Gittikçe İstanbul Oluyorsun


Sabah ezanları ayrılığa çağırıyor beni,
Üsküdar vapuruna son binen yolcu olmayı ben seçmiyorum
Dolmabahçede dolan gözlerim,
Arkandan bir kova su oluyor,
Erken gelesin diye
İki gözüm iki köprü,
Arabalar mı hızlı akıyor
Yoksa gözyaşlarım mı?
Beyazıt meydanında mendilimi yitiriyorum;
Yerebatan kuruyor,
Yerebatasıca gurbet
Beni can evimden vuruyor
Süleymaniye gibi heybetli oluyorsun bazen,
Ortaköy gibi mağrur,
Ayasofya gibi mahsun olma diye;
Uzatıyorum elimi Yeditepe üstünden,
Elin elime değmeden,
Ayaklarım Haliç´e değiyor,
Sen istanbul oluyorsun,
Ben deniz
Tam ortasından geçiyorum bu şehrin
Bir yanım Avrupa,
Diğer yarım Asya,
İki yakamı bir araya getiremiyorum

!
Sen ulaşılmaz oluyorsun,
Ben uzlaşılmaz
Galata kulesinden uzatmanı bekliyorum saçlarını,
Sen prenses oluyorsun;
İstanbul rüyalar şehri
Sultanahmet meydanına bağlıyorum atımı,
Atım tarih oluyor,
Adın istanbul
Bir bir ışıkları yanıyor şehrin,
Bir siluet gibi önümde duruyorsun,
Sende beyoğlu gibi beni umursamıyorsun,
Gittikçe istanbul oluyorsun
Ben,
Fatih'in
Eyyüp Sultan'ın olan
Bu kutlu kentte
Sadece senin olmak istiyorum


Gittikçe İstanbul oluyorsun,
Gitme öyleyse;
İki İstanbul hasreti
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır