01-03-2008
|
#121
|
gülgüzeli
|
Cevap : =>İslami Sözlük
İSTİ'DÂD:
Bir şeyin alınmasına, elde edilmesine ve kazanılmasına olan yatkınlık, doğuştan gelen kâbiliyet, kavrayış, anlayış
İsti'dâd Allahü teâlânın ihsânıdır Hazret-i Ebû Bekr isti'dâdı sebebi ile Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem bir şey sormadan inanıverdi Ebû Cehl'de isti'dâd kuvveti bulunmadığından, o kadar alâmet ve mûcizeler (peygamberlere mahsus âdet dı şı hâdiseler) gördüğü hâlde, Peygamberliğe inanmak seâdeti (mutluluğu) ile şereflenemedi (İmâm-ı Rabbânî)
Kur'ân-ı kerîmi anlamak için yetmiş iki yardımcı ilmi ve sekiz temel ilmi öğrenmek lâzımdır Ancak bundan sonra Kur'ân-ı kerîmi anlamağa isti'dâd hâsıl olup cenâb-ı Hak ihsân ederse anlaşılabilir Herkes anlamalıdır demek dinde müdâhene yâni gevşekli k olur Kur'ân-ı kerîmi anlamak için isti'dâdı çok olan on sene, orta olan elli sene çalışmak lâzımdır (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
İSTİDLÂL:
Delîl getirme Akıl ile, düşünerek, inceleyerek eseri (yapılan işi) görerek yapanı; yaratılmışları görerek yaratanı anlamak
Fen bilgilerini iyi öğrenen, aklı başında bir kimse, yalnız düşünmekle, Allahü teâlânın var olduğunu anlar Îmâna kavuşur Eseri görerek müessirin, yâni eseri yapanın varlığını anlamamak ahmaklık olur Her insanın böyle düşünerek îmâna gelmesini dîni miz emretmektedir Selef-i sâlihîn (ilk iki asrın müslümanları), bu emri sözbirliği ile bildirmişlerdir Hicretin 400 senesinden sonra çıkan bâzı sapık fırkadakiler, nazar (inceleme) ve istidlâl etmeye lüzum yoktur dediler ise de bunların sözlerinin kıymeti yoktur (Hâdimî)
İstidlâl ile kazanılan bilgiler kesbîdir yâni çalışmak, sebeblere yapışmak, düşünmek, aklı kullanmak sûretiyle elde edilir Meselâ; duman görülen yerde ateşin bulunduğunun veya ateşin bulunduğu yerde dumanın da bulunacağının bilinmesi istidlâl yoluyl a bilmektir (Teftâzânî)
İSTİDRÂC:
Kâfir ve fâsıklarda görülen hârikulâde, olağanüstü haller
Allahü teâlâ, her şeyi bir sebeb altında yaratmaktadır Allahü teâlâ sevdiği insanlara, iyilik ve ikrâm olmak için ve azılı düşmanlarını aldatmak için bunlara âdetini bozarak sebebsiz şeyler yaratıyor Bunlar kâfirlerden, fâsıklardan ve günâhı çok ol anlardan zuhûr ederse, istidrâc olur ( Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Bir kimse peygamberlere tâbi olmadan doğru yolda yürümek isterse, muhakkak eğri yola sapar Eğer eline birşeyler geçerse, istidrâcdır Sonu zarar ve ziyândır ( İmâm-ı Rabbânî)
İSTİFSÂR:
Açıklanmasını istemek, sormak
Melekler, Allahü teâlâdan Âdem aleyhisselâmın niçin yeryüzünde halîfe olduğunu istifsâr ederek anlamak istediler; "Yâ Rabbî! Yeryüzünde fesâd çıkaracak ve kan dökecek olan kulları mı yaratacaksın? Biz seni tesbîh ediyoruz, hamd ediyoruz Seni her türlü aybdan, kusurdan takdîs ediyoruz, her türlü noksanlıktan uzak tutuyoruz" dediler (Bekara sûresi: 30) (Kurtubî)
İSTİGÂSE:
Şefâat dileme, yardım isteme; Allahü teâlâdan bir isteğin, dileğin yerine gelmesi için, Peygamberleri ve evliyâyı, sevdiği kullarını vesîle ederek (araya koyarak) isteme, yalvarma, duâ etme (Bkz Tevessül ve Teşeffü')
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
O vakit Rabbinizden istigâsede bulunuyordunuz da; O size; "Gerçekten ben arka arkaya bin melâike ile imdâd ediyorum" diye duânızı kabûl buyurmuştu (Enfâl sûresi: 9)
Kıyâmet günü insanlar, önce Âdem ile, sonra Mûsâ ile ve sonra Muhammed (aleyhimüsselâm) ile istigâse ederler (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Buhârî)
İstigâse olunan, yardım istenilen yalnız Allahü teâlâdır Ancak peygamberler, velîler, sâlih kullar ve benzerleri vâsıtadır, vesîledir (sebebdir) İstenilen şeyi yaratan, îcâd ederek yardım eden ise yalnız Allahü teâlâdır (Yûsuf Nebhânî)
__________________
|
|
|