03-14-2009
|
#1
|
yesimciwciw
|
Deneme-Emanet Yaşam
İnsanoğlu doğduğu an yaşlanmaya başlarmış O taptaze, narin bebek teni, o kendine has kokusunu yayar koklandığında Günler geçtikçe bu taze deri kalınlaşmaya, sertleşip gerilmeye de başlar bilirsiniz Dişsiz damakları ile ancak püre benzeri, ıslatılmış besinlerle doyurulur bebekler  
Zamanla kaslar, kemikler gelişir, saçlar uzar, bacaklar yürümeyi, eller tutmayı, kollar sarılmayı öğrenir 
Dişler çıkmışsa, ağıza götürülebilen herşey ısırılmak, çiğnenmek içindir
Gözler tarayıcı, kulaklar ses avcısı, beynimiz ise öğrendiklerimizin deposudur
Gülümsemek önceleri bilinçsiz kas hareketleri, ağlamak ise açlığı ya da rahatsızlığı ifade biçimidir Duyguların dili öğrenilinceye dek  
Zaman geçmeye başlar, uykular azalır, dışarıdan alınan her türlü edinim farklı şekillerde etkiler bedeni ve ruhsal yapımızı
Hızla herşey değişmeye başlar Beden büyür; ruhsal değişiklikler eşliğinde,
yaşamda yer almaya başlarız birey olarak Öğretilenleri öğrenmeye, uygulamaya başlarız 
İlk zamanlarda öğretilenleri, daha sonraları, bize öğretenlerin bile bilmediklerini düşündüğümüz zamanlar gelir  Ergenlik 
Merak, korku, isyan, mutluluk  Ne çok duyguyu birlikte yaşatır bu dönem  
Hastalıklarla tanışırız Aşkın ayak seslerini duyarız yavaşş yavaşş 
Kendi cinsimizin bedensel ve ruhsal özelliklerini kavramaya başladıkça, hele de karşı cins kavramı yüreğimizin kapısını zorlamaya başlamışsa şaşkına döneriz
Yaşam kargaşasının içine pat diye düşer, ama o zamanki çevik bedenimizle, güçlü duygularımızla her seferinde çabucak ayağa kalkmayı becerebiliriz çoğu zaman İşte gençlik  İşte hayat   
Yıllar gece ve gündüzün birbirini kovalaması ile kah uykuda kah uyanık geçer, bizler de sunulan hayatın içinde kendimize bir yer seçer, orada adına yaşamak denilen o günlere, kendimizden kattıklarımızla, bize katılanları birleştirir uzun bir yola çıkarız
Bu yolda öyle şeyler yaşarız ki; dönüp baktığımızda hatıra dediğimiz yaşanmışlıklar, hoyratça kullandığımız bedenimize kırmızı ışıklar yakar
İşte YAŞLILIK  Hiç gelmeyecek sandığımız o hain dönem! ! !
Artık ne gözlerimizde o şahin bakışlarımız, ne de bir kase fındığı kırdığımız o inci dişlerimiz var  Bacaklarımızın sayısını üçe çıkardık Dayandığımız bastonlarla Saçlarımızdaki akları, tecrübe adıyla ağartık diyoruz hayat değirmeninde Belimizi büken, yamultan kemiklere hesap sormaya başladık
Peki biz ne yaptık? Bu emanet bedene nasıl sahip çıktık, nasıl koruduk, nasıl baktık Yaşlılığa hazırlayabildik mi? '' Hayır '' deyişinizi duyar gibiyim  
Biz emaneti koruyamadık Şimdi '' keşkeeee '' ler, '' şimdiki aklım olsaydı ''lar la avunuyoruz   
Hadi koca bebekler! ! ağzımızda protez dişler, pırıl pırıl başımızdaki o tek tük tüyler, öksürürken, gülerken bizi güvende tutan pedler, bastonları titreten ellerle hadi gayret!
Şu karşıdaki çocuk parkında buluşalım Çocukları seyrederken emanet bedenlerimize yaptığımız eziyetleri bir daha düşünüp, o kıymetini bilemediğimiz gençlik yıllarının hayaline dalalım Hadi! !
__________________
|
|
|