meLankoLik_asaLet
|
Cevap : Mevlana Celaleddin Rumi
Eğer bir kimse, Mevlânâ hazretlerine; "Şems'i gördüm " diye yalan söylese, ona müjde için üzerindeki elbisesini verirdi Bir defâsında birisi; "Şems-i Tebrîzî'yi Şam'da gördüm Sıhhati yerindeydi " dedi Mevlânâ, ona elinde bulunan ne varsa hepsini verdi Orada bulunan diğer bir kimse; "O, Şems-i Tebrîzî'yi görmedi, yalan söylüyor " deyince, Mevlânâ da; "Ona verdiğim bu elbiseler, sevdiğimin yalan haberinin müjdesidir Onun hakîkî haberini getirene canımı veririm " diye cevap verdi Böylece aylar geçti Zamanla şehirdeki fitne ortadan kalktı Şems-i Tebrîzî'ye olan düşmanlıktan, vazgeçildi Mevlânâ hazretleri artık dayanamayacağını anlayınca, oğlu Sultan Veled'i Şam'a göndermeye karar verdi Oğlunu çağırıp;
"Süratle Şam'a varıp, filanca hana gidersin Şems-i Tebrîzî hazretlerinin o handa bir genç ile sohbet ettiğini görürsün O genci küçümseme sakın! O, ALLAHü teâlânın sevdiği evliyânın kutuplarından biridir Selâmımı ve duâ isteğimi kendilerine bildir İçinde bulunduğum şu vaziyetimi, hasretimi dile getir Buraya acele teşriflerini tarafımdan istirhâm et!" dedi Sultan Veled hemen hazırlıklarını tamamlayıp yola çıktı Şam'da, babasının târif ettiği handa Şems-i Tebrîzî'yi bir gençle konuşuyor buldu Durumu dilinin döndüğü kadar anlattı Konya'da bu hâdiseye sebeb olanların tövbe ettiğini ve Mevlânâ'dan özürler dilediklerini de sözlerine ekledi Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî, Konya'ya tekrar gitmeye karar verdi Hemen yola çıktılar Sultan Veled, Şems hazretlerini ata bindirdi, kendisi de arkasından yaya yürüyordu Şems-i Tebrîzî, Sultan Veled'in ata binmesi için ne kadar ısrâr ettiyse, o; "Sultânın yanında, hizmetçinin ata binmesi bizce yakışık olmaz Hizmetçilerin, efendisi arkasında yürümesi gerektiğini öğrendik " diyerek ata binmedi Sultan Veled, Konya'ya yaklaştıklarında, babası Mevlânâ'ya haberci gönderip, Konya'ya girmek üzere olduklarını bildirdi Mevlânâ hazretleri müjdeyi getirene o kadar çok hediye verdi ki, o kimse zengin oldu Konya'da tellâllar bağırtılarak, Şems'in Konya'ya teşrif etmek üzere olduğu bildirildi Konya'nın, başta sultan olmak üzere, ileri gelen vezirleri, hâkimleri, zenginlerinin yanısıra, bütün halk yollara döküldü Büyük bir bayram havası içinde, mübârek velî Şems-i Tebrîzî hazretlerini karşılamaya çıktılar Öğleye doğru Şems-i Tebrîzî ile Sultan Veled göründüler Sultan Veled, atın yularından tutmuş, Şems de atın üzerinde başı önünde ağır ağır ilerliyorlardı Bu muhteşem manzarayı seyredenler büyük bir heyecana kapıldılar Mevlânâ koşarak ilerledi, atın dizginlerine yapıştı Göz göze geldiler Şems'in attan inmesine yardım eden Mevlânâ, üstâdının ellerini sevinç gözyaşları arasında doya doya öptü Bu arada yanık sesli hâfızlar Kur'ân-ı kerîm okumaya başladılar Herkes büyük bir haz içinde Kur'ân-ı kerîmi dinledikten sonra, sıra ile Şems-i Tebrîzî hazretlerinin ellerini öptü Sonra Mevlânâ'nın medresesine geldiler Şems-i Tebrîzî, Sultan Veled'in kendisine gösterdiği hürmeti ve yaptığı hizmetleri Mevlânâ'ya anlattı Bundan çok memnun olduğunu bildirerek; "Benim bir serim (başım, bir de sırrım vardır Başımı sana fedâ ettim Sırrımı da oğlun Sultan Veled'e verdim Eğer Sultan Veled'in bin yıl ömrü olsa da hepsini ibâdetle geçirse, ona verdiğim sırra yâni evliyâlıkta ilerlemesine sebeb olduğum derecelere kavuşamaz " dedi
Mevlânâ Celâleddîn ile Şems-i Tebrîzî, eskisi gibi yine bir odaya çekilip sohbete başladılar Hiç dışarı çıkmadan, yanlarına oğlundan başka kimseyi almadan, mânevî bir âlemde kendilerinden geçtiler Halk, Şems gelince Mevlânâ'nın sâkinleşeceğini, aralarına katılıp, kendilerine nasîhatte bulunacağını, sohbetlerinden istifâde edeceklerini ümîd ederken, tam tersine eskisinden daha fazla Şems'e bağlandığını ve muhabbetinin ziyâdeleştiğini gördüler
Şems-i Tebrîzî hazretleri, Mevlânâ'yı evliyâlık makamlarının en yüksek derecelerine çıkarmak için elinden gelen bütün tedbirlere başvuruyordu Ona her türlü riyâzet ve mücâhedeyi yaptırdı Bir gün; "Her kim; "Âlimler, peygamberlerin vârisleridir " hadîs-i şerîfinin sırrına vâkıf olmak isterse, Mevlânâ'nın hareketlerine, ahlâkına, davranışlarına baksın Onun gibi olmaya çalışsın Onu sevsin Onda enbiyâ ve evliyânın bütün âdet ve vasıfları toplanmıştır Her fende emsâlsizdir Kısaca ben ona ulaşmış olmasaydım, mahrûm olurdum Fakat Mevlânâ'nın sırrı, âlemde gizli kaldı, onu kimse keşfedemedi " buyurdu Günler bu şekilde devâm ederken, halk, Mevlânâ'nın hiç görünmemesinden dolayı yine Şems'e kızmaya başladı Söylenenleri, Şems-i Tebrîzî işitince, Sultan Veled'e; "Ey evlâdım! Hakkımda yine sû-i zan etmeye başlandı Beni, Mevlânâ'dan ayırmak için söz birliği etmişler Bu seferki ayrılığımın acısı çok derin olacak!" buyurdu
1247 senesi Aralık ayının beşine rastlayan Perşembe gecesiydi Mevlânâ ile Şems hazretleri yine odalarında sohbet ediyor, ALLAHü teâlânın muhabbetinden ve çeşitli evliyâlık makamlarından anlatıyorlardı Bir ara kapı çalındı ve Şems hazretlerini dışarı çağırdılar Dışarıda bir grup kimse, bir anda üzerine hücûm ettiler Şems-i Tebrîzî hazretlerinin; "ALLAH!" diyen sesi duyuldu Mevlânâ hemen dışarı çıktı, fakat hiç kimse yoktu Yerde kan lekeleri vardı Derhal oğlu Sultan Veled'i uyandırıp durumun tetkîkini istedi Yapılan bütün araştırmalarda, Şems-i Tebrîzî hazretlerinin mübârek cesedini bulamadılar Bir gece Sultan Veled, rüyâsında Şems-i Tebrîzî'nin cesedinin bir kuyuya atıldığını gördü Uyanınca yanına en yakın dostlarından birkaçını alarak, gördüğü kuyuya gittiler Cesed hiç bozulmamıştı Cesedi alıp Mevlânâ'nın medresesine defnettiler
|