Cevap : Suikastler Tarihi
Orlando Letelier Suikastı
"Orlando Letelier'in karısı mısınız?" diye sordu telefondaki meçhul ses "Evet" diye yanıtladı "Hayır" dedi telefondaki "Siz Orlando Letelier'in dul karışısınız "
Bir hafta sonra 21 Eylül 1976'da CIA destekli Pinochet rejiminin önde gelen muhaliflerinden sürgündeki Şilili diplomat Orlando Letelier Washington'un bir sokağında otomobiline konan bir bombayla paramparça edildi Patlamada Letelier'in Amerikalı yardımcısı Ronni Moffıt de öldü Moffıt'in kurtulan kocası parçalanan otomobilden çıkar çıkmaz vahşetin sorumlusunun Şilili faşistler olduğunu haykırmaya başladı
Moffıt'in kocası haklıydı; ancak o faşistlerin Washington'da güçlü dostları vardı Bir FBI muhbiri suikast komplosunu önceden bildirmişti; ancak FBI Letelier'i korumak için hiçbir şey yapmadı Bombalamadan sonra CIA Başkanı George Bush FBI'ya Şilililerin hiçbir şekilde olaya bulaşmadığını bildirdi "CIA bundan emin" dedi Bush "Çünkü Şili gizli polisi DINA içinde CIA'nın çok sayıda güvenilir kaynağı var "
Gerçekte CIA DINA vurucu timinin ABD'de olduğunu ve Washington'a yöneldiğini biliyordu CIA bombalamadan sonra suikastçılara ait kendi fotoğraf dosyalarını imha etti
Arkasından CIA ve DINA Letelier'in kendisini şehit ilan etmek isteyen solcularca öldürüldüğü yolunda hikâyelerin basında yer etmesi çalışmasına başladılar
FBI bir iki hafta içinde Letelier'in katillerini belirledi ancak birkaç yıl sonra CIA'nın örtüsü kalkıncaya kadar onları resmen suçlamadı Örtü suikasttan bir ay sonra bir Küba uçağı bombalandığı ve içindeki 73 yolcusu öldürüldüğünde aralanmaya başladı Uçağı bombalama eylemi Domuzlar Körfezi olayı ve JFK suikastıyla ilişkisi olan aynı zamanda CIA ile bağlantılı aşırı şiddet yanlısı Kübalı mültecilerce gerçekleştirmişti Bu grup El Salvador ve Nikaragua'da da benzer eylemler yapmıştı
Küba uçağı bombalanmasını soruşturanlar bu eylemle Letelier/Moffıt suikastının aynı toplantıda planlandığını saptadılar Başka FBI ve CIA mensuplarının da katıldığı toplantıyı CIA ile uzun süredir bağlantısı olan bir kişi düzenlemişti
CIA savunucuları Letelier'i öldürmekten hükümlü "eski" CIA ajanı Michael Townley ile iki Kübalı göçmenin CIA'nın emirleri doğrultusunda hareket ettiklerinin hiç kimse tarafından kanıtlanamayacağını iddia ederler Ancak durum öyle idiyse CIA neden alelacele onları perdelemeye başladı?
Bu olay öylesine karmaşık bir hal aldı ki Şili Yüksek Mahkemesi Pinochet'den sonra 1991'de George Bush'a başvurarak mahkemede ifade vermeyi düşünüp düşünmediğini sordu Tabii Bush'un bu daveti reddettiği konusunda bahse girebilirsiniz
Talat Paşa Suikastı
"Talat Paşa! Talât Paşa! "
İttihat ve Terakki'nin eski Başvekili Talat Paşa kendisine seslenen adamı görmek için geriye döndü Dönmesiyle ateşlenen bir tabancadan çıkan kurşunun alnına saplanması ve kaldırımların üzerine yığılması bir olmuştu
Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğunun kaderini elinde tutan Talat Paşa İran'ın Selmas şehrinde doğan Salomon Taleyran adlı bir Ermeni Komitacısının kurşunuyla böylece can vermişti
Olay Berlin'de geçiyor takvimler 15 mart 1921'i gösteriyordu
Eşi Hayriye hanım kocasının ölümünden yıllar sonra Talat Paşa'nın öldürülmesi konusunda şunları söylüyordu:
"Çok cesurdu Tehlike nedir bilmezdi Etrafında kimbilir ne maksatla kimler dolaşıyor dikkat et dedikleri zamanlarda bile aldırmaz çantasını koluna alınca fırlar tek başına giderdi Berlin'de -en sonunda kanına giren- katil daha önce iki kere karşısına çıkmış Paşa'yla göz göze gelmiş Fakat Paşa o kadar pervasız sakin hatta gülümseyerek bakıyormuş ki adam avuçladığı silahını çıkarmaya cesaret edememiş ve nihayet: Ben Talat Paşa'ya baka baka silahımı çekemeyeceğim ancak arkasından vurabilirim demiş "
Talat Paşa Berlin'deyken bir dostuna yurt hasreti içinde şunları söylemişti:
"Selanik'teyken ikide bir sürgün cezasına çarpılan Bulgar komitacılarıyla karşılaşırdık Bunlar vatanlarından ayrılmadan evvel jandarma nezaretinde bulundukları halde merasimle rıhtımın üzerinde toplanır ve içlerinden birisinin verdiği işaretle hep birden eğilip toprağı öperlerdi
Bu onlar için vatana dönüş umudunun bir ifadesiydi: Öptüğümüz toprak bizimdir buraya yine geleceğiz  demek istiyorlardı Bir gün ben de vatana dönersem bilir misiniz ne yapacağım?"
Dostu: "Her halde siz de onlar gibi toprağı öpeceksiniz  " deyince Talat Paşa ağlayarak şu karşılığı vermişti:
"Ne dersin sen? Ne dersin sen? Ben öpmekle doyamam ki  Yiyeceğim vatan toprağını yiyeceğim  "
Talat Paşa 1874 yılının 17 Ağustosunda Edirne'de doğmuştu Yoksul bir ailenin çocuğu olarak ilk ve orta öğrenimini bitirdikten sonra Alyans İsrail okulunda iki yıl Fransızca okudu Zeki çalışkan bir gençti Okul yöneticileri kendisine bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği görevini vermişlerdi
Mehmet Talat Edirne'de çok durmadı Selanik’e giderek Telgrafhaneye maaşsız memur adayı olarak girdi Hukuk Mektebi'ne kaydoldu Bir yıl sonra Telgrafhane "Mukayyid"i (Kayıt memuru) olarak maaşa geçti ve yirmi yaşının içindeyken politikayla ilgilenmeye başladı Jön-Türklerle haberleşirken yakalandığından üç yıl sürgün cezası yedi Hukuk Mektebini de ikinci sınıfında bırakmak zorunda kaldı
Cezası iki yıl sonra bağışlandı ve 1898'de Selanik'le Manastır arasında "gezici posta memuru" oldu Bu görevi İttihat ve Terakki örgütünün bu dolaylardaki haberleşmesini güvenlik içinde yapabilmesi amacıyla kabul etmişti 1893 yılında Posta Telgraf Başmüdürlüğü kâtipliğine 1903'te de başkâtipliğine getirildi 1907 yılındaysa İttihat ve Terakki'nin "İhtilâl Komitası" sivil kadrosunun basında olduğu anlaşılarak görevinden çıkarıldı ve tutuklandı
1908'de İttihat ve Terakki'nin önde gelen kişilerinden biri olarak Mehmet Talat İkinci Meşrutiyet Meclisine Edirne mebusu seçildi Önce Meclis Reis Vekilliğine getirildi 1909 Temmuzundan başlayarak sırasıyla Dahiliye Nazırı Meclis'te İttihat ve Terakki Fırkası Reisi Posta Telgraf Nazırı ve yine Dahiliye Nazırı oldu
1916 yılında Sadrazam Sait Halim Paşa'nın istifasıyla onun yerine getirildi Birinci Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğunun yenilmesi ve Mondros Mütareke'sinin imzalanması üzerine Enver ve Cemal Paşalarla birlikte yurtdışına kaçmak zorunda kaldı
31 Temmuz 1918'de Mondros Mütarekesi uyarınca Osmanlı İmparatorluğu orduları silahlarını bırakmış yenilgiyi kabul etmişti İttihat ve Terakki'nin üç büyükleri Talat Enver ve Cemal Paşaların savaş suçlusu olarak yargılanmaları kesindi Bu nedenle üç büyükler yurtdışına kaçmaya karar verdiler
Talat Paşa yurt dışına çıkmadan önce yerine getirilen Başvekil İzzet Paşa'ya şu mektubu göndermişti:
"Pek muhterem ve mübarek tanıdığım İzzet Paşa Hazretlerine
Memleketin bir müddet ecnebi nüfuz ve tesiri altında kalacağını anladım Buna rağmen memlekette kalmak ve millet muvacehesinde muhakeme olmak fikrinde idim Bütün dostlarım bunu atiye talik etmek için ısrar ettiler Zat-ı fahimtaneleriyle istişare edemedim Müşkül mevkide kalacağınızdan çok düşündükten sonra sarfı nazar ettim Bütün hayat-ı siyasiyemde hedefim memleket namuskârane ve fedakârane hizmet etmek idi Şahsen buna muvaffak oldum Bütün servetim zat-ı şahanenin ihsan ettiği otomobil esmanıyla (değer kıymet) her ay artırdığım yirmişer liradan müterakim bin altı yüz liralık istikraz-ı dahili bedelinden ve bir de dört arkadaşımla birlikte isticar (kiralamak) ettiğimiz çiftliğin devri icarından hasıl olan paradan ibarettir Bunun bir kısmını aileme terk ederek bir kısmını yanıma aldım Bundan başka bir nesneye malik değilim Millete karşı hesap vermek ve muhakeme olarak tayin edilecek cezayı kemal-i cesaretle çekmek isterim işte zat-ı fahimanelerine söz veriyorum Memleketim ecnebi nüfuz ve tesirinden azade kaldığı gün ilk telgrafınıza itaat edeceğim Baki kemal-i hürmetle ellerinizden öperim muhterem Paşa Hazretleri
2 Teşrinisani 1334 (2 Kasım 1918)
Mehmet Talat"
2 Kasım 1918 cumartesi gecesi saat 11'e yaklaştığı sırada karanlıklar arasında iki kişi hızlı hızlı rıhtıma doğru yürüyordu Bunlardan biri Talat Paşa öteki de İhsan Namık Bey'di Rıhtıma yaklaştıklarında üç kişinin daha orada beklediğini gördüler Talat Paşa İhsan Bey'e dönerek:
"Bir kadınla iki erkek dolaşıyor bunlar kimdir İhsan?" diye sordu
"Belki de pokerden dönüyorlardır Paşam  "
Bekleyen üç kişiden biri onlara doğru ilerleyince tanımakta gecikmediler: Bu Enver Paşa'ydı
Eski Harbiye Nazırı Talat Paşa'nın elini sıktıktan sonra:
"Tam zamanıdır motor da neredeyse gelir  " dedi
Gerçekten de az sonra burnunda cansız bir ışıkla yol alan bir motor Amerikan Koleji yönünden gelerek rıhtıma yanaştı Enver Paşa kendisini uğurlamaya gelen kız kardeşini kucakladıktan sonra motora atladı Onu ötekiler izlediler Biraz sonra bütün yolcularını alan motor açıkta kendilerini bekleyen Alman torpitobotuna yanaşıyordu
Talat Paşa Berlin'e yerleşmişti Anılarını yazıyor karısıyla birlikte yoksul sayılabilecek bir hayat yaşıyordu Sık sık karısı Hayriye hanıma:
"Beni bir gün sokakta vuracaklar Alnımdan kanlar akarak yere serileceğim Yatakta ölmek nasip olmayacak Ama ziyanı yok varsın vursunlar vatan benim ölümümle bir şey kaybetmez Bir Talat gider bin Talat gelir! " derdi
Bir gün ya Ermeni Komitacılarının ya da bir başka düşmanının kurşunlarıyla can vereceğini biliyordu Özellikle Ermeni Komitacılarının 
Ermeniler 1878 Türk-Rus savaşından sonra Doğu illerimizde bağımsız bir devlet kurmak istiyorlardı Çarlık Rusyası ve İngiltere Ermenileri sürekli olarak kışkırtıyor Amerikan misyonerleri de aynı yönde çalışmalar yapıyorlardı Aya-Stefanos Anlaşması (Yeşilköy'ün eski adı) yapılırken Avrupa Devletlerinin Berlin Kongresi'ndeki yetkili delegelerine bu amaçla baş vurmuşlar fakat diplomatik yollardan yaptıkları bu baş vurmanın sonuçsuz kalmasıyla birtakım anarşist örgütler kurarak sabotaj ve ayaklanma eylemlerine girişmişlerdi Hınçak ve Taşnak adlı bu gizli örgütler her eylemlerinde karşılarında Osmanlı Hükümetini buluyor yabancıların işe karışmasını sağlamak için "Türkler Ermenileri kesiyor! " şeklinde propaganda yaparak Avrupa'yı birbirine katıyorlardı
Ermeni Komitacılar Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra Ermenilerin Doğu illerimizden göç ettirilmelerinde İttihat ve Terakki'nin dolayısıyla bu örgütün önderleri durumundaki Enver Talat ve Cemal Paşaların parmağını görüyor intikam için fırsat kolluyorlardı
15 Mart 1921 günü Talat Paşa her zamanki gibi erkenden kalkmış saat ona kadar çalıştıktan sonra eşine dönerek:
"Haydi Hayriye seninle biraz dolaşalım Hava almış olursun  " demişti
Fakat mutfakta yemek pişirmekte olan karısı:
"Ben çıkmayayım Hem yorgunum hem de ateşte yemek var " diye karşılık verdi
Talât Paşa Hardenberg Strasse'deki evinden çıkıp tek başına yürümeye başlamıştı Daldın ve düşünceli bir şekilde Kurfüstendam caddesine saptı Daha birkaç adım atmamıştı ki arkasından birinin:
"Talat Paşa! Talat Paşa! " diye bağırdığını duydu Geriye döndü ve 
Rumeli'de başlayan fırtınalar içinde geçen bir hayat Kurfüstendam caddesinin kaldırımları üzerinde sona ermişti Katil Salomon Taleyran 24 yaşında üniversite öğrencisi gözü dönmüş bir Taşnak Komitacısıydı
Alman mahkemesi kendi toprakları üzerinde işlenen bu cinayetin suçlusuna hiç bir ceza vermeyerek Taleyran’ı beraat ettirdi Yıllarca dost bildiği Birinci Dünya Savaşı'nda kader birliği ettiği Almanya onun anısına ve kanlı ölüsüne bile saygı göstermemişti
Talat Paşa'nın cesedi aradan 22 yıl geçtikten sonra 25 Şubat 1943'te yurda getirilerek Hürriyet-i Ebediye tepesindeki şehitliğe gömülmüştür Talat Paşa dostuna söylediği biçimde yurdunun toprağını yiyememiş ancak bir torba kemik olarak yurt topraklarında sonsuz uykusuna dalmıştır
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|