sudamlası38
|
Masum Çocukların Resimleri
yokmazlum çocukların resimleri
çocukluk yaşatıyorum içimde, kalbimin derinliklerinde
Bir şehir kurdum yüreğimde, adını umut şehrini koydum
Ve dünyanın tüm mazlum çocuklarını, bu umut şehrine yerleştirdim
Tek tek, özenle seçtim bu şehrin tüm çocuklarını,
İçimdeki mazlum çocukluğu da kattım bu umut şehrine
Ve bir çocuk gördüm Kudüs’te,
Bir çocuk ki, çocukluğunu hiç yaşamamış,
Oyuncak nedir bilmeyen, oyunlardan, uçurtmalardan habersiz
Minik ellerinde kalem yerine taş tutan
Gökyüzünde uçurtma yerine, öfkesini uçurtan
Kudüslü mazlum çocuk!
Ve bir çocuk ki Çeçenyalı;
O da çocuk olduğunun farkında bile değil,
Ülkesi gibi yüreği de işgal edilmiş bu mazlum çocuğun,
Yüzünde masumiyetliğin izleri silinmiş,
Hüznün, acının izleri var,
Ne olduğunu dahi bilmediği boş mermi kovanlarını,
Kendisine oyuncak yapan Çeçenyalı bir çocuk!

Ve bir çocuk gördüm Afganistanlı;
Bu da bambaşka bir çocuk,
Küçük bedeninde koca bir yürek taşıyor
Babasının kanlı cesedi başında dimdik ayakta
Başını kaldırmış gökyüzüne, intikam yemini haykırıyor
Omzunda boyundan büyük silahı,
Dudaklarında tekbir getiren Afganlı çocuk!
Ve bir çocuk ki Bosnalı;
Bu da diğer masum çocuklar gibi, bir fark yok
Öksüz kalmanın burukluğunu hissediyor minik yüreğinde
Açlıktan bükülen beli, kokan nefesi açlığa aldırmıyor
“Anne, anne” diye dudaklarından acı bir feryat dökülüyor
Gözlerinde inci tanesi yaşlar,
Annesinin kanlı örtüsüyle siliyor gözyaşlarını
Kollarını açarak sarılıyor o cansız, kanlar içindeki bedene
Ve anne şefkatini arıyor
O cansız soğuk bedende Bosnalı öksüz çocuk
Ve bir çocuk gördüm dünyanın her yerinde
Görünüşü bile çok şey anlatmaya yetiyor
Açlıktan zayıf düşen körpe bedeni
Onun da var bambaşka bir derdi
Açlık, sefalet, çıplaklık boynunu bükmüş,
Ayakları pabuçsuz, midesi boş…
Oyuncağı olmayan yoksul bir çocuk kenar mahalleli
Gözleri yolda babasının elleri boş döneceğini,
Bildiği halde cam kenarında bekleyen sefil bir çocuk!
Ve bir çocuk ki Filistinli, Keşmirli, Cezayirli, Afrikalı, kenar mahalleli…
Bu mazlum çocukların kaderi hep aynı,
Acı, hüzün, gözyaşı
Bakışlarından umut pırıltıları silinmiş,
Sönük, aciz bir bakışla bakıyorlar hayata
Yüzlerinde çaresizliğin, ümitsizliğin izleri var
Geleceğe dair hiç umutları kalmamış bu masum çocukların,
İşte ben bu yüzden, bu çocuklar için bir şehir kurdum yüreğimde
Adını “UMUT” koydum
Rengârenk güllerle süsledim bu şehrin girişini
Oyuncaklar, uçurtmalar yerleştirdim umut şehrinin caddelerine,
Kötülüklerden, zulümlerden, acılardan sefaletten arındırdım tüm sokaklarını
Gökyüzünü mavilere boyattım
Dağlarını, yolarını, tanklardan, bombalardan, temizlettim
Ne bir ceset, ne bir çığlık, ne bir açlık, ne de bir gözyaşı bıraktım
Bir şehir kurdum yüreğimde adını “UMUT” koydum
Ve dünyanın tüm mazlum çocuklarını, bu umut şehrine yerleştirdim 
__________________










 

UMUT ŞEHRİNİN MAZLUM ÇOCUKLARI
Bir çocukluk yaşatıyorum içimde, kalbimin derinliklerinde
Bir şehir kurdum yüreğimde, adını umut şehrini koydum
Ve dünyanın tüm mazlum çocuklarını, bu umut şehrine yerleştirdim
Tek tek, özenle seçtim bu şehrin tüm çocuklarını,
İçimdeki mazlum çocukluğu da kattım bu umut şehrine
Ve bir çocuk gördüm Kudüs’te,
Bir çocuk ki, çocukluğunu hiç yaşamamış,
Oyuncak nedir bilmeyen, oyunlardan, uçurtmalardan habersiz
Minik ellerinde kalem yerine taş tutan
Gökyüzünde uçurtma yerine, öfkesini uçurtan
Kudüslü mazlum çocuk!
Ve bir çocuk ki Çeçenyalı;
O da çocuk olduğunun farkında bile değil,
Ülkesi gibi yüreği de işgal edilmiş bu mazlum çocuğun,
Yüzünde masumiyetliğin izleri silinmiş,
Hüznün, acının izleri var,
Ne olduğunu dahi bilmediği boş mermi kovanlarını,
Kendisine oyuncak yapan Çeçenyalı bir çocuk!
Ve bir çocuk gördüm Afganistanlı;
Bu da bambaşka bir çocuk,
Küçük bedeninde koca bir yürek taşıyor
Babasının kanlı cesedi başında dimdik ayakta
Başını kaldırmış gökyüzüne, intikam yemini haykırıyor
Omzunda boyundan büyük silahı,
Dudaklarında tekbir getiren Afganlı çocuk!
Ve bir çocuk ki Bosnalı;
Bu da diğer masum çocuklar gibi, bir fark yok
Öksüz kalmanın burukluğunu hissediyor minik yüreğinde
Açlıktan bükülen beli, kokan nefesi açlığa aldırmıyor
“Anne, anne” diye dudaklarından acı bir feryat dökülüyor
Gözlerinde inci tanesi yaşlar,
Annesinin kanlı örtüsüyle siliyor gözyaşlarını
Kollarını açarak sarılıyor o cansız, kanlar içindeki bedene
Ve anne şefkatini arıyor
O cansız soğuk bedende Bosnalı öksüz çocuk
Ve bir çocuk gördüm dünyanın her yerinde
Görünüşü bile çok şey anlatmaya yetiyor
Açlıktan zayıf düşen körpe bedeni
Onun da var bambaşka bir derdi
Açlık, sefalet, çıplaklık boynunu bükmüş,
Ayakları pabuçsuz, midesi boş…
Oyuncağı olmayan yoksul bir çocuk kenar mahalleli
Gözleri yolda babasının elleri boş döneceğini,
Bildiği halde cam kenarında bekleyen sefil bir çocuk!
Ve bir çocuk ki Filistinli, Keşmirli, Cezayirli, Afrikalı, kenar mahalleli…
Bu mazlum çocukların kaderi hep aynı,
Acı, hüzün, gözyaşı
Bakışlarından umut pırıltıları silinmiş,
Sönük, aciz bir bakışla bakıyorlar hayata
Yüzlerinde çaresizliğin, ümitsizliğin izleri var
Geleceğe dair hiç umutları kalmamış bu masum çocukların,
İşte ben bu yüzden, bu çocuklar için bir şehir kurdum yüreğimde
Adını “UMUT” koydum
Rengârenk güllerle süsledim bu şehrin girişini
Oyuncaklar, uçurtmalar yerleştirdim umut şehrinin caddelerine,
Kötülüklerden, zulümlerden, acılardan sefaletten arındırdım tüm sokaklarını
Gökyüzünü mavilere boyattım
Dağlarını, yolarını, tanklardan, bombalardan, temizlettim
Ne bir ceset, ne bir çığlık, ne bir açlık, ne de bir gözyaşı bıraktım
Bir şehir kurdum yüreğimde adını “UMUT” koydum
Ve dünyanın tüm mazlum çocuklarını, bu umut şehrine yerleştirdim
Ya sen dünya! Sen ne yaptın?
Bu masum çocuklar için
Bir bataklık oldun, çektin o masumları bataklığına
Zulmün bataklığında boğdun, kirlettin dünyalarını
Kimilerini cansız, kimilerini yetim, öksüz, aç, sefil,
Kimilerini de evsiz, barksız bıraktın
Çaldın en masum, en art niyetsiz hayallerini onların
Ve sen ey dünya!!!
Bu kadar zulüm ve canavarlık varken, sen hâlâ;
Bugünün çocukları, yarının büyükleri diyorsan,
UTAN EY DÜNYA, UTAN KENDİNDEN…
İNSANLARINDAN VE iNSANLIĞINDAN

[/SIZE]
!
Blogcu ile yapıldı
|