gülgüzeli
|
Cevap : =>İslami Sözlük
MA'KÛL İLİMLER:
His organları ile duyularak, akıl ile incelenerek, tecrübe (deney, gözlem) ile ve hesâb edilerek elde edilen ilimler, fen bilgileri
Ma'kûl ilimler, matematik, mantık, fizik ve kimyâ gibi tecrübî ilimlerdir İslâmiyet bunları men etmez, emreder Ma'kûl ilimler din bilgilerinin anlaşılmasına ve onların tatbîk edilmesine yardımcıdırlar Bu bakımdan lüzûmludurlar Bunlar zamanla, art ar, değişir, ilerler Bunun içindir ki: "Tekmîl-i sınâ'ât telâhuk-ı efkâr iledir, yâni san'atın, fennin, tekniğin ilerlemesi, fikirlerin, deneylerin, birbirine eklenmesi ile olur" denmektedir İslâmiyet, her ilmi, her fenni ve her tecrübeyi emr eden bir dindir Müslümanlar fenni sever ve fen adamının tecrübelerine inanır (Abdülhakîm Arvâsî)
MÂL:
İnsanın arzuladığı, ihtiyâç, yâni lâzım olunca, kullanmak için saklanabilen ayn, yâni madde, cisim
Allahü teâlâ bir kuluna mal ve ilim verir, bu kul da; haramlardan kaçınır, akrabâsını sevindirir, malından hakkı olanları bilip verirse, Cennet'in yüksek derecesine kavuşur (Hadîs-i şerîf-Et-Tergîb vet-Terhîb)
Mal ve şöhret hırsının insana zarârı, koyun sürüsüne giren iki aç kurdun zarârından daha çoktur (Hadîs-i şerîf-Mârifetnâme)
Âhir zamanda dînin korunması, mal ile olacaktır (Hadîs-i şerîf-Tasvîr-i Ahlâk)
Kur'ân-ı kerîmde zemmedilen yâni kötü denilen dünyâ; haramlar ve mekrûhlardır Mal, kötülenmemiştir Çünkü cenâb-ı Hak, mala hayr adını vermektedir Malın, Allah yolunda harcananı güzeldir Hazret-i İbrâhim'in çok malı vardı Yalnız yarım milyonu sığ ır olmak üzere davarları, ova ve vâdileri dolduruyordu (Ahmed Fârûkî)
Malı zarardan korumanın ilâcı, zekât vermektir (İmâm-ı Rabbânî)
Mal, mevkî peşinde koşanlardan hiçbiri murâdına (isteğine) kavuşamamıştır Malı, hayr için isteyen ve hayırlı işlerde kullanan, râhata, huzûra kavuşmuştur Mal, bir deryâya benzer, çok kimse bu denizde boğulmuştur (Muhammed Hâdimî)
İnsanın izzeti (şerefi), îmân ve mârifet (Allahü teâlâyı bilme, tanıma) iledir Mal ve mevkî ile değildir (Muhammed Ma'sûm)
Mal, para peşinde koşmak, Allahü teâlânın emirlerini unutturursa, bundan büyük felâket olmaz (Muhammed Hâdimî)
Hanım, çocuklar, mal ve mülk; Allahü teâlânın emânetleridir Emânetlerini dilediği (istediği) zaman alır (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma!O, malına ve parasına hasretle ölür İbâdeti ve tâati çok olan kimselere gıpta et yâni onlar gibi ibâdet etmeyi iste Yaşayanlar da sonunda ölecekleri için, onların dünyâlıklarına özenmeye değmez (İmâm-ı Şâfiî)
Malı helâlden kazanırsan suâli; haramdan kazanırsan cezâsı vardır (İmâm-ı Rabbânî)
Mâl-ı Habîs:
Zor ile gasb edilen ve rüşvet olarak alınan, çalınan mallar ve kendine emânet olan mallar, izinsiz ticârette kullanılarak elde edilen kârlar ve dâr-ül-harbde yâni kâfir memleketlerine gidenin (tüccârın, seyyâhın), kafirlerden, rızâsı olmadan aldığı m allar
Mâl-ı habîsi kullanmak, haramdır Sâhiplerine geri verilmeleri, sâhipleri bilinmiyorsa, fakirlere sadaka verilmeleri lâzım olur Başkasının mülkünü, ondan izinsiz kullanmak haramdır (Abdülganî Nablüsî)
Mâl-ı Mütekavvim:
Kıymetli mal İslâm'a göre yenilmesi, içilmesi, kullanılması ve faydalanılması mümkün olan mal
Müslümanlar için; şarab, domuz ve besmelesiz kesilen veya kesmeden öldürülen hayvan, mâl-ı mütekavvim değildirler Alış-verişin sahîh (doğru) olması için malın da mütekavvim olması lâzımdır (İbn-i Âbidîn)
MÂLÂYA'NÎ:
Dünyâ ve âhirete faydası olmayan iş, boş söz, lüzumsuz şey
Allahü teâlânın, bir kulunu sevmemesinin alâmeti, onun mâlâya'nî ile vakit geçirmesidir (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî)
Bir kimsenin müslümanlığının güzelliği, mâlâya'nîden kaçması ve lüzûmlu şeyleri yapması ile anlaşılır (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî)
Ben bu mertebeye; doğru söz söylemek, emânete riâyet etmek ve mâlâya'nîyi terk etmekle ulaştım (Lokman Hakîm)
Câbir bin Sümre buyurdu ki: "Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem az konuşurdu Lüzumlu olduğu zaman veya bir şey sorulunca söylerdi " Bundan anlaşılıyor ki, her müslümanın mâlâya'nî, faydasız şey söylememesi, susması lâzımdır (Muhammed Rebhâmî)
Bir kimse, ibâdetlerini ihlâs ile (sırf Allah için) yaparsa, Allahü teâlâ da, ona mâlâya'nîden kurtulmak nîmetini ihsân eder (Cüneyd-i Bağdâdî)
Îtikâdı (inancı) düzeltmeden önce ahkâm-ı şer'iyyeyi (helâli, haramı, farzı, vâcibi) öğrenmenin hiç faydası olmaz Bu ikisi birlikte düzeltilmedikçe de, ibâdetlerin faydası yoktur Bu üçü birlikte yapılmadıkça, kalbin tasfiyesi (temizlenmesi) ve nefs in tezkiyesi (süslenmesi) hiç yapılamaz Bu dört temel vazîfe, yardımcıları ve tamamlayıcıları ile birlikte yapılmalıdır Meselâ, farzlar, sünnetleri ile birlikte yapılmalıdır Farzların yardımcısı ve tamamlayıcısı, sünnetlerdir Bunlardan biri yapılmadıkça, geriye kalan her şey lüzumsuz ve faydasızdır Böyle lüzumsuz şeylere mâlâya'nî denir Bir farzı yapmayıp, bunun yerine, nâfile ibâdet yapmak, mâlâya'nî ile vakit geçirmek olur (İmâm-ı Rabbânî)
MÂLİK:
1 Sâhib olan, mülk edinen
İsmini duyduğunuz kimselerden, yeryüzüne dört kişi mâlik oldu İkisi mü'min ikisi de kâfir idi Mü'min olan iki kişi, Zülkarneyn ile Süleymân (aleyhimesselâm) idi Kâfir olan ikisi de Nemrûd ile Buhtunnasar idi Beşinci olarak yeryüzüne benim evlâdımdan biri, yâni Mehdî de, mâlik olacaktır (Hadîs-i şerîf-Alâmet-ül-Mehdî)
Her müslüman, mâlik olduğu zekât malının miktârını, her zaman düşünmeli, nisâb miktârı olduğu günü, bir yere yazmalıdır (Senâullah Dehlevî) Yüzlerce dile mâlik olsa da vücûdum, Lütfunun şükrünü nasıl yapabilirim
(İmâm-ı Rabbânî)
2 Cehennem meleklerinin en büyüğü, âmiri, bekçisi
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Muhakkak ki kâfirler, Cehennem azâbında devamlı kalacaklardır Kendilerinden o azâb hafifletilmez Onlar bunun için (kurtulmaktan) ümidi kesmişlerdir Biz onlara zulüm etmedik, fakat kendileri zâlim idiler (Mâlike şöyle) çağrışıyorlar: Ey Mâlik! (İste de) Rabbin bizi öldürsün, (azâbdan kurtulalım ) Mâlik de; "Siz (azâb içinde) kalacaksınız" der (Zuhrûf sûresi: 74-77)
Cehennem'e atılan kâfirler, orada ayakları boyunlarına bağlı, günâhtan yüzleri kararmış bir hâlde; feryâd ve figân ederler ve; "Ey Mâlik cezâmızı bulduk Bu ateşten bukağılar (ayak bağları) bize ağır geldi ve derilerimiz eriyip aktı Ne olur bizi bur adan çıkarın Biz bir daha isyân etmeyiz" derler Mâlik de; "Kurtuluş ümidleri geçti Siz buradan daha çıkamazsınız Sesinizi kesin ve konuşmayın Çünkü siz, buradan çıkarılsanız da yine eski hâlinize, küfür ve isyânınıza döneceksiniz" der (İmâm-ı Gazâlî)
Mâlik-ül-Mülk:
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Yaratılmışların ve onlarda bulunan her şeyin sâhibi olan
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
(Habîbim) de ki: "Ey Mâlik-ül-mülk olan Allah'ım! Sen mülkü kime dilersen ona verirsin, mülkü kimden dilersen ondan alırsın Kimi dilersen onun kadrini yükseltir, kimi dilersen onu alçaltırsın Hayır yalnız senin elindedir Şüphesiz ki sen, her şeye hakkıyla kâdirsin (Âl-i İmrân sûresi: 26)
Kim Mâlik-ül Mülk ism-i şerîfine devâm ederse, Allahü teâlâ ona çok mal ve mülk ihsân eder Onu kimseye muhtaç etmez (Yûsuf Nebhânî)
MÂLİKÎ:
Ehl-i sünnetin ameldeki dört hak mezhebinden biri olan Mâliki mezhebine tâbi olan, bağlı olan kimse (Bkz İmâm-ı Mâlik)
Ehl-i sünnetin (Peygamber efendimiz ve Eshâbının bildirdiği îtikâd üzere bulunanların) amelde ( yapılması ve kaçınılması gerekli işlerdeki) mezhebi dörttür Hanefî, Mâlikî, Şâfiî, Hanbelî Bu dört mezhebden herhangi birine uymak câizdir Dört mezheb de haktır (Muhammed bin Kutbüddîn İznikî)
İbâdetlerin en kıymetlisi, farz-ı ayn olanlardır Farzlardan sonra en kıymetlisi, Şâfiî mezhebinde sünnet namazlar, Hanbelî mezhebinde cihâd (Allah yolunda harb etmek)dır Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde ise, ilim öğrenmek ve öğretmek ve sonra cihâddı r (M Tâhir Sünbül Mekkî)
Sivâd-ı a'zam yâni müslümanların çoğu, fıkh âlimlerinin yolundadır Bunların yolundan ayrılanlar Cehennem ateşinde yanacaklardır Ey mü'minler! Cehennem'den kurtulmuş olan tek fırkaya tâbi olunuz Bu da Ehl-i sünnet vel-cemâat denilen fırkadır Allah ü teâlânın yardımı, koruması ve muvaffak kılması bu fırkada olanlaradır Allahü teâlânın gadabı ve azâbı bu fırkadan ayrılanlaradır Bu fırka-i nâciye (Cehennem'den kurtulacak olan fırka, topluluk) bugün dört mezhebde toplanmıştır Bu dört hak mezheb, Hanefî, Mâlikî, Şâfiî veHanbelî mezhebleridir Bu zamanda bu dört mezhebden birine tâbi olmayan kimse, bid'at (bozuk îtikâd) sâhibi olup Cehennem'e gidecektir (Tahtâvî)
Mâlikî Mezhebi:
Ehl-i sünnetin ameldeki dört hak mezhebinden biri Kurucusu İmâm-ı Mâlik bin Enes'tir (Bkz İmâm-ı Mâlik)
__________________
|