Şengül Şirin
|
Cevap : Açıklamalı Deyimler Sözlüğü
Acı çekmek (duymak): 1 Ağrı, sızı duymak "Kazadan sonra çok acı çekti " 2 Üzülmek, üzüntü içinde kalmak "Eşini kaybedeli on yıl oldu ama o hâlâ acı çekiyor "
Acısı içine (yüreğine) çökmek (işlemek): Bir şeyin verdiği acı, üzüntü benliğinde derin iz bırakmak "Elindeki tek evi de yanıp kül olunca acısı yüreğine işledi "
Acısını çekmek: Yapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntüyü yaşamak "Kestiğim o ağacın hâlâ acısını çekiyorum "
Acısını çıkarmak: 1 Acılığını yok etmek "Yağda kavurarak acısını aldı "2 Önceden uğradığı maddî ve manevî zararı sonradan gidermek 3 Öç almak "Bir gün bana yaptıklarının acısını senden çıkaracağım "
Acı soğuk: Keskin, hoşa gitmeyen, çok üşütücü soğuk "Acı soğuk insanın iliklerine işliyordu "
Acı söz: İnsanın gönlünü inciten, onuruna dokunan ağır söz "Bu acı sözlerine kim katlanır sanıyorsun?"
Aç acına: Aç olarak, hiçbir şey yemeden "Bu iş aç acına yapılmaz "
Açığa çıkarılmak (alınmak): İşinden çıkarılmak, görevine son verilmek "İşe üç gün geç geldi diye açığa alındı "
Açığa vurmak: Gizli, saklı bir şeyi herkese duyurmak, ortaya çıkarmak "Yıllardır içinde sakladığı sırrı mahkemede açığa vurdu "
Açığı çıkmak: Saklamakla görevli bulunduğu para, eşya veya başka bir şeyin sayım sonucu eksik olduğu anlaşılmak "Kasiyerin salı günü akşamı on bin lira açığı çıktı "
Açığını bulmak: Herhangi bir işteki eksiği, hileyi veya zararı ortaya çıkarmak "Hemen her yazısında bir açığını bulmak mümkün "
Açık alınla: Başarı, şeref, övünç ve dürüstlükle "Hemen her işten açık alınla çıkar onlar "
Açık bono vermek: Bir kimseye sınırsız, istediği gibi davranma yetkisi tanımak
Açık fikirli: Olayları, gelişmeleri, yenilikleri iyi anlayıp gereği gibi karşılayan; düşündüğünü olduğu gibi söyleyebilen kimse "Bu toplumun açık fikirli insanlara duyduğu ihtiyaç, bugün daha fazladır "
Açık kalpli (yürekli): Samimî, içi temiz, içi dışı bir olan kimse "Komşumuz kadar açık kalpli bir adam görmedim "
Açık kapı bırakmak: Gerektiğinde bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak, ileriyi düşünerek ılımlı davranmak "Bu kadar kesin konuşmayalım, açık kapı bırakalım da iyi düşünebilme fırsatları olsun "
Açık konuşmak: Gerçeği sakınmadan, çekinmeden söylemek "Daima açık konuşan insanları severim "
Açık saçık: Göreneğe, terbiyeye aykırı derecede açık (söz, davranış, elbise) "Açık saçık fıkralar anlatmaya utanmıyor musunuz?"
Açık seçik: Çok açık, çok belirgin, ayrıntılarına kadar görülebilen "Daha açık seçik konuş da anlayalım ne demek istediğini "
Açıkta kalmak (olmak): 1 İş ve görev bulamamak 2 Yersiz yurtsuz kalmak 3 kimilerinin elde ettikleri bir yarardan mahrum olmak "Çoluk çocuk açıkta kaldılar fabrika kapanınca "
Açıktan kazanmak: Ortaya hiçbir emek ve sermaye koymadan gelir elde etmek, para kazanmak "Günümüz insanı açıktan kazanmayı bir kural hâline getirdi "
Açık vermek: 1 Geliri, giderini karşılamamak "Maaşımız yetmeyecek bu ay, galiba açık vereceğiz "2 Ortaya çıkmaması gereken şeyi farkında olmadan belli etmek "Dikkat et de düşmanlarına açık verme "
Açlıktan nefesi kokmak: 1 Çok fazla yoksulluk içinde bulunmak "Dün açlıktan nefesim kokuyordu ama bugün çok şükür karnım tok "2 Uzun zaman bir şey yemediği anlaşılmak
Açmaza düşmek: İçinden çıkılması oldukça güç bir durumda kalmak "Beni bu açmazdan ancak çocuklarım kurtarır "
Aç susuz kalmak: Çok yoksul bir duruma düşmek, fakirlikten yaşayamaz hâle gelmek "Afrika kıtasının pek çok insanı aç susuz kalmış durumda "
Adama dönmek: Hoşa giden bir duruma gelmek, düzelmek "Kapılar, pencereler boyanınca ev adama döndü "
Adamdan saymak: Değeri olmadığı hâlde bir kimseye kıymet vermek, saygı duymak "Seni adamdan saydım diye mi naz yapıyorsun?"
Adam etmek: 1 Eğitmek, yetiştirmek, belli bir seviyeye getirmek "Sen uğraş, didin, adam et, o da sırt çevirsin sana "2 Tamir edip kullanılır hâle getirmek, bir yeri düzene sokmak "Bu arabayı eninde sonunda adam edeceğim "
Adam evladı: İyi bir ailenin iyi yetiştirilmiş; özü, sözü doğru çocuğu "Bu iyiliği ancak bir adam evladı yapabilirdi "
Adam içine çıkmak: Topluluğa karışmak, eşe dosta gitmek, değerli insanların bulunduğu yerlerde olmak ve onlarla görüşmek "Adam içine çıkmayalı uzun zaman oldu "
Adam olmak: 1 Yetişip büyümek, gelişmek, iş güç sahibi olmak "Umarım o da bir gün adamolur "2 Onarılıp işe yarar hâle gelmek
Adam (insan) sarrafı: Tecrübesi sayesinde insanların iyisini kötüsünü çabuk anlayacak duruma gelmiş kimse "Sen üzülme, baban insan sarrafıdır, onun ne mal olduğunu kolayca anlar "
Adam sen de (adaaaam!): Bir işin önemli olmadığını, aldırılmaması gerektiğini anlatmak için söylenir "Adam sen de, o katılmazsa katılmasın, biz birlikte oynarız "
Adam sırasına geçmek (girmek): Toplumda kendisine daha önce değer verilmezken, artık kendisine önem ve değer verilir olmak "Biliyorum, seni de adam sırasına geçiren paran oldu "
A`dan Z`ye kadar: Bütünüyle, baştan aşağı "Bu sınıfın düzeni a`dan z`ye kadar bozuk "
|