gülgüzeli
|
Cevap : =>İslami Sözlük
İRFÂN:
Bilme, anlama Mârifet Kalble bilip tanıma Allahü teâlânın ihsânı olan mânevî, vehbî ilim Buna ma'rifet de denir
Çalışarak elde edilen ilimler ile anlaşılan, bilinen şeylerden başka bilgiler de vardır, bunlar irfân ile anlaşılır Âlimlerin sâhib oldukları ilme mukâbil (karşılık) ârif denen Allahü teâlânın sevdiği kullarında da irfân denen bir hâssa (özellik) va rdır İrfân, tasavvufta fenâ mertebesiyle şereflenenlerde bulunur (İmâm-ı Rabbânî)
Akıllı ve irfân sâhibi kimse, meyveli ağaç gibi mütevâzî olur (Sa'dî Şîrâzî)
İRHÂS:
Bir peygamberden, peygamberliği bildirilmeden önce meydana gelen hârikulâde (olağanüstü) haller
Îsâ aleyhisselâmın beşikte konuşması, kuru ağaçtan tâze hurma isteyince, eline hurma gelmesi, Muhammed aleyhisselâmın, çocuk iken, göğsünün yarılarak, kalbinin yıkanıp temizlenmesi, başının üstünde bulut bulunması, ağaçların, taşların kendisine selâm vermeleri gibi hâlleri hep irhâs idi (Ahmed Fârûkî)
iRS:
Mîrâs Vefât eden bir kimsenin geriye bıraktığı terekesinden (malından) evlât ve akrabâsından sağ kalanlara düşen hisse, pay (Bkz Mîrâs)
İrs, karâbete (soy ile veya nikâh ile olan akrabâlığa, hısımlığa) dayanır Böyle bir yakını, akrabâsı bulunmazsa, vefât edenin vasiyetinden artan malı Beyt-ül-mâle (devlet hazînesine) kalır (İbn-i Âbidîn)
iRŞÂD:
Yol gösterme, rehberlik etme İnsanları, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ve Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymaya, her zaman Allahü teâlâyı anmaya, O'nu unutmamaya, kalbde O'ndan başkasının sevgisine yer vermemeye çağırmak, Allahü te âlânın râzı olduğu yolu göstermek
Din âlimleri, herkesi kitablarda yazılı olan emirleri yapmağa çağırıyor Allahü teâlânın sevdiği kulları olan evliyâ da, önce dînin emirlerini yapmaya çağırıyor, sonra Allahü teâlânın ismini zikretmeği gösteriyor Her zaman aralıksız olarak zikr-i il âhî ile (Allahü teâlâyı anmak hâli üzere) olmağı istiyorlar Böylece vücûdu zikr kaplayıp, kalbde Allahü teâlâdan başka birşey bulundurulmaz Her şey öyle unutulur ki, insan kendini ne kadar zorlasa Allahü teâlâdan başka bir şey hatırlayamaz İşte irşâd etmek bu iki dâveti yapmaktır (İmâm-ı Rabbânî)
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî irşâda başladığı günlerde, Bağdâd vâlisi Saîd Paşa ziyârete geldi ve nasîhat istedi Buyurdular ki: "Kıyâmette herkes kendi nefsinden suâl olunur Sen ise kendinden ve emrin altında olanların hepsinden suâl olunursun Hak teâl âdan kork! Allahü teâlânın azâbı çok şiddetlidir " (Haydarîzâde İbrâhim Fasih)
Kendisine ilk önce sofî denilen zât Ebû Hâşim-i Sûfî'dir Kûfe şehrinden olup, Şam'da insanları irşâd etmekle meşgul olurdu (rahimehullahü teâlâ) "Dağları iğne ile oyarak toz etmek, kalblerden kibri çıkarmaktan kolaydır" sözü onundur "Fâidesiz ilim den Allah'a sığınırım" sözünü çok söylerdi (Ebû Nuaym İsfehânî)
Ders verirken, yâni ilim öğretirken, sabırlı olup, gazâbını, kızgınlığını yenmeli, hemen kızmamalıdır Öğretirken, şaka ve lüzûmsuz şeyler söylememeli, ciddiyetten ayrılmamalıdır İlim öğretme sırasında bu tür hareketler kalbin kararmasına ve Allahü teâlâyı unutmasına sebeb olur Her zaman hilm (yumuşaklık), vakar (ağırbaşlılık), sabır, iyi huy ve güzel hareket etmeyi âdet ve prensip hâline getirmelidir Bâzı durumlarda sözü makbûl olmasa yâni kabûl görmese bile, önem vermemeli, benim vazîfem bildirmek, irşâd etmektir, hidâyet ve tevfik Allahü teâlâdandır, demelidir (Taşköprüzâde)
__________________
|