Cevap : Suikastler Tarihi
II Aleksandr Suikastı
Akşam yemeği için sofrayı son defa gözden geçiren saray teşrifatçısı kapıda görünmüş ve tam:
"Haşmetmeab! " diye söze başladığı sırada birden korkunç bir patlama duyulmuştu Sarayın yemek salonu bu patlama sonunda çökmüş 11 askerin ölümüne 40 askerin de yaralanmasına yol açmıştı
Bomba yemek salonuna gizlice yerleştirilmişti Fakat istenilen zamanda patlatılmamış daha doğrusu Rus Çarı II Aleksandr bir yakınıyla konuşmaya daldığından biraz gecikmiş ve bu gecikme de onun hayatını kurtarmıştı
Başsavcı'nın sıkı kovuşturması sonucu suikastı Stefan Kalturin adındaki marangozun düzenlediği anlaşıldı Marangoz Çar'ın yemek masasının altına yirmi kilo patlayıcı madde yerleştirmiş ve II Aleksandr’ın yemek salonuna geleceği sırada fitili ateşleyip kaçmıştı Bu Çar'a yapılan ne ilk ne de son suikasttı
Zincirleme suikastları doğuran olay 1876 yılında Petersburg'daki kışlık sarayın tam karşısındaki Piyer ve Pol kalesinde geçti Bu tarihte kale siyasi mahkûmlarla ağız ağıza dolmuştu Bagolyubov adlı genç öğrenci de bu mahkûmlardan biriydi Genç bir gün hücresine götürülürken Petersburg Polis Şefi General Trepov'la karşılaşmıştı Trepov Bagolyubov'a şapkasını çıkartmasını söyledi Fakat Bagolyubov bu emre uyacağı yerde şapkasını başına daha da sıkı olarak geçirdi Onun bu davranışına kızan Petersburg Polis Şefi dayak cezasının kaldırılmış olmasına rağmen öğrenciye yüz kamçı attırdı Bu hem öteki suçluların hem de serbest bulunan Çar aleyhtarlarının arasında büyük bir kızgınlık yarattı
Bu kızgınlığı en çok duyanlardan biri de Vera İvanovna Zasuliç adında bir kadındı Bagolyubov'un öcünü almaya karar veren Zasuliç bir gün Polis Şefi Trepov'un odasına bir iş bahanesiyle girmiş ve cebinden çıkardığı tabancayla onu kanlar içinde yere sermişti Trepov'u ağır yaralayan Zasuliç elinden tabancayı yere atarak polislerin gelip kendisini tutuklamalarını büyük bir soğukkanlılık içinde beklemişti
Suikast Çar aleyhtarı çevrelerde büyük şaşkınlık yarattı ama asıl şaşkınlık Vera Zasuliç'in yargılanması sonucu mahkemeden beraat etmesiyle meydana geldi Bu beraat Çarlık Hükümeti çevrelerini öfkeden çılgına döndürmüştü Polisler Vera Zasuliç'i mahkeme salonundan çıkarken yeniden tutuklamak istediler Fakat kapıda bekleyen atlı bir araba kadını onların bulamayacağı güvenlikli bir yere kaçırdı Vera bir anda Rusya'da acı çeken halkın kahramanı haline gelmişti ülkede serbestçe dolaşması artık imkânsız hale geldiğinden İsviçre’ye kaçtı
Vera'nın yargılandığı günlerde Piyer ve Pol kalesinde bulunan 193 ihtilâlcinin de duruşması vardı Mahkûmların arasında pek çok da kadın bulunmaktaydı Bunlardan biri de beş yıldır yargılanmasını bekleyen ve daha sonraları "Devrim'in Büyükannesi" adı verilecek olan Kievli Katerin Breşkovskaya'ydı Her zaman Breşkovskaya'nın yanında bulunan ve davranışlarından iyi bir aileden geldiği anlaşılan kızıl saçlı bir genç kız dikkatleri üzerine çekiyordu Sofia Prevskaya adındaki bu kız Petersburg Valisinin öz kızı ve Eğitim Bakanı'nın yeğeniydi Babasının zalimliği genç kızı halkın yanına itmişti Sofia Prevskaya birkaç yıl sonra serbest bırakılacak ve Çar II Aleksandr'a sayısız ve başarısız suikastlardan birini düzenleyecekti
Vera'nın beraat etmesinden sonra suikast olayları daha da artmış bütün Rusya'ya yayılmıştı 21 şubat 1879'da Prens Kropotkin öldürüldü Yine aynı günlerde Petersburg'da General Mezentçev bir tedhişçi tarafından vuruldu Suikastçı bir atla kaçmayı başardı 23 mart 1879'da General Deretlen de başka bir tedhişçinin saldırısına uğradı
Tedhişçiler hükümet ileri gelenlerinden sonra kendilerine hedef olarak Çar II Aleksandr'ı seçmişlerdi 14 Nisan 1879 tarihinde Car'a ilk suikast yapıldı Bir gezinti sırasında Soloviev adındaki suikastçı Çar'a beş el ateş ettiyse de tutturamadı ve yakalanarak idam edildi ikinci suikast 1 Aralık 1879'da o sıralarda serbest bırakılmış olan Sofia Prevskaya'nın başkanı bulunduğu bir grup tarafından Kırım'da Çar'ın geçeceği tren yoluna bomba konularak yapıldı Bomba patlayınca birçok vagon devrilmiş fakat II Aleksandr bir önceki trenle geçtiğinden bu suikast da sonuçsuz kalmıştı
Suikastçıların inatla kendisini öldürmeye çalıştıklarını en sonunda anlayabilen Çar canını kurtarmak için bir Millet Meclisinin kurulmasını kabul etmek zorunda kaldı Halkın devlet işlerine karışmasını sağlayacak olan bu kararı Çar II Aleksandr 1 Mart 1881'de imzalamıştı Ertesi gün yayınlanarak halka yeni bir düzenin kurulduğu bildirilecekti Fakat Çar çok geç kalmıştı Bu kararı grandüklerine ve bakanlarına haber verdikten sonra askeri bir törene gitti
Dönüşte Katerina kanalının yanından geçerken Çar'ın kapalı arabasına onun aldığı karardan haberleri olmayan suikastçılar tarafından havluya sarılmış bir bomba atıldı Patlayan bomba birkaç muhafızını öldürdü kendisine bir şey olmadı II Aleksandr arabadan çıkarak kanlar içinde yatan muhafızlarının yanına gitmişti Arabacısının:
"Durmayalım Çar Hazretleri! Tehlike henüz geçmedi hemen saraya gidelim! " demesine aldırmıyordu bile
Birkaç saniye sonra II Aleksandr'ın ayakları dibinde patlayan ikinci bomba arabacının ne kadar haklı olduğunu göstermişti!
Şimdiye kadar birçok suikasttan kurtulan II Aleksandr bu sefer ölüm derecesinde yaralanmıştı Aceleyle saraya götürülüp çalışma odasındaki divana yatırıldığında gözleri kapanmıştı Bir ayağı kopmuş öteki de parçalanmıştı Üç doktor başucunda ellerinden geleni yaptılar ama II Aleksandr'ı ölümden döndüremediler Bir saat kadar sonra doktorlar yandaki odada bekleyen çember sakallı ve son derece iriyarı Veliaht III Aleksandr'a babasının artık hayatta olmadığını bildiriyorlardı
Jül Sezar Suikastı
Jül Sezar M Ö 101 yılında Roma'da soylu bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi Sağlam bir eğitim gördüğü gibi ailesi tarafından bir silahşor olarak yetiştirilmişti Edebiyata ve güzel sanatlara aşırı bir düşkünlüğü vardı
Fakat bu genç adam dünya zevklerine içkiye ve kadınlara karşı da aynı ilgiyi duyar bu arada kendisine açılan erkek kollarına hiç çekinme duymadan vücudunu teslim ederdi Olağanüstü bir hatip yaman bir binici kadınları baştan çıkarmada eşi bulunmaz bir ustaydı Roma'da genelev sokağında bir oda tutarak yıllarca sefahat içinde yaşamıştı
Annesi Auralia bu çok yakışıklı güzellikte mitoloji kahramanları Adonis ve Paris'le eş tutulan oğluna para yetiştirmekte güçlük çekiyordu Jül Sezar parası tükenince arkadaşlarından ve düşüp kalktığı yosmalardan borç alır bir daha da ödemezdi Onlara şöyle derdi yalnızca:
"Dostlarım Roma İmparatorluğunu pençeme alacağım güne kadar bana zaman veriniz  "
Yirmi yaşlarındayken İmparator Sulla'nın can düşmanı Marius'un yeğeni olduğu için Roma'dan kaçmak zorunda kaldı Anadolu'ya kaçmak isterken korsanların eline düştü Korsanlar onu Antalya'ya götürmüşler ve kurtuluş parası olarak 20 talent istemişlerdi Genç delikanlı kendisine biçilen bu fiyat karşısında küplere binmiş ve :
"Hayvanlar! Ben 20 talentlik bir tutsak mıyım? Yakaladığınıza iyi bakın size 50 talent getirteceğim! )" diye bağırmıştı
Roma'daki ailesine bir mektup göndermiş para gelinceye kadar da korsanlarla al takke ver külah bir hayat yaşamıştı Onlarla içki içiyor şiirler okuyup oyunlar oynuyordu Ara sıra da korsanlara :
"Hayvan herifler! Elinizden bir kurtulursam göreceksiniz hepinizi astıracağım! " diyordu Korsanlar bu deli dolu gencin sözlerini ciddiyi almazlar gülmekle yetinirlerdi
Parası gelince özgürlüğüne kavuştu ve Ege bölgesindeki Milet kentine gitti Buradan sağladığı birkaç gemiyle kendisini tutsak eden korsanların üzerine giderek onları Antalya açıklarında yakaladı Hepsini zincire vurup Bergama'ya götürdü Vali'nin vereceği emri beklemeden hepsini astırdı
Roma'ya dönüp siyasi hayata atıldığında 33 yaşlarındaydı Yakın arkadaşlarından biri Jül Sezar'a siyasi tutkuları olduğunu söylediğinde ondan şu karşılığı aldı :
"Ne diyorsun sen! Makedonyalı Büyük İskender'in hayatını okumadın mı? O benim yaşımdayken bütün dünyayı ele geçirmişti Ben daha ne yaptım?"
Kırk bir yaşına geldiğinde Roma'nın seçkin kişilerinden biri olmuştu Çağının ünlü generallerinden Crassus ve Pompeus ile üçlü bir anlaşma yaparak kendisini "Konsül / Devlet Başkanı" seçtirtti Dostlarına ve düşüp kalktığı kadınlara olan 1300 talent borcunu ödemek için Galya Valiliği’ni de üzerine aldı Bu yetki kendisinde olmasına rağmen Senato ses çıkaramadı Çünkü Jül Sezar’ın Galya Valisi olarak Roma'dan uzaklaşması ihtimali hem Senato’nun hem de Pompeus'un işine geliyordu Bu nedenle Galya dışında bazı eyaletleri de ona bağladılar
Jül Sezar'ın amacı Galya'da kendine bağlı bir ordu kurmak ve Roma'nın üzerine yürüyerek diktatör olmaktı Konsüllük süresi bir yıl sonra bitince Jül Sezar Galya'ya gitti Sekiz yüzden fazla kenti olan bu zengin ülke onun borçlarını ödedikten başka gerekli adamları satın alacak ölçüde zenginleşmesine de yetti Savaşlarda ele geçirilen 1 milyon tutsağın köle olarak satışından eline gecen para Jül Sezar’ın en güçlü silahı olmuştu Romalılar yüz yirmi yıl içinde Galya'nın ancak Güney bölgelerini ele geçirebilmişlerdi Sezar sekiz yılda bütün Galya'yi Roma imparatorluğu sınırları içine kattı
Bu sıralarda Crassus Doğu'da Fırat ırmağı kıyılarında Partlara yenilerek ölmüş ve Pompeus Roma'nın tek egemeni durumuna gelmişti Pompeus mutlu ye kaygısız bir yaşantı içindeydi Oysa çevresindekiler Jül Sezar’ı iyi tanıdıklarından Pompeus'a sık sık şu soruyu soruyorlardı :
"Sezar Roma üzerine yürürse onu durdurup geri püskürtecek askerleriniz var mı?"
Pompeus gururla gülümsüyor:
"Kaygılanmayın İtalya’nın neresinde olursa olsun ayağımla yere vurduğumda oradan ordular fışkırtırım " diyordu Oysa elinde hazır ve kendine bağlı bir ordusu yoktu Sezar ise kendisine ölesiye bağlı bir ordu kurmuştu Roma generallerinden hiç birine benzemiyordu Askerleriyle birlikte oturup şarap içer onlarla zar atıp kumar oynar en kaba ve cıvık şakalar arkadaşlıklar yapardı Fakat savaşlarda değişir gerçek bir komutan kesilirdi
M Ö 50 yılında kasım ayının ilk gününde toplantı durumundaki Senato'ya bir haber ulaştı :
"Sezar sekiz lejyondan kurulu ordusuyla Alplerden Güney'e doğru iniyor "
Pompeus beklemediği bu haber karşısında çok şaşırmıştı Daha önceki sözünü unutmayan bir dostu:
"Haydi ayağını yere vur da ordular fışkırsın zamanı geldi :" diyerek Pompeus'la alay etmişti Pompeus ve Senato'daki taraftarları Jül Sezar'a şu haberi saldılar:
"Sezar askerlerini hemen terhis etmeli ve geriye yalnızca bir lejyon bırakmalı ayrıca Galya Valiliğinden de istifa; ederek Roma'ya sıradan bir yurttaş olarak girmeliydi "
Sezar bu şartları kabul etmedi ve savaştan başka çıkar yol olmadığını anladı Roma üzerine yürüyüşe geçtiğinde Pompeus hazinesini bile almaya vakit bulamadan taraftarlarıyla birlikte Adriyatik denizindeki donanmasına binerek Epir'e kaçtı
Jül Sezar'ın donanması yoktu mevsim de kıştı Varını yoğunu askerlerine dağıtmış meteliksiz kalmıştı Hızlı bir yürüyüşle karadan dolaşıp Yunanistan'ın Epir bölgesine girdi Pompeus ve taraftarlarının 47 bin kişilik yaya 7 bin kişilik de atlı ordusu vardı Sezar'ın ordusu daha küçüktü Emrinde 22 bin yaya ve bin atlı askeri vardı
Savaş yalnızca Jül Sezar ve Pompeus arasında geçmiyordu Kısa süre içinde bütün Roma İmparatorluğuna yayılmış bir iç savaş halini almıştı Bir tarihçi bu dönemi şöyle anlatmaktadır :
"Bütün Senato bu savaşın içindeydi Ordular da öyle Hepsi Roma kanı taşıyan askerlerden kurulu 11 lejyonla öteki 18 lejyon amansızca çarpışıyorlardı Galyalılar ve Germenler Jül Sezar'ı tutuyorlardı Trakya Sicilya Yunanistan Makedonya ve Doğu Pompeus'la birlikti Savaş İtalya'da başladı oradan Galya'ya ve İspanya'ya sıçradı; Batı'dan dönerek bütün şiddetini Epir ve Tesalya üzerine topladı; Mısır'a kadar uzandı Küçük Asya'ya el attı ve alev ancak Afrika'da söndürülebildi  "
Yunanistan'da Farsalos bölgesinde iki ordu arasında korkunç bir meydan savaşı olmuş ve Sezar Pompeus'un ordusunu darmadağın etmişti Pompeus Mısır Kralı Ptolemeus'un yanına kaçmaktan başka çare bulamamıştı Roma artık Jül Sezar'ın "pençeleri" arasındaydı Dört bin kişilik seçme bir orduyla Pompeus'un arkasından Mısır'a gitti Ptotemeus başına gelecekleri anladığından Pompeus'un kafasını keserek Jül Sezar'a gönderdi Sezar burada Ptolemeus'un kız kardeşi Kleopatra'yla uzun bir aşk hayatı yaşadıktan sonra onu Mısır Kraliçesi yaptı Sonra M Ö 47 yılında Anadolu'ya girerek Pontus Kralı Pnarankes'i yendi Savaş beş gün sürmüş Sezar durumu Roma Senatosuna şu üç kelimeyle bildirmişti:
"Veni vidi vici " (Geldim gördüm yendim )
Aynı yıl Roma'ya dönerek İmparator oldu Önce 1 yıl için diktatör ilân edildi Senato daha sonra bu yetkiyi 10 yıla çıkardı Aradan çok geçmeden de Jül Sezar ömür boyunca diktatör seçildi
Koyu Cumhuriyetçiler ve soylular Roma İmparatorluğunun diktatörlüğe kaymasından tedirgin olmuşlardı Sonunda Sezar'ı öldürüp Cumhuriyeti kurtarmak için gizli bir örgüt kurdular Bu örgüte Sezar'ın yetiştirmesi bir söylentiye göre de düşüp kalktığı kadınlardan Servilia'dan doğan öz oğlu Brütüs de girmişti Örgüt suikast için M Ö 44 yılının 15 martını seçmişti Bir kâhin ona daha önceden "15 marttan sakın" demişti Bir gece önce de karısı kötü bir rüya görmüş ve Jül Sezar'ın sokağa çıkmamasını istemişti O sabah yolda Kâhin'e rastlamış ve :
"İşte 15 mart geldi  " demişti Kâhin de Jül Sezar'a şu karşılığı vermişti :
"15 mart geldi ama daha bitmedi  )"
Jül Sezar Senato'ya gelince suikastçılar çevresini sardılar Hançerleri harmanilerin altında gizliydi İçlerinden biri siyasi hükümlü olan kardeşinin bağışlanmasını diledi Sezar onu dinlerken suikastçılar hançerlerini çekip saldırdılar Titilus adlı bir soylu Jül Sezar'ın harmanisini omuzlarından tutarak aşağı doğru yırttı Sezar ilk önce kendini savunacak oldu fakat vücuduna saplanmak için havaya kalkan hançerlerden birini Brütüs'ün tuttuğunu görünce:
"Sen de mi oğlum Brütüs!? " diye bağırdı ve harmanisini başına örterek kendini hançer vuruşlarına bıraktı
Tam 23 yerinden hançerlenen Jül Sezar cansız yere serildi Suikastçılar Sezar'ın ölümünden halkın sevinç duyacağını sanmışlardı Kanlı hançerlerini Roma halkına göstererek :
"Zalimin vücudu ortadan kalktı! " diye bağırıyorlardı
Fakat Roma halkının tepkisi umdukları gibi olmadı Halk "katillere ölüm! " Bağrışlarıyla ayaklanınca kaçmak zorunda kaldılar O sırada Senato'nun Jül Sezar'ı öldürenleri bağışladığı öğrenilince halk Senato'ya saldırdı Yapıyı ateşe verdiler Halkın ayaklanması üzerine Sezar'ın katilleri Roma'dan kaçtılar ama peşleri bırakılmadı
Bunlardan Sezar'ın çok sevdiği Brütüs Makedonya'da yakalanacağını görünce intihar etti
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK
GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|