gülgüzeli
|
Sesine Katık Olur Nefesim
Bir avuç yalnızlık doldururum cebime böyle zamanda
Ve ordasındır bilirim,
Buğulu bir özleyişle bakar gözlerin,
Aynanın diğer tarafında
Uzaklarda bir yerde,
Bir göl kenarından su içer kırlangıç sürüsü
Ve sürüsünün peşinden koşar çoban,
Umut taşır ellerinde,büyük; kocaman
Karnı burnunda karısı
Ve yaşlı anası yolunu gözler…
Her akşam,sofrada birlikte yenir acı tarhana çorbası
Tanıdık bildik yüzlerdir çoğu,aramızdan
Tavla atmışızdır bazen kahvede,
Selam vermişizdir sokakta yürürken,
Borç aldığımızda olmuştur arada bir,
Ödünç verdiğimizde yoksulluğumuzdan…
Aynı köy yollarında toza bulanan tevekküllerimiz,
Aynı fabrikalarda eriyen menevişli hayallerimiz vardır
Çoğumuz yenik yaşarız kavgalarımıza
Mutlu olmayı öğrenmekle geçer vakitlerimiz,
Yastığa iliştirdiğimiz uykularımızda
Ve her sabah unuturuz öğrendiklerimizi yeniden
Çekmecelerde Eskimiş bilet kuponları biriktirirken,
Piyangodan çıkan
Sarışın güzel mankenleri kıskanır mutfakta ki kadın,
Öfkesine tuz kattığı an
Değişen bir şey yoktur oysa
Yıllardır hep aynı yerden kazılan sokaklarda yürürüz
Aynı ekmek kuyruklarında bekleriz sıramızı,
Aynı futbol maçları,
Aynı magazin programları örter üstünü,anlamadıklarımızın
Mutlu olmayı öğrenmekle geçer vakitlerimiz
Oy meydanlarında kelli felli adamları dinlerken
Ve her oydan sonra
Unuturuz öğrendiklerimizi yeniden…
Başıboş kalmıştır onuru iradelerin
Mezar taşlarında ıslanıp duran yiğit gönüllerin;
İsimleri hatırlanmaz olmuştur zihinlerde
Mürekkebi biten kalemlerin yazdığı mektuplar hala akıllarda,
Fakat adresleri çoktan unutulmuştur
Kendimizden göç edişlerin izi kalır omuzlarımızda
Söz verişlerimizin buruk ıslaklığı,
Bakar arada bir geçmişe,gözlerimizden
O zamanlar işte
Bir şeylerin yetmediği zamanlar olur bize,
Kızarız kendimize
Eski gömlekleri arar buluruz dolaptan,
Eski not defteri,eski tükenmez kalem,eski cüzdan
Eskiyle yenilemek telaşı sarar ruhumuzu
O vakit,
Nasılda acıtır yüreğimizi sıkan kelepçenin soğuk demiri
Nasıl çaresiz kalırız,anladığımız zaman,
Hayatın içinde giderek kaybolduğumuzu…
Değişen bir şey yoktur oysa
Bir boğaz daha eklenmiştir evde ki sofraya
Belki,ya da ne bileyim,
Kendi yurdunda sürgüne yollar insan kavgalarını
Mahkum olur kendine…
Ve ben,
Ertelenmiş çocuk seslerinin loş karanlığında,süzerken
Sokaklarını şehrin
Neden? diye sorduğum
Soruların girdabında,
Yönsüz mesafeler kat eder dururum
Ne zaman rastlasam yüzüne,
Yanağından sızan damla düşer avuçlarıma
Sel basar yüreğimin yangınlarını,taşar,
Kendi dalgalarımda boğulurum
Ne zaman rastlasam yüzüne,
Düne öykünür saatler
Yol keser haramiler,
Geçit vermez uçurumlar,
Hep bir adım uzağına düşer kelimeler,
Anlatamam yüreğimin korkularını,
Yalnızlığın kahpe kurşunlarıyla vurulurum…
Yarım kalmıştır yazdığım mektup,
Yarım kalmıştır dudağımda eğreti duran kelimeler ,
__________________
|