Yalnız Mesajı Göster

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-04-2008   #166
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




HAKÎKAT:
1 Bir lafzın (sözün) asıl mânâsı
Aslan denilince, bilinen yırtıcı hayvan kastedilir, bu mânâda kullanılırsa, hakikat olur, cesur insan mânâsında kullanılırsa, mecâz yâni hakîkî mânâsının dışında kullanılmış olur (Molla Hüsrev)
2 Gerçek
Fizik ve kimyâ reaksiyonlarında maddenin yok olmadığı bugün kesin olarak bilinmektedir Lavoisier adındaki Fransız kimyâgeri; "Kimyâ tepkimelerinde, madde gayb olmaz ve yoktan meydana gelmez" hakîkatini tecrübe ile isbat etmiş ise de, her şeyin kimy â tepkimesi, kimyâ kânunu ile yapıldığını zan ederek; "Tabiatta bir şey yaratılmaz ve hiçbir şey yok edilemez" demiştir Bugün, yeni keşf edilen çekirdek olayları, nükleer reaksiyonlar, maddenin enerjiye döndüğünü, yok olduğunu, Lavoisier'in aldanmış olduğunu göstermektedir (M Sıddîk bin Saîd) Alan sensin veren sensin kılan sen, Ne verdinse odur dahi nemiz var Hakîkat üzre anlayıp bilen sen, Ne verdinse odur dahi nemiz var
(Azîz Mahmûd Hüdâyî)
3 Kötülüklerin kalbden tekellüfsüzce, zorlanmadan gitmesinin gerçekleşmesi, fenâ(Allahü teâlâdan başka her şeyi unutma) mertebesi
Tarîkat ve hakîkatten maksat, ihlâsı (her şeyi Allahü teâlânın rızâsı için yapma hâlini) elde etmektir (İmâm-ı Rabbânî)
Şerîatin (dînin) emirlerini yapmak, tarîkatin ve hakîkatin hâllerine kavuşmak, hep nefsin tezkiyesi, yâni temizlenmesi ve kalbin tasfiyesi yâni parlaması içindir Nefs temizlenmedikçe ve kalb Allahü teâlâdan başkasının sevgisinden selâmet bulmadıkça, kurtulmadıkça hakîkî îmân hâsıl olmaz, ele geçmez Felâketlerden, azâblardan kurtulmak için, hakîkî îmâna kavuşmak lâzımdır (İmâm-ı Rabbânî)
4 Mâhiyet
Kur'ân-ı kerîmde bulunan bilgiler üç kısımdır: Bir kısmını, hiçbir kuluna bildirmemiştir Zâtının ve sıfatlarının hakîkati ve gaybden haber vermek böyledir İkinci kısım, yalnız peygamberlerine bildirdiği esrâr (sırlar)dır Üçüncü kısım bilgileri, pe ygamberine bildirmiş ve bütün ümmetine bildirmesini emretmiştir (Hâdimî)

Hakîkat-i Câmia:
Toplayıcı hakîkat Tasavvufta kalb
İnsan, âlem-i kebîrde yâni insan dışında bulunan her şeyi kendinde topladığı için, mahlûkların en kıymetlisi olduğu gibi, hakîkat-ı câmia olan kalb de Âlem-i sagîrdeki yâni insanda bulunan her şeyi kendinde topladığı için çok kıymetlidir (Ahmed Fârûkî Serhendî)
İnsan çeşit çeşit şeylere bağlı kaldıkça, kalbi temizlenemez Pis kaldıkça seâdetten, mutluluktan mahrûmdur, uzaktır Hakîkat-ı câmia denilen kalbin Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmesi, onu karartır, paslandırır Bu pası temizlemek lâzımdır Temizl eyicilerin en iyisi, sünnet-i seniyye-i Mustafaviyyeye (Peygamber efendimizin bildirdiklerine) uymaktır Sünnet-i seniyyeye tâbi olmak, uymak, nefsin âdetlerini (alışkanlıklarını), kalbi karartan isteklerini yok eder (Ahmed Fârûkî)




HAKÎM (El-Hakîm):
1 Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Hikmet sâhibi, ilmi kâmil, işi güzel, uygun işler yaratıcı ve kullar arasında hükmedici
Allahü teâlâ âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:
Allahü teâlâ hakkıyla bilendir ve Hakîmdir (Hucurât sûresi: 8)
Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki emr olunduklarını onlara apaçık anlatsın Artık Allah kimi dilerse saptırır, kimi de dilerse doğru yola götürür O, her şeye gâlibdir ve hakîmdir (İbrâhim sûresi: 4)
Günâhtan kaçmaya kuvvet, ibâdet yapmaya kudret, ancak azîz ve hakîm olan Allahü teâlânın yardımı iledir (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Allahü teâlâ kullarına yapabilecekleri şeyleri emretmiştir Nitekim Nisâ sûresi yirmi sekizinci âyetinde meâlen; "Allah (ü teâlâ) size emirlerinin kolay, hafîf olmasını diledi (istedi) Çünkü insanlar zayıf olarak yaratılmıştır" buyurmaktadır Allahü teâlâ hakîmdir; her şeyi yerinde uygun olarak yapar Raûftur, acımaya lâyık olmayanlara da acıyıcıdır Rahîmdir, âhirette sevdiklerine yâni nîmetine şükreden mü'minlere Cennet'i ihsân edicidir (İmâm-ı Rabbânî)
El-Hakîm ism-i şerîfini söyliyen, hikmete kavuşur ve kendisine gizli mânâlar açılır Geceleyin abdest alıp büyük bir teslimiyetle el-Hakîm ism-i şerîfini söyliyenin kalbini Allahü teâlâ mânevî sırlar hazînesi yapar (Yûsuf Nebhânî)
2Hikmet ehli Din bilgilerini fen bilgileri ile isbât eden âlim




HÂKİM:
Haklı ve haksızı ayırıp, hak ve adâlet üzere hükmeden, karar veren
Hak ve adâlet üzere bir gün hâkimlik yapmayı, bir sene devamlı gazâ etmekten (Allah yolunda harb etmekten) daha çok severim (Hadîs-i şerîf-Berîka)

Hâkim-i Mutlak:
Tam ve gerçek hükmedici olan Allahü teâlâ
Akıllı o kimsedir ki, nefsine hâkim olur da ölüm sonrası için hazırlanır Âciz ve ahmak olan o kimsedir ki, nefsinin yularını salıverir ve Hâkim-i mutlak (olan) Allahü teâlâya karşı boş ümitlere kapılır (İmâm-ı Rabbânî)


HÂKKA SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin altmış dokuzuncu sûresi
Hâkka sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi) Elli iki âyet-i kerîmedir İlk âyet-i kerîmede geçen el-Hâkka kelimesi sûreye isim olmuştur Sûrede, Kur'ân-ı kerîmin doğruluğu ve Allahü teâlânın kelâmı olduğu açıklanmakta, kıyâmet ve kıyâmetin vukûu sırasın da meydana gelecek şiddetli hâdiselerle, eski kavimler ve onların taşkınlık ve bozgunculukları bildirilmektedir (Râzî, Ebüssü'ûd, Taberî)
Allahü teâlâ Hâkka sûresinde meâlen buyuruyor ki:
Sûra bir kerre üfürülünce, yeryüzü ve dağlar yerlerinden kaldırılıp, silkilecektir O gün kıyâmet kopacak, gök yarılacak ve dağılacaktır (Âyet: 13-15)
Kim Hâkka sûresini okursa,Allahü teâlâ onun hesâbını kolay eyler (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)



HÂL:
Durum, vaziyet, tavır Tasavvuf yolunda bulunan kimsenin kalbine gelen sevinç, hüzün, darlık, genişlik, arzu ve korku gibi mânâlar Bunlar kulun gayreti ve çalışması olmadan kalbe gelir Bu yönden makam ile arasında fark vardır Makam, tasavvuf yolun da bulunan kimsenin çalışmakla kazandığı mânevî derecedir
Hâller ve vecdler (kendinden geçmeler), matlûbun yâni ele geçirilmek istenilenin başlangıçlarıdır Maksat değildir (İmâm-ı Rabbânî)
En güzel hâl; şerîate (dînimizin emir ve yasaklarına) uymaktır (İmâm-ı Rabbânî)
Tasavvuf yolunda ilerleyenlerin bilgileri hâl ile kavuşulan bilgilerdir Hâller de amellerden hâsıl olur Amelleri dürüst, doğru olan ve ibâdetleri hakkı ile yapan kimselerde hâller hâsıl olur Bu hâller birçok şeyleri öğrenmelerine sebeb olur (İmâm-ı Rabbânî)

Hâl Ehli:
Hâli tavrı güzel olan gönül sâhibi kişi Velî zat (Bkz Evliyâ)
Almayı, vermekten daha tatlı gören hal ehli olamaz (Ebû Medyen Mağribî
)




HALÂL (Helâl):
Yasak edilmiş olmayan, yâhut yasak edilmiş ise de, İslâmiyet'in özr, mâni ve mecbûriyet saydığı sebeblerden birisi ile yasaklığı kaldırılmış olan şeyler
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Ey mü'minler! Allahü teâlânın size helâl ettiği tayyib yâni güzel şeyleri kendinize haram etmeyiniz! Helâllere haram demeyiniz! Allahü teâlâ helâl ettiği şeylere haram diyenleri sevmez (Mâide sûresi: 87)
Duânın kabûl olması için helâl lokma yiyin (Hadîs-i şerîf-Kimyây-ıSeâdet)
Bir kimse, hiç haram karıştırmadan, kırk gün helâl yerse, Allahü teâlâ, onun kalbini nûr ile doldurur Kalbine, nehirler gibi hikmet (faydalı ilim) akıtır Dünyâ muhabbetini, kalbinden giderir (Hadîs-i şerîf-Kimyây-ı Seâdet)
Allahü teâlâ, peygamberlerine emrettiğini, mü'minlere de emretti ve buyurdu ki: "Ey peygamberlerim! Helâl yiyiniz ve sâlih (iyi) işler yapınız!" (Mü'minûn sûresi: 51) Mü'minlere de emretti ki; "Ey îmân edenler! Sizlere verdiğim rızıklardan helâl olanları yiyiniz" (Bekara sûresi: 172) (Hadîs-i şerîf-Câmi-ul-Usûl, Mişkât, Müslim)
Allahü teâlâya itâat etmek, bir hazîneye benzer Bu hazînenin anahtarı duâ, anahtarının dişleri de helâl lokmadır (Yahyâ bin Muâz)
Haram yiyenlerin yedi âzâsı, istese de istemese de günâh işler Helâl yiyenlerin her âzâsı ibâdet eder Hayır işlemesi kolay ve tatlı gelir (Sehl bin AbdullahTüsterî)
Bizim yolumuzda el, helâl kârda (işte); gönül ise hakîki yârdadır (Allahü teâlâdadır) (Ubeydullah-ı Ahrâr)
Her gün helâlinden alış-veriş yapmam, geceleri ibâdet, gündüzleri oruçla geçirmemden bana daha sevimlidir (Muâviye bin Kurre)

Halâl Lokma:
Haram olmayan, dinde yenilmesi yasak edilmeyen yiyecek
Helâl lokma yemeyen kimse, Allahü teâlâya itâat etme gücünü kendisinde bulamaz Helâl lokma yiyen kimse de Allahü teâlâya isyankâr olmaz (Ali Râmitenî)




HALEF-İSÂDIKÎN:
Selef-i sâlihînden yâni Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiînden sonra gelen Ehl-i sünnet âlimleri
Halef-i sâdıkîn, îmân (inanç) ve amel bilgilerinde ve kalb bilgilerinde, hep Selef-i sâlihîne (Hicrî ilk iki asırda yaşayan müslümanlara) tâbi olmuşlar, bunların yolundan hiç ayrılmamışlardır (İbn-i Asâkir)



HÂLET-İ NEZ':
Ölürken rûhun çıkacağı an
Allah'ım! Bizi ve dînimizi her türlü zarardan koru Hâlet-i nez'de îmânımızı alma O anda şeytanı bize musallat etme Bizi dünyâ ve âhiret hayırları ile rızıklandır Allah'ım! Sen her şeye kâdirsin (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)



HALF ETMEK:
Yemin etmek (Bkz Yemin)



HÂLIK (El-Hâlık):
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Her şeyi taktîr ve tâyin eden, yaratan
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
O öyle Allah ki, Hâlıktır, Bâridir (yaratan var edendir), Musavvirdir (bütün varlıklara şekil verendir), Esmâ-i hüsnâ (en güzel isimler) O'nundur Bütün göklerde ve yerde olanlar O'nu tesbîh eder OAzîzdir (her şeye gâlib ve her kemâle sâhibdir), Hakîmdir (hikmet sâhibidir) (Haşr sûresi: 24)
O'ndan başka ilâh yoktur Her şeyin hâlıkı ancak O'dur ( En'âm sûresi: 102)
Pek ufak bir parçasını gördüğümüz bu kâinâtın (evrenin) bir hâlıkı ve anlamağa aklımızın ermediği pek muazzam bir kudret sâhibi vardır Bu hâlıkın hiç değişmemesi ve sonsuz var olması lâzımdır İşte bu hâlık, Allahü teâlâdır (Ahmed Âsım Efendi)
Rahmân, Kuddûs, Müheymin ve Hâlık (yaratıcı) gibi yalnız Allahü teâlâya mahsûs olan isimleri insanlara isim yapmak haramdır (A Nablüsî)
Gece yarısı bir miktar zaman el-Hâlık ism-i şerîfini söyleyen kimsenin kalbi ve yüzü nûrlanır (Yûsuf Nebhânî) Hâlıkın dururken mahlûka tapma, Şeytana uyup da yolundan sapma
(Lâ Edrî)


__________________
Alıntı Yaparak Cevapla