04-19-2009
|
#5
|
meLankoLik_asaLet
|
Cevap : Mevlana Celaleddin Rumi
Mevlânâ hazretleri o sıralarda Konya'ya yerleşmiş bulunan zamânın en büyük kelâm ve tasavvuf âlimlerinden olan Sadreddîn-i Konevî hazretlerinden de ilim öğrendi Onun feyz ve teveccühlerine kavuştu Mânevî yolda yüksek derecelere ulaştı
Hocası Sadreddîn-i Konevî hazretleri anlatır: "Rüyâmda Fahr-i kâinât efendimizi gördüm Yanlarında Eshâb-ı kirâm ile medreseyi teşrîf etmişlerdi Sofanın ortasına oturdular Bu sırada Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de oraya gelip uygun bir yere oturdu Peygamber efendimiz Mevlânâ'ya çok iltifât ettiler ve hazret-i Ebû Bekr'e dönerek; "Yâ Ebâ Bekr! Ben Celâleddîn ile diğer peygamberlerin arasında öğünürüm Çünkü onun öğrendiği ilim, işlediği amelin feyz ve nûru ile ümmetimin gözleri aydın olur O benim oğlumdur " buyurdular Mevlânâ'yı sağ tarafına oturttular Peygamber efendimiz bu rüyâ ile, talebelerimden Mevlânâ'nın derecesinin yüksekliğine işâret buyurdular Bu durumu diğer talebelere hatırını gözetip, ilminin yüksekliğini anlamaları için anlattım "
Bir gün büyük bir ilim meclisi kurulmuş ve Konya'nın büyükleri orada toplanmışlardı Sadreddîn-i Konevî de orada bir seccâde üzerinde oturuyordu Mevlânâ içeri girince seccâdeye oturmasını teklif etti Bunun üzerine Mevlânâ; "Terbiyesizlik edip sizin seccâdenize oturursam, kıyâmette bunun hesâbını nasıl verebilirim?" deyince, Sadreddîn hazretleri; "Senin oturmakta fayda görmediğin seccâde bize de yaramaz " buyurup, seccâdeyi oradan kaldırdı
Mevlânâ Celâleddîn hazretlerinin hocalarından biri de Şems-i Tebrîzî'dir Şems-i Tebrîzî, Tebriz şehrinde Ebû Bekr-i Tebrîzî'nin talebesi idi Şems-i Tebrîzî evliyâlıkta yüksek makamlara ve derecelere yükseldi Lâkin daha yüksek mânevî makamlara kavuşmak istiyordu Şems-i Tebrîzî seyahat ettiği yerlerde, uğradığı memleketlerde iyi bir dost bulabilmek için duâ ederdi Israrla yaptığı bu duâların netîcesi olarak rüyâsında, Konya'da bulunan Celâleddîn-i Rûmî'ye gidip onun yetişmesinde yardımcı olması îcâbettiği bildirildi Şems-i Tebrîzî, ALLAHü teâlâya şükrederek; "Böyle dosta canım fedâ olsun " dedi Konya'ya gelip, Şekerciler Hanına indi Günlerini orada geçirirken, bir gün kapıda oturmuş, ALLAHü teâlânın mahlûkâtı hakkında tefekkür ediyordu O sırada Mevlânâ hazretleri talebeleriyle oradan geçerken, kapı önünde tefekkür hâlinde duran, kıyâfetinden yabancı olduğu anlaşılan Şems-i Tebrîzî hazretlerine baktı, ona selâm verdi ve yoluna devâm etti Kendi kendisine de; "Bu yabancı bir kimseye benziyor Buralarda böyle birisini hiç görmedim Ne kadar da nûrlu bir yüzü var " diye düşünürken, âniden atının yularını bir elin tuttuğunu gördü Mevlânâ hazretleri, atı durduran elin sâhibinin o yabancı olduğunu görünce; "Buyurunuz! Bir arzunuz mu var?" dedi O kimse; "İsminizi öğrenmek istiyorum?" deyince, o da; "Celâleddîn Muhammed " diye cevap verdi Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî; "Bir suâlim var Acabâ Muhammed aleyhisselâm mı, yoksa Bâyezîd-i Bistâmî mi büyüktür?" diye sordu Böyle bir soruyu ilk defâ duyan Mevlânâ hazretleri; "Elbette ki Muhammed aleyhisselâm efendimiz büyüktür Bütün mahlûkât ve Bâyezîd, O'nun hürmetine yaratıldı " buyurdu Bu cevâbı bekleyen Şems-i Tebrîzî; "Peki Muhammed aleyhisselâm; "Biz seni lâyıkıyla bilemedik yâ Rabbî!" dediği hâlde, niçin Bâyezîd-i Bistâmî; "Sübhânî " "Benim şânım ne yücedir " diye söyledi Bunun hikmetini söyler misiniz?" diyerek tekrar sordu Mevlânâ hazretleri buna da şöyle cevap verdi: "Peygamber efendimizin mübârek kalbi öyle bir deryâ idi ki, ona ne kadar mârifet, aşk-ı ilâhî tecellî etse, ne kadar muhabbet, ALLAHü teâlânın sevgisi dolsa onu içine alır, onu kuşatırdı Hattâ daha çoğunu isteyip; "Yâ Rabbî! Verdiğin bu nîmetleri daha da artır " derdi Fakat, Bâyezîd-i Bistâmî'nin kalbi, o kadar geniş olmadığı için, ilâhî feyzlere tahammül edemeyerek tecellî ile dolup taşardı" Bu îzâhata hayrân kalan Şems-i Tebrîzî; "ALLAH!" diyerek yere yığıldı Bayılmıştı Mevlânâ hazretleri, hemen atından inerek Şems-i Tebrîzî'yi kucakladı, ayağa kaldırdı Bu nûr yüzlü zâta o kadar ısınmıştı, kalbinde o kadar muhabbet hâsıl olmuştu ki, ayılınca büyük bir hürmet ve edeple evine götürdü Bu zâtın, ilk hocası Seyyid Burhâneddîn hazretlerinin geleceğini söylediği Şems-i Tebrîzî olduğunu öğrenince; "Ey Muhterem efendim!Gerçi evimiz size lâyık değil ise de, zât-ı âlînize sâdık bir köle olmaya çalışacağım Kölenin nesi varsa efendisinindir Bundan böyle bu ev sizin, çocuklarım da evlâtlarınızdır " diyerek hizmetine koşmaya başladı
|
|
|