04-07-2009
|
#1
|
[KAPLAN]
|
Göktürkler Döneminde Tepme Keçecilik

Göktürkler; sanat yönünden zengin ve ileri düzeyde eserler vermiş olmalarına rağmen birçok soygun ve tahripler yüzünden zamanımıza çok az eser ulaşabilmiştir
Tarihte ilk kez Türk adını kullanan Göktürkler’de; “Gök” adı o zamanki inanışlarına göre taptıkları “Gök Tanrı“dan gelir
Nitekim Ögel’in belirttiği gibi “Göktürkler; mavi yani “gök rengi”ni bütün güzel duyguların, her türlü kutsallığın toplandığı renk olarak kabul etmişler, bu rengi çok sevmelerine rağmen ondan korkmuşlardır Ancak bu korkuları saygı ile karışık olmuştur” Göktürklerin yukarıda sıralanan duygulara sahip olmaları; şüphesiz Gök Tanrı’ya inançlarından kaynaklanmıştır
Diğer yandan Çin ve Bizans kaynaklarına göre; Göktürklerde mavi renk, semavi bir anlam taşıdığından dolayı Göktürklerin kubbeli otağları gök renginde keçelerle örtülmüştür
Burada özellikle tepme keçe tekniği ile yapılan gök rengindeki örtüleri kutsallık sembolü olarak kullanılması; Göktürklerin keçe sanatına gösterdikleri önemi yansıtmaktadır
Göktürklerde tepme keçe yaygılar(örtüler), kağanların tahta çıkış törenlerinde de kullanılmıştır Kağanın kendisine tabi beyler tarafından bir keçe üzerinde havaya kaldırılması ve daha sonra güneşin döndüğü yönde, dokuz kez, otağın etrafında döndürülmesi geleneği vardı Bu gelenek, Orhon Yazıtlarında şu şeklide ifade edilmiştir;
…………… “Yukarıda Türklerin Kutsal Toprağı ve Suyu şunu söylediler: Onlar dediler ki, Türk halkı yok olmasın, bir halk olsun! Göğün Yükseklerinden babam El Teriş Kağan’ın ve annem El Bilgi Hatun’u tutarak onları havaya kaldırdı “
Bu düşünce hükümdarların, tahta çıkışları sırasında keçe üzerinde havaya kaldırılmaları töreniyle ilgili olmalıdır
Tüm bu bilgiler tepme keçeden yapılmış yaygınların, ev eşyası olarak kullanılmaları yanında bir hukuk ve devlet sembolü olduğunu da vurgulamaktadır
Göktürkler döneminde keçenin kullanıldığı bir diğer alan kuklalar olmuştur Bu döneme ait hükümdar ve diğer kişilerin mezarlarında ölen kişinin tasviri olarak, keçeden ve kumaştan yapılmış “tuli” adı verilen büyük kuklalara rastlanmıştır Hunlar döneminde de “tös” ve “töz” adı ile kullanılmış olan bu kuklaların; Göktürkler dönemi kuklalarıyla benzerlik göstermesi, kültür birliğinin devamını yansıtır
Göktürkler dönemine ait mezarlardan çıkan kuklalar dışında, Çin kaynaklarında; Göktürkler’in Tanrıların keçe ve deriden tasvirlerini yaptıkları ve bunları direklerde (alem gibi) taşıdıkları belirtilmiştir Bu şekilde ongunlara bugünkü İç Asya Türkleri “ruh” anlamında eski Türkçede “töz” kelimesine benzer şekilde “tös” demektedirler Milattan önce son bin yıldan beri bayrak yerine kullanılan “tös” ler, Göktürk ve Uygurlar’da “Böri” (kurt) şeklinde devam etmiştir Atalarının hatırası olan, tepesinde altından bir “bori” kurt başı bulunan bayrak, hükümdar otağının önüne dikilmiştir “Böri” bayrağı, madeni bir kurt başı ile, ejder gövdesi şeklinde bir keçe veya deri torbanın direğe geçirilmesinden elde edilmiştir Noynula’da bulunan ahşap kurt başına göre Göktürk devrindeki “böri” başı daha gerçekçi şekilde tasvir edilmiş, ejder gövdesi de gittikçe kumaştan bayrak haline gelmiştir
Diğer yandan yine Çin kaynaklarında; Göktürklerin göçebe bir hayat sürdükleri, keçeden yapılmış olan çadırlarını arabalar üzerinde de kullandıkları belirtilmiştir Bu bilgiler, göçebe Türk toplumunun devamı kabul edilen Göktürkler döneminde; tepme keçecilik sanatının yerini ve önemini koruması bakımından da değerlidir
Göktürkler döneminden, günümüze ulaşan bazı kalıntılar üzerinde incelemeler yapılmış ve o döneme ait bazı bilgiler açıklık kazanmıştır Nitekim Göktürkler’in yaşadığı Orhon Bölgesinde incelemeler yapan Borovka(1927)’nın keçelerde kullanılan bezemelerin bu döneme ait mezar taşları üzerine işlendiğini tespit etmesi Türk keçecilik sanatı açısından önemli bir değerlendirme olarak kabul edilir
Yine Göktürklere ait resimler üzerinde incelemelerde bulunan Okladinokov ve Zaporojskaya (1959) Göktürklerin keçe çizme, çarık ve börk (bay giysisi) giydiklerini belirtmişlerdir Bu bilgilerden Göktürklerin çadırlar dışında giyim ve kuşamda da keçeyi ağırlıklı bir şekilde kullandıkları, diğer bir ifadeyle yaşantılarının her alanında keçeye yer verdikleri anlaşılmaktadır
Göktürk kitabelerinde, Baykal Gölü’nün batısında oturan ve göçebe bir kavim olan Kurıkan’lardan sık sık söz edilmiştir Çin kaynaklarında da adı geçen Kurıkan’ların kızaklarının keçe örtülü olduğu anlatılmıştır Yine bu kaynaklarda Güney Sibirya’da, aşağı Yenisey kıyılarında oturan Kırgız Reislerinin ve halkın keçe şapka giydiklerinden; keçeleri birleştirerek çok büyük çadır veya otağ kurduklarından söz edilmiş olması göçebe Türk toplulukları arasındaki birliğinin varlığını yansıtmaktadır
Yrd Doç Dr Cavidan Başar Ergenekon
|
|
|