09-02-2008
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Bir Balıkçı Hikayesi
Bir balıkçı hikâyesi
Fakir bir adam, oltayla balık tutuyordu ki,
O yerin hükümdarı, buna yaklaşıp,
- Oltana ilk takılan şey ne olursa, sana,
onun ağırlığınca altın
vereceğim,
dedi
Biraz sonra oltaya,
ortası delik bir kemik
takıldı
Hükümdar;
- Ne yapalım, şansın bu kadarmış,
dedi
Ve o garibi sarayına götürüp;
- Bu balıkçıya, elindeki kemiğin
ağırlığınca “altın”verin!
diye emretti
- Başüstüne sultanım!
dediler ve
ortası delik kemiği
terazinin bir kefesine koydular
Öbür kefesine de
altın liralar
koymaya başladılar
Bir, beş, on, yirmi, elli, yüz  
Hayret! Kemiğin bulunduğu kefe,
yerinden oynamıyordu
Halbuki görünüşte,
Bir iki tane altını
zor tartardı
Altın koymaya devam ettiler
Kefe doldu taştı,
Ama
kemiğin bulunduğu kefe
bir milim bile oynamadı
yerinden
- Bunda bir sır var,
dediler
Ve bir bilge kişi çağırıp;
- Bu işin sırrı nedir?
diye sordular
Bilge kişi, kemiğe şöyle bir bakıp;
- Bu kemik, açgözlü bir insanın göz çukurudur
Bunu tartmak için, hazineyi koysanız
yine tartamazsınız
dedi
Ve ekledi:
- Çünkü bu doymaz Bunu ancak
“bir avuç toprak”
doyurur
Hemen öbür kefeye,
bir avuç toprak
Koydular
Kefe, ânında yukarı
kalktı
|
|
|