sudenaz
|
Cevap : Temel Dini Bilgiler "32 ve 54 Farz, Tuvalet Adabı, Özet İslam İlmihali"
ZEKAT
Zekat'ın sözlük anlamı temizlik, bereket ve artış; dini anlamı ise, malının belli bir kısmını Allah rızası için Müslüman fakirlere karşılıksız vermektir Zekat, Kur'an-ı Kerim'de namaz ile birlikte en çok (84 yerde) emredilen bir ibadet şeklidir Zekat vermek malın temizlenmesi, kazancın ve bereketin artmasına sebep olur
Zekatın farz olmasının çeşitli şartları vardır:
1- Müslüman olmak
2- Akıllı olmak, hür olmak ve buluğ çağına erişmiş olmak (delilerin, esirlerin ve zengin olan çocukların malından zekat verilmez)
3- Nisap miktarı (96 gr altın veya bu değere sahip) malı olmak
4- Nisap miktarı mala sahip olmanın üstünden bir yıl (yani kameri takvime göre 354 gün) geçmiş olmak
Nisap miktarının hesaplanmasında dikkate alınacak mallar, nakit para, nakit yerine geçen hisse senetleri ve bunların kârları, altın, gümüş gibi her türlü değerli madenler ve bu madenlerden yapılmış eşyalar, satılmak üzere alınmış ticari mallar, deve, sığır, koyun gibi ehil hayvanlar ile her türlü ekin ve meyvedir (Bunlardan ekin ve meyve türünde olanlarının zekatını vermek için bir yıl geçmesi beklenmez, diğerleri için beklenir )
Zekat hesabına girmeyen mallar ise oturulan ev, giyilen elbiseler, ev eşyaları, sanat aletleri, imalat makinaları ve satmak için bulundurulmayan şahsi kitaplardır Kiraya verilmiş olan gayrimenkullerin zekatı asli değeri üstünden değil, ondan elde edilen kira gelirleri üzerinden hesaplanır
Nisap miktarı mala sahip olan kişinin eğer borcu varsa, bu borç miktarını toplam değerden düşmesi gerekir Hatta borçları sahip olduğu malların değerinden fazla ise, o kişinin zekat ödemesi gerekmez Eğer kişinin alacağı varsa, bu alacaklar arasında tahsili kesin olanları zekat hesabına katmak gerekir Tahsili şüpheli olanları ise dilerse hesaba katar, dilerse paranın eline geçmesini bekleyebilir
Her türlü nakit, değerli maden ve ticari eşyanın zekat miktarı, bu malların değerinin 40'ta biri (% 2,5'u) kadardır (Ehil hayvanların ve ekinlerin hesabı ise daha değişik oranlardadır )
Zekat verilebilecek kişiler, Müslüman olan fakirler, düşkünler, borçlular ve İslami tebliğ görevi üstlendiği için kazanç getiren bir işte çalışamayanlardır Gayrimüslimlere, eşlere (kadın kocasına, koca ise karısına), usûl ve furû'a (anne, baba, dede, nine veya çocuk, torun vs) zekat verilemez Ayrıca her tür dernek, vakıf, cami, okul gibi tüzel kuruluşlara zekat verilemez
Zekat öderken kalben zekat vermeye niyet etmek gerekir Ancak fakire verirken (onu incitmemek için) bu paranın zekat olduğunu mutlaka söylemek gerekmez (Hediye veya yardım diyerek verilebilir) Akrabalar içinde fakir olanlar varsa zekatın öncelikle bunlara verilmesi uygundur Bir kere nisap miktarı mala sahip olup zekat ödeyen kişi, bu zenginliği devam ettiği sürece, sonraki yılların zekatını vermek için bir yıl beklemek zorunda değildir Dilerse ve uygun kişiyi bulursa, bir yıl dolmadan da zekatını verebilir
Eğer soruşturulup bir kimsenin fakir olduğuna inanılarak zekat verilir, daha sonra onun zengin biri olduğu anlaşılırsa, tekrar zekat vermek gerekmez Ama böyle bir araştırma yapmadan zekat verilirse, aynı miktar parayı başka bir fakire tekrar vermek gerekir Benzer durum bilmeden gayrimüslime verilen zekat için de geçerlidir
Fıtır Sadakası (Fitre):
Zengin kişinin zekat dışında fitre de vermesi vaciptir Ancak fitrenin niteliği ve miktarı, zekat hesabından ayrı özelliklere sahiptir Fitrenin nisap hesabında zekata tabi olmayan eşyalar ve mallar da dikkate alındığı için, zekat vermekle yükümlü olmayan pek çok kişinin fitre vermek zorunda olabileceğini unutmamak gerekir
Fitre Ramazan ayı içinde, en geç bayram namazından önce verilmek zorundadır Fitre, aile fertlerinin her biri için ayrı ayrı verilir Delilerin, buluğa ermemiş çocukların ve bayram namazından önce doğan bebeklerin fitrelerinin de velileri tarafından verilmesi gerekir Bayrama kadar verilemeyen fitrelerin bayramda, hatta daha sonraki günlerde verilmesi de mümkündür, ama bu geciktirme fitredeki fazileti azaltır
Fitrelerin mutlaka fakirlerin eline verilmesi gerekir (Örneğin, evde fakirlere yemek yedirmek suretiyle fitre ödenmiş olmaz ) Bir kişinin fitresi bölünerek iki ayrı fakire verilemez Ama birkaç kişinin fitresi, topluca tek bir fakire verilebilir Her şahsın fitresinin (mümkünse) ayrı bir fakire verilmesi en uygun şekildir
Fitre miktarı, kişinin gelir seviyesi ve sosyal yaşam standardına bağlı olarak buğday, arpa, kuru üzüm ve hurma üzerinden hesaplanır (Fitre miktarları, her yıl müftülükler tarafından bu dört ölçü üzerinden açıklanmaktadır ) Herkes maddi gücü nispetinde bu ölçülerden en uygununu (mümkünse en yükseğini) temel alarak ödemesini yapar Ancak, aile fertlerinin hepsi için aynı ölçünün temel alınmasına dikkat etmek gerekir
ORUÇ
Oruç, fecir (imsak) vaktinden güneşin batımına kadar geçen süre içinde yeme, içme ve cinsel arzulardan uzak durmaktır Akıllı ve buluğ çağına ermiş bütün Müslümanlara Ramazan ayı içinde oruç tutmak farzdır Hastalar, yolcular ve aybaşı halindeki kadınlar sağlığa kavuştuktan veya eve geri döndükten sonra tutamadıkları oruçlarını kaza ederler
Oruç tutmak için en azından kalp ile niyet edilmesi gerekir (Ayrıca dil ile söylemek sünnettir ) Bir insanın Ramazan orucu için sahur yemeğine kalkması da bir nevi niyet anlamı taşır Kaza, kefaret ve adak oruçları için ise mutlaka hem niyet etmeli, hem de hangi tür oruç tutulmak istendiği belirtilmelidir
Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar, tutamadıkları her gün için fakirlere (fitre miktarınca) fidye verirler Buna maddi gücü yetmeyen fakir yaşlılar ise tövbe edip affedilmelerini dilerler Oruç borcu ile ölenlerin yakınları, eğer ölünün vasiyeti varsa, kalan maldan onun adına fidye vermek zorundadır Eğer ölünün böyle bir vasiyet yoksa, yakınları fidye verip vermemekte serbesttir Ölü adına kaza orucu tutmak doğru olmaz
Orucu bozan şeyler :
Orucu bozan şeyler ikiye ayrılır:
A) Hem kaza, hem de kefareti gerektiren şeyler:
1- Gıda sayılabilecek şeyleri yemek, içmek, sigara, afyon gibi keyif veren maddeleri kullanmak, ağza giren yağmuru kasten yutmak, kar ve dolu gibi maddeleri bilerek yemek
2- Cinsi münasebette bulunmak (Bu durumda boşalıp boşalmamak önemli değildir)
Bunları oruçlu olduğunu bilerek, kasten yapan kişinin hem 1 gün kaza, hem de ara vermeksizin 60 gün ardarda kefaret orucu tutması gerekir
B) Sadece kaza etmeyi gerektiren şeyler:
1- Çiğ pirinç, hamur, un ve bir defada çok miktarda tuz yemek (az tuz yenirse kefaret gerekir)
2- Pamuk, kağıt yemek, çakıl, taş, toprak gibi maddeleri yutmak,
3- Makata veya mesaneye ilaç vermek, genize gidecek şekilde buruna ilaç damlatmak, kulağa yağ damlatmak,
4- Ağıza alınan suyu veya ağıza giren yağmur, kar gibi maddeleri hata ile yutmak,
5- Unutarak bir şey yedikten sonra, orucunun bozulduğunu zannederek yeyip içmek,
6- İmsak vaktinin gelmediğini veya iftar zamanının geldiğini zannederek, yanılıp bir şey yemek,
7- Eşine dokunma, öpme suretiyle inzal olmak (boşalmak),
8- Kendi arzusu ile dışarıdaki sigara dumanını içine çekmek,
9- Kendi arzusu ile ağız dolusu kusmak,
10- Dişler arasında kalan nohut büyüklüğündeki kırıntıyı yutmak (daha küçük olan kırıntı orucu bozmaz),
11- Deri altına, kasa veya damara yapılan her türlü ilaç ve aşılar,
12- Sakız çiğneyip suyunu yutmak,
13- Ramazan orucu dışında kalan diğer oruçları kasten bozmak
Bu şekilde bozulan oruçlarda, sadece bir gün kaza orucu tutmak gerekir
Orucu Bozmayan Şeyler :
1- Unutarak bir şey yeyip içmek,
2- Çiçek aşısı gibi deri üzerinden yapılan aşılar,
3- Kan aldırmak (vücuda kan verilmesi ise orucu bozar ve kaza gerektirir),
4- Göze sürme çekmek veya ilaç damlatmak,
5- Kendiliğinden inzal olmak (boşalmak), cünüp olarak sabahlamak,
6- Banyo yaparken kulağa su kaçması,
7- Burundaki akıntıyı (sümüğü) boğaza çekip yutmak,
8- İstemeden ağza gelen kusmuğu yine istemeden geri yutmak,
9- Ağza tükürüğünü toplayıp yutmak (orucu bozmasa da mekruhtur),
10- Eşi ile öpüşmek,
11- Banyo yapmak (serinlemek amacıyla banyo yapılması mekruhtur),
12- Abdest alma gayesi dışında ağza su alıp çalkalamak
Orucu bozmayan şeylerin yapılması kaza veya kefaret gerektirmez Ancak bu sebeple orucun bozulduğunu zannederek yeyip içmek genelde kaza, bazen de kefaret gerektirir
HAC
Maddi gücü yerinde olan Müslümanların ömürlerinde bir kere haccetmesi farzdır Bu farz oluş, kişinin maddi gücü ilk elde edişi ile başlar Sağlığı ve imkanı yerinde olmasına rağmen haccı sonraki yıllara erteleyen kişi günahkar olur Haccın zamanı, Zilhicce ayının ilk on günüdür ve en geç Arefe günü Arafat'ta vakfe ile başlar Kurban bayramı günlerinde şeytan taşlama, kurban kesme ve Kabe'nin tavafı ile devam edip biter Bu zaman dışında Kabe'ye yapılacak ziyaretler "hac" değil, "umre" sayılır (Hacca gideceklerin hac ile ilgili detaylı bilgileri İslam İlmihali kitaplarından öğrenmeleri gerekir Çünkü duaları da içeren bu bilgileri öğrenmeden hacca gidilmesi, bir hoca nezaretinde bile olsa, pek çok zorluğu beraberinde getirmektedir )
|