04-17-2009
|
#1
|
KRDNZ
|
Sekbanlar
Yeniçeri ocağının altmış beşinci ortası mensubuna verilen ad Sekban teşkilâtı, Sultan Birinci Murâd zamânında pâdişâhın av maiyeti olarak mevcuttu
Fâtih Sultan Mehmed Han zamânına kadar bağımsız bir teşkilât olan sekban ocağı, 1451'de, yeniçerilerin taşkınlık etmeleri üzerine itâatsizlik eğilimini kırmak için Fâtih'in emriyle yeniçeri ocağına dağıtıldı O zaman sayıları, altı-yedi bin civârındaydı Beş yüz sekban da av hizmeti için alıkonuldu
Yavuz Sultan Selim Han devrinde bütün sekbanlar, bir orta hâline getirilerek, yeniçeri ocağının altmış beşinci ortasını teşkil ettiler Piyâde ve süvârî sekbanlar, pâdişahla berâber ava giderler, av köpekleri tedârik ederler, sekban fırınında çalışırlardı Harp zamânında, diğer yeniçerilerle birlikte muhârebeye giderlerdi
Sekbanların başında sekbanbaşı bulunurdu Sekbanbaşı, yeniçeri ağası İstanbul'da bulunmadığı zaman ona vekâlet eder, şehrin inzibâtına nezâret ederdi 1590 yılından sonra, vezir ve beylerbeyilerine sekbanlardan bir miktar muhâfız verildi Bunlar, eyâletlerde paşaların kapı halkının çekirdeğini meydana getirdiler Sekbanlık da, 1826'da yeniçeri ocağının ilgâsıyla kaldırıldı
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|