gülgüzeli
|
Ölüden Mektup
Dostlarım,
Dün, oldukça yağmurlu,
Mezarlık çamurluydu,
Özür dilerim 
Hastalığım amansız,
Ölümüm; size göre
Erken ve zamansızdı
Kara haber
Tez yayıldı Aldınız
Cami avlusuna, koşup geldiniz,
Son bir görev bildiniz 
Kiminiz,
Namaz vaktini, iple çektiniz
Acele işiniz vardı, gidecektiniz
Kiminiz,
Kaçamak tebessümle,
Hasretler giderdiniz;
''Bir araya gelmek için,
Ölümler mi gerekirdi?''
Dediniz 
O soğuk sandığınız,
Musalla taşında ben;
Üşüyüp titremeden,
Sımsıcak yatıyordum 
Hepinize bakıyor,
Aklınızdan geçenleri,
Birer birer okuyordum 
Kiminize göre ben;
Güya bir melekmişim
Kiminize göre de;
Dürüst bir *****mışım 
Oysa Siz, ölüleri,
Hiçbir şey duymaz sanır,
Bir kadavra tanırdınız
Aklınızdan geçenleri söylesem;
Utanırdınız 
Sözlerimi;
Nankörlüğe vermeyin
Namaz vakti, hepiniz;
Oldukça naziktiniz
İmam beni sorunca:
''İyi biliriz'' dediniz
Beni mahçup ettiniz 
Bana çiçek gönderen,
Vefâkar can dostlarım;
Cemil, Şükrü ve Ahmet,
Bu ne zahmet efendim,
Bu ne zahmet 
Ya arkadaşım Sadi;
Yarım kalan işime,
Ve dul kalan eşime,
Göz koyan âdi !
Sabırsızlanmayın,
Nefâset Hanım
İşte sıra, size geldi a canım
Hani var ya
O ilk gece,
Toplanmıştık ailece,
Bir şeyler soruyordu,
Gözlerin hece hece
Oysa ben, o bakışın,
Üstünde hiç durmamış,
Kötüye yormamıştım
Şimdi anladım ki;
Resmen ihânet 
Kocan;
Ağır aksak amma,
İyi adam Nefâset
Ne olur Sen de onu,
Birazcık idare et
'Dünya düzeni' böyle,
Kocana selâm söyle 
Sayın, belediye başkanım,
Çocukluk arkadaşım;
Sarı Seyfettin
Cenazeme şeref verdin,
Hoşgeldin 
Şu son yıllarda senin,
Tapudaki sicillerin,
Kabardıkça kabarmış;
Üç apartman,
Altı yazlık,
Yedi dükkan,
Rahmetli babandan,
Miras kalmıştı 
Bak Sevgili dostum
Sarı Seyfettin,
Bu türlü masalları,
Burada anlatan çok
Ama, hiç dinleyen yok
Hani Bir sözün vardı:
''Su akarken, küp dolsun ''
Dolsun ama Seyfettin,
Buralarda küp müp yok,
Haberin olsun !
Hazır, yeri gelmişken;
Şu senin Eşref'in de,
Kulağını çekiver 
''Geçim sıkıntısı'' deyip,
Daldı rüşvete;
Kan kusturdu millete 
Bu yollardan kaçınsın,
Maaşıyla geçinsin
Ne gerek var, bu kadar,
Mala, mülke, servete ?
Allah, zevâl vermesin,
Hükümete, devlete 
                                     
Gazeteci meslektaşım,
Ve kader arkadaşım,
Donkişot Osman
Sana ne, elâlemin,
Üç keçi, beş koyunu?
Üç yıl mapusta yattın,
Ölçmedin mi boyunu?
Sürdürme şu oyunu
                                     
Biricik oğlum Celâl;
Cenazede,
Bayramlık lacivertleri giydin,
Sanki Bir şeyleri kutlar gibiydin
Çok içmiştin,
Sarhoştun
Mezar dönüşü hemen,
Komisyoncuya koştun
''Ölüm hak, miras helâl''
Acelen neydi Celâl ?
O, mâsum kalbinde sen,
Ne sırlar saklarmışsın
Meğerse, yıllar yılı,
Ölmemi beklermişsin 
Güzel kızım Muallâ,
Görümcene dikkat et
Kendini kolla 
Onu, pek görüştürme
Kocan Şenol'la 
Ama Kaynanan temiz;
İyi kalpli bir kadın
Ah! Şu senin inadın !
Ne olur, ara sıra,
Birazcık alla pulla
Bilirim Sen gitmezsin
Bari, kocanı yolla 
Bu mektupta adını,
Anmadığım dostlarım
Sahte gözyaşlarına,
Kanmadığım dostlarım
Hepiniz birer yumak,
Açmakla bitmez
Sizleri yazmaya
Kitaplar yetmez 
                                   
Bu dünya böyle döndü,
Yine böyle dönecek,
Nefes borcu çaresiz,
Ölümle ödenecek 
Mal, mülk, şöhret, ganimet,
Sanmayın, gerçek nimet 
Görüyorum ki,hepsi;
İnsana eziyetmiş 
MEĞER, YAŞAMAK DİYET,
ÖLMEKSE, HÜRRİYETMİŞ 
(alıntıdır)
__________________
|