Yalnız Mesajı Göster

Şarkılarla Geçtim Aranızdan: Kazım Koyuncu Belgeseli

Eski 07-02-2008   #1
gothicc_girll26

Şarkılarla Geçtim Aranızdan: Kazım Koyuncu Belgeseli



Şarkılarla Geçtim Aranızdan: Kazım Koyuncu Belgeseli
Yönetmen Ümit Kıvanç” tan Kazım Koyuncu belgeseli “Şarkılarla Geçtim Aranızdan"
Üç DVD' den oluşan üç buçuk saatlik belgesel Kalan Müzik etiketi ile önümüzdeki günlerde piyasada olacak ve geliri Umut Çocukları Derneği'ne bırakılacak
Yönetmen Ümit Kıvanç, Türkiye’nin ilk Laz-rock müzik grubu Zuğaşi Berepe’nin kurucusu sanatçı / müzisyen Kazım Koyuncu için titizlikle hazırlılıkladığı “Şarkılarla Geçtim Aranızdan" isimli belgesel filmi tamamladı

25 Haziran 2005 tarihinde kansere yenik düşen Kazım Koyuncu için sanatçının ailesi ve arkadaşlarının da desteğiyle yönetmen Ümit Kıvanç tamamlanan “Şarkılarla Geçtim Aranızdan", Kalan Müzik etiketi ile yakında piyasada olacak CD-DVD satan dükkanlarda bulunacak Üç DVD' den oluşan ve üç buçuk saatlik filmin geliri Umut Çocukları Derneği'ne bırakılacak

Önümüzdeki günlerde gün ışığına çıkacak olan belgesel, Kazım Koyuncu’nun doğduğu köy olan Yeşilyurt’ta başlayıp “Burası da bize memleket oldu” dediği Taksim ve İstiklal’de süren hayatını gözler önüne sererken sesini yeniden dinleyicileri ve sevenleriyle buluşturacak


Halen kısa film ve belgesel çalışmaları yapan Kıvanç’ın yayınlanmış 8 kitabı, çevirileri ve yüzlerce kapak tasarımı bulunuyor

Ümit Kıvanç belgeselin gelişim sürecini şöyle anlatıyor:
Belgesel sadece Kazım’ı anlatıyor
Filmde de size bunu sadece Kazım anlatacak Bir belgesel olarak değişik iddialar taşıdığını söylemekten kaçınmayacağım bu filmde, Kazım’ın ardından yapılmış konuşmalar, üstüne söylenmiş sözler falan yok Sadece kendi konuşuyor, çeşitli dönemlerdeki grup arkadaşlarıyla birlikte çalıyor, söylüyor

Kazım’le beraber birşeyler yapabileceğimize dair garip bir önsezim vardı
Kazım hastalanmadan kısa süre önce, Viya’nın kapağındaki fotoğrafına bakarken, “Artık gidip bulayım, tanışayım,” diye düşündüm Zuğaşi Berepe’den beri uzaktan izliyordum onu Müziğinde ve müziğinin gelişiminde nelerin beni çektiğini ayrıca anlattım, Kendisiyle yapılan görüşmelerde söylediklerinden, onunla şu ya bu şekilde karşılaşmış insanların anlattıklarından, Kazım’ın kendime çok yakın bulacağım biri olduğuna ve beraber birşeyler yapabileceğimize dair garip bir önsezim, hattâ inancım vardı Hastalandığını duyduğumda, onu kaybedeceğimize en ufak bir ihtimal vermedim “Adamın tedavisi bitsin, telaşı geçsin, öyle gider tanışır, konuşurum,

Ya, sana ne oluyor ki allahaşkına?
Ölüm haberini aldığım gece, o an için elimdeki tek CD’si olan Viya’yı sabaha kadar döndüre döndüre dinler ve ağlarken, durmadan kendime şunları dediğimi hatırlıyorum: “Tanışmıyordun bile; nasıl olup da bir arkadaşını kaybetmişsin duygusuyla yanıp yakılıyorsun böyle?” Nitekim, bunu izleyen günlerde çok eski bir arkadaşım, “Ya, sana ne oluyor ki allahaşkına?” dedi

Filmi yapabilmek için Kazım’ın en yakınındaki insanlarla zaman geçirmeye ve topladığım ses ve görüntü kayıtlarını defalarca izlemeye, dinlemeye başladığım süreçte, onun elbette benim bir arkadaşım olduğuna kuvvetlice inandım Filmi yapmak için uğraştığım iki yıl boyunca samimiyetimiz ilerledi Filmi bitirirken, onun ölümüyle sarsılmaya devam ettimOnun en yakın arkadaşlarından biri filmi izledikten sonra, “Sanki sen onu çok iyi tanıyormuşsun gibi,” dediğinde, sevineyim mi, gurur mu duyayım, ne yapayım bilemedim Bunun böyle olduğunu artık biliyorum, ama şaşırmaktan da vazgeçemiyorum

Çekimlere Pançol’dan başladık
Kazım’ın toprağa verilişinden (27 Haziran 2005) birkaç ay sonra, Kazım’ın yakınlarıyla tanışmaya, ardından malzeme toplamaya, Hopa’da, Pançol’da ve Doğu Karadeniz’de farklı yerlerde çekimler yapmaya başladım

Birçok insanın VHS, Hi8, V8, DVD, VCD, Betacam, miniDV ve aklınıza gelebilecek her formatta ses ve görüntü kayıtlarıyla çok geniş bir arşiv oluşturdu Materyalleri aktarıp sınıflandırarak hazır hale getiriyordum 2006 yaz sonunda, nihayet, filmi yapmaya başladım Çözülmesi gereken pek çok teknik sorun, verilmesi gereken çok fazla karar vardı Üstelik, 2,5 saatlik bir film yapmaya niyetliydim ve baştan verilecek her yanlış kararın anlatıma dair, teknik, estetik faturaları pek ağır olabilirdi

Bu filmde sadece Kazım konuşacaktı Elime geçen ilk kayıtlardan sonra, bunun hem olabileceğini hem de ortada Kazım’ın bu anlattıkları varken, başkalarının onun hakkında, onun üstüne vs konuşmasının elbette ikincil kalacağını görebilmiştim Âdetâ benimle birlikte bu işi yapmaya girişen Kazım’ın yakınlarının da bu fikri coşkuyla onaylaması elbette cesaretimi artırdı

Hırsız filmi ikinci kez yaptırttı
Kazım filmi”nin yapılmış iki saat yedi dakikalık! kısmı artık yoktu
2006’nın 12 Aralık günü Saat 1930 sularıydı Evimin karşısındaki lokantada yemek yedim ve bizim apartmanın bitmek bilmeyen basamaklarını tırmanmaya başladım Benim kata geldiğimde, merdivende havlularımdan birini gördüm Kilit kırık, kapı açıktı

G-5, ekranlar, laptop ve başka birkaç şey çalınmıştı Filmden geriye sadece ham kasetler kalmıştı “Kazım filmi”nin yapılmış iki saat yedi dakikalık! kısmı artık yoktu Çocukluğu, Hopa’daki ortaokul ve lise yılları, İstanbul’a geliş, Dinmeyen, Zuğaşi Berepe yılları, kendi grubuyla çıkana kadarki ara dönem, askerlik, Kızılırmak’a bas çaldığı zaman hepsi tamamlanmışken, bir anda havaya karışmıştı

Ve aradan aylar geçti Günün birinde, nasıl bir inatla, nasıl bir kuvvetle, hâlâ bilemiyorum, filmi yeniden yapmaya oturdum En yakın arkadaşlarım dahil kimseye bir şey söylemedim Aylar boyunca Nihayet bir gün birkaç arkadaşımı toplayıp dedim ki: “Çalınan kısmı yeniden yaptım

Şimdi, film karşınızda Daha önemlisi, artık yapıldı, dünyadan ve hayattan yok edilemez Kuşaklar sonra birileri Kazım’ın varlığından, nasıl bir insan olduğundan, başka türlü yaşamanın, “sisteme” ve hayata itirazın mümkün olduğundan haberdar edilebilecek

Çünkü çalınan kısmı yeniden yaparsam her şeyin hallolacağını sanmıştım Halbuki daha geride yapılması gereken çok şey vardı Şimdi hangi kuvvetle devam edebilecektim?
Bunun da cevabı yok Devam ettim Fakat bir gün yine çok meşum bir durumla karşı karşıya kaldım: Kazım’ın hastalığı aşamasına gelmiştim

Durmadan geri dönüp ilk bölümlerde düzeltmeler yapmakla uğraşmakta olduğumu ve bunu niye yaptığımı fark edene kadar bir zaman daha geçti Kaçınılmaz sonu idrak ve kabul etmek de kaçınılmazdı haliyle Ben de, insanlara söylemek -ve “bırakmak”- istediğimi bırakabilmiş olacağım

wwwkazimkoyuncufilmicom - 03 Mart 2008

__________________
kan akar dudakLarımdan
v simdi sadece bi öLü ruhum
vedaLar zor ya işde
işde bn o zor oLanı yasıyorum şimdiLerde




|__tak jiLeti dudaqına öp beni şahdamarımdan__|
'seLin_
Alıntı Yaparak Cevapla