Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-04-2008   #293
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




CÂSİYE SÛRESİ

Kur'an-ı Kerîm'in kırkbeşinci suresi Buna aynı zamanda "Şerîât" ve "Dehr" suresi de denir Sure, otuzyedi ayet, dörtyüzseksensekiz kelime ve ikibinyüzaltmışbir harften ibarettir Fasılası; nûn, mîm harfleridir Ondördüncü ayeti Medine'de, geri kalanı Mekke'de ve Duhan suresinden sonra nazil olmuştur
Sure, adını yirmisekizinci ayette geçen, "câsiye" kelimesinden almaktadır:
"Bütün ümmetlerin Allah'ın huzurunda diz çöktüklerini görürsün Her ümmet kitabını almağa davet edilir O gün, dünyada yaptıklarınızın karşılığını görürsünüz" Ayette belirtildiği üzere, câsiye "diz çöken" demektir Bu durum, ahirette Cehennem kükreyerek mahşer yerine geldiği zaman olacaktır İşte o zaman herkes korkusundan diz çökecek ve Cenâb-ı Allah'a yalvaracaktır
Câsiye suresi Allah'ın varlığı ve birliğinin delilleri üzerinde durmaktadır Bunun için çeşitli deliller göstermektedir Kur'an-ı Kerîm bu delilleri en güzel şekilde ifade ettiği için önce kitabın indirilmesinden bahsetmektedir Arkasından da bu delillerin bulunduğu üç yer gözler önüne serilmektedir Bunlardan birincisi yedi kat göklerle yerdir Ve bunda inananlar için Allah'ın varlığına ve birliğine deliller vardır Demek ki bunlardan deliller çıkarmak müminlerin görevidir
Sure, ikinci derecede de insanların yaratılışı ile çeşitli hayvanların yeryüzüne dağılışında birçok deliller olduğunu vurguluyor Bunu yapacakların, yakîn, yani kesin bilgi almak isteyenler olduğunu bildiriyor Bundan, dolayısıyla şöyle bir mânâ çıkıyor: Bu delilleri incelemek insanı kesin ve gerçek bilgiye götürür Bundan sonra da delil olarak gece ile gündüzün birbirini takip etmesi, rızık sebebi olan yağmurun gökten indirilmesi ve rüzgârların esmesi gösteriliyor Sonunda da "Artık bu ayetlere de inanmayanlar acaba neye inanırlar?" deniyor Surenin üçüncü ayeti, inananları, dördüncü ayeti yakîn sahibi olanları, beşinci ayeti de düşünenleri muhatab almakta ayrı bir duruma dikkat çekmektedir
Surede ayrıca, müşriklerin İslâm davasını nasıl karşıladıklarını, İslâmiyetin getirdiği deliller ve ayetlere nasıl karşı koyduklarını, İslâmî gerçekler ve problemler karşısında nasıl direttiklerini delilsiz nasıl itiraz ettiklerini görmekteyiz
Müşrikler, Allah ve Allah kelâmı hakkında son derece kaba davranıyorlar Surede bunu açıkça görmekteyiz Buna karşılık onlar acıklı bir azap ile tehdit edilmekteler
"Vay haline yalancı ve günahkâr her kişinin "
"Kendisine okunan Allah'ın âyetlerini dinleyip sonra onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnir Ona can yakıcı bir azabı müjdele Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır İşte onlara horlayıcı bir azap vardır" (7-10)
Düşünce ve inançları bozuk Ehl-i Kitap da surede söz konusu edilmektedir Onlar sûrede, sâlih amel sahibi müminlerle kendi kötü amelleri arasındaki farkı göremeyenler olarak tanıtılmaktadır Dolayısıyla Allah'a inandıklarını söyleyenler ile müminler arasında köklü bir fark bulunduğu belirtilmektedir Kötülük yaptıkları halde Allah katında kendilerinin de iyilik yapan müminler gibi olduklarını sananlara çok açık bir cevap veriyor:
"Yoksa kötülük işleyenler, ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini iman edip salih amel işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar " (21)
"Allah gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır Tâ ki herkes kazancına göre karşılık görsün Ve onlara zulmedilmez " (22)
Bunların dışında surede, heveslerinden başka kimseyi tanımayan bir başka grupdan daha söz edilmektedir Bunlar arzularını ilâh edinmiş, şaşkın kimselerdir Kur'an onlara doğruları gösterdiği halde onlar yüz çevirmektedirler
"Gördün mü o kimseyi ki, hevâ ve hevesini kendisine tanrı edinmiş, bilgisi olduğu halde Allah onu şaşırtmış, kulağını ve kalbini mühürlemiş ve gözüne perde koymuştur? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısınız?" (23)
Surenin son bölümünde de müşriklerin ahiret inancı ele alınmakta ve bu inancın sakatlıkları, bizzat kendi hayatlarından örnekler verilerek reddedilmektedir
"Ve dediler ki: hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır Ölürüz ve yaşarız Ve bizi ancak zaman helâk eder Bu hususta onların bir bilgisi de yoktur Başka değil onlar sadece zannederler " (24)
"Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman Eğer doğrucular iseniz (ölmüş) atalarımızı (diriltip) getirin demelerinden başka hüccetleri yoktur De ki: Allah diriltir sizi, sonra öldürür; sonra şüphe götürmeyen kıyamet gününde toplar Ne var ki insanların çoğu bilmezler " (25-26)
"Göklerin ve yerin mülkü sadece Allah'ındır Kıyamet koptuğu gün, işte o gün, batıla uyanlar hüsrandadırlar "
"Sen o günün iddetinden bütün ümmetlerin diz üstü çöktüklerini görürsün O gün her ümmet amel def terinin başına çağırılacak ve onlara şöyle denilecektir:" " Bugün dünyada yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz İşte kitabımız size gerçekleri söylüyor Şüphesiz biz, dünyada iken yaptıklarınızı yazıyorduk " (27-29)



CEBBÂR

Allah'u Teâlâ'nın esmâu'l-hüsna* (doksan dokuz güzel ismi)'sından biri Ebû Hureyre (ra)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Allah Teâlâ'nın doksandokuz isminin olduğu zikredilmiş, bunlardan birinin de "el-Cebbâr" olduğu belirtilmiştir (Tirmizî, Daavât, 82) Kur'an-ı Kerîm'de de Allah'ın Cebbâr ismi zikredilmiştir (el-Haşr, 59/23) Râğıb el-İsfahânî, el-Müfredât'ında "cebr" kelimesini şöyle tarif eder: Herhangi bir şeyi bir çeşit baskı ile ıslah etmek, düzeltmek (el-Müfredat, 117) Cebr kökünden gelen el-Cebbâr ismi, Kur'an-ı Kerîm'de: "O, kendinden başka hiçbir ilah bulunmayan, hükümran, noksan sıfatlardan uzak, selamete erdiren, emniyete kavuşturan, gözetip koruyan, her şeye galip olan, istediğini zorla yaptıran, (el-Cebbâr) her Şeyden yüce olan Allah'tır Allah, müşriklerin ortak koştuklarından münezzehtir " (el-Haşr, 59/23) ayeti kerimesinde geçmektedir
Cebbâr, Arapça cebr kökünden mübâlağalı ism-i fâitdir İki manada kullanılmıştır:
1- Cebr, kırık veya çıkık kemiği yerine getirerek iyice bağlayıp sarmak, eksiği düzeltip tamamlamak demektir Bu manada cebbâr, halkın eksikliklerini tamamlayan, ihtiyaçlarını karşılayan, işlerini düzelten ve bunları yapmakta çok güçlü olan demektir Müfessirlerin birçoğu Allah'ın Cebbâr isminin bu manada olduğunu söylemişlerdir Allah'u Teâlâ "dertlere derman veren, kırılan onaran, yoksulları zengin eden, perişanlıkları yoluna koyup düzelten"dir (Elmalılı, MH Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VII, 4872-4873)
2- Cebr, icbar etmek, dilediğini zorla yaptırmak manasına da gelir Buna göre Cebbâr, zorlu, zora başvuran demektir Allah'u Teâlâ için kullanılması "Kahhâr" ismi gibi, halkı iradesine mecbur eden, dilediğini ister istemez zorla yaptırmaya gücü yeten, hükmüne karşı gelinemeyen demektir Ama bundan Cebriyye'nin dediği gibi kullara hiç irade vermez, her emrini zoraki yerine getirir, insanlarda cüz-î irade* yoktur manasını çıkarmamalıdır Çünkü teşriî* olan emirlerini, kullarının cüz-î iradelerine bağladığı naslarla sabittir Ancak Allah'u Teâlâ, insanlara bir çok fiillerde irade vermiş, hür yaratmış olmakla beraber onların bütün irade ve isteklerini yerine getirmek mecburiyetinde değildir Allah Teâlâ bazen onların istemediği şeyleri de yapar Nitekim Allah'tan korkmayan, emirlerine karşı gelen asîler hiç bir zaman cezaya çarptırılmak istemezler Ama zamanı gelince Allah'ın takdir edeceği cezayı çekmeye mecbur olurlar
Bunun dışında Allah'ın sıfatı olarak kullanılan "Cebbâr"ın iki manası daha vardır Biri, İbn Enbârî'nin dediği gibi "kendisine erişilmez, el uzatılmaz" demektir Diğeri de İbn Abbâs hazretlerinden rivayet olunduğuna göre "azametli, büyük, yüce (azîm)", manasınadır (Elmalılı M H Yazır, age, VII, 4873-4874)
Kur'an-ı Kerîm'de cebbâr, insanların sıfatı olarak da zikredilmiştir Bu durumda şu manalarda kullanılmıştır:
a) Zorba, zorlayıcı Allah'u Teâlâ Peygamber Efendimiz (sas)'e hitaben şöyle buyurur: "Biz onların ne dediklerini biliyoruz Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin Sadece tehdidinden korkanlara Kur'an ile öğüt ver " (Kâf, 50/45)
b- İri cüsseli (el-Mâide, 5/22) c- Allah'a ibadet etmeyen, kötülükte direnen (Meryem, 19/32) d- Çok insan öldüren (eş-Şuârâ, 26/30; el-Kasas, 28/19)

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla