gülgüzeli
|
Cevap : =>İslami Sözlük
KATOLİK:
Hıristiyanlıktaki mezheblerden biri Roma kilisesinin kendine verdiği ad Katolik kilisesine mensup kimse Merkezi Roma'da (Vatikan'da) olup, rûhânî lideri papadır
Roma imparatoru Konstantin, 310 senesinde hıristiyanlığın yayılmasına izin verdi ve kendi de hıristiyan oldu İstanbul şehrini yaptı Roma'dan İstanbul'a taşındı Mîlâdın 395 senesinde Roma devleti ikiye ayrıldı Roma'daki papaya tâbi olanlara katol ik, İstanbul'daki patriğe bağlı olanlara ortodoks denildi (Ahmed Cevdet Paşa, Harputlu İshâk Efendi)
1572 yılı Ağustos ayının yirmi dördüncü günü St Barthalmi yortusunda katolik olan dokuzuncu Şarl (Carl) ve kraliçe Katerina'nın emri ile Pâris civârında altmış bin Protestan öldürüldü Meşhûr Fransız edîbi Voltaire 1759'da yazdığı Candide adlı eseri nde, katolik papazların, yanlış telkinde bulunduklarını ve fen düşmanlığı aşıladıklarını, dînî akîdeleri (inançları) bozduklarını ve çeşitli hîlekârlıkta bulunduklarını yazmaktadır (M Sıddîk Gümüş)
KAVED:
Kısas olarak, öldüreni öldürme (Bkz Kısas)
Bir insanı haksız olarak, amden (kasten, bile bile) öldüren kimseye kaved lâzım olur (İbn-i Âbidîn)
Muhârebede, iki tarafın askeri karıştığı zaman, kâfir sanarak, müslümanı amden (kasten, bilerek) öldürene kaved lâzım gelmez (İbn-i Âbidîn)
KAVİYY (El-Kaviyyü):
Allahü teâlânın Esma-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Her şeyi tam olarak yaratmakta kuvvet sâhibi olan, her şeyi yaratıp, varlıkta devâm ettiren; dilediğini yapmak kendisine zor gelmeyen
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Şüphesiz Allahü teâlâ Kaviyy'dir Îmândan yüz çevirene ıkâbı (azâbı) şiddetlidir (Enfâl sûresi: 52)
El-Kaviyy ism-i şerîfini söyliyenin cismine, bedenine kuvvet gelir (Yûsuf Nebhânî)
KAVL:
Müctehid (Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden din bilgilerini elde edebilen) âlimlerin bir işin hükmünü bildiren sözü yâni re'yi, ictihâdı
Öğle namazının vakti, zevalden yâni her şeyin gölgesi en kısa olduğu zamandan, kendi boyu kadar veya boyunun iki misli uzayıncaya kadar devâm eder Birincisi, İmâmeyn'in (İmâm-ı Ebû Yûsuf'la, İmâm-ı Muhammed'in) kavli, ikincisi, İmâm-ı a'zam'ın kavli dir Şimdi ikindi ezânları, İmâmeyn'in kavline göre okunmaktadır (M Sıddîk bin Saîd)
Kavl-i Kadîm:
İmâm-ı Şâfiî'nin Bağdâd'daki ilk ictihâdlarına (Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden çıkardığı hükümlere) verilen ad Bunlara onun mezheb-i kadîmi de denir İmâm-ı Şâfiî, kavl-i kâdimini el-Hucce adlı eserinde topladı Mısır'a yerleşince, muhîtin (y örenin) örf ve âdetlerini de nazar-ı îtibâra (dikkate) alarak yaptığı yeni ictihâdlarına kavli cedîd (yeni ictihâdları) denildi
Keffâret-i iskât yâni meyyiti (ölüyü) namaz, oruç gibi dünyâda iken yerine getiremediği borçlarından kurtulmak için, borcu kadar, fidye denilen belli miktârda mal veya paranın fakirlere dağıtılması husûsunda vasiyet etmedi ise, velînin (meselâ babası nın) keffâret iskatı yapması Hanefîde lâzım olmaz Şâfiî mezhebinde vasiyet etmedi ise de, velînin iskat yapması lâzımdır Şâfiî'nin kavl-i kadîmine göre, velîsi meyyitin namaz ve oruçlarını kazâ eder (Muhammed Mazharî)
KAVME:
Namaz kılarken rükûdan kalkıp uzuvlar hareketten kesildikten sonra en az bir kerre sübhânallah diyecek kadar ayakta durmak
Namâzı cemâat ile kılmak ve tümânînet (uzuvların hareket etmemesi) ile kılmak, rükûdan sonra kavme yapmak ve iki secde arasında celse yapmak (sübhânallah diyecek kadar durmak) sünnettir Kavmenin ve celsenin farz olduğunu bildiren âlimler de vardır (Abdullah-ı Dehlevî)
Peygamber efendimiz, bir gün Eshâb-ı kirâmına; "Hırsızların büyüğü kimdir bilir misiniz?" buyurdu "Bilmiyoruz Siz buyurun!" dediklerinde; "Hırsızların büyüğü, namazından çalandır ki, namazın erkânını tamam yapmaz" buyurdu Bu hırsızlıktan da sakınmalıdır ve büyük hırsız olmaktan kurtulmalıdır Niyeti doğru yapmalıdır Niyet doğru olmazsa, ibâdet sahîh, doğru olmaz Kırâati doğru okumalıdır Rükû'u, secdeleri, kavmeyi ve celseyi, itminân ile yapmalıdır Yâni rükû'dan kalkınca tam dikilip, bir t esbîh miktârı durmalı ve iki secde arasında doğru oturup yine bir tesbih miktârı öyle durmalıdır Böylece, kavmede ve celsede, itminân (tumânînet, hareketsizlik) hâsıl olur Böyle yapmayanlar, hırsızlardan olur ve çok azâblara yakalanır (İmâm-ı Rabbânî)
KAYLÛLE:
Gün ortasında bir miktâr uyuma Kaylûle öğleden önce de sonra da yapılabilir
Kaylûle etmek Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem âdet-i şerîfesi idi O'na uyan bir kimsenin bir parça kaylûle etmesi, O'na uymaksızın birçok geceleri ibâdetle geçirmekten kat kat daha kıymetlidir (İmâm-ı Rabbânî)
Gece yemeği gündüz orucuna yardımcı olduğu gibi, kaylûle etmek de gece ibâdetine yardımcıdır Gece ibâdetine kalkmayacak bile olsa bu vakitlerde uyumak lüzumsuz dedikodu yapmaktan daha makbûldür (İmâm-ı Gazâlî)
İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe her gün sabah namazını câmide kılıp öğleye kadar suâlleri olanlara cevab verir, öğleden önce oturduğu yerde kaylûle yapardı (Temîmî, Mekkî)
KAYYÛM (El-Kayyûm):
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Yaratıcı ve mahlûkları yerlerinde ve varlıkta durdurucu
Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
O, kendinden başka ilâh bulunmayan Allahü teâlâdır Hayy ve Kayyûm'dur (Bekara sûresi: 255)
Hergün on altı defâ tenhâ bir yerde El-Kayyûm ismi şerîfi ahmağa okunursa, Allahü teâlânın izniyle abtallığı gider, hâfızası kuvvetlenir (Yûsuf Nebhânî)
Kayyûm-i Âlem:
Kayyûmiyyet makâmında bulunan velî zât İnsanların âhirete âit derece ve seâdetleri bu mertebedeki velîlerin imdâdına verildiğinden kayyûm denilmiştir
Kutb-ı irşâd, kayyûm-ı âlemdir Îmân sâhibi olmak, hidâyete kavuşmak, ibâdet yapabilmek, günâhlara tövbe edebilmek kutb-i irşâdın feyzleri ile olur Kayyûm-ı âlem olan ârif, bir asırda birden çok olmaz Belki uzun asırlardan, devirlerden sonra zuhûr eder (Muhammed Ma'sûm)
KAZÂ:
Allahü teâlânın ezelde irâde ve taktir buyurduğu şeyleri, zamânı gelince, ilim ve irâdesine muvâfık (uygun) olarak yaratması Kazâ gelmez Hak yazmayınca, Belâ gelmez kul azmayınca
(M Sıddîk bin Saîd)
Kazâ Etmek:
Namaz, oruç gibi farz ve vacib bir ibâdeti vakti çıktıktan sonra yapmak
Farzı kazâ etmek farzdır Vâcibi kazâ etmek ve bozulan sünnet ve nâfileleri iâde (yeniden yapmak) vâcibdir Vaktinde kılınmayan sünneti kazâ etmek emr olunmadı Bu sünneti kazâ ederse, nâfile olur ve sünnet sevâbına kavuşamaz (Alâüddîn-i Haskefî)
__________________
|