Şengül Şirin
|
Cevap : ::İcatlar::.
Pasteur - Pastör
Louis Pasteur, (1822 - 1895)
Louis Pasteur, 1822 yılında Fransa'nın Dura bölgesindeki Dole kasabasında dünyaya geldi Pasteur kimyager ve daha sonra bakteriyolog olarak yaşadığı çağda, tıbbın ilerlemesine çok büyük katkılarda bulundu Fakat o tıp doktoru olmadığı için, 1800'lü yılların doktorları onun teorilerine burun kıvırıyorlardı Pasteur buna hiç aldırmadan çalışmalarını sürdürdü, çünkü Pasteur'ün bakterilerin ya da mikropların gerçekten var olduklarına ve bunların hastalıklara yol açabileceğine olan inancı tamdı O kendi bildiği yöntemle yaptığı işe ve kendine inancını sürdürerek araştırmalarına devam etti Bundan sonra ise ipekböceği hastalığına ve kuduza çare buldu Pasteur ayrıca içtiğimiz sütün bozulmasını önlemenin yöntemini de keşfetti Burada sütü 140 (fahrenheit) derecede otuz dakika süreyle ısıtmak ve sonra hızlı bir biçimde soğuttuktan sonra sütü kapalı ve sterilize edilmiş şişelere koymak gerekiyordu Bu yöntem sütü mikroplardan arındırmak için günümüzde de kullanılmaktadır Bu yönteme, Louis Pasteur'ün adıyla 'Pastörize' etmek denilmektedir Pasteur, Strasberg'li Marie Laurent ile evlendi Birbirlerini çok seviyorlardı Marie eşini, araştırmalarını her şeyin üstünde tutması için özendiriyordu Bu yüzden Pasteur, laboratuar çalışmaları üzerinde yoğunlaşabiliyor ve işine gereken zamanı ve önemi verebiliyordu
Küçük Joseph Meister kuduz bir köpek tarafından on dokuz yerinden ısırıldığında, anne ve babası yavrucağı Louis Pasteur'e getirdiler Bu bilim insanı daha önce insan üzerinde hiç denenmemiş olan kuduz aşısını çocuğa uygulamakta tereddüt etti Pasteur bunu ancak, kendisine gelen iki doktorun, çocuğun kuduzdan her durumda öleceğini ve başarılı olursa ilacın kuduza bir çare olabileceğini söylemesinden sonra denemeye karar verdi
Pasteur kuduzun çaresini bulmuştu Louis'nin aşısı küçük Joseph Meister'in hayatını kurtardı Meister büyüdüğünde Pasteur Enstitüsü'nün kapıcılarından biri olacaktı Çünkü Louis Pasteur'e karşı duyduğu minnet duygusu, ömrünün sonuna kadar Enstitü'de çalışmak istemesine neden olmuştu
Pasteur kendine inanan bir insandı Başkalarının söyledikleriyle değil, kendi doğrularıyla yaşayan ve sezgilerine güvenen bir bilim insanıydı 1895 yılında hayata gözlerini yumduğu güne kadar son derece alçak gönüllü, gösterişiz ve sade bir yaşam sürdürdü Yaşlılık yıllarında insanların ona gösterdikleri büyük saygı karşısında şaşkınlığa düşer ve bunu pek komik bulurdu Bir keresinde Londra'da bir uluslarası tıp kongresine davet edilmişti Kongre salonuna girdikten kısa bir süre sonra Pasteur kürsüye davet edildi Pasteur'ün yüzünde hayal kırıklığına uğramış gibi bir ifade belirdi Pasteur, "İngiltere veliaht (kral adayı) Prens'i buraya geliyor olsa gerek" dedi "Keşke dışarda dursaydık Gelişini de izleyebilirdik böylece " Bu içten sözler herkesi çok duygulandırmıştı Kongre başkanı Pasteur'e "Hayır Bay Pasteur" dedi "Gelen sizsiniz Herkesin takdir ettiği ayakta alkışladığı insan sizsiniz " James Watt James Watt (1736 - 1819)
James Watt (19 Ocak 1736 Greenock - 19 Ağustos 1819 Heathfield) modern buhar makinesinin geliştiricisi olan İskoçyalı mucit ve mühendistir Endüstüriyel devrimin oluşmasında önemli rol oynamıştır
Gemi işleten zengin bir baba ve kültürlü bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen James; çocukken sık hastalandığı için okula devamlı gidememiş, evde annesi tarafından eğitilmiştir 17 yaşında iken annesini kaybetmiş ve babasının işleri kötüleşmiştir Londra'ya bir seneliğine ölçüm aletleri yapımını öğrenmeye giden Watt, Glosgow'a dönüp bu mesleği icra etmek istemişti Fakat 7 sene çıraklık yapma zorunluluğundan, İskoçya'da başka bir ölçüm aletleri yapımcısı olmamasına rağmen, Demirciler Locası tarafından başvurusu red edilmiştir
Watt bu durumdan, kendisine Glosgow Üniversite'sinde atölye öneren profesörler tarafından kurtulmuş, fizikçi ve kimyacı olan profesör Joseph Black kendisine hocalık etmiştir Atölyenin açılmasından 4 sene sonra Watt buhar gücü üzerinde çalışmaya başlamış daha önce hiç görmemiş olmasına rağmen bir prototip yapmaya çalışmıştı 1765'de Thomas Heathfield yaptığı bir model üzerinde uğraşarak buhar makinesini çalıştırmayı başardı
1767'de kuzeni Margaret Miller ile evlenmiş ve 6 çocuk sahibi olmuştur
Tam kapsamlı bir buhar makinesi geliştirmeye çalışan Watt'a Carron Demir İşleri şirketinin kurucusu Joh Roebuck maddi olarak destek olmuştur Hemen başarılı olmayan tasarım maddi sıkıntıya düşünce Watt 8 sene anketçilik yapmıştır Roebuck iflas edince, Matthew Boulton patent haklarını satın almış ve Watt ile 25 yıl sürecek başarılı bir ortaklığa imza atmıştır
Mimar Sinan Kayseri�nin Ağırnas köyünde doğdu Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul�a getirildi Zeki, genç ve dinamik olduğu için seçilenler arasındaydı Sinan, At Meydanı�ndaki saraya verilen çocuklar içinde mimarlığa özendi, vatanın bağlarında ve bahçelerinde su yolları yapmak, kemerler meydana getirmek istedi Devrinin mahir ustaları mahiyetinde han, çeşme ve türbe inşaatında çalıştı 1514�te Çaldıran, 1517�de Mısır seferlerine katıldı Kanunî Sultan Süleyman zamanında yeniçeri oldu ve 1521�de Belgrad, 1522�de Rodos seferinde bulunarak atlı sekban oldu 1526�da katıldığı Mohaç Meydan Muharebesinden sonra sırası ile acemi oğlanlar yayabaşılığı, kapı yayabaşılığı ve zenberekçibaşılığa yükseldi
1532�de Alman, 1534�de Tebriz ve Bağdat seferlerinden dönüşte �Haseki� rütbesi aldı Bağdat seferinde Van Kalesi Muhasarasında, göl üzerinde nakliyat yapan kalyonlara top yerleştirdi
Korfu, Pulya (1537) ve Moldovya (1538) seferlerine katılan Mimar Sinan, Moldovya (Kara Buğdan) seferinde Prut nehri üzerine onüç günde kurduğu köprü ile Kanunî Sultan Süleyman�ın takdirini kazandı Aynı sene başmimarlığa yükseldi
Mimar Sinan, katıldığı seferlerde Suriye, Mısır, Irak, İran, Balkanlar, Viyana�ya kadar Güney Avrupa�yı görüp mimari eserleri inceledi ve kendisi de birçok eser verdi İstanbul�da devrin en meşhur mimarları ile Bayezid Camii�nin ustası Mimar Hayreddin ile tanıştı
Bazı Eserleri
Sinan�ın mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir Bunlar Halep�de Hüsreviye Külliyesi, Gebze�de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve İstanbul�da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesi�dir
Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, O�nun sanatının gelişmesini gösteren basamaklar gibidir Bunların ilki, Şehzadebaşı Camii ve Külliyesidir Külliyede ayrıca imaret, tabhane (mutfak), kervansaray ve bir sokak ile ayrılmış medrese bulunmaktadır
Süleymaniye Camii, Mimar Sinan�ın İstanbul�daki en muhteşem eseridir Yirmiyedi metre çapındaki büyük kubbe, zeminden itibaren tedricen yükselen binanın üzerine gayet nisbetli ve ahenkli bir şekilde oturtulmuştur Sükûnet ve asaleti ifade eden bu sade ve ahenkli görünüşü ile Süleymaniye Camii, olgunlaşmış bir mimariyi temsil etmektedir Sekiz ayrı binadan meydana gelen Süleymaniye Camii ve Külliyesi, Fatih�ten sonra şehrin ikinci üniversitesi olmuştur
Mimar Sinan�ın en güzel eseri, seksen yaşında yaptığı Edirne Selimiye Camii�dir Selimiye�nin kubbesi, Ayasofya kubbesinden daha yüksek ve derindir 31,50 metre çapındaki kubbe, sekizgen şeklindeki gövde üzerine oturmuştur Üç şerefeli ince minarelerine üç kişi aynı anda birbirini görmeden çıkabilmektedir Mimar Sinan bu camiin ustalık eseri olduğunu ve bütün sanatını Selimiye�de gösterdiğini belirtmektedir
Mimar Sinan, gördüğü bütün eserleri büyük bir dikkatle incelemiş, fakat hiçbirini aynen taklid etmeyip, sanatını devamlı geliştirmiş ve yenilemiştir Eserlerindeki sütunlar, duvarlar ve diğer kısımlar taşıdıkları yüke mukavemet edebilecek miktardan daha kalın değildir Kullandığı bütün mimari unsurlarda bu hesap dikkati çeker
Mimar Sinan aynı zamanda bir şehircilik uzmanıdır Yapacağı eserin, önce çevresini tanzim ederdi Yer seçiminde de büyük başarı göstermiş ve eserlerini, çevresine en uygun tarzda yerleştirmiştir
Bilinen eserleri: 84 camii, 53 mescid, 57 medrese, 7 darülkurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 5 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 saray, 8 mahzen, 48 hamam olmak üzere 364 adettir
Depreme Dayanıklı
Mimarın çok sayıdaki eserini inceleyenler, Sinan�ın depreme karşı bilinen ve gereken tüm tedbirleri aldığını söylemekteler Bu tedbirlerden biri, temelde kullanılan taban harcıdır Sadece Sinan�ın eserlerinde gördüğümüz bu harç sayesinde, deprem dalgaları emilir, etkisiz hale gelir Yine yapıların yer seçimi de ilginç Zeminin sağlamlaşması için kazıklarla toprağı sıkıştırmış dayanak duvarları inşa ettirmiş Mesela Süleymaniye�nin temelini 6 yıl bekletmesi, temelin zemine tam olarak oturmasını sağlamak içindir
Mimar Sinan, yapılarında ayrıca drenaj adı verilen bir kanalizasyon sistemi de kurmuştur Drenaj sistemiyle yapının temellerinin sulardan ve nemden korunarak dayanıklı kalması öngörülmüştür Ayrıca yapının içindeki rutubet ve nemi dışarı atarak soğuk ve sıcak hava dengelerini sağlayan hava kanalları kullanmış Bunların dışında yazın suyun ve toprağın ısınmasından dolayı oluşan buharın, yapının temellerine ve içine girmemesi için tahliye kanalları kullanmıştır Buhar tahliye ve rutubet kanalları drenaj kanallarına bağlı olarak uygulamaya konulmuştur
İşte Sinan�ın eserlerini inceleyen ve birçoğunu da restore eden Mimar Abdülkadir Akpınar�ın söyledikleri:
�Karşılaştığım bir özellikten dolayı gözlerime inanamadım Sinan�ın eserlerinde en ufak bir çıktı ve desen dahi tesadüf değil Renklere bile bir fonksiyon yüklenmiş Çünkü yapıyı herşeyi ile bir bütün olarak ele almış Bütün ölçülerini ebced hesabına göre yapmış ve bir ana temayı temel almış Ölçülerini asal sayıya göre yapmış ve onun katlarını baz almış İlmini din ile bütünleştirip mükemmel eserler ortaya koymuş Örneğin SinanKur�an-ı Kerim�de geçen �Biz dağları yeryüzüne çivi gibi gömdük  � ayetinden etkilenerek yapılarının yer altındaki kısmını ona göre inşa etmiş Yapıları hislerine göre değil, matematiksel olarak oluşturmuş Bugünün teknolojisi bile Sinan�ın yapmış olduğu bazı uygulamaları çözemiyor Küresel ve piramidal uygulamalarının bir başka benzeri daha yok Ama bunların hepsi estetik sağladığı gibi yapının sağlamlığını da pekiştirmiştir
Mimar Sinan Türbesi
Süleymaniye Camii 'nin eski ağalar kapısının karşı köşesinde, yol ayrımında üçgen bir alandadır Önde som mermerden yapılmış bir sebil görülmektedir Sebilin arkasındaki ufak mezerlıkta 6 sütunlu, üstü örtülü ve etrafı açık türbede Mimar Sinan'ın mezarı bulunmaktadır Türbesini ölümünden az önce kendisi yapmıştır 1933 yılında Mimar Vasfi Egeli tarafından restore edilmiştir Sandukanın uçları ile üzerindeki burma kavuk, mermerdendir Sokağa bakan demir parmaklıklı bir pencereden türbe görünür
|