gülgüzeli
|
Cevap : =>İslami Sözlük
EBEDÎ
Sonu olmamak, daima var olmak Bu ancak Allah'a mahsustur Kelâm ilminde Allah'ın ebediliği, Bekâ sıfatıyla açıklanmaktadır Kıdemi sâbit olanın ademi mümtenidir Kıdemi zâtı ile kadîm olan zât, bâki ve ebedi olur Allah Teâlâ bütün varlıklar üzerine mukaddem olup kendi vücudunun evveli ve âhiri yoktur Herşey, bütün varlıklar biter, helâk olur, ancak Allah kalır Bu, kelime-i tevhidde de ifade edilir: Ancak Allah vardır  O'nun varlığının önü, sonu yoktur O'nun önceliğine başlangıç, sonluğuna sonluluk yoktur "O Evvel'dir, Âhir'dir" (el-Hadid, 57/3) ve "Kâinattaki herşey fânidir, yalnız Rabbin bâkidir, ebedidir"(er-Rahman, 55/26-27; Tâhâ, 20/73)
Müminler için ebedi hayat cennettedir: "  onlar orada ebedî kalacaklardır" (el-Bakara, 2/25)
Felsefe ve bilim, her cismin sonlu olduğunu kanıtlamıştır Hiçbir cisim sonsuz olarak var olamaz Âlem, tümüyle sonludur Âlemin sonu kıyamettir Allah'tan başka hiçbir şey ezelî ve ebedi olmadığından, herşeyin yaratıcısı Allah'tır, bütün cisimler hudustur (sonradan yaratılmıştır), onları Allah yoktan var etmiştir ve tekrar yok edecek ve tekrar diriltecektir Allah'ın varlığına asla yokluk ârız olmaz; O ezelîdir, daima vardı, var kalacaktır
Rasûlullah şöyle dua etmiştir: "Allah'ım, Sen Evvel'sin ki, senden önce birşey yoktur Âhir'sin ki, senden sonra birşey olamaz " (Müslim, Zikr, 61: Tirmizî, Daavât, 19)
Hakikatte "O evveldir, âhirdir" (el-Hadid, 57/3) âyeti, şöyle tefsir edilmiştir: Evvellik sonluk, sonluk evvellik; zâhirlik bâtınlık, bâtınlık zâhirliktir Kezâ evvellik ebedîlik, ebedilik ezeliliktir Aralarında bir perde yoktur O her evvelden evvel, her âhirden âhirdir; O ezel, ebed bütün vecihleri kuşatır, gâye ve münteha O'nadır Evveldir, evveli yoktur; âhirdir âhiri yoktur denilmelidir Bütün sıfatlar O'nunla vasıflanır, O sıfatlarla vasıflanmaz (Ayrıca bk Ezeli, Bekâ, el-Bâki
EBRÂR
Özü, sözü doğru olanlar Sâdıklar İyiler "Bârr" kelimesinin çoğuludur Kelimenin aslı "berr" olup kara anlamındadır "Birr"* sözcüğü buradan alınmış olup çok iyilik etmek anlamındadır (Rağıb el-İsfahânı, el-Müfredât fî Ğarîbi'l-Kur'ân, Beyrut (t y), 40) Buna göre "bârr", çok iyilik eden; "ebrâr" da çok iyilik edenler, anlamındadır
Ayrıca "birr" sözcüğünde "şuurlu ve delillere dayalı iyilik etme" anlamı mevcuttur Bakara sûresinde şöyle buyurulmaktadır: "Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz birr (iyilik) değildir Asıl birr o (kimsenin iyiliği)dir ki, Allah 'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inandı; Allah rızası için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan (köle ve esir)lere mal verdi; namazı kıldı, zekâtı verdi Antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından) korunanlar da onlardır" (el-Bakara, 2/177)
Kıble değişikliğinden sonra ehl-i kitap bu mesele hakkında ileri-geri birçok şey söylediler Kudüs'e yönelmek mi, yoksa Kâ'be'ye yönelmek mi daha hayırlı gibi sırf şekli meseleler konusunda uzun uzadıya tartışmalara giriştiler Bunun üzerine yukarıya aldığımız âyet-i kerime indi (Ebû's-Suud, İrşâdü'l-Akli's-Selim, I, 193)
Bu âyetle yüce Allah, şeklî meselelerden önce şirkten arınmış temiz ve sağlam bir itikadın gerekli olduğunu; şeklî meselelerin ise bundan sonra geldiğini anlatmaktadır
Bu âyet ışığında "Ebrâr"ı değerlendirdiğimizde; onlar, önce sağlam her türlü şâibeden uzak bir inanca sahip olup sonra da kalplerine yerleşmiş, taklitten uzak ve bu itikadla birlikte salih amel işleyen kimselerdir
Kur'ân'ın kendine has terimlerinden birisi olan ebrâr kelimesi "Mutaffifin" ve "Füccâr" kelimelerinin karşıtıdır Her üç kelime de birer sembol, birer fikrî terim olarak Kur'ân'da kullanılmıştır Mutaffifin kelimesi, ölçüde ve tartıda noksanlık edenleri anlatan bir terim ve onlar için kullanılan bir sembol kelimedir Füccâr kelimesi de "Allah'ın emrinden dışarı çıkarılan" anlatan bir terim ve onlar için kullanılan bir sembol kelimedir Bu iki kelimenin tanımladığı davranışla kelimeleri kendilerine sıfat olarak almış bulunanlar "Rablerinden mahrum olacak ve cehenneme gireceklerdir" Ya bu iki kelimenin zıddı olan ebrâr kelimesini sıfat olarak kendilerine seçmiş bulunan ve bu kelimenin ifâde ettiği davranışta bulunanlar: Bunlar kimlerdir ve herhangi davranışta bulunurlar?
Ebrâr; doğru sözlü, faziletli, Allah'ın iyi kullarının tamamını içine alan bir kelimedir Bunlar, ahde vefa gösterirler; yeminlerinde dururlar; amelî ve itikadı noktalardan kusur işlememeğe gayret ederler; isteyerek ve karşılık beklemeden ihtiyaç sahiplerine kendi ihtiyaçlarından fazlasını bağışlarlar; fakiri ve yoksulu gözetirler; esire hürriyetini bağışlarlar; Allah'u Teâlâ'nın kendilerine verdiği nimetlere devamlı şükrederler ve her durumda Allah'a bağlı ve itaat * halindedirler Onların "Amel defterleri" * meleklerin gözetimi altında ve "İlliyyîn" * denen şerefli bir mevkidedir Kendileri de şerefli bir taht üzerinde diledikleri yere bakarlar Onlar cennettedirler Bolluk ve cennet nimetleri içinde rûhen ve cismen nurlanmışlardır Bu nur, yüzlerinden ve etraflarından taşar Bunu onlara bakan herkes görür Mutaffifin Sûresi 24, 25, 26nci âyetlerinde şöyle buyurulur:
"Onları yüzlerindeki nimet pırıltısından tanırsın", "Sonunda misk kokusu kalan, mühürlenmiş saf bir içecekten içerler", "İyi şeylere imrenenler, buna imrensinler"
Bu vasıflarla vasıflanmış kimseleri Cenâb-ı Hak, ebrâr olarak adlandırmıştır Bunlar Allah'u Teâlâ'ya yakın olanlardır Bu yakınlığı, dünyayı âhiretin tarlası hükmünde görerek çalışmak ve âhiret ölçüsü ile dünyaya bağlanmakla kazanmışlar böylece ebrâr sıfatını haketmişlerdir
Kur'an-ı Kerfin'de melekler hakkında "ebrâr" ile aynı kökten gelen "berere" sözcüğü kullanılmaktadır ki "ebrâr" sözünden mânâca daha kuvvetlidir Anlamı; "Çok çok iyilik edenler"dir (el-İsfahânı, a g e , s 41)
"Ebrâr", bütün iyi hasletleri kendilerinde toplayan, sağlam bir itikada sahip olan, doğru sözlü, ibâdetlerinde samimi kimseler hakkında kullanılır Onlar bu iyiliklerine karşılık olarak cennet'te bol nimetler içerisinde olacaklardır
__________________
|