Yalnız Mesajı Göster

Öyle Bir Pazarlık Ettim ki Seninle RABB'm

Eski 03-16-2009   #1
meLankoLik_asaLet
Icon1861

Öyle Bir Pazarlık Ettim ki Seninle RABB'm



Öyle çok pazarlık ettim ki Seninle ey Rabb’im Sen çağırınca, kendime
ayırdığım vakitlerden çalındığını düşündüm Ezan okununca, sevdiklerimle
geçirdiğim zamanların azalmasından korktum Vakit girince, içim “cız” etti
hep Odamdan uzaklaştım, bıraktım işimi, bozdum keyfimi; öylece namaza
durdum Ayak diredim, “az sonra kılsam da olur!” dedim “Az sonra”larım
“çok sonralar”a döndü, geç kaldım, geç kalmaktan utanmadım Sonunda
ayaklarımı sürüye sürüye vardım huzuruna Pazarlığımı vaktin daralmışlığını
bahane ederek yeniden ileri sürdüm Kaçıyordu namaz ya; o yüzden çabucak
kıldım, selam verdim, hemen kalktım, rahatladım Oysa rahatlığı Sana
borçluyum Ağrımayan her bir dişim kadar huzur borçluyum Sana Damarlarımın
her bir noktasında pıhtılaşmayan kanım kadar sükûnet borçluyum Sana
Tenimin kaşınmayan her bir
noktası kadar rahatlık borçluyum Sana Dişlerim ağrıyacak olsa her biri
için harcayacağım zaman Senin Kanım pıhtılaşıp damarlarım tıkanacak olsa,
her defasında ızdırap ve korkuyla geçireceğim saatlerin hepsi Senin Tenim
her noktasında yırtılacakmış gibi acıyacak olsa, kendi kendime dar
geleceğim huzursuz günler Senin
Gün oldu; usandım Sabrımı tükettim; tükendim Kendimi yontmaya
heveslendim Benden istediğin zamanı çok gördüm Benden istediğini, benim
için istediğini bile bile, huzurunda huzursuz durdum Fazla buldum namazın
rekatlarını; kısaltmak için bahaneler aradım Günümü delik deşik etmeni,
işimin arasına kesintiler sokmanı, hayatımın ortasına duraklar koymanı,
uykumu bölmeni lüzumsuz gördüm “Beni bana bırak!”larla durdum huzuruna;
içim başka bir yerlerin türküsünü söylerken, ben seccadende, belki sadece
bedenimle, mıhlı kaldım Oysa Sen, dileseydin dar edebilirdin zamanı
bana! Bir uçurumun dibine savrulmuş bir arabada çaresizce Sana yalvartıyor
olabilirdin beni Korkulu bir savaşın orta yerinde ateş ve kan kusan
bombaların altında günümü de, işimi de, uykumu da, hatta rüyalarımı da
delik deşik etmelerini takdir edebilirdin Düşmeyen bombalar kadar, uçuruma
savrulmayan arabalar kadar genişlik borçluyum Sana
İçten pazarlıktı benimkisi Öyle içten ki kendime bile söyleyemedim
Gözlerimle birlikte gönlümü de secdene kilitlemeyi çok gördüm Kendimi
sıfırlamayı, benliğimi hiçe indirgemeyi beceremedim Ensemde kaderin
sıcacık nefesini hissedecek o teslimiyetin vadisine inemedim Acelem vardı;
alnımı koyduğum gibi kaldırdım seccadeden Bütün benliğimle aşağı inemedim
İşim vardı, secdemi işime zaman kazandım Secdeye kalbimi de sığdırmaya
çalışmadım Uykum vardı, secdemi sığ bırakıp uykumu derinleştirdim
İtirafımdır: Bencilliğimi de sırtıma alıp
rükûlarda eritemedim Bedenim eğilirken huzurunda, “emrolunduğum gibi
dosdoğru olma”nın ağırlığını sırtıma almayı erteledim “Sırası değil!”di;
“hele dur; sonra da olur!”du En Sevgili’ni bir gecede ihtiyarlatan emri
üzerime alınmadım
Sen dileseydin, çocuğumun cılız nabızlarının eşliğinde, loş ve neşesiz bir
yoğun bakım odasında, gözümü de gönlümü de, umutsuzca, çaresizce,
ürpertiyle, korkuyla bir monitörün ekranına kilitleyebilirdin Dileseydin,
yeryüzünün sükûnetini bir anda kesip, küçücük bir duvar kıpırtısının
gölgesinde, mini mini bir sarsıntının beklentisi içinde saçlarıma aklar
düşürebilirdin
İçten pazarlık mı denir buna? Sen bilirsin Seninle ettiğim pazarlığı
Kendime sakladığım ve hatta kendimden de sakladığım sır bu Dilime bile
değdirmekten korktuğum, ağzıma almaktan utandığım öyle bir sır işte
Fısıldaması bile acı veriyor ya… Meselâ, uzayınca Fatiha, uzayınca sûre,
heceler sanki özgürlüğe giden yolu taşlar gibi kestikçe, “bitmez şimdi bu
namaz!” dediğim çok oldu Ama içimden Kimseler duymadı
Bir Sen duydun beni ey Rabb’im Sırrımı bir Sen bildin Kendimi lüzumsuz
hissederken seccadenin üzerinde, dudağım anlamına yetişemediğim kelimeler
için oynarken, Sen beni söylediğimden fazlasıyla duydun, söyleyemediğimi
de, dile getiremediğimi de bildin Ruhumu alıp uzaklara gittiğim halde, bir
bedenimi bıraktığım halde huzurunda, kovmadın beni, yakınlığında tuttun
İtirafımdır; öyle anlatıldığı gibi özleyebilmeyi beceremedim henüz namazı…
“Aradan çıkarmaya çalıştığım” oldu namazı Geçiştirdim namazı Bir
“sorun”du çözdüm, hallettim Selam verip sonra yaşamaya başladım… Yaşamayı
namazın içinde aramalıydım Namazı yaşamanın içine sızdırmalıydım oysa
Bilemedim
Kafa tuttum, ayak diredim, pazarlık ettim; ama Sen utandırmadın, yine yine
yine huzuruna
aldın beni Her secdede rahmetinle okşadın alnımı Her rükûda “aferinler”
fısıldadın gönlüme Her vakitte yeni bir sayfanın aklığına çağırdın ruhumu
Yüzüme vurmadın Azarlamadın Aşağılamadın Hepten umut kesmedin benden
Yok saymadın Utandırmadın
Pazarlık ettiğimi Seninle bir Sen bildin ey Rabb’im Kimselere söylemedin
Sırdaşım Sensin, bir Sana açabilirim içimi, bir Senin beni ayıplamandan
korkmam Ben işte böyleyim; yine “bana ait”lerin hesabındayım Başka kime
söyleyeyim? Başka kimin anlayışından medet umayım?


SENAİ DEMİRCİ

Alıntı Yaparak Cevapla