10-09-2008
|
#1
|
cansel
|
Türkiye’nin En Köklü Üniversitesinden Yükselen isySesi!
Para için, koltuk için, parıltılı gelecek için kıvıranlara, onurlarını, yüreklerini, beyinlerini satanlara yumruk gibi bir yanıt geldi dün İstanbul Üniversitesi’nden  
Sırf iktidara yaranmak için “türbana destek bildirgesine imza koyan” ve bu çabalarının karşılığını da “rektör” olarak atanmakla alan meslektaşları gibi kıvırmadı Malatyalı kır saçlı adam  
Söyleyeceklerini korkmadan, tırsmadan söyledi
Bugün oturduğu “rektörlük” koltuğuna bir daha asla “atanma” şansının kalmadığına aldırmadı!
Bilimin temelinde “namus” olduğunu  
Gençlerin sorumluluğunu üstlenmenin de “yürek” gerektirdiğini gösterdi!
Giydiği beyaz cüppenin, o koltuk için “kefen” olduğunu biliyordu dün kürsüden haykırırken  
Ülkeyi din devletine dönüştürmek isteyenlere, dini değerlerimizi ticari veya siyasi ihtiraslarına alet edenlere meydan okurken ağzından çıkan her söz, kendi makamına okuduğu Fatiha gibiydi!
Kendi biletini kendi eliyle kesiyordu Malatyalı kır saçlı adam ve bundan zerre kadar çekinmiyordu!
Çünkü sözün bittiğine  
Namusluluların da namussuzlar kadar cesur olmaları gerektiğine inanıyordu!
Bu kır saçlı Malatyalı’nın adı Mesut Parlak’tı!
***
Öğrencilerinin gözlerinin içine baka baka konuştu 
Ölüm döşeğindeki bir babanın, evlatlarına söylediği son sözler gibi etkileyiciydi her cümlesi  
Evlatları da can kulağıyla dinledi onu  
Önce, toplumun yapay sorunlarla oyalandığını  
Yapılan yolsuzluklarla toplumsal değerlerin aşındırıldığını  
Toplumun karanlık bir geleceğe doğru gittiğini anlattı
Sonra 85 yıllık bu Cumhuriyet Devleti’nin değerlerine sahip çıkan herkes gibi isyanını dile getirdi
“Din kisvesi altında bir özgürlük talebi olarak gösterilmek istenen şey, aslında geçmişin bir model olarak görülmesi ve istenmesidir” dedi
Böyle bir modelin önündeki tek engelin de laiklik olduğunu, siyasi iktidarın şimdi bunu yok etmek için tüm gücüyle çalıştığını anlattı
Ve basit gerçekleri sıraladı tek tek:
“Bu toplumun hiçbir zaman dinle ve İslâmiyet’le sorunu olmadı O halde şimdi niçin var? Bu ülkeyi canını vererek kurtaranlar kimler? Türkler, Kürtler, Lazlar, hepimiz değil miyiz? Peki durup dururken mi biz birbirimize düşman olduk? Elbette hayır Politika uğruna, çıkar hesapları yüzünden, dinin politikaya alet edilmesi yüzünden bugünlere geldik En çok maddi çıkarlar ülkeyi bu kavga ortamına sürükledi ”
Ve son sözü, “Bu üniversite hiçbir zaman herhangi bir siyasi iktidarın gösterdiği veya göstermek istediği hedef doğrultusunda yürümemiştir ve asla yürümeyecektir Üniversite yönetimlerinin siyasallaştırılması bu ülkeye hiçbir şey katmaz” oldu
***
Para için, koltuk için, parıltılı gelecek için kıvıranlara, onurlarını, yüreklerini, beyinlerini satanlara yumruk gibi sözlerdi bunlar  
Ama onlarda bu sözleri anlayacak ne yürek kalmıştı, ne de beyin!
***
KORKAK BAKAN!
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Nazım Hikmet Oratoryosu’nun Frankfurt Kitap Fuarı’nda sahnelenmesi için dünyaca ünlü bestecimiz Fazıl Say’a söz vermiş  
Ama fuara sayılı günler kala bu kararından vazgeçmiş ve aynı bestecinin “Yunus Emre Oratoryosu”nun sahnelenmesini istemiş!
Bu ülke, Nazım’dan korkan çok “Kültür Bakanı” gördü  Ama “eskinin solcusu, şimdinin özgürlükçüsü” bir Bakan’ın da korkaklar kervanına katılması gerçekten düşündürücü!
Yunus da bizim başımızın tacı ama  
Nazım’dan korkan Bakan, asla bakanımız değil!
***
Beşiktaş Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam istifa edince hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan telefon açıp, “Üzülme” diye teselli etmiş  
Üç soru:
1) İktidarın işbaşında olduğu son altı yılda yüzlerce teknik direktör, binlerce kez takımlarındaki görevlerinden istifa etti Cumhurbaşkanı ve Başbakan hangisini aradı?
2) Ertuğrul Sağlam’ın aranmasının nedeni, eşinin “türbanlı” olması mı?
3) Bu teknik adam, sizce kaç aya kadar Milli Takım’ın başına geçer?
__________________
worapsow adige
|
|
|