Yalnız Mesajı Göster

Sen Gidince Efendim …

Eski 12-24-2008   #1
KRDNZ
Varsayılan

Sen Gidince Efendim …




Sevgili!
Sen gitmiştin…
Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi
Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda…
Sen gitmiştin…
Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi


Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda
Sevgili!


Nasıl iltica edelim sana ;
huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!
Ve duyurabilsin mi sesini!?
Efendim, duyar misin sesimizi?


Sevgili!


Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğünde
hilal
Biz bir bakışının dilencisi,
biz dolunay tutkunları,
biz bayramı gözleyen oruçlar
Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigârinda gedalar biz
Sen imrenme, biz ayıplanma
Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar
Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı
Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz,
kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa
Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim,
düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver
İtivermezsin elinin tersiyle bizi, değil mi efendim?

Sevgili!
Sen gitmiştin…
Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da
Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden, madenimiz mıknatıstan ayrıldı
Sen gitmiştin…
Gönüllerimiz billur kadehler gibi çalındı sengsarlara;
ırmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi
Sen gitmiştin…
Çelik mermere çarptı, iradeye ateş düştü yokluğunda
Hasretinden akıllar yitirildi efendim,
gönüller gölgelere düştü
Kucak kucağa güneşlerimiz söndü,
dudak dudağa denizlerimiz kurudu
ve sen gitmiştin efendim
Sen gitmiştin…
Seninle birlikte her şeylerimiz gitti
Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;
kanlarımız sahralar doldurdu
Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi,
kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına…
Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında, efendim,
hiç kâr elde edemedik
Aldandık, hep aldandık
Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik
Dillerimiz dilim dilim edildi efendim
Bize sevmeyi unutturdular ilkin;
sonra sevginin ne olduğunu…
Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz, gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık
Vurgunlar yedik pes pese efendim…
Ve sen gitmiştin


Sevgili!


Sen gitmiştin…
Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın
Hayırları söyleyip gitmiştin,
biz ser işler olduk
Uzun uzun emellere kapıldık,
kapılanıp kaldık umutların kapısında
Yolunda yürümekten üzerimize düşen,
baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim
Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen;
böğrümüzde kaldı ellerimiz
Hanım idik halayık olduk;
bay idik köle edildik
Sen gitmiştin…
Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler
Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyî rüzgârlara kapıldılar,
dönüşlerinin ahengini kırdılar
Bölük bölük kadınlarımız,
grup grup erlerimiz,
demet demet çocuklarımız,
kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini
Ve sen gitmiştin efendim…
Sevgili!
Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiği
prizmada
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;
aşkın o aynanın cilası idi hani
Güzelliğin olmasa efendim,
aşkı hiç bilmeyecekti cihan;
aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı
Aşk pazarında mezat hep güzelliğine; güzellik yurdunda yollar hep aşkına
durmuştu efendim…
Ve sen gitmiştin…
Sevgili!
Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin
Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın
Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,
“Lâ” ile “Illa”yi i’câz ile sen dillendirmiştin
Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;
Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine
Artık düşmanlarımız dostlar arasında;
dostumuz düşman içinde
Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda
Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk…
Sana muhtacız!
Sana en fazla muhtacız
En fazla sana muhtacız
Uyandır bizi uykumuzdan…
Gel ey sevgili!
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden…
Sana muhtacız…
Sana en fazla muhtacız…
İskender Pala



__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla