Geleceğin yollara umudumu yerleştirdim

Dikenlerin üzerine sevdamı gergef yaptım ki, hepsi güle dönsün
Bahar gelecekti, Sen de gelecektin baharla

O zaman visaline açacaktı bütün çiçekler ve visal kokacaktı her biri

Rüzgar vuslat türküleriyle esecek, yapraklar Sana doğru kımıldanacak, semalar gelişine ağlayacaktı sevinçten
Sen gelecektin bulutlar siyah örtüsünü çıkaracaktı

Yıldızlar sönecek, aydınlığında parlamaya devam edeceklerdi

Sen gelecektin; Ay kararmışlığını Seninle giderecek, güller gibi kokmanın ne demek olduğunu Senden öğrenecekti

Sen gelecektin; Güneş yeniden tebessüm edecekti

Sen gülecektin zerreler ihtizaza gelecekti

Sen gülecektin bin bir Ebu Zerr bakışlı hasbi yüreğimin çöllerinden geçip Bedr’e fethe gidecekti

Sen gülecektin, kainat gülecekti Seninle…
Geleceğin yollarda, ümidim taşların gözyaşlarını barındırdı

Dikenler parçaladı sevdamın gergefini

Bahar geldi, çiçekler hasretine açtı

Gökyüzü, Nuh Tufanı’na taş çıkardı

Ağaçlar hasretinle sararıp solarken, bulutlar yas ilan etti
Sen gelmedin, Ay kararmışlığıyla dağıttı yakamozları

Gönlümün gülleri Nemrut’a har,
baharın gülleri İbrahim’in(a

s

) ateşine yar oldu

Yıldızlar daha önce baktığın izlere gözyaşlarını akıttı

Ve gelmeyişinin hüznü parladı gönlümüzdeki okyanuslarda

Bilirim bizim yüreğimizdir taşlara dönen, bizim kalblerimizdir

Bir türlü Sana dönemeyişimizin, gözlerindeki yaşları dindiremeyişimizin, yüreğindeki hüznü gideremeyişimizin taşlaşmışlığıdır Sen’i bizden uzak tutan

Ne Sen’in nede Sen’den sonrakilerin ayak izlerini takip ettik

Hep Sen’den gayrısına kaydı bakışlarımız

Adımlarına, yoluna, Sana yar olamadık

Sen Firdevs’i bırakıp bize döndün, biz dünyayı bırakıp Sana dönemedik

Sen arşların arşında büyüklerin en büyüğüyle muhatapken bizi sayıkladın, biz küçüklerin en küçüğüne tenezzül ederken, Sen’i unuttuk

Bizim yüreğimiz, bizim kalbimiz, bizim halimizdir taşlara dönen

Sen’i birtürlü hakkıyla sevemeyişimizin taşlaşmışlığıdır gelmeyişinizin sebebi…
Ey her saniye yağıp da farkına varamadığımız rahmet deryasının kaynağı!
Ey Güneşe Güneşliği, güllere güllüğü, bize de insanlığı öğreten!
Ey ümitlerimizin Efendisi! “Miraç’tan iner gibi, Hac’dan döner gibi” beklediğimiz!
Ey varlığında güzel bir düş, sıcacık bir gülüş ve Cennette geçirilen bir an, yokluğunda ise hazan olduğumuz…
Ağlatmışlığın burukluğu, kirlenmişliğin utancı, küçüğe tenezzül etmenin küçüklüğü ve günahların ezikliği ile bekliyoruz Sen’i

Gözlerimizle değil Sana aç gönüllerimizle bekliyoruz

Mekke’den Medine’ye hicret eder gibi dön

Belki oradakiler gibi hasbi değiliz; ama Sen’i görmeden inanan, gecelerde Sen’i arayan, seccadelerinde okyanuslar barındıran hasbiler aşkına, Sen’i alemlere rahmet olarak gönderen ve isyanlarımıza rağmen bizi helak etmeyen Yaradan aşkına dön…
Gözlerimizde semaların gözyaşları, yüreğimizde ademvari pişmanlıklar… Cennet’ten kovulmuş gibi bir hal içindeyiz

Ve biz ellerimizde geleceğine dair küçücük bir umut taşıyoruz
Arşların arşına, Sen’i bize gönderen Rabb-i Rahim’e dönüp diyoruz ki:
Ey Allah’ım bizi ‘Gül’süz bırakma…