gülgüzeli
|
Cevap : =>İslami Sözlük
MELÂMÎ:
Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için çalışan, bu yolda farzları yapıp, haramlardan sakınan, şöhretten kaçındıkları için nâfile ve sünnetleri gizli yapan kimse Nefislerini kınadıkları için melâmî adı ile anılmışlardır
Melâmîler sıdk (doğruluk) ve ihlâsı (yaptıklarını yalnız Allahü teâlânın rızâsı için yapma hâlini) kazanmağa çalışır İbâdetlerini, yaptığı iyilikleri gizler, sünnetleri ve nâfile ibâdetleri çok yaparlar Bu ibâdetlerin görünmesinden korkarlar (Molla Câmî)
Melâmîlerin doğru yolda olanlarına kalender denir Melâmîlerin yalancı taklidcileri, zındıklardan, dinsizlerden bir kısımdır ki, her türlü günâhı işlerler Kalblerimiz temizdir, her işi Allah rızâsı için yapıyoruz derler Riyâdan, gösterişten kurtulu p, hâlis Allah adamı olmak için günâh işliyoruz, derler Allahü teâlânın ibâdete ihtiyâcı yoktur Kulların günâh işlemesi O'na zarar vermez Asıl günâh mahlûkları incitmek, can yakmaktır İbâdet de insanlara iyilik, ihsân etmektir derler Bunlar zındık, dinsizlerdir (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Çeşitli kıymetli isimler altında saklanan dinsizler, az değildir Meselâ melâmî ismi böyledir Hiç ibâdet yapmayan, her çeşit günâhı, kötülüğü işleyen, İslâmiyet'e uymayan sapıklar, kendilerine melâmî dediler Hâlbuki melâmîler, beş vakit namaz gibi farzları câmide kılarlar, haramlardan kaçınıp, nâfile ve sünnetleri evlerinde gizli kılar ve şöhretten sakınırlar (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
MELE-İ A'LÂ:
En yüksek topluluk, meleklerden veya onların büyüklerinden meydana gelen cemâat, topluluk Melekler âlemi
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Biz size yakın olan göğü yıldızların ziyâsı ile süsledik Onu itâattan çıkan her şeytandan koruduk Ki onlar mele-i a'lâ-yı dinleyemezler (Sâffat sûresi: 6-9)
Allahü teâlânın râzı olduğu, beğendiği kimseler, sâlihler, dünyâda iken iyi işler yapmış olanlar, vefât ettikten sonra ruhları mele-i a'lâ arasına katılır Mele-i a'lânın işi, Rablerine yönelmiş olarak devamlı O'nu anmaktır (Şâh Veliyyullah Dehlevî)
Mele-i a'lâ, Allah ile kulları arasında elçilik vazîfelerini görürler, insanların kalblerine hayır, iyi şeyleri ilhâm ederler, onlar da herhangi bir sebeble hayır düşüncelerinin uyanmasına vesîle olurlar Allahü teâlânın dilediği yerlerde toplanırlar (Şâh Veliyyullah Dehlevî)
MELEK:
Allahü teâlânın nûrdan yarattığı gözle görülmeyen mâsum (kötülüklerden korunmuş) varlıklar Çokluk şekli, melâike'dir
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Melekler Allah'ın sözünün önüne geçmezler Hep O'nun emri ile hareket ederler (Enbiyâ sûresi: 27)
O'nun (Allahü teâlânın) katındaki melekler, kendisine ibâdet etmekten ne kibirlenirler ne de yorulurlar Gece gündüz hep Allahü teâlâyı tesbîh ederler, usanmazlar (Enbiyâ sûresi: 19,20)
Bir kimse bir mü'minin ihtiyâcını karşılamak için yürüse, Allahü teâlâ yetmiş bin meleği ona sâyebân eder Eğer sabah vakti ise akşama kadar, akşam vakti ise sabaha kadar ona rahmet ile duâ ederler Allahü teâlâ her bir ayağını kaldırdıkta onun bir günâhını affeder ve bir derece yükseltir (Hadîs-i şerîf-İbn-i Hibbân)
Melekler, nûrdan, cinler, dumanı olmayan hâlis bir ateşten yaratıldı (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Melekten gelen ilhâm İslâmiyete uygun olur Şeytandan gelen vesvese İslâmiyetten ayrılmaya sebeb olur (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Melekler, Allahü teâlânın kıymetli kullarıdır Allahü teâlânın emirlerine isyân etmezler Emr olunduklarını yaparlar Evlenmezler, doğurmazlar, çoğalmazlar Allahü teâlânın azameti, celâli ve büyüklüğünden korkudadırlar Kendilerine verilen emirleri yapmaktan başka işleri yoktur (İmâm-ı Rabbânî)
Melekler nûrânî cisimlerdir Muhtelif şekillere girebilirler Melek ile cin yaratılış bakımından birbirine yakındır Melekler, muhteremdir, kıymetlidir Cin hakirdir, kıymetsizdir Melekte nûr (ışık) kısmı, cinde ise alev maddesi fazladır Elbette nû r, zulmetten efdâldir, daha kıymetlidir Meleklerin, cinnîlere yakınlığı, insanın hayvana yakınlığı gibidir (Seyyid Abdülhakîm Efendi)
Sayısı en çok mahlûk, meleklerdir Bunların sayılarını Allahü teâlâdan başka kimse bilmez Göklerde, meleklerin ibâdet etmedikleri boş bir yer yoktur Göklerin her yeri, rükûda veya secdede olan meleklerle doludur Göklerde, yerlerde, otlarda, yıldız larda, canlılarda, cansızlarda, yağmur damlalarında, ağaçların yapraklarında, her molekülde, her atomda, her reaksiyonda, her harekette, her şeyde meleklerin vazîfeleri vardır Her yerde Allahü teâlânın emirlerini yaparlar (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
Melek-ül-Mevt:
Ölüm meleği, Azrâil aleyhisselâm (Bkz Azrâil Aleyhisselâm)
Allahü teâlâ Kur'ân-kerîmde meâlen buyurdu ki:
(Ey Resûlüm onlara) de ki: Sizin canınızı almaya vekil kılınan Melek-ül-mevt canınızı alacak; sonra döndürülüp Rabbinize götürüleceksiniz (Secde sûresi: 11)
Melek-ül-mevt, rûhunu almağa geldiği zaman, tövbe edinceye kadar izin iste! O meleği kovamazsın Kudretin var iken, o gelmeden önce tövbe et! O da, bu saattir Zîrâ, Melek-ül-mevt, âni gelir (İbrâhim bin Edhem)
Yavrucuğum! Tövbeni tehir etme! Zîrâ melek-ül-mevt âni gelir (Lokman Hakîm)
Melek-ül-Mukarreb:
Huzûru ilâhide bulunan melekler
  Kıyâmet, Cumâ günü kopar Melek-ül-mukarreb, yer ve gökler, o günün dehşetinden korkarak feryâd ederler (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed ibni Hanbel)
MELEKE:
Yerleşmiş huy, alışkanlık, tabiat
Din bilgisini öğreniniz Geliş-gidişlerinizde, oturup kalkmalarınızda, kısaca her vakit kalbinizi Allahü teâlâyı anmak ve hatırlamakla meşgul ediniz Böylece dâimâ Allahü teâlâyı hatırlama melekesi hâsıl olur (Ebü'l-Hayr Fârûkî)
Dünyâda ve âhirette seâdete kavuşmak, rahat etmek isteyen kimse bütün uzuvlarının günâh işlemesine mâni olmalıdır Günâh işlememek kalbinde meleke hâlini almalıdır Bunu başarabilen kimseye müttekî veya sâlih denir (Hâdimî)
MELEKÛT ÂLEMİ:
Gözle görülmeyen âlem, ruh ve mânâ âlemi Buna yalnız Melekût da denir (Bkz Âlem)
Eğer şeytanlar, âdem-oğlunun (insanoğlunun) kalblerinde dolaşmasaydı; onlar melekût âlemine bakarlardı (Hadîs-i şerîf-Ahmed bin Hanbel)
Mîdesini dolduran kimse, melekût âlemine yükselemez (Hadîs-i şerîf-İhyâu Ulûmiddîn)
Kadir gecesi, melekût âleminin esrârından (sırlarından) bâzı sırların keşf olduğu gecedir Allahü teâlânın; "Muhakkak O'nu (Kur'ân-ı kerîmi) kadr gecesinde indirdik" buyurmaktan murâdı da budur (İmâm-ı Gazâlî)
İlmin kaynağı ve hidâyetin (doğru yolun) ışığı olunuz Evinizde oturun, gece ibâdetle evinizi nûrlandırın Gönüllerinizden mâsivâyı (Allahü teâlâdan başka her şeyi) çıkarın, fazla süslenmeyin, iki eski elbise yeter Böyle yapmakla, mülk (madde)âlemin den saklanır (gizlenir), melekût âleminde bilinmiş (tanınmış) olursunuz (Abdullah ibni Mes'ûd)
MELİK (El-Melik):
1 Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Zâtında, sıfatlarında, hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şey varlığında ve varlıkta kalmasında O'na muhtaç olan, her şeyin sâhibi, yaratıcısı
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
O Allahü teâlâ hak ma'bûd'dur O'nun ortağı yoktur O melik'tir, mülkü hiç yok olmaz  (Haşr sûresi: 23)
Her gün öğle vakti kim el-Melik ism-i şerîfini yüz kere söylerse, kalbi temizlenir ve üzüntüsü gider (Yûsuf Nebhânî)
2 Pâdişâh, hükümdar
Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Habeşistan meliki Necâşi'ye gönderdiği dâvet mektubunun bir kısmı şöyledir:
"Bismillâhirrahmânirrahim!
Allahü teâlânın resûlü Muhammed (aleyhisselâm) den Habeş meliki Necâşî Eshame'ye!
Ey melik! Ben seni, eşi ortağı olmayan Allahü teâlâya îmâna, O'na ibâdet etmeye, ve bana tâbi olmaya, Allahü teâlânın bana gönderdiklerine inanmaya dâvet ediyorum Çünkü ben; Allahü teâlânın bunları tebliğ etmeye me'mûr resûlüyüm Şimdi ben sana lâzım olan tebligâtı yapmış, dünyâ ve âhiret seâdetini sağlayacak nasihatı etmiş bulunuyorum Nasihatımı kabûl ediniz Hidâyete eren, doğru yola kavuşanlara selâm olsun (Kastalânî, İbn-i Hişâm)
Melik-i Adûd:
Hükûmeti, idâreyi kuvvet zoru ile ele geçiren kimse, sultan Buna halîfe-i câire de denir
Biz bu işe peygamberlikle ve Allah'ın rahmeti ile başladık Bundan sonra hilâfet ve rahmet olur Ondan sonra, melik-i adûd olur Ondan sonra da, ümmetimde zulm, işkence ve fesâd olur İpekli giymek, içki içmek ve zinâ helâl yapılır ve yardımcıları çok olur Kıyâmete kadar böyle gider (Hadîs-i şerîf-İzâlet-ül-Hafâ)
Hazret-i Muâviye'nin melik (sultan, devlet başkanı) olacağına hadîs-i şerîfle de işâret vardır Bunun için hazret-i Muâviye, hazret-i Hasen hilâfeti (halîfeliği) kendisine teslim ettikten ve Eshâb-ı kirâm oy verdikten sonra, halîfe-i âdil olmuştur B u büyük sahâbiye melik-i adûd demek ve bu kelimeye zâlim gibi ağır mânâlar vermek büyük iftirâdır Hele melik-i adûdu azgın kral diye tercüme etmek ise, büyük bir hatâ ve yanlıştır (Şâh Veliyyullah Dehlevî)
__________________
|