Konu
:
1999 Marmara Depremi’nde yaşanmıştır gerçek bir hikaye
Yalnız Mesajı Göster
1999 Marmara Depremi’nde yaşanmıştır gerçek bir hikaye
02-07-2009
#
1
fbligirl
1999 Marmara Depremi’nde yaşanmıştır gerçek bir hikaye
Her şey güzel olacaktı
Sen
ben ve hayatımız
Hayallerimiz ve hedeflerimiz
Seni tanıyıp sevdikten sonra hayatıma dair verdiğim sözler… Hepsi çok güzel olacaktı
sen de olsaydın…
Seni tanımak
bana hayatı tanımak gibi geldi
Seni tanımak ve senin ideallerini hayata taşıma yolunda beraber olmak için söz vermiş ve bu beraberliği
ömür boyu sürdürme kararımızı nikâhla noktalamıştık
'Daima mutlu olacağız ve bir gün gelip ölüm muvakkaten ayırsa bile
birbirimizi unutmayacağız
' diye nikâh memuruna söz verdik
Önce kilometre taşımdın
şimdi ise hayat arkadaşım…
Henüz üç aydır seninle aynı evi paylaşıyordum
Henüz üç aydır seninle kitap okuyor
çay içiyor ve hayata aynı pencereden bakıyordum
Evet
henüz üç aydır inanç ve ideallerimizi birlikte paylaşıyor ve henüz üç aydır 'yaşıyordum
'
Mutluydun… Bunu biliyor ve görüyordum
Senin mutluluğun beni de mutlu ediyordu
Seninle sevginin tılsımını çözmüştük
Evet ebedî bir sevginin kaynağının 'birbirine bakmak' değil
'birlikte aynı yöne bakmak' olduğunu anlıyorduk
Senin baştan beri kalıcı güzelliklere olan bağlılığındı seni bana sevdiren
Allah'ın kalblerimize koyduğu muhabbetullah hissi ve oradan yayılan varlık sevgisi etrafa dalga dalga yayılıyordu
Gece ve gündüzümüz hep o sevgiyle aydınlanıyordu sanki
Huzurluyduk… Ve yuvamızın huzur kaynağı belki de senin geceleri sessizce yaptığın o dualardı
Tâ ki o geceye kadar…
17 Ağustos günü seninle alışverişe çıkmış
epey yürüdükten sonra dönüşte annenlere uğramıştık
Onların dualarını almıştık 'iki dünya mutluluğu' adına
Bulaşıcı bir yanı vardı mutluluğun
bizi görenler de neredeyse bizim kadar mutlu oluyorlardı
Eve geç dönmüştük
Yorgun olmamıza rağmen uyumaya pek niyetimiz yoktu
Sen birer kahve yaptın ve uzun uzun sohbet ettik
Önümüzdeki günler hakkında
hedeflerimiz adına
niyetlerimiz adına konuştuk
Etrafımızdaki insanlara daha çok nasıl faydamız olur
bildiklerimizi nasıl daha çok anlatabilir
bilmediklerimizi nasıl daha iyi anlayabiliriz diye
eserleri nasıl okumalıyız diye
düşündük… O gece bir kez daha inandım senin gönül dünyandaki güzelliklere ve bilmenin sevginin başlangıcı olduğuna…
Saate bakmıştım bir an
üçe geliyordu
"Artık uyumalıyız
" diye düşündüm
Sen her gün biraz okuduğun baş ucu kitabından birkaç sayfa okumak istedin
Ben ise tam sana iyi geceler dilemiştim
İşte o an… Ömrümde ilk defa duyduğum o uğultu koptu
Hiç bilmediğim bu uğultu
korkunç bir sallantıya dönüştü
Bu neydi Allah'ım… Sehpanın üzerindeki bardağı bile anında yere fırlatan bu sarsıntı neydi? Evet
Allah'ın Celâl isminin bir tecellisi olan bu sarsıntıyı kabullenmek gerekiyordu
bu bir zelzeleydi… Gözlerindeki mânânın adı ise acziyetten gelen şaşkınlıktı… Hemen elinden tuttum
ayağa kalkıp kapının eşiğine gittik; ama boşunaydı gayretlerimiz… Sallantı toz bulutu haline gelmişti
Biz dışarı çıkamadan tavan üzerimize çökmüştü
Ben senin üzerine düştüm
portmanto ise benim üzerime… Ve sen acı çekiyordun
Çünkü kırılan camlar bacağına batıyor
üstüne üstlük ben de hareket edemiyor ve sana acı veriyordum
Sen o kadar ince ruhluydun ki
beni üzmemek için
kendi acını unutup bana hissettirmemeye çalışıyordun
On sekiz saat bizi fark etmelerini
feryadımızı duymalarını bekledik
On sekiz saat birbirimizin ellerini tutup birbirimize teselli verdik
O durumda iken bir aralık bana 'Eğer ölürsem
seni orada bekleyeceğim
' dedin
Ve on sekiz saat
kim bilir belki de on sekiz ölümü bekledin
Aradan dört gün geçmişti
Şehir o şehir değildi
İzmit bambaşka bir mekân olmuştu
Ben felâketi biraz olsun atlatmıştım
Senin durumun ise kötüydü
Doktor
bacağının kesileceğini söyledi
Bunu duyar duymaz ikinci bir zelzele ile dünya başıma yıkıldı sandım
Ama sen hâlâ gülümsüyordun
Sen nasıl bir insandın? Ne dünyaya ne de dünyalığa önem veriyordun
Senin için maddenin ve kaybedecek olduğun bir bacağın hiç önemi yok muydu? Hattâ hayatta kalmanın bile…
Sekizinci gündü… Bir kibrit kutusu gibi yıkılan evler
evlerin altında kalan canlar
ümitler
Çığlıklar
'Sesimi duyan var mı?'lar
İsyanlar
sabırlar… Nice hikâyeler
mucizeler ve gönüllerde derin bir fay hattı… Şehirde keskin bir ceset kokusu ve insanlarda büyük bir hüzün hâkim… Boş arsalar kireçlenmiş toplu mezarlarla dolu… Evini
annesini
kendisini kaybetmiş insanlar… İnsanların dilinde tek kelime: Deprem
Fakat sadece bacağın gidecek derken
sen birlikte olacağımız ebedî âleme gittin
geride dolu dolu yaşanmış üç ay ve ideallerini yaşatma azmi kaldı… Elimde
senin en çok sevdiğin çiçek
naif bir kırmızı gülle mezarının başındayım
Artık sen yoksun yanımda
ne de gönül pınarının heyecanları… Sen gittin
geride hüzün
geride ben
gâye-i hayâllerimiz… Şimdi omzumu sıvazlayan yakınlarım
'Bırakma kendini
Unutur
yeni bir yuvayla yine mutlu olursun
' diyorlar
Aslâ!
Sen bana o zor dakikalarda ne demiştin? Biz seninle " ötelere" sevdalandık
Şimdi mezarının başında seninleyim
Bu bize yeter…
Ey benim ötelerdeki eşim ve eş ruhum
bana 'unutursun' diyenlere sadece acı bir tebessümle bakıyorum
Biz seninle sürekli "öteleri" aradık
Sen buldun aradığını
Ben ise yoldayım hâlâ
İmtihanın bu en zor anında sabır diliyorum Rabb'imden
Ne olur
seni sevdiğimi
her an dua ettiğimi ve sana kavuşacağım günü şafak sayar gibi beklediğimi bil
Vekillerin En Güzeli'ne emanet ol
fbligirl
Kullanıcının Profilini Göster
fbligirl tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul