01-13-2009
|
#1
|
KRDNZ
|
Nükleer Teknolojilerin Tarihçesi
Nükleer teknoloji deyince günümüzde aklımıza atom çekirdeğinden kaynaklanan enerjiler gelmektedir Bu enerji de elektrik üretmek için reaktörlerde,askeri olarak(bombalarda,denizaltılarda,uçak gemilerinde) ve uzay teknolojilerinde kullanılmaktadır
Bu teknolojilerin tarihine inersek X ışınlarını keşfeden bilim adamı Wilhelm Conrad Roentgen'i önemli bir başlangıç noktası görürüz Bu keşiften sonra bu alandaki çalışmalar akıl almaz bir hızla ilerlemiştir X ışınları bilinen radyoaktif maddelerin tepkimeleriyle değil tamamen ayrı bir yöntemle üretilmektedir Bu ışın,Katot ışın tüpü denilen bir cihazla birlikte üretilmektedirler ve bu cihaz elektrik enerjisini X ışınlarını dönüştürmektedir X ışınlarını 8 Kasım 1895’te Wilhelm -Conrad Roentgen keşfetti William D Coolidge ise 1913 yılında X ışın tüpünü geliştirdi X ışınlarının günümüzde en önemli uygulamaları tıbbi görüntüleme tekniklerinde ve tedavilerindedir Hatta tıbbi görüntüleme, tıbbın en hızlı gelişen dallarından birisidir
Nükleer teknolojilerin insanoğluna büyük faydalar sağlayan, bir o kadar da akılalmaz yıkımlara ve acılara sebep olan tarihi serüvenine daha yakından bakalım:
A)ATOM BOMBASINDAN ÖNCE
1800’lü yılların başından itibaren atomların yapısı ve çekirdeğin varlığı ve çekirdeğin yapısı üzerine önemli buluşlar ve çalışmalar yapıldı Burada tüm bu çalışmaların hepsini ve ayrıntılarını verebilmemiz çok zordur ancak önemli olanlarına kısaca değinebiliriz:
-John Dalton tarafından 1808’de kendi adıyla anılan atom kuramını geliştirildi
-Alman bilim adamı Julius Plücker tarafından 1859’da televizyonlarda kullanılan katot ışın tüpü geliştirildi
-İrlandalı fizikçi Stoney 1874’de elektrik fenomeninin eksi yüklü parçacıklar tarafından oluşturulduğunu ortaya attı ve bu parçacıklara “elektron” adını verdi
-İngiliz fizikçi William Crookes 1879’da katot ışınlarının özellikleri keşfetti
Hollandalı bilim adamı Lorenzt tarafından 1892’de elektron kuramı yayımlandı
-Alman Wilhelm Roentgen 1895’de katot ışınlarıyla deney yaparken yeni bir tür ışın buldu Buna bilinmezliğinden dolayı X ışını adını verdi
-Fransız fizikçi Becquerel’in 1896’daki deneyleri radyoaktivitenin bulunuşa sebep oldu Uranyumum fotoğraf filmlerini kararttığını gördü Hatta ilginçtir ki Becquerel cebinde taşıdığı radyum örneklerinin cebinin altındaki derisi yaktığını fark etti Dolayısıyla radyoaktivitenin canlılara zararını da ilk kez gözlemleyen kişi oldu
-İngiliz bilim adamı Thomson 1897’de katot ışın tüpü ile deney yaparken daha önce kuramsal olarak gösterilen elektronları deneysel olarak keşfetti
-Polonyalı bilimkadını Madam Curie 1898’de radyoaktif radyum ve polonyumu keşfetti ve tanımladı
-İskoç Rutherford 1899’da radyum ile çalışırken alfa ve beta ışımalarını keşfetti
-Rutherford,Soddy ve Becquerel çalışmalarına 1905’e kadar devam ettiler ve radyoaktivitenin sırlarını biraz daha aydınlattılar
-1905’te Einstein özel rölativite teoremini ortaya attı ve E=mc2 yani madde enerjiye dönüşebilir dedi
-Birinci Dünya Savaşı boyunca da çalışmalar devam etti Rus bilim adamları radyoaktivitenin çok önemli bir enerji kaynağı olduğunu ve bunun için maden arama çalışmalarının yapılması gerektiğini söylediler
-1919 yılında Rutherford Azot Gazını Alfa parçacıklarıyla bombaladı ve sonuçta oksijen ve proton elde etti Bu çalışma tarihe ilk yapay nükleer tepkime olarak geçti Yüzyıllardır Ortadoğu’yu ve Avrupa’yı saran simyacılık(mevcut maddelerden yeni maddeler üretme,mesela demiri altına dönüştürme) artık gerçek olmuştu
-1921’de Rutherford ve Chadwick atomların transmutasyonunu(başka atomlara dönüştürme) gerçekleştirdiler
-Amerikalı Herman Blumgart radyoaktiviteyi ilk kez bir kalp hastalığının teşhisi için kullandı
-Amerikalı Van De Graff ilk kez bir elektrostatik parçacık hızlandırıcısı icat etti
-1929 yılında Ernest Orlando Lawrence bir tür hızlandırıcı olan siklotronu kuramsal olarak tasarladı ve 1939’da ise bunu yaptı Aynı zamanda doğrusal parçacık hızlandırıcılar da icat edildi Bu iki tip hızlandırıcı transmutasyon için kullanıldı
-1931’de Urey Döteryumu buldu
-1932’de Chadwick tarafından nötron keşfedildi
-1932’de Crockcroft ve Walton Rutherford’un İngiltere’de kurduğu doğrusal hızlandırıcı yardımıyla atomları parçaladılar
-1933’de Almanya’daki Yahudi bilim adamları kaçmaya başladılar Macar fizikçi Leo Slizard Almanya’dan kaçıp İngiltere’ye sığındı Daha sonra ABD’de nükleer programda kullanılmıştır
-1933’de Leo Szilard belki de tarihi bir öneride bulundu Nötronla bombalandığında iki tane nötron salan bir element bulunursa zincirleme reaksiyon başlatılabilir dedi
-1934 ise Enrico Fermi uranyumu nötronla bombaladı 1938’de ise İtalya’dan ayrılıp ABD’ye göç etti
-1938’de ise atom bombasına doğru büyük bir yol alındı Hitler’in bu yeni çalışmaları dünyayı yerinden sarsacağa benziyordu Alman Otto Hann ve Friztz Strassmann yaptıkları deneyde uranyum atomları üzerine nötron yollandığında uranyumun nötronu yuttuğunu ve daha sonra baryum ve kriptona bölündüğünü gösterdiler
Bu noktada dünya artık büyük bir silahlanma yarışına doğru gidiyordu Almanlarla eş zamanlı olarak İngiltere’de Frisch ,ABD’de de Fermi ve Leo Szilard ,Fransa’da Halban-Joliot Curie-Kowarski-Perrin inceledi 2 Dünya Savaşı ile birlikte Fransa’daki tüm çalışmalar durma noktasına geldi ancak İngiltere ve ABD’deki çalışmalar tam aksine hızlandılar 1939’un Ekim ayında Einstein’in ABD başkanı Roosevelt’e ulaştırılan şu mektubu zamanın nükleer rekabetini açıkça ortaya koyuyor:"Son dört aylık gidişat içerisinde-Amerika'daki Fermi ve Szilard'ın olduğu kadar,Fransa'daki Joliot'un da çalışmaları sayesinde-çok miktarda uranyumda;büyük miktarda gücün ve radyum benzeri yeni elementlerin üretileceği,nükleer bir zincirleme reaksiyonun(tepkimenin) meydana getirilmesi olasılığı mümkün kılınmıştır Bunun yakın gelecekte gerçekleştirilmesine, neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır
Söz konusu yeni olgu;ayrıca yeni bombaların üretimini sağlayabilir ve-her ne kadar daha az kesinlik taşısa da-son derece etkili,yeni tip bombaların bu şekilde üretilmesi olasıdır "
Bundan sonra Almanya dünyanın en zengin uranyum yataklarına sahip Çekoslavakya’dan uranyum ihracını yasakladı
ABD’de ise başkan Roosevelt’in emriyle nükleer bombanın yapımı için düğmeye 1941 yılında resmi olarak basıldı Bundan hemen bir gün sonra Pearl Harbour baskını yaşandı ve ABD resmi olarak dünya savaşına girdi ABD artık Robert Oppenheimer başkanlığında New Mexico’nun Los Alamos bölgesinde Manhatten projesi yani nükleer bomba projesi yürütülmekteydi Oppenheimer de Alman asıllı bir bilim adamıydı New York’ta doğmuş ve Almanya’da eğitim almıştı Gerçekten de Hitler’in elinden kaçırdığı bu bilim adamları büyük kayıptı
ABD ile Almanya arasındaki büyük savaş hızla devam ediyordu Ancak Almanya için çalışmalar başarısızlıkta sonuçlanıyordu ve başları Ruslar karşısında da beladaydı çalışmalar devam ederken Roosevelt beyin kanaması geçirip öldü Yerine ise Hanry Truman 12 Nisan 1945’de ABD’nin 33 başkanı oldu Düşman ülkenin lideri Adolf Hitler ise, 30 Nisan 1945’te, yaklaşan müttefik kuvvetlerini beklemeden kendi yaşamına son verdi Büyük Almanya hayali ve atom bombası Hitler’le birlikte tarih sayfalarında yerini alacaktı
Almanya devre dışı kalmıştı ancak Japonya hala ayakta duruyordu Bu sefer çalışmalar Japonlara karşı devam etti Bu sırada Japonya’nın devre dışı kalması için bazı bilim adamları bir rapor hazırladılar Rapora göre bomba BM temsilcileri gözü önünde uygulanmalı ve Japonya’ya gözdağı verilmeliydi Ancak bu dinlemedi ABD kararını çoktan vermişti…
İlk atom bombasının denemesi 16 Temmuz 1945 günü Meksika sınırına yakın Alamogordo çölünde gerçekleştirildi "Trinity" kod adlı bu denemede patlamanın şiddeti inanılmazdı Hesaplana patlama 19 bin ton dinamitin patlamasına eşdeğerdi ve o güne kadar ki bombalardan çok daha şiddetliydi Bu başarının üzerine atom bombasının Japonya’nın iki önemli şehrinde kullanılması kesinleşti

Yeryüzündeki Trinity kod adlı ilk nükleer patlama


Denemeden fotoğraflar
6 Ağustos 1945 sabahı ilk atom bombası Enola Gay isimli B-29 bombardıman uçağı ile kaptan Paul Tibbets tarafından Hiroşima’ya atıldı

Little Boy adlı bu bomba bir uranyum bombasıydı İlk defa Trinity adlı denemede denenmişti Hiroşima’da 80000 ile 140000 arasında insan öldü Hiroşima bir liman şehriydi ve Japon ordusu için çok önemli bir şehirdi

Little Boy

Hiroşima
Bundan 3 gün sonra ise Nagazaki bombalandı Nagazaki’ye atılan bomba Fat Man adlı bir plutonyum bombasıydı ve ilk defa yeryüzünde denenecekti Nagazaki şehri Amerikalılar tarafından kasten seçilmişti Amaç bombanın etkisini savaşta yara almamış bakir bir şehir üzerinde denemekti Ancak uygun olmayan hava koşulları nedeniyle bomba şehrin üzerini tam olarak tutmadı ve bir nebze de olsa ölü sayısı Hiroşima'ya göre az oldu Bu şehirde 75 000 kişi hayatını kaybetti

Fat Man
14 Ağustos’ta Japonya teslim oldu ve 2 Ekim’de de resmen anlaşmayı imzaladı
B)ATOM BOMBASINDAN SONRA
Nasıl ki 1 Dünya Savaşı’ndan sonra dünya hiçbir zaman aynı yer olmamış ve değişmişse 2 Dünya Savaşı’nın sonlanması ile birlikte dünya bir daha aynı yer olmayacaktı Artık her şey değişmişti Çağ; atom çağı,uzay ve havacılık çağı,bilişim ve telekomünikasyon çağı olma yolunda ilerliyordu 1 Dünya Savaşı’nın belirleyici faktörü kara ve deniz savaşları iken 2 Dünya Savaşı’nda savaşların kazanılma sebebi hava desteğiydi Savaştan sonra da bu durum ivmelenerek ilerledi Dünya nükleer anlamda bir yarışa girdi Sadece nükleer değil aynı zamanda bu korkunç silahı kıtalararası ulaştırabilecek stratejik ve daha kısa menzilli daha düşük tahripli taktik nükleer silahlar geliştiriliyordu Ayrıca roket sistemlerinin yanında çeşitli daha değişik prensipli nükleer silahlar da geliştiriliyordu Soğuk Savaş Rusya ile ABD arasında kızışıyordu Eskiden dünyada söz sahibi kıta Avrupa’nın eski devletleri idi şimdi ise güç biri Asyalı biri Amerikalı iki gücün eline geçiyordu
Savaştan sonra Rusya Çekoslavakya’nın uranyum madenleri için anlaşma yaptı 1946’da Churchill Avrupa’ya demir perdenin indiğini söylüyordu Rusya’da nükleer programını başlattı ve ABD’nin Los Alamos’una karşı Rusya’da kendine bir yer bulmuştu Moskova’nın doğusundaki Arzamas köyü yakınlarındaki bir yeri nükleer araştırmalar için seçti Yuli Khaliton’u görevin başına getirdi

Arzamas Araştırma Üssü
Rusya ve ABD yarışırken diğer taraftan Hindistan da araştırmalara başladı 1947’de İngiltere de bu faaliyetlere başladı ve aynı yıl Hindistan İngiltere’den bağımsızlığını kazandı 1948’de İngiltere ve ABD nükleer işbirliğini sona erdirdi Rusya ilk nükleer bombasını 1949’da Joe-1 adlı ilk nükleer bombasını Kazakistan’da patlattı Daha sonra Rusya Kazakistan’ı hep nükleer denemeleri için kullanmıştır,Çin’in Türklerin yaşadığı bölgeleri kullanması gibi

Kazakistan nükleer denemesi

Joe-1 ve Khaliton
ABD ile Rusya arasındaki soğuk savaş tüm hızıyla devam ederken bu olaya bir gerçek bir örnek teşkil edecek şekilde ABD’de bazı bilim adamları bilgileri Rusya’ya satmaktan suçlu görülüp idam ediliyor ya da hapis ve yetki azaltılması cezalarına çarptırılıyordu
1954’te ABD ilk hidrojen bombası denemesini gerçekleştirdi

Bikini Adaları’nda gerçekleştirilen deney
Bomba denemeleri hızla artıyordu İngiltere 1952’de ,Fransa 1960’da,Çin 1964’te Hindistan 1974’te ilk nükleer denemelerini gerçekleştirdi 1945’ten 1982’ye kadar dünyada 1300’den fazla deneme yapıldı Ayrıca nötron bombası olarak adlandırılan bomba ortaya çıktı Nötron bombası fazla ateş ve ısı yaymıyor yaydığı radyasyonla canlılara büyük zararlar veriyordu
Bunların haricinde nükleer teknoloji denizatlılarda da kullanılmaya başladı ABD’nin Natilus adlı ilk nükleer denizatlısı hizmete girdi Nükleer itme denizatlılardan başka uçak gemilerinde,yük gemilerinde,savaş gemilerinde de kullanılmaktadır Nükleer deniz taşıtlarının yapımı büyük bir caydırıcılık unsuru haline geldi Çünkü gemiler ve denizaltılar büyük bir bağımsızlığa kavuştular Limandan ayrıldıktan sonra geri gelmelerine neredeyse hiç gerek kalmıyordu
Nükleer mayınlar da askeri amaçlarla savaş bölgelerini izole etmek amacıyla devreye girdi Ayrıca nükleer maddelerle yapılan bir yan ürün olarak uranyumlu mermiler ortaya çıktı Uluslararası çevreci Dr Helen Caldicott şöyle diyor:”ABD iki nükleer savaş yaptı Birincisi Japonya’ya karşı 1945 yılında,ikincisi ise Kuveyt ve Irak’a karşı 1991 yılında”
Uranyumlu mermilerde santrallerde tüketilmiş uranyum atıkları kullanılır Uranyum çelikten çok daha sert olduğu için en güçlü tank zırhlarını bile delebilirler Araştırmalara göre uranyumlu bir top mermisi patladığında radyoaktif bulut 40 km çevreye yayılabilir Sadece Amerikan askerlerinden 10 000 kişide sebebi bilinmeyen hastalıklar oluştu
Nükleer enerji uzay taşıtlarında da kullanılmak istendi Bu amaçla ABD’de NERVA adlı bir program başlatıldı Ancak bu projeden yeterli verim alınamadığından 1973’de iptal edildi

Nükleer enerjinin sivil amaçlarla yani santrallerde kullanımı ABD başkanı Eisenhower’in 1953’de BM’de yaptığı “barış işin atom” adlı konuşmasından sonra başladı İlk reaktörler 1950’li yılların ortalarında ABD,Rusya ve İngiltere’de ortaya çıktı
Bir nükleer reaktörün kurulumundaki maliyetlerin %80’i santralin yapımını daha sonra kalan %20’lik kısımsa yakıta gider Bu nedenle kurulumu karşılamak ağır bir yük getirir Amortisman bedelleri ilk 5-10 yıl içinde ödendikten sonra santral kar etmeye başlar Bir nükleer santralde en önemli sorunlardan birisi de atıkların depolanması işlemidir Bunun için atıklar ağır beton bloklara gömülmektedirler Nükleer enerjinin tırmanışa geçtiği zamanlardan birisi de 1973 petrol krizidir Bu krizle birlikte nükleer enerji gözde olmaya başlamıştır ancak 1979 ABD’de “Three Mile Island” ve 1986 “Çernobil” kazasından sonra nükleer enerji yeniden düşünülmeye başlamıştır Almanya ve İsviçre gibi ülkeler programlarını askıya almışlardır Günümüzde de kurulan reaktörler genelde gelişmiş ülkelerde değil santrale sahip olmayan ülkelerde olmaktadır Gelişmiş ülkeler bunun yerine amortisman bedelleri ödenmiş santrallere yeni ekler yapmakta ve santrallerin kapasitesini ve verimliliğini arttırmaktadırlar

Grafikte de görüldüğü gibi tarihteki iki kazadan sonra inşa halindeki reaktör sayısında bir artma gözlenmemektedir
Nükleer enerji araştırmaları ülkemizde 1962’de Küçükçekmece kenarında kurulan TR-1 araştırma reaktörü ile başladı Dada sonra 1980’lerde bu rektörün gücü arttırıldı Bu reaktörde bazı nükleer santrallerin aksine yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum kullanılmakta ve radyoizotop,çekirdek fiziği araştırmaları yapılmaktadır Nükleer santrallerin ülkemize de kurulması konusunda çalışmalar hala devam etmektedir Burada önemli olan husus Avrupalılarla girişeceğimiz bir nükleer santral kurulum aşamasında kendi çöplük reaktör teknolojilerini almamaktır Artık dünyada 4 nesil nükleer reaktör çalışmaları yapılmaktadır ve ülkemizde de bolca bulunan Toryum yakan reaktörler üzerinde çalışılmaktadır
Nükleer enerjinin geleceğine bakıldığında ise füzyon(kaynaşma) teknolojisine doğru kaymak için çaba gösterilmektedir Dünyada halihazırdaki reaktörler fizyon teknolojisiyle çalışırken kontrollü ve kullanılabilir bir füzyon reaktörü bulunmamaktadır Gelecekteki nükleer çalışmalar bu yönde olacaktır Bu amaçla Paris’te uluslararası nükleer füzyon projesi için 2006’da düğmeye basıldı Bu projeye AB,ABD,Rusya,Japonya,Çin,Güney Kore ve Hindistan katılacak İlk termonükleer füzyon reaktörünün 2040’ta devreye girmesi bekleniyor
Nükleer araştırmalar için geliştirilen siklotron(spiral) ve doğrusal parçacık hızlandırıcılardan sonra günümüz dünyasında artık yeni nesil parçacık hızlandırıcılar var Bu hızlandırıcılarda ise yepyeni bir madde üretiliyor:”antimadde”
CERN’de üretilen bu antimaddenin daha açık ifadeyle antihidrojenin hidrojenle birleştirilmesiyle madde %100 enerjiye dönüşecek Bu teknoloji gelecekte uzay araçlarında gezegenlerarası hatta yıldızlararası yolculuklarda kullanılabilecek

Antimadde için tasarlanan bir motor

CERN


CERN'deki parçacık hızlandırcı
Ahmet Erdem Göçmen
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|