Yalnız Mesajı Göster

Cevap : ***mehmeh akif ersoy****

Eski 01-29-2008   #6
hayko26
Varsayılan

Cevap : ***mehmeh akif ersoy****



ÂHİRET YOLU



Sokakta sâde bir "âmîn!" sadâsıdır gidiyor:

Mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor



Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,

Başında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût;



Denildi: "Fâtiha!'; âmîni kestiler bu sefer,

Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,



Hazîn alınları bir kerre okşayıp indi;

Deminki zemzemeler bir zaman için dindi



Duyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu,

Diyordu:

- Söyleyin Allâh için şu merhûmu,



Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar?

- İyi biliriz!

-Yarın huzûr-i İlâhîde toplanıp hepiniz,



Bu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya?

- Evet!

- İmâm efendi, helâllık da iste, merhamet et



- Helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı

- Helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı!







Cemâatin yüreğinden kopup "helâl olsun!"

Nidâ-yı saffeti, birden cenâze, ah-ı derûn,



Misâli uğradı evden; fezâda yükseldi

İçerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi;



Baş örtüsüyle kadınlar gözüktü pencereden:

- Bıraktın öyle mi, en sonra kardeşim, bizi sen?



- Yıkıldı dostlar evim, barkım Âh gitti kocam!

- Dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam!



- Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kerre,

Kızıp da "ey!" demiş insan değildi, hemşîre!



- Zavallı Remziye! Boynun büküldü evlâdım

- Babam ne oldu?

- Baban Öldü

- Etme Ayşe Hanım,



Bu söylenir mi ya? Hicrân olur zavallı kıza

- Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza



Açın da cumbayı etrâfa baksın ağlamasın

Göründü cumbada baktım ki tombalak, sarışın,





Sevimli bir küçücek kız Beşinde ancak var

Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar,



Zavallının eriyen ruh-i bî-günâhı idi

Benim o mersiye yâdımda ağlıyor ebedî







Sefine pâre ki: sırtında mevc-i bî-hissin,

Yüzer Önünde ademden nişâne bir engin,



Çeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına;

Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana?



Cenâze dûş-i cemâatte çalkalandıkça,

O tahta pâreye benzerdi, düşmüş emvâca



Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını?

Nasıl görür ki yetîmin huruş eden yaşını?



Bu hây ü hûy-i kıyâmet-nümûn içinde söner,

Samîm-i hilkati sûzân eden enîn-i beşer







Değilmiş öyle geniş nâlenin hudûdu meğer:

Sokak bitip dönülürken kesildi mâtemler



O tahta pâre-i câmid, o iğbirâr-ı samût,

Güzer-gehindeki eşbâhı bir mehîb sükût



İçinde haşr ederek dalgalarla seyrediyor;

Zemîne bakmıyor artık semâ deyip gidiyor







Bu mahmilin neye sık sık değişsin efrâdı?

Suâli fikre büyük bir hakîkat anlattı:



Evet bekâ ezecek cism-i zâr-ı fânîyi,

Vücûd çekmiyecek ömr-i câvidânîyi,



Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,

Dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer!







Ağır ağır gidiyorken cenâze kâfilesi,

Nihâyet oldu musallâ birinci merhalesi



Çıkınca üstüne son minberin hatîb-i memât,

Açıldı dîde-i im'âna perde perde hayât







Senin en son serîrindir şu bî pervâ uzanmış taş;

Ki nermin hâb-gâhından çıkar, bir gün vurursun baş!



Elinde yok halâs imkânı, mâdâme'l-hayât uğraş

O, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz Muktedirsen aş!'







Musallâ: Müncemid bir mevcidir eşk-i yetîmânın;

Musallâ: Ahıdır, berceste, mâtem-zâr-ı dünyânın;



Musallâ: Minber-i teblîğidir dünyâda, ukbânın;

Musallâ-: Ders-i ibrettir durur pîşinde, irfânın







Bu minberden iner nâsûta en müdhiş hakîkatler,

Bu yerden yükselir lâhûta en hâlis kanâ'atler



Civârından geçer zulmette bî pâyan hayâletler:

Kefen-ber-dûş geçmişler, kalan üryan sefâletler!







Babam, kardeşlerim, evlâdım, annem Belki bunlardan

Muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el'ân



Bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im'ân

Benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân!







Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ;

Müşeyyed bürc ü bârûlar düşer bir bir, bu taş hâlâ,



Zamânın dest-i tahrîbiyle, durmuş, eyler istihzâ;

Bütün mevcûda hâkim bir adem timsâlidir gûyâ







Namaz kılındı; duâ bitti Kârban, yoluna

Düzüldü taht-ı memâtın girip birer koluna



Yarım sâat henüz olmuştu Yolcular durdu;

Demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu



Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,

Sokuldu servilerin ortasında bir çukura,



Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur

Kabardı toprağın altında bir an, bir ur!



Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,

Dönün de arkadakinden sorun fecâ'atini·



Sükûn içinde uyurken şu bir yığın toprak

İlel'ebed o küçük rûh çırpınıp duracak!
alıntı

__________________
Hakan Guven®
Alıntı Yaparak Cevapla