VANDETTA
|
Cevap : Tarihte bunlar oldu
“HASRET KALDIK ESKİ İSTİBDADA BİZ”
Merhum İkinci Abdülhamid han’ın batının insafsız kurtları ile dans edebilmek için mecbur olduğu olağanüstü hal dönemi mi diyelim, istibdad dönemi mi diyelim? Aslında suri, resmi ve ismi bir istibdadtı Millet asıl istibdadı ondan sonra, İttihad ve Terakki döneminde gördü ve en yaman muhaliflerinden Filozof Rıza Tevfik bile şöyle seslendi Abdülhamid han’a:
“Sen hafiyelerle dem sürdün ancak,
Bunlar her tarafa kurdu salıncak”(idam sehpalarını kastediyor)
O dönemlerin şahitlerinden, gazeteci Refi Cevat Ulunay Bey, şair ve edip Süleyman Nazif Beyin de şu şiirini naklediyor hatıralarında:
“Padişahım! Gelmemişken yâde biz
İşte geldik senden istimdada(yardım istemeye) biz
Öldürürler, başlasak feryada biz
Hasret olduk eski istibdada biz
Dembedem coşmakta fakru ihtiyaç,
Her ocak sonmuş ve sönmüş, millet aç
Memleket matemde, öksüz taht u taç
Hasret olduk eski istibdada biz ”
ABDURRAHMAN GÜRSES HOCAEFENDİ VE MENEMEN HADİSESİ
Geçenlerde, sırf provokasyon kokan Menemen hadisesi ile alakalı Zaman’da önemli belgeler yayınlandı O hadisenin nasıl kimilerinin kontrolü altında geliştiği bir kere daha gözler önüne serildi Biz de bu vesile ile Merhum Reis-i Kurra Abdurrahman Gürses Hocaefendinin Menemen vesilesi ile alakalı çektiği ızdırapları yayınlamak istedik Muhterem Emin Saraç Hocaefendi anlatıyor: “(Abdurrahman Gürses Hocaefendi) Menemen hadisesini hiç unutamazdı, hemen her fırsatta öfkesine de hâkim olamayarak etrafında bulunanlara anlatırdı O devirlerde o denli sıkıntı çekmiş ki “otuz sene hüküm verseler bana müjde gelecekti” derdi Fakat bir sene hüküm vermişlerdi
Bu bir senelik mahkûmiyetinin bir kısmını Manisa’da bir kısmını da Adapazarı’nda çekmiştir Manisa’daki hapishane arkadaşlarından birisi de Şerafettin Efendi idi Kendisi Nakşî olup Yalova eşrafından bir zatmış O da Menemen hadisesi yüzünden içeri alınan yüzlerce din adamından birisiydi Malumunuz, Menemen hadisesi sonrası tüm ülke genelinde yapılan tutuklamalar neticesinde 500 tane hocaefendi hapse atılmıştı Bunlardan 32 kişi idam edilmiştir Hatta idam edilenler arasında baba-oğul da bulunuyordu Tutukluluk süresince ayrı ayrı tutulan baba-oğuldan, oğul idam edileceği zaman yürümekten âciz yaşlı baba sürüklene sürüklene götürülmüş ve oğlunun idam edilişi seyrettirilmiştir Abdurrahman Efendi bu hadiseyi sürekli anlatırdı… Esad Efendi’yi çok hürmetle anardı “şeyhim, efendim” gibi içten ifadelerle muhabbetini sıklıkla izhar ederdi Şu beyti sürekli söylerdi;
“Ne yerden kârbâr-ı gam göçer olsa konar bende
Belâ râhında şimdi bir muayyen menzil oldum ben”
Esad Efendi’nin Adapazarı ve Hendek’te bir hayli ihvanı bulunuyordu O yüzden kendileri sıklıkla buralara gelip giderdi Bu esnada hukukları oluşmuş Vefatından öncesi son iki senesinde Abdurrahman Efendi Ramazanlarda teravih namazlarını kıldırmış Son derece enteresandır: Menemen hadisesinden sonra “Sen Esad Efendi’ye teravih namazını kıldıran kişisin, dolayısıyla onunla bir ilgin vardır” gerekçesiyle Abdurrahman Efendi’yi de mahkûm etmişler Sekiz sene devlet memurluğundan mahrum bırakılmış Uzun süre de takip altında bulundurulmuş Bu dönemde geçimini mukabelelerle sağlarmış ”
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE NECİP FAZIL’IN BİR ÖNGÖRÜSÜ
Merhum Necip Fazıl, keskin zekâsının yanında öngörüsü de fevkalade inkişaf etmiş bir şahsiyet Şairlerin ortak bu yönünü bir mısraında kendisi de ifade eder ya; Ben şairim, gaybı kurcalayan çilingir, Canlı cenazelerinin başında münker nekir”
Merhum, sanırım bir zaman Süveyş kanalı ile alakalı bir meselede de bütün meslektaşlarının aksine bir görüş savunmuş ve hatta şöyle demiş;
“Eğer orası Mısır’sa ben de bu fikrimde musırrım”(ısrarlıyım) Ve hadise onun dediği gibi cereyan etmiş
Geçenlerde yeni bir eserinin piyasaya arz edildiğini gördüm İkinci Dünya Savaşı sırasında yazdığı günlük yazılardan derlenmiş(Savaş Yazıları–2 Cilt- Büyük Doğu Yayınları)
Orada savaşın başlamasından 2 ay kadar önce şu enteresan kanaatlerini zikrediyor Üstad; “Artık atacağı herhangi bir adımın harp demek olacağını kavrayan Almanya o adımı atacak mı, yoksa attığı kadarına razı olup oturacak mı?
Bence o adımı atacak Çünkü bu hususta içeriye ve dışarı karşı taahhüt altında Esasen bundan sonra geçecek her saniye rakibinin lehinde ve kendisi aleyhindedir(*)
Yani Almanya, şeametli(uğursuz) adımı atacaksa derhal atmaya veyahut o adımı atmak imkânına her an biraz daha yakından veda etmeye mecbur
1939 yaz veya sonbaharında Almanlardan bir sürpriz beklediğimi kaydederek yazımın imza yerine gelmiş bulunuyorum Bakalım hadiseler beni yalancı mı, doğrucu mu çıkaracak? Mümkün olsaydı yalancılığı şimdiden kabul ederdim ”
(*) Enteresandır, Führer de, en yakınlarından Bormann’a 1945’de dikte ettirdiği notlarında Alman generallerinin ordunun hazır olmadığını ileri sürüp savaşın 1943’de başlatılmasını istemesine rağmen, kendisinin 1938 en geç 1939’da harbin başlamasında ısrar ettiğini anlatır Üstadın zikrettiği aynı sebepten
SARI IRK HAKKINDA İKİ GÖRÜŞ
Sosyal hadise ve çalkantıları doğru inceleyebilen içtimaiyatçılar, gelecekte insanlığın başına Çin ve Zenci tehlikelerinin musallat olacağını söylemekteler Bu konuda iki görüşü aktarmak istiyoruz İlki Necip Fazıl’ın bahsettiğimiz eserinden; “Garplı bir mütefekkir Avrupa’nın sonunu göstermek isteyen bir eserinde onlar için(Sarı Irk) şöyle demişti; “Göreceksiniz, bir gün gelecek sarı ırkın yarım adam boyundaki çocukları Avrupa’yı istila edecek, harp meydanlarındaki ölülerimizin ağızlarını açıp altın dişlerini sökecek ”
Diğer bir kanaat de muhterem bir âlimimizden O da şöyle diyor;“Kehanet değil, mesela çok yakın bir gelecekte şu kadar sene sonra, 15 ile 20 sene içinde Çin hortlaması olacaktır Mesela diyorum ben, mesela deyince temsilde hata olmaz Bu Çin hortlaması öyle bir zamanlar Timurlengin, Cengiz’in, Hülagu’nun veya Abaka Han’ın işgali ta Sivaslara kadar geldiği gibi, o dalgalanmalar da ta Sivaslara kadar, Anadolu içlerine kadar gelecektir Anadolu insanı kaçacak yer bulamayacaktır Ve onu, dünyayı bir zenci işgali takip edecektir ”
Ne dersiniz? Yecüc Mecüc istilasını hatıra getirmiyor mu?
“ELBETTE EV YIKANIN OLUR HANESİ VİRAN”
Bir devrin kılıçlaşan kalemlerinden Sebilürreşad Dergisi sahibi Serez’li Hafız Eşref Edip Fergan, bu milletin dinine karşı emsali görülmemiş suikastları “Kara Kitap” adlı eserinde bütün dehşetiyle anlatmıştır Yazılanları okurken ürpermemek mümkün değildir İşte bir misal;
“Cümlece malumdur ki, Halkçılar, evvela memlekette din müesseslerini kapatmakla, dine karşı İslam dinine karşı taarruza başladılar Din müesseselerinde okuyan kırk bin din talebesini bir anda sokağa döktüler Kırk bin din talebesi, yatakları omuzlarında, sokaklarda perişan bir halde, gözyaşları dökerken, onlar iyşü işret sofralarında rakılar, viskiler, Şampanyalarla, zevk ve kahkahalarla, sabahlara kadar icra-yı şâdümani eylediler Maarif vekillerinin, şampanya kadehini kaldırarak; “Bugün kırk bin yobazın yuvalarını tarumar ettim” diye attığı nâralar, hâlâ milletin kulağında çınlamakta, kalbini tutuşturmaktadır Bu cüretkâr vekilin, bilahare bağırsağı patlayarak, kazuratı ağzından geldi O halde cehennemi boyladı ”
İnsan bunları okuyunca büyüklerimizin şu sözünü demeden edemiyor;
“Zalim bir zulme giriftar olur ahir,
Elbette ev yıkanın olur hanesi viran ”
Kaynaklar:
1-Savaş Yazıları–1- Necip Fazıl Kısakürek- Büyük Doğu Yayınları-İst–2006
2- Kara Kitap- Eşref Edip-Sebilürreşad Neşriyat Bürosu- İst- 1967- 2 baskı
1-Dünya Savaş Tarihi- Heyet- terc: Cem Demirkan-Akyüz Yayın Grubu- İst–2006
2-Prizma–1- M Fethullah Gülen-Nil Yayınları-İzmir–1996
3- Bu Gözler Neler Gördü- Refi Cevat Ulunay- Sebil Yayınları-İst–2004
4- Altınoluk Dergisi- Sayı: 164
|