04-19-2009
|
#12
|
meLankoLik_asaLet
|
Cevap : Mevlana Celaleddin Rumi
Konya eşrâfından Muînüddîn Pervâne, şehrin ileri gelenlerini yemeğe dâvet etti Dâvetliler arasında Mevlânâ hazretleri de vardı Herkese yemekler geldi Mevlânâ'ya husûsî olarak altın bir tabak içerisinde, bir kese altın konulmuş ve üzerine pirinç pilavı doldurulmuş bir hâlde arz olundu Mevlânâ, tabağı görünce yüzünü çevirdi ve elini uzatmadı Ev sâhibi yemesi için; "Helâl lokmadır, buyurunuz efendim " diye ısrâr edince, Muînüddîn'e; "Altın tabak içinde altın kesesi saklıyarak bizi imtihan mı ediyorsun? Bir de yememiz için ısrâr ediyorsun, bu size yakışır mı?" dedi Bu sözleri duyan ev sâhibi, pek mahcûb olarak Mevlânâ'nın ellerine sarılıp öptü ve kendisini talebeliğe kabûl etmesini istirhâm etti Mevlânâ'ya öyle bağlandı ki, onun mânevî yardımları ile en önde gelen sâdık talebelerinden oldu
Emîr Ahmed anlatır: "Mevlânâ'nın ismini ve vasıflarını işiterek ona âşık olmuştum Memleketim Diyarbakır'dan Konya'ya gitmeme, annem ve babam müsâde etmiyorlardı Her geçen gün ona olan kavuşma arzum artıyor fakat nasıl gideceğimi bilemiyordum Bir gece iki rekat namaz kılıp, ALLAHü teâlânın sevgili kullarını vesîle ederek çok duâ ve niyâzlarda bulundum Sonra En'âm sûre-i şerîfini okuyarak uyudum Rüyâmda Mevlânâ hazretlerini gördüm Sîmâsı bana anlatılanlara aynen uyuyordu Bizim eve gelmişti Onu görünce koşarak huzûruna yaklaştım ve hürmetle ellerinden öptüm Beni kucaklayıp alnımdan öptü Eline aldığı bir makas ile alnım üzerinden bir mikdâr saçımı keserek; "Bu, Mesnevî âlimi olacak " buyurdu Uyandığımda, saçlarım ve makas yastık üzerinde duruyordu Bu rüyânın tesiri altında idim Annem ve babam, ısrârlarıma dayanamıyarak izin verdiler Doğruca Konya'ya gittim ve Mevlânâ'ya talebe olmakla şereflendim Mesnevî üzerinde çalışmamı emir buyurdular Kısa zamanda Mesnevî hakkında sorulan her soruyu cevaplandıracak hâle geldim "
Kârî, Kur'ân-ı kerîmi ezbere bilen Muhammed anlatır: "Hacca gidip vazîfemizi yaptıktan sonra Konya'ya dönmüştük Hacı arkadaşlarımızdan bir delikanlı, diğer arkadaşlarımı zaman zaman Mevlânâ'ya götürüyor, onun sohbetlerine katılmayı teşvik ediyordu Onun bu hâline şaşıyorduk Birgün kendisine sebebini sorduğumuzda; "Hacca giderken bir konakda uyumuşum Uyandığımda kâfilenin beni unutup gittiğini gördüm Çok üzüldüm, zîrâ yolu bilmiyordum Cenâb-ı Hakk'a yalvararak göz yaşları arasında yaptığım duâlardan sonra, herhangi bir istikâmete doğru yürümeye başladım Bir müddet gittikten sonra, kendimi büyük bir sahrâda buldum İleride bir çadır vardı Yanına vardığımda, içeride heybetli birinin helva pişirdiğini gördüm Durumumu ona anlattım ve bu helvayı kime pişiriyorsun? diye sordum Bana; "Bu helvayı Sultân-ül-Ulemâ'nın oğlu Mevlânâ için pişiriyorum Her gün buradan geçip gider Birazdan gelmesi lâzım Sabredersen onu görürsün " dedi Hakîkaten biraz sonra Mevlânâ geldi İkrâm edilen helvadan bir mikdâr yedi, ayrıca bana da verdi Sonra kendisine durumumu arzedince, kerem sâhibi Mevlânâ hazretleri bana tebessüm ederek; "Hiç merak etmeyiniz, yalnız gözünüzü yumup biraz sonra açınız " buyurdular Ben gözlerimi yumdum Açtığımda kendimi kâfilenin yanında buldum İşte benim Mevlânâ hazretlerini çok sevmemin ve arkadaşlarıma tavsiyede bulunmamın sebebi budur " dedi
Mevlânâ'yı çok sevenlerden biri, ticâret maksadıyla İstanbul'a gitmek için izin istedi Mevlânâ hazretleri de; "İstanbul'a gitmenize izin verdim Yalnız İstanbul'da şu adreste bir kilise var İçinde şu vasıflarda birini bulacaksın Ona benden selâm söyle " buyurdu TüCelle Celâluhr; "Peki!" diyerek yola çıktı İstanbul'da işini hallettikten sonra, emredilen adrese gidip kiliseyi buldu İçinde târif edilen kimse vardı Ona, Mevlânâ'nın selâmını söyledi O kimse ile konuşurlarken, bir köşede Mevlânâ hazretlerini murâkabe hâlinde oturuyor gördü Hayretinden aklı gidip oraya düştü bayıldı Kendisine geldiğinde, kilisede sâdece selâm getirdiği kimse vardı Ayrılmak için izin istediğinde, o zât da; "Mevlânâ'ya benden selâm söyleyiniz " diye tenbihte bulundu Tüccar oradan ayrılıp, uzun bir yolculuktan sonra Konya'ya geldi Doğruca Mevlânâ'nın huzûruna gitti İstanbul'daki kimsenin de kendisine selâmı olduğunu söyledi Mevlânâ'ya bunu söylerken, Mevlânâ'nın önünde o İstanbullunun diz üstü oturduğunu gördü Yine hayretinden aklı başından gidip, orada bayıldı Ayıldığında, Mevlânâ; "Ey tüccar! Bu gördüklerini, sağlığımda kimseye söyleme " buyurdu Bunun üzerine tüccar, bütün malını İslâmın yayılması için harcadı ve Mevlânâ'nın huzûruna gelip talebesi olmakla şereflendi Dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaya çalıştı
|
|
|