edenbulur23
|
Ne idik,Ne olduk!...
Bu köşeyi siz deÄŸerli dostlarımla,okuduÄŸum ve paylaÅŸmak isteÄŸim bir kitap için açtım Kitabın ismi “Ne İdik Ne Olduk” Kitap ünlü tarihçi Semiha AYVERDİ’nin hatıralarından oluÅŸmakta ve bizlere çok önemli mesajlar vermekte,o yüzden bu hatıraları sizinle paylaÅŸmak istedim Birkaç haftada bir yeniliyeceÄŸim inÅŸ DeÄŸerli yorumlarınızı bekliyorum…
KAYBOLAN MİRAS
Dost çevremizin,Sâdiye Kabartay Hanım isminde ve ihtiyarlığı,ruhen ve hissen yanından kovalayıp uzaklaÅŸtırmış,yaÅŸlı bir yakını vardı ÇoluÄŸunu çocuÄŸunu sevdiÄŸi gibi,bizi ve bütün insanları sever,kusurlarını hoÅŸ görür,alınmaz,darılmaz,canlı,neÅŸ’eli,mütevà ¢zı,cömert,imanlı ve tatlı dilli bir müstesna insandı
Vefa’da büyük fakat çok harap olan ahÅŸap evini,bölük bölük kiraya verip,kendi de üst katında otururdu
Günlerden bir gün bölüklerinden birini kiralayan iki erkek kardeşten büyüğünün yaptığı elbise askılarını,küçük kardeşinin omuzundaki sırığa geçirip mahalle mahalle dolaşarak sattığını,böylece de nafakalarını çıkardıklarını öğrenir Bu arada,satışı yapan gencin,taşıdığı ağırlıktan dolayı omuz adelesinin yıpranıp omuzunda,adeta mor bir oyuk meydana gelmiş olduğunu,güler yüzüne yakışmayan bir acı ile ifade etmişti
Uzun zaman sonra Sâdiye Hanım’ın dehÅŸete düşerek öğrendiÄŸi bir hazin hakikat da bu gençlerin,Kara Mustafa PaÅŸa ahfâdından oldukları keyfiyeti olmuÅŸtu
Biliyoruz ki,Merzifonlu Kara Mustafa Paşa,Osmanlı vezirleri arasında,kapı halkı en kalabalık olan devlet adamı idi Tarihler,beş bini byulan bu kalabalığı idare etmek için büyük bir servet gerektiğini söylerler
Köprülü Ocağı’nın feyzi içinde yetiÅŸmiÅŸ olan Kara Mustafa PaÅŸa,zekasını,tecrübe ve dirayetini gölgeleyen gururu yüzünden ayağını sürçmekten kurtaramamış,böylece de “kaza-i mübrem” hükmünü icra etmiÅŸtir PaÅŸa Osmanlı Devleti’nin ÅŸanslı vezirleri kafilesinden biri olarak zikr edilse revâdır
Çarşıkapı’daki külliyesinin kitabesinde,canına mâl olan 1683 Viyana Bozgunu’nun alnına vurduÄŸu kader çizgisi,üstü kapalı olarak belirtilmiÅŸtir
IV Mehmet devrinin bu kudretli veziri,Köprülüler’den sonra,Osmanlı Devleti’nin idare çarkını muvaffakiyetle elinde çeviren adamdı O muazzam dümeni döndüren kimsenin,emri altında bulunan kapı halkı,birkaç beÅŸbin dahi olsaydı,genede rahatlıkla idare edebilirdi
Aradan geçen asırlardan sonra,bugünün yaşlıları,altmış beş-yetmiş sene evveline kadar olan kimseler,Türk aileleri içinde,üç-dört yüz kişi kapı halkı olan varlık ve dirlik sahipleri bulunduğunu hatırlarlar
Amma,şimdi uzak ve yakın tarihin o debdebe,dârat ve ihtişamından arta kalmış bir iz ve eser bulmak ne mümkün?
Saray yavrusu kâşâneler,konaklar,köşkler ve yalılar arası saltanat sürmüş vezirin,harap bir evin iki odasına sığınmış iki fakir torununu düşünmek,geçmiÅŸle hâli kıyaslanacak en hazin endâze…
Başımızı çevirip Türk’ün en az bin senelik geçmiÅŸine baktıktan sonra,gözlerimizi bugüne gezdirecek olsak:”Ne imiÅŸiz,ne olmuÅŸuz?”demekten gayri söylenecek söz bulmak güç,belki muhal
“Neden o zirvelerden bu çukura indik?Neden yeri göğü titreten sesimiz kısıldı?Neden sadaka verdiÄŸimiz milletlerin iânesine el açmış bulunuyoruz?”diye dört duvar arasında söylenmeyi bırakmak ve bu suallerin altında çöreklenmiÅŸ gaflet ve hatalarımızı yakalayıp,dolu dizgin,üstlerine gitmemiz gerekmez mi?
|