Yalnız Mesajı Göster

Bir Hıristiyanın İslâma Tanıklığı | Pierre Lavoisy

Eski 02-08-2009   #1
meLankoLik_asaLet
Icon1861

Bir Hıristiyanın İslâma Tanıklığı | Pierre Lavoisy



SAINT Amand-les-Eaux'daki dinler arası görüşmelere 1995'ten beri
katıldığım için, İslâm hakkındaki derme çatma bilgilerimi
derinleştirmeme imkân veren bazı Müslümanlarla tanışma fırsatı buldum
Bu konuda ilk yaklaşımımı 1993 yılında Haumont Manevi Merkezi'nde,
ardından da insan haklarına saygı için, özellikle de Bosna'daki etnik
temizlik sırasında, mücadele veren derneklerin üyeleri arasında
edindiğim dostluklarla gerçekleştirmiştim
Valenciennes-Saint- Amand Protestan Kilisesi mensubu bir Hıristiyan
olarak, baştan söyleyeyim ki, benim bu yazıda ileri sürdüğüm görüşler
sadece ve sadece beni bağlar O yüzden bazı Hıristiyan okurlarımı şok
edici ifadelerim olursa, kendilerinden peşinen özür diler ve
maksadımın böyle bir şey olmadığına inanmalarını isterim Diğer
taraftan İslâm konusundaki yetersiz malumatım yüzünden bu din hakkında
da saçmalıklara varan değerlendirmelerim olursa, bunların bana hemen
bildirilmesinin beni minnettar bırakacağını belirtmeliyim


Aşağıdaki tanıklığımda ben yaşadığım çok sayıdaki temas ve görüş
alışverişinin bana kazandırdığı fikir zenginliğinden bahsedecek ve
İslâm hakkında takındığım dinî tavrı kısaca ifade ederek sözlerimi
bitireceğim


Denise Masson'un Fransızca Kur'ân tercümesinden yaptığım ilk okumalar
bende puslu bir sanat ve tekrarlar izlenimi bıraktı, ayrıca Kitabı
Mukaddes okurken alışık olduğum olayların anlatılış ve akış zincirinin
Kur'ân'da neredeyse hiç görülmemesi gibi bir üslûpla karşı karşıya
getirdi


Derken Haumont merkezindeki eğitim ve Jacques Berque tarafından
yapılmış Kur'ân çevirisindeki yorumları okumam sayesinde, esrarını
belli belirsiz kavradığım bir metin yapısını fark ettim


O andan itibaren de Kur'ân'ı destan ve kahramanlık şiirleri
kategorisine yerleştirdim Zaten böyle bir düşünceyi bana önceden de
ilham eden, Pazar günleri France 2 televizyon kanalında İslâm'la
ilgili eski yayınlar ve bilhassa da yayının girişinde beni büyüleyen o
Kur'ân kıraati olmuştu


Maurice Béjart'ın Müslüman olması benim merakımı kamçılıyordu, tâ ki
dans adımları, koregrafi ve hat sanatının çarpıcılığı arasındaki
yakınlığı görünceye kadar O zaman bunda Kur'ân'ın makamla okunuşu ile
uyumlu bir plâstik sanat birlikteliği keşfettim


Böylece Kur'ân'la temasım beni, terimin estetik manasıyla güzelliği,
Allah'ın bir ismi olarak görmeye kadar aldı götürdü O yüzden de zaman
zaman Müslüman dostlarıma kendi dinlerinin güzel olduğunu söyleme
ihtiyacı duydum


Namazın ibadet boyutunu kavrayamadığımız için, toplum içinde birlikte
yaşamakla ilgili davranış bilgileri veya görgü kuralları konusunda
yaptığımız tartışmalar, bizleri ister istemez nezaketten ve karşılıklı
görüşmelerde kibarlıktan söz açılmasına sevk etti Bizleri hayvanlık
durumundan ayıran işte bu medenî tavırlar, hâl ve hareketler önemli
bir zat ile ilişkilerde çok daha önem arzederler Nitekim böyle bir
durumda kılık kıyafetimize bir çeki düzen veririz, kendisini
bekletmeyiz, nazik ve saygılı oluruz Peki, ya randevumuz bütün
âlemlerin Rabbi ile ise, ya buluşup görüşeceğimiz önemli kişi O ise!


İşte ben namaz yoluyla Pazarları kiliseye gitmek için giyinme ve
ibadete veya âyine zamanında gitme âdetini yeniden keşfettim Demek ki
namaz, Yaradan'a karşı bir saygı eylemidir


Hem zaten O'nunla olan ilişkilerimizde bizlerden ne isek o olmamız
istenmektedir, çünkü bizleri ruh kökümüze kadar yakinen bilip tanıyan
O'nun nazarında hiçbir yerde olmadığı kadar çırılçıplak değil miyiz?
Bu durumda, alkol başta olmak üzere zihnimizi etkileyen ilâç veya
içecekler, gerçek olmayan bir zihnî hâl meydana getirirler, işte onun
için Kur'ân'da sarhoş sözlerinden dem vurulmuyor mu? O yüzden olacak,
benim sık sık görüştüğüm Müslüman dostlarım, bana sürekli olarak
Allah'ın gözetim ve denetimi altında yaşadıkları izlenimini
veriyorlar Bu da alkol kullanımının yasaklanmasının dinî izahını
apaçık gözler önüne sermeye yeter de artar bile


Fransız tipi laikçi akım, dinî söylemi özel alanda ve ev alanında
tutma ve onun kamuya yönelik her türlü dışavurumunu reddetme kastını
taşımıştır İşte bunun bir sonucu olarak Hıristiyanlar komplekse
düşürüldüler ve onlar imanlarını tartışmalarda ve çeşitli dünya
işleriyle ilgili görüşmelerde gösterilip sergilenmemesi gereken utanç
verici bir hastalıkmış gibi taşır oldular Örtüp gizleme denilen bu
ölgün hâl; saklamamak, aksine imanına tanıklık etmek üzere Vahiy
armağanına kavuşmuş insan demek olan her iman sahibinin asıl görev ve
mecburiyetini hasıraltı ediyordu


Buna karşılık Müslümanlar Batı ülkelerine, özellikle de Fransa'ya
geldiklerinde dinî kanaatlerini hiç de gizlemediler, tam aksine
bulundukları yerleşim birimlerinde ibadetlerini yapabilmek için bir
kamu mekânından yararlanmak talebinde bulundular Böylece laiklikle
ilgili Fransız kanunlarının geleneğe dayalı liberal bir yorumunun
yapılmasını dayatarak kilidi kırdılar Derken çok sayıda Hıristiyana
da kendi imanlarına tanıklık görevlerini hatırlatarak onları
uyandırmış oldular


Benim aldığım en büyük hediyelerden biri, inançlarımıza saygı
konusunda elbette Müslümanlardan gördüğüm dostluktur Onlar olmasaydı
İslâm'a böylesine dolu dolu bir yaklaşımı kesinlikle
gerçekleştiremezdim Biliyorum ki bu dostluklar bizim kimliklerimizin
de çok ötelerine uzanıyor ve adlarından biri de Barış (Selâm) olan
Allah'ımızın tezahürü olarak yansıyorlar


Sonuç


Müntesibi olduğum Hıristiyan Dini ile alâkalı teolojik meselelere
girmedim Meselâ Hıristiyanlığın teslis dogması gibi Bu husustaki
sıkıntıdan dolayı değil, sadece başka bir konu olduğu için görmedim
Fakat İslâm dinini Vahyin eksik bir şekli olarak gören ve İlâhî
Hakikat'in gerçeğine sadece Katolik Kilisesi'nin sahip olduğunu ileri
süren Papalık'la aynı kanaatte olmadığımı ifade edebilirim


Aynı şekilde, 18 yüzyıl Aydınlanmasını tamamlayan bir Fransa ve
Avrupa İslâm'ının doğuşu hakkında, fanatik kudurganlık trajedisine
bağlı bu doğuş hakkında da görüşümü açıklamadım Sadece Kur'ânî
Vahyin, bu Tevhid destanının benim gibi bir Hıristyan için ne derece
önemli bir Hatırlatma/Zikir ve bir zenginleşme pınarı olduğunu
göstermeye çalıştım


Ben bu tanıklığımı, verdikleriyle ifadesiyle lütuf ve ihsanının
özellikle söz konusu edildiğini gördüğüm, Kur'ân'ın beşinci suresinin
48 âyetinden alınma bir iki cümleyle tamamlamak istiyorum:


"Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek bir ümmet yapardı Fakat
verdikleriyle sizi denemek istiyor Öyleyse hayırlarda yarışın
Dönüşünüz Allah'adır O, anlaşamadığınız hususları size
bildirecektir"


Tanıdığım tanımadığım hanım ve erkek okuyucularım, Allah gündelik
çabalarınızda sizlerin yardımcısı olsun

Cemal Aydın

Alıntı Yaparak Cevapla