01-07-2009
|
#1
|
KRDNZ
|
"Ben Yıldırım'ın torunuyum!.."
Abdülmecid Han, yenilik taraftarı bir Padişah olarak, babası Sultan ikinci Mahmud Hanın 1 Temmuz 1839'da vefatı üzerine on yedi yaşında tahta çıktı Devlet idaresinde yeterli tecrübesi yoktu Buna karşılık devlet erkanına güvendiğini, babasının başlattığı ıslahat hareketlerini devam ettireceğini ilan etti Meseleleri bir bir halledildikten sonra, 13 Temmuz 1841'de Osmanlı, İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya ve Prusya devletleri Londra'da tekrar bir araya gelerek, Boğazlar andlaşmasını imzaladılar  Tahta çıkışının ilk senelerini iç ve dış olaylar ile uğraşmakla geçiren Sultan Abdülmecid, böylece devleti kısmen huzura kavuşturdu  
Osmanlı'ya sığınmışlardı  
Sultan Abdülmecid Han zamanında, şöyle bir hadise yaşandı:
Rus işgaline karşı Lehistan'da, Avusturya baskısına karşı da Macaristan'da ayaklanmalar olmuş, fakat bunlar şiddetle bastırılmıştı Bu isyanlara karışanlardan, her iki milletten de bazı kişiler Osmanlı Devletine sığınmışlardı Avusturya ve Rusya, kaçakların kendilerine iadesi için Osmanlı hükumetini sıkıştırıyordu Bu istekleri reddedilince mesele büyüdü Rus sefiri bizzat Padişaha başvurarak bu mültecilerin mutlaka kendilerine verilmesini istedi Fakat Sultan Abdülmecid Han, bu son isteği şu tarihi sözlerle reddetti:
"Bu bir namus meselesidir"
"Benden bunları iade etmemi asla beklemeyiniz Ben, kendisine sığınmış adamlardan bir tanesini geri vermemek için devletini bile feda eden Yıldırım Bayezid Han'ın torunuyum! Bu bir namus meselesidir Hal böyle iken size bu yüzlerce kahramanı toptan geri verip namusumu kirletir miyim sanıyorsunuz?! "
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|