebebiyle yikilmis ve harabeye dönmüstür
1138 yilinda Erzincan'da meydana gelen bir deprem sonunda pek çok kisi ölmüs, 1165 yilindaki baska bir depremde ise sehir harabeye dönmüstür

Mengücüklüler'in baskenti Erzincan, ticarî ve iktisadî zenginligi, hükümdarlarin ilim ve sanat adamlarini korumalari sebebiyle devrin en yüksek kültür ve medeniyet merkezi hâline gelmistir Selçuklular'in hizmetindeki ilim adamlarinin bir kisminin Erzincanli olmasi da bu durumu teyid eder mahiyettedir Fahreddin Behramsah ve Alâeddin Davudsah, birçok ilim dalinda ihtisas sahibiydiler, sair, edip ve sanatkârlari himaye ediyorlardi O devrin meshur tabibi Muvaffakuddin Abdüllatif el-Bagdadî, 1228 yilinda Haleb'den Erzincan'a gelmis ve Mengücük ilini dolastiktan sonra 1230 yilinda Malatya üzerinden Haleb'e dönmüstür

Mengücük ilinde bulundugu sirada büyük ilgi ve saygi görmüstür Alâeddin Davudsah, bu meshur hekime maas baglatmis, o da yazdigi birkaç eseri ona ithaf ve takdim etmistir
Daha önce belirtildigi gibi Fahreddin Behramsah ile karisi Ismetiye Hatun, Bahaeddin Veled ile oglu Celâleddin'i Erzincan'da misafir etmis ve onun Erzincan'da kalip ders vermesi için Erzincan Aksehir'de kendisi için bir medrese yaptirmislardir
Edebiyat ve tasavvuf sahasinda meshur bir sima olan Siraceddin Ahmed, ayni zamanda iyi bir musikîsinasti Eyyubî hükümdari Melik Esref, söhretini duyunca onu Sam'a davet edip dinlemistir

Alıntı Yaparak Cevapla