RaHaTSiZ
|
Genel ve Estetik Cerrahi
anal fissür makatta çatlak
Anal kanalda yırtık oluşmasıdır Genellikle ağrılı ve yanmalıdır Dışkılama sırasında bu şikayetler artar , kanama da meydana gelebilir Fissür genellikle ıkıntılı , zor bir dışkılama sonrası ve kabızlık sonucunda meydana gelir Anal kanal çok spastik olduğunda; fissür ıkınma olmaksızın meydana gelebilir
Teşhis
Fissür olduğu zaman parmakla muayene genelde çok ağrılıdır Genellikle anüsün dıştan muayenesi ile yırtık görülebilir Yırtığın miktarını belirlemek için anoskopi yapılabilir
Tedavi Anal Fissür
Ilık tüpler (anal kanalı genişleten ısıtılmış,çapları değişik derecelerde bujiler)
Günde birkaç defa , yaklaşık 10'ar dakika yapılacak sıcak su oturma banyoları (anal büzüğün gevşetilmesi ve anal kanalın rahatlatılmasını sağlar)
Gaita yumuşatıcıları (yumuşak ve şekilli gaita sağlar)
Krem ve fitiller ağrıyı hafifletir
Birçok fissür birkaç haftada iyileşecektir Fakat belirtiler devam ederse ameliyat gerekebilir Ameliyat tedavisi genellikle anal kanaldaki adelelerin bir kısmını kesmeye dayanmaktadır Bu işlem fissürü meydana getirecek basıncı azaltır ve iyileşmesini sağlar Kuşkusuz en iyi tedavi korunmadır Bol lifli , kepekli diyet düzenli barsak hareketlerine neden olarak rahat dışkılamayı sağladığından en önemli yeri teşkil eder
Anal Fistül-Anal Abse
Apse (iltihapla dolu şişlik) , genellikle anal kanaldaki , ağızları anüs içersine açılan bezlerin ağızlarının tıkanması sonucunda meydana gelir Oluşan apseler bir müddet sonra kendiliğinden boşalmak amacıyla , son barsak içersindeki bir yere veya anüs çevresindekideri kısmına açılır Bu şekilde tünel açılmasına "fistül" denir Anal fistüller hemen daima anal apse sonucunda meydana gelir
Belirtiler
Anal apse ,anal kanala bitişik şişlik ve önemli ölçüde rahatsızlık meydana getirir Şiddetli ağrı ve ateş oluşabilir Anal fistülde anal kanaldan fistülün dış ağzına (genellikle anüs çevresindeki deri bölümüne)drene olan sıvı mevcuttur Bu nedenle hafif miktarda ,zaman zaman miktarı artan akıntı(pis kokulu sarı-kahverengi renli bir akıntıdır)görülür
Tedavi
Apsenin tedavisi cerrahi olarak drenajdır Apse drene olduktan sonra kişilerin %50'sinde birkaç hafta sonra (bazen birkaç ay ya da yıl sonra)fistül oluşacaktır Fistülün tedavisi cerrahidir
Anal Kaşıntı
Geceleyin veya dışkılama sırasında en sıklıkla meydana gelir Anüs bölgesi aşırı temizleme ve silme en sık nedendir Anüs etrafında fazla terleme 
Bazı yiyecekler ve içecekler kaşıntıya neden olabilir Bunlar arasında alkol,sirkeli yiyecekler,kahve,çukulata,fındık,mısır sayılabilir Ender olarak bazı enfeksiyonlar ve deri hastalıkları kaşıntıyaneden olabilir Kötü hijyen genllikle bir neden değildir Buna rağmen kaşıntı meydana gelen kişilerde aşırı bir anal bölge temizliği ve silmeye eğilim göstererek tahrişi arttırır
APANDİSİT
Yaygın bir hastalık olan "apandisit", karnın alt kısmında bulunan ve apandis ya da apendiks denilen kör barsağin iltihaplanmasıdır
"Apendiks vermiformis uzun ince bir boru veya solucan şeklinde ortalama 9 cm uzunluğunda kör bir barsaktır iki ila 25 cm arasında değişen uzunlukta olabilir Çocuklarda, yetiş*kinlerden daha uzundur Normalde karnın sağ alt bölgesinde yer almakla birlikte farklı konumlarda bulunabilir "
Vücuttaki işlevi lam olarak bilinmeyen apendiks, bademcik gibi lenfoid doku bakımından zengin bir organ olarak tanımlanıyor
APANDİSİT NASIL OLUŞUR?
"Apandisit yüzde 90 oranda, apendiks lümeninin (yani apendiksin iç kısmının) dışkı ile tıkanmasından kaynaklanıyor Sık görülen nedenlerden biri de tenf dokularının şişmesidir
Çeşitli nedenlerle apendiksin içi tıkandığı zaman, apen*diks lümeninde sıvı birikir, mikroplar çoğalmaya başlar ve iç basınç artar Basıncın artması ile apendiks şişmeye başlar ve giderek apendiks dokusunun kanlanması ve beslenmesi bozulur Daha sonra nekroz (çürüme) ve patlama oluşur "
Türkiye Hastanesi uz*manları, iltihaplanmayı durdurmanın mümkün olmadığını belirterek "apandisit önlenemez; önlemek için herhangi bir metod veya ilaç bulunmuyor" diyorlar
GÖRÜLME SIKLIĞI
Eldeki verllere göre, apandisit her yasta görülmekte birlikte, en sık olarak genç erişkinlerde, 20-30 yaş grubunda ortaya çıkıyor 60 yaşından büyüklerde yüzde 5-10 dolayında görülüyor, Çocuklarda en sık 6-10 yas grubunda görülen apandisjtin, 2 yaşından küçüklerde görülme oranı yüzde 2 dolayında kalıyor
Görülme sıklığı bakrmından cinsîyete göre ilginç tablo gözleniyor, Ergenlik çağından Önce, kız ve erkeklerde apandisit oranı eşit olduğu görülüyor, 15-25 yas grubunda, erkeklerde apandisite 2 kat fazla rastlanıyor 25 yaşından sonraki dönemde oran tekrar eşitleniyor
BELİRTİLER VE TANI
Prof Dr Hasan Taşçı ile Opr Dr Cavit Hamzaoğlu, apandisitin belirtileri ve tanısıyla ilgili olarak şunları söylüyorlar "Karın ağrısı, iştahsızlık ve kusma temel belirtilerdir Bunların bir araya gelmesi tanıyı kolaylaştırır
Karın ağrısı; apandisitin en önemli belirtisidir Genellikle göbek çevresinde veya mide üstünde başlar Künt bir ağrıdır, azalma ve çoğalma gösterebilir, ama, hiçbir zaman tamamen yok olmaz Genellikle 4-6 saat sürer (1-12 saat arasında değişebilir ) Daha sonra ağrı karın sağ alt bölgesine yerleşir Bazı hastalarda ağrı sağ alt kadranda başlar ve orada kalır Apendiksin değişik yerleşimlerine göre ağrı sırtta, sağ veya sol kasıkta veya mesane üstü ve makatta hissedilebilir
iştahsızlık, hastaların yüzde 90-95 inde ağrıdan daha önce görülen fakat önemsenmeyen bulgudur
Bulantı ve kusma; önemli bir göstergedir Hastaların yüzde 75'inde bulantı görülür Genellikle hasta bir şey yerse Kusar, midesi boşsa kusmaz
Bu belirtilerin yanında, hastanın, kabızlık, ishal ve gaz çıkaramama gibi şikayetleri de olabilir Ancak, bunlar tanı değeri taşımazlar "
Mauyene bulguları, apendiksin, vücutta yerleştiği yere göre değişebiliyor Patlama olup olmaması da bulguları etkiliyor Vücut ısısı bazı kişilerde normal kalmakla birlikte bazılarında 37 5-38 dereceye çıkıyor Hastanın, fazla hareket etmekten kaçınması ve öksürme zıplama gibi hallerde ağrılarının artması tanı bakımından önem taşıyor
Prof Taşçı ve Opr Hamzaoğlu, apandisitle ilgili önemli bir noktaya işaret ederek; apandisit belirtilerinin, birçok hastalığın belirtilerine benzediğini belirtiyorlar Bu nedenle bulguların değerlendirilmesi açısından hekimin deneyimi büyük önem taşıyor
Prof Taşçı ve Opr Hamzaoğlu'nun verdikleri bilgilere göre; karın içi lenf bezleri iltihabı, mide ve bağırsak iltihabı, kadın hastalıkları, dış gebelik, mide ve onikiparmak bağırsağının delinmesi, idrar yolları iltihabı ve taşları, safra kesesi iltihabı, pankreas İltihabı ve bağırsak damarlarının tıkanması gibi rahatsızlıklarla apandisit aynı bulguları verebiliyorlar
KESİN TEDAVİ
Özellikle gençlik döneminde ortaya çıkan bu yaygın rahatsızlığın ilaçla tedavi imkanı bulunmuyor Ancak, apandisit, tedavisi kolay hastalıklar arasında yer alıyor Türkiye Hastanesi hekimleri kesin tedavinin ameliyat olduğunu belirterek, "hasta, laparoskopik (kapalı) veya açık appendektomi yöntemiyle ameliyat edilip, apandisit alınmalıdır" diyorlar Prof Taşçı ve Opr Hamzaoğlu, apandisit ameliyatlarıyla ilgili şu bilgileri veriyorlar:
"Apandisit tanısı konan veya apandisit olabileceği düşünülen hastaların ağızdan beslenmemeleri, ağrı giderici almamaları gerekir Apandisit, 4 grupta toplanır Üç gruptaki vakalar;
akut apandisit, perfore (patlamış) apandisit, patlamış ve apse yapmış apandisit, kesin olarak ameliyatla tedavi edilmelidir Dördüncü grup plastrone apandisittir Bazen karın içinde omentum adı verilen bir yağ perdesi, apendiksi sarar ve iltihabın karın içine yayılmasını önler Buna plastrone apandisit denir Bu durumda hasta hastaneye yatırılır ve gözlem altına alınarak, antibiyotik tedavisine başlanır Eğer şikayetler gerilerse hasta taburcu edilir ve 6-8 hafta sonra tekrar değerlendirip ve ameliyata alınır ”
ÖLÜME NEDEN OLABİLİR
Günümüzde apandisit ameliyatları en basit ope*rasyonlardan biri sayılıyor Ancak tedavisi bu derece kolay olmasına rağmen, ihmal edilmesi halinde apandisit, tehlikeli bir hastalık oluveriyor Zamanında ameliyat edilmediği zaman İltihaplı apendiksin patlaması ölüme yol açabiliyor
Genç erişkinlerde yüzde 15-25, çocuklarda yüzde 50-85, yaşlılarda yüzde 60-90 arasında patlama ihtimali bulunuyor
Prof Taşçı ile Opr Hamzaoğlu, özellikle yaşlılar ve çocuklar açsından apandisitin büyük risk oluşturduğuna dikkat çekiyorlar ve "Yaşlı ve çocuklarda bulgular az olduğundan teşhis konulduğunda patlama olayı gerçekleşmiştir Bu nedenle ölüm riski çok fazladır
Genç erişkinlerde apandisitte ölüm oranı yüzde 0 1 in altındayken yaşlılarda bu oran yüzde 50 civarındadır" diyorlar
Zamanında doktora başvurulduğunda basit; ama, geç kalındığında ölümcül bir hastalık sorunu
DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR
· Karın ağrısı olduğu zaman kesinlikle kendi başınıza ağrı kesici almayın, mutlaka bir doktara başvurun
· Bazen apandisitte doktorlarda yanılabilir ve yanlışlıkla mide tedavisine başlanır Eğer ağrınız geçmiyorsa tekrar doktora gitmelisiniz
· Normal bir apandisit ameliyatı eğer erken teşhis konulursa yaklaşık 15-30 dakika sürmekte ve hasta 1 gün hastanede yatıp çıkmaktadır
· Eğer apandisit patlamış ise, ameliyatla apandisit alınır, batın yıkanır ve karın içine 1 adet dren (hortum) konulur ve hasta yaklaşık 2-3 gün hastanede kalır
· Erken teşhis ve doğru tedavi hayat kurtarıcıdır
· Günümüzde yüzde 100 apandisit tanısını koyduracak tetkik, laboratuvar ve görüntüleme yöntemi yoktur Bu nedenle hastanın şikayetleri, muayene bulguları ve kan tetkikleri bir arada değerlendirilip teşhis konulur Şüpheli vakalar ağrı kesici verilmeden takip edilir
BARSAK TIKANMASI :İLEUS: ERİŞKİNDE
Bağırsak tıkanması ince bağırsağın veya kolonun tamamen veya kısmen tıkanmasıdır Bu tıkanma hazım maddelerinin bağırsak boyunca yaptığı yolculuğu tamamlamasını önler Eğer ince bağırsaklarınızda bir tıkanma varsa, karnınızın ortasında kramp gibi ağrılar ve takrar tekrar gelen kusma isteği duyarsınız Tıkanma nerede olmuş olursa olsun hazımla ilgili maddeler ilerleyemez Eğer kolonunuzun alt kısmı tıkalıysa gaz bile çıkaramazsınız Bağırsakların kısmen tıkanması bağırsakları bir sıvı çıkarmaya itebilir bu da ishal ile neticelenebilir Tıkanmanın bir yanı da karın şişmesidir Karın şiştikçe gerilir sertleşir Bağırsak gazının ve sıvısının tıkanan kısımda sıkışıp kalması şişmeye neden olur Birçok şey tıkanmaya sebep olabilir En yaygın tıkanma nedeni ince bağırsakta evvelce yapılmış ameliyattan kalma iltisak (komplikasyon) olmasıdır Fıtıklar ve volvulus (düğümlenmiş veya bükülmüş bağırsak) da ince bağırsakta tıkanma yapan yaygın sebeplerdir
Belirtiler
- Karın şişmesi,
- Karın bölgesinin ortasında spazm halinde ağrı veya kramplar,
- Kusma,
- Dışkı veya bağırsak gazı çıkaramamak
Kolonda bir kanser ve diğer bozukluklar tıkanma yapabilir Bazen tıkanma mekanik değildir ve bağırsakların hazım maddelerini ileri doğru hareket ettirememesinden doğan Buna (adinamik ileus) tembel ince bağırsak denir ve bazen hazım yaralanmalarından veya ameliyatlarından sonra ortaya çıkar
Eğer tıkanma bağırsağa kan gelmesini önlerse bu doku ölmeye başlar Bu bir kangren veya bağırsak delinmesi olasılığını artırır Bunların her ikisi de hayatı tehlikeye atan durumlardır
Tedavi
Eğer doktorunuz bir bağırsak tıkanmasından şüphe ederse, burnunuzdan karnınıza veya ince bağırsağın başlangıç bölümüne uzanan bir tüp koyabilir, özel bir cihazla emmek suret4uie bağırsak salgılan ve hava yoluyla dışarı çıkarılır Buna (nasogastik suction) burun yoluyla emme denilir Bu teknik genelde karındaki gerginliği rahatlatır Kaybedilen sıvı damar yoluyla telafi edilmelidir Bazen gerginlik ortadan kalkınca tıkanma nedeni de beraberinde yok olur Eğer tıkanma nasogastik emme yoluyla geçmezse ameliyat gerekir Çalışmayan bağırsak (adinamik ileus) yakasında buna neden olan asıl hastalığın tedavisi genelde tıkanmayı da geçirir
barsak tıkanması bağırsak düğümlenmesi ileus
Alternatif isimler
Paralitik ileus , intestinal volvulus , barsak obstrüksiyonu , ileus
Tanım
Barsak içeriğinin ilerlemesinin durması , geri tepmesi veya bozulmasıdır
Tam veya kısmen tıkanma olabilir ; karın ağrısı , bulantı-kusma ve gaz-dışkı çıkışının durması ile karakterizedir
Nedenleri,Görülme sıklığı,Risk faktörleri
Barsak tıkanması mekanik veya mekanik olmayan ( dinamik ) sebeplerden kaynaklanabilir Çocuklarda ve infantlarda ( bebeklerde ) tıkanmanın majör sebeplerinden biri paralitik ileus’tur
Paralitik ileusun nedenleri : periton içi enfeksiyon mezenterik iskemi ( karındaki destek yapılara kan akımının azalması ) karında kan akımının kesilmesi , hasara uğraması böbrek ve göğüs hastalıkları karın içi ameliyatlardan sonra metabolik bozukluklar ( potasyum düzeyindeki azalma gibi )
Bebeklerde mide-barsak iltihabı , elektrolit dengesizliği ve zatürre ; daha büyük çocuklarda periton iltihabı , patlamış apandiks ve üremi paralitik ileus sebebi olabilir
Paralitik ileus karın gerginliği , barsak seslerinin yokluğu (karın dinlendiğinde ses işitilmez) ve çok hafif ağrı ( mekanik tıkanmayla karşılaştırıldığında ) ile ortaya çıkabilir
Paralitik ileus insidansı , mekanik tıkanmayla karşılaştırıldığında yüksektir Ancak mekanik tıkanma kadar önemli değildir
Mekanik tıkanma barsak içeriğinin ileriye doğru hareketinin engellenmesiyle ortaya çıkar
Mekanik tıkanmanın sebepleri : fıtıklar ameliyat sonrası yapışıklıklar veya skar ( yara izi ) dokusu sertleşmiş dışkı , safra taşları tümör granülomatöz proçesler ( anormal doku gelişimi ) intususepsiyon ( = invaginasyon = ince veya kalın barsağının bir segmentinin teleskop gibi sonraki segmentin içine girmesi ) volvulus ( bükülmüş barsak )
Tıkanmayla barsak kan akımı kesilirse , enfeksiyon ve gangren oluşumuyla doku ölebilir
Barsak tıkanması 2000 kişinin 2 sinde görülür
Risk faktörleri : geçirilmiş karın içi ameliyatları fıtıklar safra taşları enflamatuar barsak hastalığı ( crohn hastalığı gibi ) yutulmuş yabancı cisimler kronik kabızlık kalın barsağın divertiküler hastalığı
Korunma
Korunma , sebeplere yöneliktir
Tıkanmayla ilişkili durumların tedavisi ( tümörler ve fıtıklar gibi ) riski azaltabilir
Bazıları önlenemez
Belirtiler karın şişkinliği , gaz karın ağrısı ve krampları kusma ( kanlı kusma ) karın gerginliği kabızlık ishal gaz , dışkı çıkaramama barsak seslerinin artması
Tanı/Teşhis mekanik tıkanmanın başlangıcında stetoskopla karnın dinlenmesinde artmış barsak sesleri duyulur Tıkanma uzun bir süre devam ederse veya barsak önemli derecede hasara uğrarsa barsak sesleri giderek azalır ve kaybolur paralitik ileus’ta barsak sesleri azalmış veya yoktur baryum enema karın filmi üst sindirim sistemi ve ince barsak serileri ( grafileri ) serum elektrolitleri serum sodyumu tam kan tahlili sigmoidoskopi idrar amilazı serum amilazı karın bilgisayarlı tomografisi enteroclysis ( burun veya ağız yoluyla mideden barsağa geçen tüp içine kontrast maddenin verilmesiyle ince barsakların görüntülenmesi yöntemi )
Tedavi
Hastanede gerçekleştirilir
Nazogastrik tüple dekompresyon
Nazogastrik tüple dekompresyon belirtileri geçirmezse veya barsak strangule olursa veya gangren şüphesi varsa tıkanmanın cerrahi tedavisi faydalı olabilir
Prognoz/Hastalığın gidişi
tıkanmanın sebebine bağlı olarak sonuçlar değişir
genelde prognoz çok iyidir
Komplikasyonlar/Riskler
enfeksiyon
barsağın gangren olması
Doktorunuza başvurun
gaz , dışkı çıkaramamakla gelişen devam eden karın gerginliği varsa veya yeni belirtiler gelişirse 
BASI: DEKÜBİTUS ÜLSERLERİ
Dekübitus ülserleri (DÜ) yaşlı, spinal kord travması geçirmiş, nörolojik sorunları olan, hemiplejik veya paraplejik hastalarda önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir
Ciddi DÜ'li hastalarda ortalama hospitalizasyon süresi 8 ay, yüzeyel ülseri olanlarda ise 6 ay olarak bildirilmektedir
DÜ'li hastaların yataklı sağlık kurumlarında bu uzun süreli bakım ve tedavileri nedeniyle sağlık hizmetleri giderleri çok fazla olmakta, dolayısıyla önemli bir sağlık sorunu olarak kabul edilmektedir 4
DÜ (yatak yaraları, basınç ülserleri) uzun süreli yatma veya oturma pozisyonunda yumuşak dokuda bir bölgeye sürekli basınç sonucu oluşan lokalize hücre nekrozu alanlarıdır Yatak veya sandalye gibi bir dış güç ile kemik çıkıntı arasında basınca uğrayan yumuşak dokuda ortaya çıkar 5
Epidemiyoloji
Acil bakım ünitesi olan hastanelerde DÜ prevelansı %3-11, yatalak ve tekerlekli sandalyeye bağımlı hastalarda %28 olarak bildirilmektedir 1 Uzun süreli yataklı tedavi sağlayan hastanelerde bu oran %45'e kadar çıkmaktadır 6 Spinal kord travması olanlarda ise DÜ prevelansı daha yüksektir 4 Epidemiyolojik çalışmalara göre yaşlı, nörolojik bozukluğu ve kalça kırığı olanlar DÜ gelişme riski yüksek hastalardır, çoğu 70 yaş üzerindedir ve ülserler en sık sakrum, iskial tuberositeler, büyük trokanterler, malleoller ve topuklar olmak üzere genellikle hospitalizasyonun ilk birkaç haftasında ortaya çıkmaktadır Bu hasta grubunda mortalite riski de yüksek olarak bulunmuştur
DÜ gelişiminden sorumlu faktörler; duyu veya mobilite bozukluğu olanlarda deri bakımına yeterli özenin gösterilmemesi; uzun süreli immobilizasyon; uygun olmayan yatak, yastık ve tekerlekli sandalye kullanımı; aşırı terleme veya inkontinans; sıkı giysilerin kullanılması ve DÜ tedavi edildikten sonra da bu olumsuz faktörlere dikkat edilmemesidir
Sınıflama
DÜ'lerin sınıflamasında bugün en geçerli evrelendirme sistemi;
Evre 1: Kemik çıkıntı üzerindeki deride eritem ve endurasyon (ülser başlangıcı)
Evre 2: Dermisi içine alan yüzeyel ülserasyon; klinik olarak abrazyon, bül veya yüzeyel krater görülür
Evre 3: Subkütan dokuyu içine alan ülserasyon; klinik olarak derin bir krater görülür
Evre 4: Kas, kemik ve destek dokularda destrüksiyon ile giden derin ülserasyon
Evre 5: Eklem veya vücut boşluklarına (rektum, barsak, vajina, mesane gibi) uzanan geniş ve derin ülser 5,8
Bu evrelendirme, özellikle uygun tedavi yaklaşımını planlarken önem kazanmaktadır
Tedavi
A Korunma
Korunma amacıyla ilk girişim noktasal basınçların önlenmesidir Hastanın düzenli olarak 30° derece açıyla döndürülmesi ve basıncı azaltmak için yumuşak yastıkların kullanılması uygundur Standart yataklar yerine havalı yatakların veya su yataklarının kullanılması DÜ gelişme riskini belirgin olarak azaltır Sürtünme ve yırtma güçleri de önlenmeli, bu güçleri minimuma indirecek özel kaldırma ve çevirme teknikleri kullanılmalıdır DÜ gelişiminde rolü olan sistemik faktörlerin ortadan kaldırılması, gaita ve idrar inkontinansının düzeltilmesi veya günlük düzenli mesane ve barsak programları, enfeksiyonla mücadele kon-servatif tedavi yaklaşımlarıdır
B Topikal tedavi
Evre l ve 2 DÜ'lerinde veya cerrahi tedaviden önce lokal yara bakımı uygulanmalıdır Ciddi bir topikal tedavi ile yara kontraksiyonu hızlanır, enfeksiyon riski azalır ve nekrotik debris temizlenir Evre l ülserler genellikle koruyucu yaklaşımlarla ve basit topikal tedavi ile düzeltilebilir Evre 2 ülserlerde benzer şekilde genel yaklaşımların yamsıra yara kontraksiyonu ve epitelizasyonu hızlandıracak agresif topikal tedavi gerekir Topikal tedavide kullanılan ajanlar enzimler, antibiyotikler, eser elementler, tannik asit, bal, şeker ve povidoneiodine içeren çeşitli karışımlardır Ancak bu tedavilerden herhangi birinin serum fizyolojik ile yapılan ıslak pansumanlara (wet to dry) üstünlüğü gösterilmemiştir 6-8 saatte bir değiştirilen ıslak pansumanlar hem sekonder iyileşmeyi hızlandırır hem de yeterli mekanik debritmanı sağlar Enfekte yaralarda gazlı bezin germisidal bir ajanla uygulanması önerilir Diğer tedaviler irrigasyon uygulaması ve ülser tedavisinde kullanılan çeşitli örtülerdir
Lokal tedavide kullanılan diğer yöntemler elektrik stimülasyonu ve büyüme faktörlerinin uygulanmasıdır Elektrik akımı ile yara iyileşmesi muhtemelen elektrik akımının antibakte-riyel etkisine ve kasda protein sentezi ve DNA replikasyonunun stimülasyonuna bağlıdır Trombosit kaynaklı büyüme faktörlerinin (Platelet derived growth factors) uygulanması da anjiogenezis, fibroblast proliferasyonu ve kollajen sentezini uyararak iyileşmeyi hızlandırmakta, skar oluşumu da minimuma inmektedir
C Cerrahi tedavi
Genel olarak evre 3, 4 ve 5 ülserler cerrahi tedavi gerektirir Cerrahi tedaviden önce yara temizliği ve nekrotik dokunun debridmanı, çok derin ülserlerde osteoktomi tedavide ilk basamaktır 5,8 Yara kültürü ve osteomiyelit yönünden alttaki kemik dokunun kültürü yapılmalı, enfeksiyon tesbit edildiğinde sistemik antibiyotik tedavisi başlanmalıdır Genellikle yumuşak doku enfeksiyonları 2 haftalık antibiyotik tedavisi ile düzelirken, osteomiyelit tesbit edildiğinde 6 haftalık antibiyotik tedavisi gerekir
DÜ'lerinde cerrahi tedavinin başarısı ülser zemininin temizliğine bağlıdır
Cerrahi tedaviden önce hasta mutlaka psikolojik ve sosyal olarak hazırlanmalı, postope-ratif dönemde ve daha sonra DÜ bakımı konusunda bilgilendirilmelidir 8 Cerrahi tedaviden sonra hastalar uzunca bir süre rahatsız bir pozisyonda iyileşme dönemi geçirmek zorunda-dır Bu nedenle preoperatif dönemde 4 gün sıklıkla prone pozisyonda tutularak hastaya deneme yapılır Bu süre içinde 8 saatte bir basınç altında kalan bölgeler açısından hasta incelenmeli, skrotal ödemi azaltmak için skrotal destek konmalı, basıncın eşit dağılması için köpük şilteler ve havalı yataklar kullanılmalıdır Solunum fonksiyon testleri ve kan gazlarına bakılarak hastanın prone pozisyonu tolere edebileceği kesinleştirilmelidir Hastada spas-tisite varsa cerrahi tedaviden önce mutlaka kontrol altına alınmalıdır
KAYNAK:
Dekübitus Ülserleri:
Cerrahi Tedavi Yaklaşımları
Doç Dr Yasemin ORAM
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı
|