gülgüzeli
|
Cevap : =>İslami Sözlük
RADIYALLAHÜ ANH:
Daha çok Eshâb-ı kirâmdan birinin ismi anıldığı veya yazıldığı zaman söylenen ve yazılan "Allahü teâlâ ondan râzı olsun" mânâsına duâ, hürmet ve saygı ifâdesi İki kişi için Radıyallahü anhümâ, ikiden fazlası için Radıyallahü anhüm denir
Ebû Bekr radıyallahü anh birine nasîhat ederken şöyle buyurdu: "Ey kardeşim! Sana yaptığım nasîhatı aklında tut, kaybolmamasına dikkat et Ölümü özüne sevdir Nasıl olsa gelecek" dedi Çok kere, dilini parmağı ile tutar ve; "Başıma gelen her şey bunu n yüzündendir" derdi Binekte iken devesinin yuları düşse, verin, demez; deveyi çöktürür, alırdı Sebebini sordular: "Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem bana: "İnsanlardan bir şey isteme" diye emretti" buyurdu (Şemseddîn Sivâsî)
Ebû Bekr ile Ömer radıyallahü anhümâ bu ümmetin üstünleridir (Hazret-i Ali)
Eshâb-ı kirâmın radıyallahü anhüm ecmaîn hepsini büyük bilip, hürmet etmekle berâber, Ehl-i beyti (Peygamber efendimizin akrabâlarını) de sevmek Ehl-i sünnetin alâmetidir (Tâhir-i Buhârî)
RADIYALLAHÜ TEÂLÂ ANHÂ:
Hanım sahâbîlerden birinin ismi anılınca veya yazılınca söylenen "Allahü teâlâ ondan râzı olsun" mânâsına duâ, hürmet ve saygı ifâdesi İki hanım sahâbî için (Radıyallahü teâlâ anhümâ" ve ikiden çok için "Radıyallahü anhünne" denir
Kadınlar Cennet'te, dünyâdaki bayram günleri gibi senede birkaç kere Allahü teâlâyı göreceklerdir Mü'minlerin kâmil (olgun, üstün) olanları her sabah akşam, diğerleri ise Cumâ günleri Allahü teâlâyı anlaşılamayan bir şekilde göreceklerdir Mü'min ka dınlar ve melekler ve cin de bu müjdeye dâhildirler Fâtımât-üz Zehrâ ve Hadîcet-ül Kübrâ ve Âişe-i Sıddîka ve diğer ezvâc-ı tâhirât (Peygamber efendimizin mübârek hanımları) ve hazret-i Meryem ve hazret-i Âsiye radıyallahü teâlâ anhünne ecmaîn gibi kâmil (üstün) ve ârif hâtunların diğer kadınlardan müstesnâ (ayrı) tutulmaları uygun olur (Abdülhak-ı Dehlevî)
RADÎ':
Süt emen iki buçuk yaşından küçük çocuk
Radî', süt ana-baba ve akrabâsının hepsiyle evlenemediği gibi, süt ana-baba da Radî'nin evlâdı, zevc (koca) veya zevcesi (hanımı) ile evlenemez (İbn-i Âbidîn)
RÂFIZÎLER:
Şîanın kollarından İmâm-ı Zeynel'âbidîn'in vefâtından sonra oğlu Zeyd'den ayrılarak, Eshâb-ı kirâm (Peygamber efendimizin arkadaşları) düşmanlığında taşkınlık gösteren, hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i Ömer'in halîfeliklerini kabûl etmeyen kimselerin m ensûb olduğu bozuk fırka Terk edenler, ayrılanlar mânâsına râfızî denilmiştir
Ümmetim arasında râfızî denilen kimseler meydana gelecektir Bunlar İslâm dîninden ayrılacaklardır (Hadîs-i şerîf-Mir'ât-ı Kâinât)
Râfızîler, Zeyd bin Zeynel'âbidîn Ali, "İmâmdır" dediler Bunlar Zeyd'e, Ebû Bekr ile Ömer'e düşman ol dediler O da büyük dedem olan Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem sevdiği iyi kimselere düşmanlık edemem dedi Bunun üzerine Zeyd'in yanında n ayrıldılar Râfızîler hazret-i Ali'yi seviyoruz; onu sevmek için, Eshâb-ı kirâmın hepsine veya birkaçına düşman olmak lâzımdır diyorlar Bu bozuk düşünceleri onları doğru yoldan ayırdı (Fîrûzâbâdî, Şehristânî)
RÂFİ' (Er-Râfi'): Esmâ-i hüsnâdan Allahü teâlânın güzel isimlerinden Mü'minlerin ve evliyânın derecelerini yükselten ve huzûrunda başlarını kaldırarak pak cemâline bakmak ile mertebelerini yükselten
Er-Râfi' ism-i şerîfini söyleyen, zâlimlerin zulmünden emin olur Beş yüz kerre söyliyenin maddî mânevî ihtiyâcı giderilir (Yûsuf Nebhânî)
RAGÎBET:
İhsân ve ikrâm Çoğulu regâibdir
Receb-i şerîfin ilk Cumâ gecesine Regâib gecesi denir Çünkü Allahü teâlâ bu gecede, mü'min kullarına rağibetler yapar O gece yapılan duâ, namaz, oruç, sadaka gibi, ibâdetlere kat kat sevâb verilir O geceye hürmet edenleri affeyler (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
RÂH-I İCTİBÂ:
Tasavvufta Allahü teâlâya kavuşturan yollardan biri Seçilmişlerin yolu (Bkz İctibâ Yolu)
Râh-ı ictibâ, Peygamberlerin ilerledikleri yoldur Ancak ümmetlerinden onlara tâbi olanlara da, onlara mahsûs olan kemâllerden ihsân olunduğu gibi, buna da nasîb ederler (Şihâbüddîn Sühreverdî)
RÂH-I MÜRÎDÂN:
Tasavvufta müridlerin, talebelerin yolu Allahü teâlâya kavuşturan yollardan Sâlikler (tasavvuf yolunda ilerleyen talebeler) yolu (Bkz İnâbet)
Allahü teâlâya kavuşturan yollar ikidir: Râh-ı mürîdân ve râh-ı murâdân Râh-ı mürîdân, müridlerin yolu olup, sülûk ile (tasavvuf yolunda ilerlemekle) alâkalıdır, zahmetlidir Râh-ı murâdân seçilmişlerin yolu olup, cezbe (Allahü teâlânın yolunda çeki lme) ile alâkalıdır Buna ictibâ yolu da denir (Bkz Râh-ı İctibâ) (İmâm-ı Rabbânî)
RÂHİB:
Hiç evlenmeyen, bekâr ve yalnız yaşayan, yalnız ibâdetle meşgûl olan ve kilisede vazîfeli olan hıristiyan din adamı
Papazlar herkese râhib olmayı, yalnız yaşamayı emrediyordu Allah yolunda bulunabilmek ve Allahü teâlâya yaklaşabilmek ancak ruhbanlıkla yâni evlenmemekle olur sanıyorlardı Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem bunu önlemek için Eshâbının (arkadaşlarının) bekâr yaşamasını yasakladı "Nikâh yapmak (evlenmek) benim sünnetimdir Sünnetimi yapmayan kimse benden değildir" buyurdu (Saideddîn Fergânî)
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem on iki yaşlarında iken amcası Ebû Tâlib ile birlikte Şam tarafına giden ticâret kervanına katıldı Ticâret kervanı uzun bir yolculuktan sonra Busra denilen yerde hıristiyanlara mahsûs bir manastırın yak ınında konakladı Bu manastırda Bahîra adında bir râhib kalıyordu Önceden yahûdî âlimlerinden iken sonradan hıristiyan olan bu bilgili râhib, kervanda bulunanların hepsini yemeğe dâvet etti Râhib Bahîra ısrarla yemeğe getirttiği sevgili Peygamber efendimizin mübârek sırtındaki mühr-i nübüvveti açtırdı Bunu görünce, henüz yaşı küçük olan Muhammed aleyhisselâmın geleceği bildirilen son peygamber olduğuna şehâdet etti (Muînüddîn Hirevî)
RÂHİBE:
Kadın râhib Hiç evlenmeyen, yalnız ve bekâr olarak yaşayan, kilisede ibâdetle meşgûl olan görevli kadın
Şehvet nazarı ile kadınlara bakmanın aynen zinâ olduğunu Îsâ aleyhisselâm bildirmiş iken, hıristiyanlar kadınlarını örtmemişlerdir Bugün ellerde dolaşan İncîller hıristiyan kadınların örtünmelerini emretmektedir Bunun içindir ki, bütün kiliselerde, manastırlarda vazîfeli olan kızlar, râhibeler, müslüman kadınları gibi örtünmektedirler (Harputlu İshâk Efendi)
RAHÎM (Er-Rahîm):
1 Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden) Âhirette yalnız müslümanlara acıyan
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
  Şüphesiz ki, Allahü teâlâ Gafûrdur, Rahîmdir (Zümer sûresi: 53)
  Ben ziyâdesi ile tövbe kabûl edici ve Rahîmim (Bekara sûresi: 53)
Şeytan; "Allahü teâlâ Rahîm'dir, affeder" diyerek insanı günâh işlemeğe sürükler (İmâm-ı Rabbânî)
Allahü teâlâ, âhirette dostlarını yâni mü'minleri Rahîm sıfatıyla, keremiyle, ihsânıyla, Cennet'e ve cemâline kavuşturur (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Her kim her gün yüz kerre Rahîm ism-i şerîfini söylerse, kalbinde rikkat ve mahlûkâta karşı merhamet peydâ olur (Yûsuf Nebhânî)
2 Günahkâr müslümanlara âhirette çok acıyıcı mânâsına Resûlullah efendimizin sıfatlarından
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Andolsun ki, size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O'na çok ağır gelir Çünkü O, size çok düşkün, mü'minlere karşı raûf (şefkatli) ve rahîmdir (Tevbe sûresi: 128)
Biz delikanlı, yaşça birbirimize yakın bir takım gençler, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldik de O'nun yanında yirmi gece kaldık Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) rahîm ve refîk (yumuşak, kibar, nâzik) idi Âile efrâdını özlediğ imizi anlayınca, bize âilelerimizden kimleri bıraktığımızı sordu Biz de kendisine haber verdik Bunun üzerine: "Âilelerinizin yanına dönün de onların arasında kalın! Hem onlara öğretin! Kendilerine emir verin! Namaz vakti gelince içinizden biriniz size ezân okusun; sonra en büyüğünüz size imâm olsun" buyurdu (Mâlik bin Huveyris-Müslim)
__________________
|