04-19-2009
|
#2
|
meLankoLik_asaLet
|
Cevap : Mevlana Celaleddin Rumi
Sultân-ül-Ulemâ Behâeddîn Veled hazretleri mübârek oğlu Mevlânâ Celâleddîn'in terbiyesiyle meşgul iken, Belh civârındaki bâzı hasetçiler onun hizmetlerini çekemeyip sultâna şikâyet ettiler O da kimseye zarar dokunmasın diye bir takım yakınlarıyla birlikte Belh'ten ayrılıp Nişâbur'a gitti Nişâbur'a geldiklerinde evliyânın büyüklerinden Ferîdüddîn-i Attâr hazretleri kendilerini karşıladı Onlara izzet ve ikrâmlarda bulundu O sırada küçük yaşlarda bulunan Mevlânâ Celâleddîn bir rüyâ gördü Rüyâsında nûr yüzlü bir pîr, kendisine altı dallı bir gül fidanı verdi Mevlânâ Celâleddîn rüyâsını babasına anlattığında o; "Altı dallı gül, senin altı ciltlik bir kitap yazacağına işârettir " buyurdu O anda orada hazır bulunan Ferîdüddîn-i Attâr da; "Altı dallı güle kavuşuncaya kadar bu kitap ile meşgûl olursunuz " diyerek; Mantık-ut-Tayr isimli kitabı Celâleddîn'e hediye etti Meğer rüyâda görülen ve kendisine gül veren kimse, Ferîdüddîn hazretleri imiş
Ferîdüddîn Attâr hazretleri, Mevlânâ Celâleddîn'de ilâhî nûrlar ve fıtrî, yaratılıştan gelen bir takım kâbiliyetleri görmüş ve ona dua etmişti
Bir müddet Nişâbur'da kalan Behâeddîn Veled hazretleri ve Mevlânâ Celâleddîn, daha sonra yakınlarıyla birlikte Bağdât'a gelip Mustansıriyye Medresesine yerleştiler Sultân-ül-Ulemâ burada oğlu Mevlânâ Celâleddîn'in ve talebelerinin terbiyesiyle meşgul oldu Behâeddîn Veled hazretleri bâzı gecelerde oğlu Mevlânâ Celâleddîn'den su isterdi Mevlânâ Celâleddîn de yatağından kalkar su aramaya giderdi Geceleyin medresenin kapısına gelince kilitli kapı kendiliğinden açılır, Mevlânâ Celâleddîn de Dicle'den kabına suyu doldurur, babasının odasına getirirdi Medreseye gelişinde kapı kendiliğinden kapanır kilitlenirdi Bir defâsında kapıcı bu hâdiseye vâkıf oldu Bâzı kimselere de söyledi Mevlânâ'nın babası bunu duyunca, o kapıcıyı çağırıp; "Bu hâli kimseye açma, yoksa helâk olursun " buyurdu Bunun üzerine kapıcı Mevlânâ Celâleddîn'in kerâmetini gizleyeceğine söz verip Sultân-ül-Ulemâ'nın talebeleri arasına katıldı
Sultân-ül-Ulemâ Behâeddîn Veled hazretleri daha sonra Bağdât'tan, Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvereye geldiler Hac ve Peygamber efendimizin kabr-i şerîflerini ziyâretten sonra Şam'a ve Erzincan'a, oradan da Lârende'ye (Karaman'a) gelip yerleştiler
Sultân-ül-Ulemâ, Lârende'de (Karaman'da) Emîr Mûsâ'nın kendisi için yaptırdığı medresede, başta oğlu Mevlânâ olmak üzere yedi sene kadar talebe okuttu Yüzlercesine icâzet (diploma) verdi Şöhreti her tarafa yayıldı
Mevlânâ Celâleddîn, din ve fen ilimlerinde yetişip bülûğ, evlenme çağına erince, babası onu Hoca Şerâfeddîn Lâlâ Semerkandî'nin kızı Gevher Hâtunla evlendirdi Mevlânâ Celâleddîn'in bu evliliğinden oğlu Sultan Veled dünyâya geldi Daha sonra Mevlânâ'nın annesi Mü'mine Hâtun ve ağabeyi Muhammed Alâeddîn, Lârende'de vefât ettiler
Bu sıralarda Mevlânâ Celâleddîn'in babası Sultân-ül-Ulemâ'nın ismi Selçuklu Devletinin her köşesinde duyulmuştu Konya'da oturan Sultan Alâeddîn Keykûbâd onu Konya'ya dâvet etti Bu dâvet üzerine Behâeddîn Veled hazretleri Lârende'den ayrılıp Konya'ya yerleşmek üzere yola çıktı Kervan Konya'ya yaklaştığında sultan onu büyük bir hürmet ile karşıladı Atının dizginlerinden tuttu Saygı ve sevgi ile ellerinden öptü Atın dizginleri sultanın elinde olduğu hâlde şehre girdiler Behâeddîn Veled ve yanındakiler, Konya'da Altun Han Medresesine yerleştirildiler
|
|
|