Şengül Şirin
|
Cevap : Açıklamalı Deyimler Sözlüğü
Ağzı (bir karış) açık kalmak: Çok şaşırmak, şaşakalmak "Onca seneden sonra sevdiği arkadaşını birden karşısından görünce ağzı açık kaldı "
Ağzı kalabalık: Çok ve manasız, saçma sapan, tutarsız sözler söyleyen "Ağzı kalabalık insanlara tahammül etmek çok güç bir iş "
Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek, sevindiği her hâlinden belli olmak "Takdirname eline verilince sevincinden ağzı kulaklarına vardı "
Ağzı laf yapmak: Güzel, inandırıcı söz söyleme yeteneği olmak "Politikacı mı olacaksın, ağzın laf da yapmalı "
Ağzına (veya ağzının içine) bakmak: 1 Ne diyeceğini beklemek 2 Onun sözüne göre hareket etmek "İyi, yemek için de onun ağzına bak bari!"
Ağzına baktırmak: Etkili, güzel konuşarak kendini zevk ile dinletmek, dinleyenleri kendisine hayran etmek "O, ağzına baktırmasını bilen ender hatiplerdendi "
Ağzına bir parmak bal çalmak: Amacına ulaşmak için birini tatlı sözlerle bir süre oyalamak, kandırmak; umut verip ikna ederek işini yaptırmak "Öyle bir insan ki ağzına bir parmak bal çal, sonra her istediğini yaptır "
Ağzına girmek: Dinlenirken konuşana doğru oldukça fazla yaklaşmak "Çocuklar, masal anlatan dedenin, neredeyse ağzına gireceklerdi "
Ağzına lâyık: Bir yiyeceğin tadı anlatılırken kullanılır, çok lezzetli yiyecek anlamında "Haydi durma, uzan, tam ağzına lâyık bir tatlı!"
Ağzında bakla ıslanmamak: Sır saklamayı becerememek, sırrı hemen açığa vurmak "Ağzında bakla ıslanmayan bu adama nasıl oluyor da açılıyorsun?"
Ağzında gevelemek: Açık olarak söylememek, belirli konuşmamak "Lütfen lafı ağzında geveleme de ne söyleyeceksen söyle, çok işim var "
Ağzından bal akmak: Çok tatlı, hoşa gider biçimde konuşmak "Konuş, konuş hele; ağzından bal akıyor "
Ağzından çıkanı kulağı işitmemek: Sözlerini tartmadan, düşünmeden, öfke içinde, nere varacağını hesaplamadan konuşmak "İyice çıldırmış olmalısın Çünkü ağzından çıkanı kulağın duymuyor "
Ağzından düşürmemek: Bir kimseden veya bir şeyden her zaman söz etmek "Ölünceye kadar torunu Esma`nın adını ağzından düşürmedi "
Ağzından girip burnundan çıkmak: Çeşitli yollara başvurarak birini bir şeye razı etmek; veya kandırmak "Ağzından girip burnundan çıktı ve ondan para koparmayı başardı "
Ağzından kaçırmak: Söylemek istemediği bir şeyi, boş bulunup söyleyivermek "Dikkatli ol, lafı ağzından kaçırıp da gideceğimiz yeri söyleme "
Ağzından laf almak (çekmek): Bir kimseyi değişik yollarla ve ustalıkla konuşturup birtakım gizli şeyleri öğrenmek "Boşuna uğraşma, ağzımdan laf alamazsın "
Ağzından yel alsın: Olumsuz, kötü şeylerden bahsedenlere karşı "ağzını hayra aç" anlamında söylenir "Bugün kötü şeyler mi bekliyorsun? Ağzından yel alsın, o ne biçim beklenti?"
Ağzını açıp gözünü yummak: Kızgınlık ile sonunu düşünmeden ağzına gelen kötü sözleri söylemek, karşısındakine hakaret etmek "Eve geç gelen kızına ağzını açıp gözünü yumdu "
Ağzını aramak: Karşısındakini kurnazca konuşturarak ağzından söz almak, istediğini öğrenmek "Şunun ağzını ara da bahçeyi satıp satmayacağını öğren "
Ağzını bıçak açmamak: Kırgınlıktan, üzüntüden ya da herhangi bir sebepten ötürü söz söyleyecek durumda olmamak "Boşuna uğraşma, evin yanışına öyle üzülmüş ki ağzını bıçak açmıyor "
Ağzını havaya (poyraza) açmak: Umduğunu elde edememek, fırsatı kaçırdıktan sonra boş yere beklemek "Evi o zaman alacaktın, artık geçti, bundan sonra ağzını havaya aç "
Ağzını kapamak: 1 Susmak 2 Çıkarının elden gideceğini düşünerek birinin konuşmasını önlemek "Ağzını kapatamazsak konuşup bizi elâleme rezil edecek "
Ağzının içine bakmak: Konuşan bir kimseyi seve seve ve dikkatlice dinlemek "Konuşması onları öyle sarmıştı ki ağzının içine bakıyorlardı "
Ağzının kokusunu çekmek: Bir kimsenin dayanılmaz, çekilmez tutum ve davranışlarına katlanmak "Yeter artık, daha fazla senin ağız kokunu çekemem "
Ağzını öpeyim (seveyim): Sevindirici bir söz söyleyene "ne güzel, hoş söyledin" anlamında kullanılır
Ağzının payını vermek: Sert söz ve davranışlarla karşılık vererek bir kimseyi yaptığına pişman etmek "Demek öyle, ben de senin ağzının payını vermezsem bana da Hasan demesinler!"
Ağzının suyu akmak: Çok beğenip isteyecek duruma gelmek, imrenmek "Vitrindeki kızarmış tavuğu görünce ağzımın suyu aktı "
Ağzının tadı kaçmak: Rahatı kaçmak, huzurunu kaybetmek, bir kimsenin kurulu dirliği, düzenliği bozulmak "Şu vızır vızır işleyen yol burdan geçince ağzımızın tadı kaçtı "
Ağzının tadını bilmek: 1 Güzel yemeklerden anlamak 2 Bir şeyin güzelini, iyisini bilmek, anlamak "Şunlardaki güzelliğe bak, ağzının tadını da biliyorsun hani "
Ağzı sulanmak: İmrenmek "Karpuzları ağzını şapırdatarak yemeye başlayınca benim de ağzım sulandı "
Ağzı süt kokmak: Çok genç, toy ve tecrübesiz olmak "Şu ağzı süt kokan mı yarışacak benimle "
Ağzı var dili yok: 1 Oldukça sessiz, sakin, kendi hâlinde 2 Konuşmayıp susan, derdini anlatmayan "Telâşlanma sakın, ağzı var dili yok o çocuğun, seni hiç üzmez "
Ağzıyla kuş tutsa  : "Ne kadar çaba gösterse, ne yapsa da" anlamında kullanılır "Ağzıyla kuş da tutsa, artık bu eve adım atamaz "
Ah almak: Birinin bedduasını üstüne çekmek "Zalimliğine devam edersen daha çok kişinin ahını alacaksın "
Ahı çıkmak: Eziyete uğrayan bir kimsenin yaptığı bedduanın etkisini göstermesi
Ahı tutmak: Zulüm görenin bedduasının yerini bulup gerçekleşmesi "Ahım bir tutarsa dünyanın kaç bucak olduğunu görecek o "
Ahı yerde kalmamak: Yaptığı ilenme (beddua) er geç etkisini göstermek "Şunu iyi bil ki ey zalim, ahım yerde kalmayacak; yüz üstü sürüneceksin "
|